Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / KÖYÜM KALECİKKAYA

“AYGIR (EFENDİ) HOCA!..-3-”


“AYGIR (EFENDİ) HOCA!..-3-”



 Paylaş
 29 Nisan 2018 22 : 51 

“AYGIR (EFENDİ) HOCA!..-3-” 

Aygır Hoca’yı yakalamak için gelen Rus Komutan ve askerler, Kilise Papazının ikram ettiği yemekleri yedikten sonra gitmek için müsaade istediklerinde Papaz Efendi “Sayın Komutanım, isterseniz biraz daha dinlenin. Köye tam gün batımında gitseniz çok iyi olur. Çünkü Aygır Hocayı, akşam namazı sırasında camide kıskıvrak yakalayabilirsiniz. “dedi. Rus Komutan; 

“Haklısınız Papaz efendi.” Dedi ve askerlere dönerek “Çocuklar, biraz daha burada kalıyoruz. Herkes istirahat etsin.”  emrini verdi. 

Emri alan askerler çok sevindiler ve boş buldukları duvar diplerine uzanıp “şekerleme” yaptılar. 

Rus askerleri Aygır Hoca’nın köyüne girdiklerinde güneş batmış, minarenin şerefesinden yanık bir akşam ezanı okunuyordu. 

Rus Komutan “Tam zamanında geldik. Şu minarede ki kişi aradığımız Aygır Hoca olmalı.” dedi, içinden. 

Rus askerleri caminin yanına gelir gelmez atlarından hızlı bir şekilde inerek tüfeklerine süngülerini taktılar, caminin çevresini kuşattılar. Rus komutan gerekli önlemlerin tam alındığını kontrol ettikten sonra büyük bir gururla, caminin kapısına bir tekme attı. Tekmenin etkisiyle cami kapısı hızlı bir şekilde açılarak duvara çarparak “küt “ diye bir ses çıkardı. 

Cami içinde akşam namazını kılmak için ayağa kalkmış ve saf tutmaya çalışan Kırım Tatarları arkalarından gelen sese doğru döndüklerinde; üç askerin önünde yürüyen bir Rus Komutanın çizmeleri ile camiye girdiğini, sağ eli ile tuttuğu yamçıyı sol elinin içine vura vura üzerlerine doğru geldiğini gördüler. 

Aygır Hoca olmadığı zamanlarda camide ezan okuyan ve cemaate namaz kıldıran Resül Hoca’da o anda mihraptaydı. O da aniden arkasına dönmüş “Bu küstah kim? “diye kinle komutana bakıyordu. Komutan elindeki yamçıyı cemaattekilerin göğsünü ite ite kendine yol açarak, Resül Hoca’nın karşısına dikildi ve “Aygır Hoca, sen misin?”  dedi. 

Resul Hoca’nın bu soysuzların geleceklerinden haberi vardı. Aygır Hoca, köyünden ayrılmadan öğle namazını kıldırmak için camiye geldiğinde cemaate ve kendisine “Rus Askerlerinin kendisini yakalamaya geleceklerini.” söylemişti. Rus Komutana yüksek perdeden gür sesiyle “ Sayın Komutan camimize çizmelerinizle girmeyi utanmıyor musunuz? Sizin, Allah’ın evine hiç saygınız yok mu?” dediğinde, alnına birkaç kere “şap.şap. şap..” diye komutanın yamçısı kalktı kalktı indi. 

Camideki Kırım Tatarlarından birkaç kişi komutanın üzerine yürümek istediyse de komutanın arkasındaki askerler bu hamleleri engelledi. 

Resül Hoca’nın bu darbeler karşısında başındaki sarık yere düşmüştü. Kafasını da nerede ise mihraba vuracaktı. Yamçının alnında değdiği yerler kızarmıştı. Kafasında  büyük bir acı hissediyordu. Bir eli ile yere düşen sarığını alırken diğer eliyle de alnını tutarak Rus Komutana “Ben Aygır Hoca, değilim. Benim adım Resül Hoca. Yanlış yapıyorsunuz. Saygısızlık yapıyorsunuz.” dedi.

Rus Komutan, “Madem sen Aygır Hoca değilsin. O zaman söyle bakalım Aygır Hoca nerede? Bana acele yerini söyleyin. Yoksa hepinizi bu caminin içinde yakarım.” dedi. 

Rus askerlerinin tüfekleri ile engellenen Kırım Tatarlarından biri “Komutan, komutan akşam namazımızı kıldırmadınız. Mabedimizi  pis postallarınızla  kirlettiniz. Sizin aradığınız Aygır Hoca, şu mihraptaki şahıs değil. Aygır Hoca, bugün ormana ağaç getirmeye gitti. Belki yatsı namazına gelir. “ dedi.  Komutan, 

“Sizler yalan söylüyorsunuz. Eğer doğru söylemiyorsanız hepinizi burada gebertirim”.  Dedi. 

Komutanın solunda duran Cabbar Kartbabay, askerin bir anlık gafletini fırsat bilip sıktığı yumruğunu komutanın suratına patlattı. Yumruğu yiyen komutan boylu boyunca sırt üstü yere serildi. Askerlerden biri komutanı yerden kaldırmaya çalışırken diğer asker de tüfeğinin dibçiğini Cabbar Kartbabayın çenesine kuvvetlice vurdu. Cabbar Kartbabay’da ağzından kanlar akarak caminin halıları üzerine yığılıverdi. Gözlerini açtığında ise gırtlağında bir süngünün dayandığını gördü. 

 Askerlerin yerden kaldırdığı komutan  Cabbar Kartbabayın yanına gitti. Cabbar kartbabayın kafasına çizmeli ayakları ile hırsı geçene kadar vurdu. Cabbar Kartbabay her vurulan tekme sonrası komutana ağzından akan kana aldırmadan ağzına ne geliyorsa söylüyordu. Bir müddet sonra komutan tekme atamaz oldu; kaç tekme attı ise yorulmuştu. Cabbar Kartbabay’dan da ses gelmiyordu artık. Sadece hafif hafif bir inilti duyuluyordu. 

Camideki gürültü patırtıya birkaç tane daha asker girmişti içeri. Komutan askerlere “ Çabuk şunlara diz çöktürün. Ellerini arkadan bağlayın. Sadece hocaya dokunmayın. Onunla konuşacağım. Diğerlerini derhal derdest edin.” dedi. 

Askerler aldıkları emri yerine getirmek için harekete geçtiler. Cami içindekilerini Resül Hoca hariç hepsini kıbleye doğru diz çöktürüp, ellerini arkadan bağladılar. Komutan tabancasını kılıfından çıkardı. Mermiyi namluya sürdü. Henüz bıyığı yeni terlemeye başlayan Yusuf’un ensesine namluyu dayadı ve Resül Hocaya bakarak “Aygır Hoca’nın yerini söylemezsen hoca, bu genci vuracağım.” dedi.

Resül Hoca bu korkunç manzara karşısında kanter içinde kalmıştı. Ne yapacağını ne söyleyeceğini bilemiyordu. Komutanın gözlerinin içine dikkatlice baktı. İçinden “Şakası yok bu soysuzun . Ne diyeyim? ” diye düşünürken “Komutan, belki Aygır Hoca evine gelmiş olabilir. Oraya bakın. “ dedi. 

Komutan elindeki tabancasını palaskasında asılı kılıfına koydu. Sağ işaret parmağı ile elleri bağlı Kırım Tatarlarını askerlere işaret ederek “Biz gelene kadar bunları bu vaziyette tutun. Karşı gelirlerse vurun! Hiçbir kimsenin gözünün yaşına bakmayın” dedi. 

Resül Hoca önde, Komutan ve askerler arkada olmak üzere camiden çıktılar. 

Rus askerlerinin camiyi bastığı köyde duyulmuştu ve köylülerin bir kısmı caminin önünde toplanmışlardı. Rus komutan topluluğa seslenerek “Hiçbir kimse askerlere ve bana yaklaşmasın. Yaklaşanı vururuz.” dedi ve kalabalığı yararak Resül Hoca ile  köyün alt başındaki Aygır Hocanın evine doğru yürüdüler. 

Resül Hoca, Aygır hocanın evini eli ile işaret ederek “İşte burası Aygır Hoca’nın hanesi.“ dedi. Askerler, camiyi kuşattıkları gibi Aygır Hocanın evini de birkaç dakika içinde etrafını çevirdiler. 

Aygır hocanın hanımı ahırdan ineklerin sütünü sağmış tam içeri giriyordu. Kalabalık bir askerin avluya girdiklerini görünce elindeki süt helkesi birden yere düştü ve yuvarlana yuvarlana komutanın önüne geldi. Komutan ayağı ile helkeyi durdurdu. Resül Hoca’ya dönerek “Bu hanım Aygır Hocanın nesi olur?” dedi.  Resül Hoca: “Hanımı “diye cevap verdi.

Komutan , Aygır Hocanın hanımına yaklaşarak:

“Siz Aygır hocanın eşimi oluyorsunuz. “ dedi. 

 “Evet. Ne istiyorsunuz bizden. Bu askerler avluma niye girdiler komutan?”

“Aygır Hocayı tutuklamaya geldik. Devletimize karşı Kırım Tatarlarını ayaklandırıyormuş kocanız. Askere katılmayın diyormuş. Bu yüzden Aygır Hocayı arıyoruz. Evde mi ? Çabuk çağır onu” dedi  komutan ve Aygır Hocann eşine sert sert baktı… 

Aygır Hocanın eşi “Eşim ormana ağaç kesmeye gitti. Henüz de gelmedi.” Deyince, Komutan “Camidekiler doğru söylemiş. Aygır Hoca demek ki dağda.  Dağ yoluna pusuya yatıp onu bekleyelim. “diye düşündü ama yine de emin olmak için yanında gelen askerlere  “Çabuk her tarafı , samanlıkları, ahırları, kümesleri, evin içini arayın. Yaşlı çelik çocuk ne varsa havluya getirin.” dedi. 

Askerler aldıkları emir üzerine her tarafı didik didik aradılar. Aygır hocanın çocuklarını, yeğenlerini eşini ve kardeşlerini avlunun içinde topladılar. İçlerinde Aygır Hoca yoktu. 

Rus Komutan, Aygır Hocayı evinde de bulamayınca çılğına döndü. Kara kara düşünmeye başladı. Birkaç kere havluda toplananların önünde ileri geri gidip gidip geldi. Askerlere “Çabuk bunları da  camiye götürün” dedi. 

Rus Komutanın emriyle askerler, köyde ne kadar Kırım Tatarı varsa hepsini caminin önünde topladılar. Hepsinin gözlerinde ve kalplerinde bir korku vardı. “Bu kafirler bizlere ne yapacaklar.?”diye kara kara düşünmeye başladılar. Mırıldanmalar, konuşmalar kesilince Rus Komutan, caminin önündeki musalla taşının üzerine çıktı. Elindeki yamçıyı havaya kaldırarak: 

“Beni dikkatlice dinleyin. Aygır Hoca’nın yerini bilen varsa çıksın söylesin. Onu yakaladığımızda hiçbirinize bir şey yapmayacağız ve sizleri evinize göndereceğiz. Eğer bize yardımcı olmazsanız, Aygır Hoca’nın yerini söylemezseniz, Aygır Hoca kendiliğinden gelip teslim olmazsa , gün doğumunda camiyi ateşe vereceğiz ve camide sizi diri diri yakacağız. Aklınızı başınıza toplayın ve Aygır Hocayı bize teslim edin. “dedi ve askerlere  ” Hepsini camiye tıkın. Camiye girmek istemeyenleri vurun.” diye emir verdi….

Emri alan askerler cami önünde topladıkları Kırım Tatarlarını zorla içeri soktular. Birkaç tane Kırım Tatarı karşı çıktıysa da askerlerin şiddetli saldırıları karşısında hiçbir şey yapamadılar. Yaşlılardan birkaç tanesi bu kargaşada yere yıkıldı ve çiğnendi. Kadınlar ve çocuklar ne olup bittiğini bir türlü anlayamadılar. Ancak, askerlerin süngü takılı silahlarının üzerlerine doğrulttuklarını görünce çok korktular; ağlamaya, bağırmaya başladılar…

Rus Komutan caminin kapısını dışarıdan kilitletti. Beş askeri camide bırakıp diğer askerlerini yanına alarak köyün kuzey yamacında ormana giden yolun sağına soluna askerlerini yerleştirdi. Askerlere “Ben şu kenarda uzanıp uyuyacağım. Gözünüzü dört açın. Aygır Hoca kesinlikle bu dağ yolundan gelecek. Yakalarsanız beni uyandırın. “ dedi ve yere serdirdiği otlar üzerinde uyumaya başladı.

Güneşin doğuşuna kadar beklediler. Aygır hoca bu saate kadar dağ yolunda görünmedi. Komutanı uyandırdı askerler ve “Aygır Hocanın gelmediğini “ söylediler.  

Komutan bu habere sevinmemişti. “Çabuk toplanın camiye gidiyoruz” dedi ve camiye doğru yürümeye başladılar...

 

Devamı haftaya..

 
Haber :
Bu Haber 4849 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :kızıl gözyaşları, aygır hoca,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5758
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5743
Semer
İzlenme : 3161
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2542
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr