Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / KIZIL GÖZYAŞLARI

“AYDAVCI RÜSTEM”


“AYDAVCI RÜSTEM”



 Paylaş
 05 Mayis 2020 19 : 30 

KIZIL GÖZYAŞLARI-31

Hava alanın iki yüz metre ilerisinde yirmi kişilik bir otobüs bizi bekliyordu. Otobüsün yanına geldiğimizde, yaşı elli-elli beşlerde, kır saçlı, saçlarının ön tarafı dökük, iri gözlü, topalak burunlu, esmer tenli, hafif çopur yüzlü bir aydavcı (sürücü-şöför) karşıladı bizi.

Aydavcı da Qakura gibi Özbekistan'da varını yoğunu satmış, Anavatan Kırım'da öleyim diye gelmiş, elindeki parası ile bir küçük otobüs almış; bununla geçimini sağlayan bir Kırım Tatar Türkü idi.

Cennet Vatan Kırım'a gitmeyi karar verdiğim günden beri tesadüf olaylarla karşılaşıyordum. Bu da Yüce Yaradan'ımın bana bir lütfü idi sanırım. Cennet adının diğer bir ismi Firdevs'ti. Halamın adı da Firdevs'ti. İşte yine böyle bir tesadüfle karşı karşıya idim; Aydavcımızın adı Rüstem, Rahmetli katbabayımın adı da Rüstem'di.

Beni çocukluğumda atı ile gezdiren Rüstem kartbabayımın adı ile aynı olan benim milletimden Aydavcı Rüstem'in otobüsüyle, her halde bir aksilik olmazsa, gezimiz boyunca seyahat edecektik.

Şoförümüzün adı ile dedemin isim benzerliği beni çok memnun etmişti. Aslında gümrük kapısında hayal kurmuştum ve kurduğum hayalde de; Rüstem kartbabayımla gümrük kapısından içeri girmeden kapıda karşılaşmıştık, yüzünü hiç göremediğim babası Mustafa kartbabayımla beni tanıştırmış ve “Niye geç kaldın?” diye de soru sormuştu... Aydavcımız Rüstem'in otobüsünde Cennet Vatan Kırım'da seyahat ettikçe, Rüstem kartbabayımın beyaz atının terkisinde gezmiş gibi olacaktım.

Bu yüzden sevincime diyecek yoktu....

Şimdi nerden çıktı “Aydavcı” kelimesi diye belki kızan olacak. Bende bu kelimeyi ilk duyduğumda şaşırmıştım; ama, hoşuma da gitmişti. Köyümüzde aydavcı kelimesini hiç duymamıştım. Annem babamda üyümüzde (evimizde)hiç kullanmamıştı. Gerçi bir arabamız yoktu; olsa idi belki bu kelimeyi onların dudaklarından işitecektim. Ya da kullandılar da ben hatırlamıyordum.

Kırım Tatar Türkçesi'nde bu kelime var mı yok mu, Kırım'da bu kelime kullanılıyor mu kullanılmıyor mu bilmiyordum.

İsterseniz bu kelimeyi nereden öğrendiğimi size kısaca anlatayım:

Komşum Ankara Müftü Yardımcısı Eşref Can bir gün “Şükrü seni bir Tatar köyüne götürmek istiyorum. Orada senin dilini konuşan insanlarla tanışırsın. Belki akraban da çıkar. Hem de güzel bir piknik yapar, döneriz. “ dediğinde,

“Hocam bu köyün adı ne ve nerede? “ diye sormuştum.

”Köyün adı Lezgi. Ankara'nın kuzeyinde bir Tatar köyü. Buraya yirmi-yirmi beş kilometre uzaklıkta. Köyün imamını tanıyorum. Yanıma her ay başı maaş almaya geldiğinde, beni bu köye davet ediyor. Senin de işin yoksa bu pazar gidelim” demişti. Ben de “tamam hocam” demiştim.

Pazar günü Lezgi köyüne gittik. Lezgi köyü aynı bizim köy gibi iki dağ arasına yerleşmiş, dağlarında meşeler bulunan küçük güzel bir Tatar köyü idi. Elli-altmış tane, bahçeli ve tek katlı evler, vadinin her iki yamacına sıralanmıştı. Uzaklarda yeni yapılan iki katlı yazlık evler göze çarpıyordu. Meşelikler içerisindeki Lezgi köyünü görünce, kendi kendime “Kırım'dan göçen Kırım Tatar Türkleri, Kırım dışında genelde Yeşil Kırım'da yaşadıkları yerlere benzer olan tabiatı seçmişler. Lezgi köyünün kartbabayları da herhalde bizim köylüler gibi hem çiğ börek aşamak için, hem de Cennet Vatan Kırım topraklarına benzediği için bu dağlık ve ağaçlık vadiyi tercih etmişler” diye düşündüm.

İmamın bahçesinde köftelerimizi kızarttık. Soğuk ayranlarımız içtik. Güzel bir piknik yaptık. Öğle namazını camide kılmak için köyün üst yamaçlarından dolaşarak gitmek istedik. Yolumuzun üzerinde bir köy ilkokulu vardı. Okulun yanında geçerken içeride beş altı kişinin okulun tamiratı ile uğraştığını gördük. “Selamüm aleyküm. Kolay gelsin. ” dedik. Benim gibi saçları dökülmüş olan biri elindeki işi bırakıp:

“Aleyküm selam, hoş geldiniz” dedi, hepimizin ellerini birer birer sıktı, daha sonra diğerleri de bizlere “Hoş geldiniz” dediler.

İmam hazretleri beni ve Eşref beyi tanıştırdı. Benim özellikle Tatar olduğumu söylemişti yanımıza gelen insanlara. Hepsinin yüzlerine baktım. Hepsinin betleri katıksız Tatarız diyordu. Bize ilk hoş geldiniz diyen saçı dökük ve adının İslam olduğunu söyleyen arkadaş bana ardı ardına Tatarlığım ile ilgili birçok sorular sordu: ”Kayerlisin? Nerde şalışasın? Kayda oturuyorsun “gibi. Bende dilimin döndüğünce kendimin katıksız bir Tatar olduğumu anlattım.

    

İslam Bey Keçiören Belediyesi’nde çalışıyormuş. Köylerine bir dernek kurmuş. Öğrenci sayısı azaldığı için kapanan köy ilkokulunu dernek binası yapacaklarmış. Viraneye dönen okulu bu yüzden tamir ediyorlarmış.

İslam Beyin yanında bulunanlar da İslam Bey gibi gençlerdi. Yaşları hemen hemen benim yaşımda idi. İşte İslam Beyin kendi köyüne hizmet etmek için yaptığı bu gayretli çalışma, içimdeki benim kendi köyüme bir dernek kurma fikrinin tohumunu atmıştı. “Benim de köyümün böyle bir derneği olmalıydı, köyümün insanları da Kırım Tatar Türkü benliklerini, geleneklerini, göreneklerini, dillerini ve kültürlerini unutmamalıydılar, birbirleri ile yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamalıydılar” diye o günden itibaren düşünmeye başlamıştım. Bunu ben başara bilir miyim diye de kendimi o gün bir hesaba çekmiştim.

 

 

Devamı haftaya….. 

 

 
Haber :
Bu Haber 2495 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :kızıl gözyaşları, Kırım, vatan, Aydavcı,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 1 )

Sayfa : [1]
“AYDAVCI RÜSTEM”
mina dayna sen yaparsan cok güzel yaparsin tatar lari cok sever ve takdir ederim.helde seni saygilarimla
Gön : Ihya Bulut  11 Mayis 2020 : 03:08:11  

Sayfa : [1]
İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5753
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5729
Semer
İzlenme : 3152
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2537
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr