Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / KIZIL GÖZYAŞLARI

21-KIRIM’A GİDERSEN HEDİYE OLARAK BAYRAK GÖTÜR


21-KIRIM’A GİDERSEN HEDİYE OLARAK BAYRAK GÖTÜR



 Paylaş
 25 Subat 2018 22 : 54 

KIZIL GÖZYAŞLARI-21 

“KIRIM’A GİDERSEN HEDİYE OLARAK BAYRAK GÖTÜR” 


Kırım Tatar Milli Meclisi Reisi Sayın Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu 18 Mayıs 2003 tarihinde yaptığı konuşmasının bir bölümünde:

“Mektep yaşında olğan evlatlarımızın yalnız onda biri şimdi ana tilinde okumağa ve terbiye almağa imkânı var. Yakın zamanların içerisinde biz en azında 90–100 yanı milli mektepler açmamız, ana tilimizde televizyon kanal açmamız ve diğer tedbirler almamız kerek. Aksi takdirde kelecek nesilimiz Ruslaşıp ketecek, milli kimliklerini kaybetecekler ve böylelikle bizim yarım yüzyül devamında vatana kaytıp kelmek için hareketlerimiz, verdiğimiz kurbanlar boşuna olacak.

Bu meseleni çözülmesi için biz devlet tarafından kerekli derecede destek körmeymiz; tam tersine – her yanı milli mektebimiz devlet ‘çinovniklerinen’ tartışmalar ve kavğalardan neticesinde açıla. Mektep açıldıktan sonra da bu mektepke evlatlarını vermeleri için ana-babalarnı yalvarmak mecburunda kalamız, çunki çok kimselerin hasta düşüncelerine kore, eğer evlatları Kırım Tatar mektebinde okusa, yeterli bilgi alıp olmıyacak ve sonra kendisine ekmek kazanıp olamıyacakmış. Ama aksi takdirde evlatları öz Kırım Tatar milletin evladı değil de, bir mankurt olabileceği, ne içindir, oları rahatsızlandırmay?

Biz anatoprağımızda kendi milli devletçiligimizni kurulması için hareketler yapamız ve inşallah bu niyetimize de ulaşarmız. Lakin evlatlarımız Ruslaşıp ketecek olsa, o kuracağımız milli otonom cumhuriyetin başında yalnız adları Kırım Tatar olup, ama Rus kafalı, Rus düşünceli, anadilini bilmeyen, milli medeniyetimizden, urf-adetlerimizden uzak kimseler olacak olsa, bundan biz ne anladık? Böyle devletçilik kimge kerek? “ diyor.

Acaba diyorum diasporadaki onlarca Kırım derneklerimiz ve onlarca zengin Tatarlarımız Kırım Tatar Milli Meclisi Reisi Sayın Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu'nun milli mektepler ile ana tilimizde televizyon kanal açılması konusunda bugüne kadar neler yaptılar?

İşte bu mesajı alan Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanımız Sayın Doktor Ahmet İhsan Kırımlı Bey, en kısa zamanda Kırım'a bir televizyon, bir radyo istasyonu ve milli mektep açma konusunda çalışmalara başladı. Bu konuda gerekli araştırmaları yaptırdı. Kadın Kolları başkanımız Gülseren Hanımda bir televizyon, bir radyo ve bir de milli mektep açmak için kaynak sağlamak amacıyla 2003 yılı Eylül’ün son haftasında “Kadınlar Kurultayı” adı altında bir takım etkinlikler yapmak için harekete geçti.

Eşim Gönül Hanım, kadın kolları başkanı Gülseren Hanıma:

“Eğer Ankara Büyük Şehir Belediyesi'nden Zafer Çarşısı önündeki boşlukta çiğ börek, erişte ve tabak börek satmak için bir çadır kurma izni alabilirseniz, tabak böreğin, eriştenin yapılmasında sizlere yardımcı olurum” demiş. Bu fikir kadınlar kolunda uygun bulunmuş. 

Eşim kurucusu bulunduğum Kalecikkaya Köyü Kültür Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği üyelerinin hanımlarını telefonla bir bir arayarak, “Kırım Derneği'nde tabak börek ve erişte yapmak için gelmelerini” istemiş, “yapılacak tabak böreklerin, eriştelerin Kırım'da kurulacak televizyon, radyo ve okul için satılacağını “söylemiş.

Köyümüzün kadınlarından hiçbiri “Biz köy derneğiyiz. Kırım Derneği’nin de şubesi değiliz. Bu yüzden Kırım Derneği'nin faaliyetinden bize ne!” diye hiç itiraz etmemişler, çoğu “geleceklerini” ifade etmiş.

Çünkü yapılacak hizmet Kırım içindi. Kırım davasına da “senin dernek benim dernek” dememek gerekti. Üç gün boyunca Meşrutiyet caddesinde bulunan Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Merkezi'mizde, gerek köyümüzün kadınları gerekse kadın kollarımızda görevli kadınlar harıl harıl çalıştılar; dördüncü günde de ayrıca Kalecikkaya Köyü Derneği'nde köyümüzün kadınları eşimin gözetimi altında sabahtan akşama kadar tabak börekler, erişteler yaptılar.

Yüz elli kiloya yakın tabak börek ve erişte imal edilmişti. Valilikten izin alınmasına rağmen, başlangıçta çadır konusuna olumlu yaklaşan Büyük Şehir Belediyesi iş ciddiye binince ipe un sermiş ve izin vermemişti. Yapılan tabak börekler, erişteler elde kalacak diye korkuya kapıldı kadın kollarımız. “Allah'tan umut kesilmezdi. Bir kapı kapanırken bir kapı açılırdı.” Bizler bunun idrakindeydik. Sekreterimiz Sevginaz Hanım: “Etimesgut Belediye Başkanlığı'nca cumartesi günü düzenlenecek şenlikte belediyenin bize çadır kuracağını ve burada eldeki malzemeleri değerlendirebileceğimizi” söylediğinde, herkes havalara uçmuştu. 

Cumartesi sabah saat onda Kırım Derneği'nde hummalı bir çalışma vardı. Öğleden sonra Etimesgut’taki şenlikte çiğ börek, tabak börek, erişte satacaktık. Bunun hazırlıkları için koşturuyorduk.

Kadın kolları başkanımız Gülseren Hanım: 

“Şükrü Bey, erişteleri, tabak börekleri koymak için bize bir kaç tane mukavva kutu bulur musun?” dedi. Ben de:

“Meşrutiyet caddesinde tanıdığınız esnaf var mı?” dedim. O sırada sekreterimiz Sevginaz Hanım beni cam kenarına getirerek, eliyle aşağıdaki Arçelik bayisini gösterdi. 

”Şükrü Bey, şu karşıdaki Arçelik bayiine gidiniz, dedi. Bu iş yerinin sahibi Ahmet Amcayı çok iyi tanıyor. Ayrıca bu şahıs Kırım'a gitmiş. Ondan isteyebilirsin.” Ben de hemen bu iş yerine gittim.

Kapının hemen girişinde solda, eli yüzü düzgün ve tombul simalı bir beyefendi oturuyordu. “Selâmün âleykûm” dedim. “Âleykûm selâm” diye cevap verdi masada oturan beyefendi. Bana masanın önündeki sandalyeye eliyle gösterdi, “buyurun oturun” dedi. Zaman kaybetmeden hemen konuya girdim.

“Beyefendi” dedim, “Ben Kırım Derneği'nden geliyorum. Kadın kollarımız Kırım'a bir televizyon, bir radyo istasyonu ve bir de milli okul açmak için birtakım etkinliklere girişti. Bu akşam Etimesğut Belediyesi tarafından düzenlenen gecede Kırım Derneği olarak milli yemeklerimizden kaşık börek, tabak börek, erişte, çiğ börek pişirip satacağız. Kadınlarımız bir haftadır bu malzemeleri yaptılar. Bunları paketledik. Paketleri mukavva kutulara koymak istiyoruz. Bize bu konuda yardımcı olur musunuz? “

Masada oturan beyefendi daha sözümü bitirmeden biraz ilerde ayakta bekleyen çocuğu yanına çağırdı. 

“Bak yavrum, bizim beyaz eşyalardan çıkan mukavva kutular var mı? Var ise çabuk bunları hazırla beyefendiye ver” dedi. Genç çocuk:

“Birkaç tane vardı. Bodruma inip bir bakayım” dedi. Ben:

“Beyefendi” dedim, “Ahmet Amcayı siz tanıyormuşsunuz. Şu anda Ahmet Amca Balıkesir'de tatilde. Bu yüzden size selamı var diyemeyeceğim. Yalnız bana verilen bilgilere göre siz Kırım'a gitmişsiniz. Bende pazartesi akşamı oraya gideceğim. Bana biraz anlatır mısınız Kırım'dan. Birde oraya hediye olarak ne götüreyim? “

Beyefendi koltuğundan geriye doğru yaslandı. Derin bir nefes aldı: 

“Bak kardeşim ben dünyada gezmediğim bir ülke kalmadı. Ama Kırım gibi bir ülke görmedim; gerek güzelliği, gerek tarihi mekânları, gerekse de insanları yönünden. Beni en çok duygulandıran bir olayı anlatayım dinle” dedi ve konuşmasına devam etti: 

“Bir gün Han sarayın önünde idik. Burada birkaç tane yaşlı teyze, önlerine küçük birer tezgâh koymuş, sizin şu meşhur çiğ böreklerinizi satıyorlardı. Kokusunu duyar duymaz canım çekti. Yaşlı teyzeye yanaşır yanaşmaz bana hemen çiğ böreği uzattı ve “aşa balam aşa” dedi. Ben de: 

 'Teyzeciğim ben Türkiye'den geliyorum. Tatar değilim. Çiğ böreği Türkiye'de birkaç kez yedim. Bakayım senin çiğ börek nasıl?' dedim ve yemeye başladım.

Gerçekten çok mükemmeldi çiğ börek. Birkaç tane daha yedim ve ücretini uzattım yaşlı teyzeye. Yüzünde yılların çektiği çilelerin izleri olan yaşlı sevecen teyze 'balam o paranı cebine koy. Sen benim kan kardeşimsin. Senin paran burada geçmez.' dedi, eliyle uzattığım parayı geri çevirdi.

Elimdeki parayı almasını o kadar ısrar ettim. Ama yaşlı teyzenin giyim ve kuşamına bakılırsa muhtaç olduğu her haliyle belli olmasına rağmen benden parayı bir türlü almadı. Yüzüme bakarak 'balam senden bir ricam var. Türkiye'ye gittiğinde oradaki Tatar kardeşlerimize bizden selam götürürsen o zaman ödeşiriz' dedi. 

İnanın böyle bir olayı hiçbir yerde yaşamadım. Sizlerin insanları çok cömert. Muhtaç olduğu halde bizden para almadı. Ona bir hediye vermek için çırpındım. Ama yanımda da teyzeye verecek bir hediyem yoktu. 

Sizin insanlarınız Türk Bayrağını çok seviyorlar. Gördüğüm birçok yerlerde Kırım Bayrağı Tarak Tamga'nın yanına Ay-yıldızlı Bizim Bayrağımızı dağa, taşa nakış nakış işlemişler. Kırım'a gittiğinde her iki bayrağı da yan yana göreceksin. 

Madem sen oraya gidiyorsun. Hediye olarak bayrak götür. Çocuklar içinde küçük kâgıtlı şekerlerden al. Hatta çocuklar için küçük kâgıt bayraklardan da götürebilirsin” dedi.

 

Devamı haftaya……


Şükrü BİLGİLİ

 
Haber :
Bu Haber 3010 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :Kırım gezim, Kızıl Gözyaşları,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5731
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5678
Semer
İzlenme : 3136
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2519
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr