Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / KIZIL GÖZYAŞLARI

25-BEN KALECİKKAYA KÖYÜ’NDE DOĞMADIM!….


25-BEN KALECİKKAYA KÖYÜ’NDE DOĞMADIM!….



 Paylaş
 27 Mart 2020 20 : 31 

Crımen Tatars: The Descendants Of Ancıent Cultures CD'sinin Kırım Tatar Bestekârları” sayfasında: 

“Müzik adeta çilekeş Kırım Tatar halkının canlı bir tarihidir, olayları en tarafsız şekilde yansıtan bir kriteri olmuştur.

Halkın sosyal yaşantısındaki düğün, halk kahramanlarının öykülerine, zulüm, baskı, sürgün gibi yıllarca halkını maruz kaldığı haksızlıklardan, vatan Kırım'a duyulan sevgi ve hasrete kadar bütün olaylar, halkın duyguları, istekleri, özlemleri türkülerde, yırlarda dile getirilmiştir.

Çarlık ve Sovyet rejimin baskı, zulüm ve sürgün gibi olayları yazılamadığı, fotoğraflarla belgelenemediği zamanlarda olaylar yırlarda dile getirilmiş, belgelenmiştir. Sürgün yıllarında kendi diliyle öğretim yapan okullardan, yayınlardan mahrum kalan, yasaklanan Kırımtatar halkının milli benliğinin muhafazasında müziğin yeri fevkalade önem arz etmiş, onlar adeta milli benlik ile müziği özdeşlemiştirler”    satırlarını okuduğumda ve Kırımlı Devlet Sanatçısı Server Qaqura'nın ekip başı olarak bulunduğu “Kırım Ansamlisi” nin  Başkentimiz Ankara'da Haziran 2003 ayında yaptıkları müzik ve folklor gösterisini  seyredince çok sevinmiştim.  

Kırım Tatar Türkleri'nin müziğe ve folklore bu kadar önem verdiklerini bu satırları okuyana kadar ve bu gösteriyi seyredene kadar bilmiyordum. Köyümüzün Derneğini kurana kadar kartbabaylarımın yaşadığı, anayımın ve babayımın doğduğu Kalecikkaya köyünde de müzik ve folklor  kültürü hakkında da yeterli bilgiye sahip değildim.

Çünkü “Ben Kalecikkaya köyünde  doğmadım; çamurlu yollarında koşmadım; verimli topraklarında nazlı nazlı bir gelin gibi sallanan buğday başaklarını orakla biçmedim; tarlalarında tırpan savurmadım, anadutla da cığın yasamadım; harmanlarında öküzle, eşekle, atla döğen sürmedim; döğenin arkasından tozlar yutmadım;döğen sürerken de işeyen hayvanın arkasından tas tutmadım; yabayla harman savurmadım; öbek başında gök yüzündeki yıldızları seyrederek sabahlara kadar uyumadım ve  hayaller de kurmadım.

Ben Kalecikkaya'da:

“Kalecikkaya'dan şıktım şıkalı,

Eşşek kaşkan men kaşkan,

Bala düşgen, ödü carılgan,

Eşşekge bır şıbık aylandıramadım” şınlamasını hiç söylemedim.

Ben Kalecikkaya'nın Bayram Çeşmesi önündeki çamurlu göletinde cuvunmadım (yıkanmadım) ; cuvunduktan sonra da Bayram Çeşme'nin oluğunda durulanmadım; tavlarında ağaçlara tırmanmadım, kertmeler, dağ erikler toplamadım; Şarıldaklı Kaya'sından akan şelaleleyi doya doya hiç seyretmedim.

Ben Kalecikkaya’nın “Paltereği”nde genç kızlarla, “Palterek’te bal bar, Maga kelecek küm bar” şınlamasını söylemedim; Palterek’te de hiç salıngaçta sallanmadım; bostanlarında burcu burcu kokan “bağırbütünleri, karpuzları, kavunları” aşamadım (yemedim); bahçelerinde lezzetine doyum olmayan mısırlarını yolmadım, tezek közünde pişirmedim; bağlarında bal gibi üzümleri toplamadım, çetenlere koymadım, şınavutta ayaklarımla şerbetli üzümleri çiğnemedim, pekmez yapmadım; Rüstem Çavuş'un cevizini taşlamadım; kış gecelerinde, odalarda sabahlara kadar da ceviz oynamadım.

Ben Kalecikkaya'nın Canığı'nda, Ortaburun'unda, Merdanı'nda evlek mantarları toplamadım, her biri el gibi olan evlek mantarları içine tuz basıp, meşe közünde pişirip, aşamadım;meşeliklerinde balta ile odun kesmedim, kütük sökmedim, kütük getiren kağnıların önünde davulla zurna ile pıçak oyunu oynamadım, toylarında da  halay çekmedim, şınlamalar yasamadım, kendime “Tatar Güzelleri” içinde bir apakay tabamadım, mögedekle kelin getirmedim.

Ben Kalecikkaya'da kar yağdığında avga ketmedim (gitmedim), kınalı keklik, koyan ve koyannın kartbabasını (tavşanın dedesi) vurmadım; kalenin, okulunun bayırında süt beyaz karlar üzerinde şana (kızak) kaymadım; koyunların-kuzuların melemeleri, horozlarının ötmeleriyle bir gün olsun sabah namazına uyanmadım; yem yeşil meralarında tuvar (sığır)  gütmedim, koyun kuzu otlatmadım.

Ben Kalecikkaya'nın kerpişten yapılmış buram buram Kırım kokan serin evlerinde ocak başında bağdaş kurup; çiğ börek, irimşik börek, katlama, sarburma, kaşık börek, cantık, göbete, bulamık, kaşamak aşamadım;üzerine de gübülerinde yayılan; buz gibi maylı katıktan (yağlı yoğurt) yasanan, yayık ayranını içmedim.

Ben Kalecikkaya'nın evlerinde kışın yapılan kuvaşadan (boza) içmedim; kış geceleri yapılan tortasını seyretmedim; tortasında da tortacı, kasnakcı, tilki ise hiç olmadım.

Ben Kalecikkaya'nın Hıdrellezleri'nde, kalakayı bayırdan aşağı yuvarlamadım, kazıklı tura oynamadım, güreş tutmadım; tavlardan toplanan karga yumurtalarını genç kızların kafasında sındırmadım, genç kızlarla oyunlar oynamadım.

Ben Kalecikkaya'da Hıdrellez Günü'nden bir hafta önce Kale'nin yanında kutlanan “Yavurcuk Günü'nde”:

 "Yavur yavur yavurcuk,

Şapkası kıvırcık.

Yavurun yavurluğu üstüne,

Cengilliğim özüme" 

Şınlamasını okumadım, pişirilmiş kızıl yumurtaları arkadaşımla tokuşturmadım, kalenin bayırından da yuvarlanarak oyunlar oynamadım; harmanında yağmur duasına çıkmadım, kemikli etle yapılan toyga aşından içmedim.

Ben Kalecikkaya'nın Baraka Okulu'nda soğuktan titreyerek, birbirberine sokularak ısınan Tatar Balları arasında hiç okumadım.”

Bu yüzden de köyümde yaşanan “Kırım Tatar Kültürünü” tam olarak alamamıştım.

 Devamı haftaya...

 
Haber :
Bu Haber 2073 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :kızıl gözyaşları, Kırım, vatan. Server Kakura, Kalecikkaya,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5758
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5742
Semer
İzlenme : 3159
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2540
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr