KIZIL GÖZYAŞLARI -29
“YANDIK GARDAŞLAR, ÖLDİK YURTDAŞLAR”
Akmescit Havaalanında, kucaklaştığım sarmaş dolaş olduğum
ve gözlerinden pul pul gözyaşı akıtan Kırım’ın Milli şairlerinden Server Qaqura’nın dudaklarından mısralar
sanki ırmak olmuş akıyordu:
“Dolandım Qırımnın dağı, taşını,
Qayğı, asret sargan ğarip başını,
Men söyleyim, sen sil kozün yaşını,
Biz ökünmey kim okünsin?-yandıq qardaşlar,
Biz ağlamay kim ağlasın?-öldik yurtdaşlar
Er yerden silingen tatarnın adı.
Cennet Qırımnın söngen çırağı,
Halqım, dep inley taşı, toprağı,
Biz ökünmey kim okünsin?-yandıq qardaşlar,
Biz ağlamay kim ağlasın?-öldik yurtdaşlar.
Çatırdavğa çıqtım, “oğlun qayda?”- dey,
Salğırdan suv içtim, “yavrun qayda?”-dey,
Hansarayğa kirdim, “halqın qayda?”-dey,
Biz ökünmey kim okünsin?-yandıq qardaşlar,
Biz ağlamay kim ağlasın?-öldik yurtdaşlar.”,
Der demez ben
başladım cılamaga (ağlamaya).
Arkamdan Qaqura'nın da gözlerinden yaşlar aktığını gördüm. Bir an durdu. Eliyle
göz yaşlarını silmek istedi. Belli ki cebinde mendil veya bir peçete yoktu.
Tekrar derin bir nefes daha aldı. Bunu
ben fırsat bilerek “Qakura , mında
kaytgan son, babayının kartbabayının yaşadığı üylerge kirebildiniz mi? (Kakura,
buraya Kırım’a döndüğünüzde, babanın ve dedenin yaşadığı evlere girebildiniz
mi?)” dedim. Bana yine türkü ile cevap verdi:
“Er bir tatar evine yavurlar kirgen,
Babalar qabrine saban sürülgen,
Bu qadar hainlik qayda korülgen?-
Biz ökünmey kim okünsin?-yandıq qardaşlar,
Biz ağlamay kim ağlasın?-öldik yurtdaşlar.”
“Camilerimiz , mekteplerimiz de mi yok etilgen (edilmiş)?” dedim. O yanık
sesiyle devam etti:
“Uçansuv kuruğan, gül bağlar solğan,
Mektepler, camiler at ahır olğan,
Bülbül yuvasına qarğalar qonğan,
Biz ökünmey kim okünsin?-yandıq qardaşlar,
Biz ağlamay kim ağlasın?-öldik yurtdaşlar.”
Qakuranın bağrı deşilmişti. Bir pınar olmuştu, hiç
durmadan akıyordu çeşmesinden suyu. Ama bu su, yalçın kayaları delip gelen bir
çokrak su idi. Söylediği her kelime benim yüreğimi dağlıyordu. Ne soru sorsam
bana anında türkü ile karşılık
veriyordu. Son olarak “Bizlerden bir isteğin var mı?” dedim.
“Aytın, dostlar, bu zulumğa yürek çıdar mı?
Yavurlar çızması bizni ezip turar mı?
Vatan içün can berecek yiğitler bar mı?
Bar olsanız, yurt eşqına keliniz, dostlar!
Analarnın köz yaşını siliniz, dostlar” dedi ve
ellerini yüzünü kapadı. Herhalde ağladığını görmemizi istemiyordu.
“Tasalanma Qaqura, artık bizler bu Cennet Vatana sık sık
geleceğiz. Vatan içinde can berecek (verecek) nice ciğitler
(yiğit) bar(var). Anaların
gözyaşlarını sileceğiz. Sizlerin yarasına elimizden geldiğince saracağız. Kötü
günler geride kaldı. Bizler ve sizler artık ileriye ileriye bakalım. Bu gözü
yaşlı anayları ve balaları nasıl kuvandırırız
(sevindiririz) diye gece gündüz kafa patlatalım. Bu da ancak
birlik ve beraberlikle olur. Gaspıralı’nın işaret ettiği gibi “Dilde
birlik, işte birlik, fikirde birlik “ ülküsüne sım sıkı sarılalım, şahsi menfaatlerimizi geri plana atalım, sadece ve sadece Allah'ın rızasını
kazanmak için Kırım'a hizmet edelim” diyerek teselli etmeye çalıştım Qaqurayı.
Server Qaqura'nın gözünün yaşı dinmiş, gönlü de
ferahlamıştı bu sözlerimle. Ağlayan yüzü artık gülüyordu.
“Akif kayda (nerede) kaldı? Niye bu kadar gecikti” diye bir daha sordu Qakura.
“Akif bir kaç koli kitap getirmişti. Herhalde bu kolileri
açtırdılar. İçinde ne var ne yok diye belki de kontrol edecekler. Bu yüzden
gecikmiş olabilir “dedim.
“Sizler aruv (iyi) musunuz?Yolculuk nasıl
geçti? Cennet Vatana gelmekten memnun musunuz ?”dedi. “Uçağımızın rötar
yaptığını, gümrük kapılarında bayağı zorlandığımızı, fakat Cennet Vatana
geldiğimizden dolayı bu eziyetin bizi üzmeyeceğini ve özellikle sizi karşımızda
gördüğümüzden dolayı da çok mutlu olduğumu” söyledim....
Qaqura Beyle konuşurken, bizden biraz uzaklaşmış iki
Tatar güzeli tekrar yanımıza geldiler ve hafif sarışın olanı “Akif niye geç kaldı” dedi. Qaqura'ya
söylediklerimi bu iki Tatar güzeline de anlattım. Biraz sonra yanımıza giyim ve
kuşamı çok düzgün, koltuğunun altında siyah bir çanta taşıyan ve betinden Kırım
Tatarı olduğu anlaşılan, yakışıklı bir genç geldi. Qaqura ile tokalaştı. Bana
da “koş geldiniz” dedi. Qaqura'ya bu kim diye sorduğumda “ bu genç arkadaşımız
Kırım'ın meşhur şairlerinden Şu..... bey” dedi. Qakura o anda ismini söylemişti
ama notlarıma bu şahsın ismini yazmadığımdan adını hatırlayamadım.
Devamı haftaya.
Not:Yazıda geçen şiirler (Server Qakura,
“Vatan Kırım-Türküler ve Nağmeler”,
Ankara, 1998 ) kitabından alınmıştır.