Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / KIZIL GÖZYAŞLARI

“6-Hakkım=Kırım”


“6-Hakkım=Kırım”



 Paylaş
 06 Mayis 2016 15 : 34 

“KIZIL GÖZYAŞLARI”

“6-HAKKIM=KIRIM”


 Uçak çok eskilerden kaldığı belli olan eski model bir Ukranya uçağı idi. Sağ olsun gezimiz tertip eden arkadaşımız maliyet biraz hesaplı olsun diye Ukranya uçağını tercih etmiş. Aslında daha sonra öğrendiğime göre Türk Hava Yolları'nın uçağı ile Ukranya uçağının arasındaki ücret farkı 40- 50 dolarmış.

Aslında bu fark verilerek daha lüks olan kendi uçağımız ile gidebilirdik.

Her neyse.

Elimdeki numaraya göre oturacağım yeri aradım. Numara on üçtü.

Bazı insanlarda batıl inançlar vardır; ama, ben hiçbir zaman bu batıl inançlara inanmadım. Genelde bu tür insanlar on üç sayısını uğursuz bir sayı olarak algılarlar; bu yüzden de on üç ile ilgili hiç bir şeyi kabul etmezler.

Ne tesadüf ki benim koltuk numaram da on üç  idi. Aklıma birden bu batıl inanç geldi ve kendi kendime de “Şükrü dikkat et; uğursuz bir sayının koltuğuna oturacaksın. Aman ha...,” dedim.

İlk defa uçağa biniyordum ve içinin nasıl olduğunu çok merak ediyordum.

Uçağın içi aynı bir otobüsün içine benziyordu. Ortada bir uzun koridor, bu koridorun her iki yanına sıralanmış üçer kişilik koltuklar vardı. Oturacağım koltuk arka sıralarda, üç kişinin oturacağı koltukların ortasındaki bir numara idi.

Koltuğum sağında ve solunda iki tane güzel Ukranya’lı bayan oturuyordu. Yerime tam oturacağım sırada pencere kenarında ki bayan bozuk bir Türkçe ile sağımda oturan bayanı işaret ederek “Yan yana oturabilir miyiz? “dedi.

Ben de “tamam” deyip koridor kenarındaki koltuğa oturdum. On üç numarası hiç te uğursuz bir sayı değilmiş. Sol yanımda iki tane güzel Ukranyalı bayan oturuyordu. ”Böyle uğursuz sayıya can kurban” dedim içimden.

Hostesin biri Rusça ve İngilizce kemerlerimizi ve can yeleklerimizi nasıl takacağımızı ve nasıl kullanacağımızı söyledi. Bir yandan da işaretle uygulamasını gösterdi. Bizler gerek Rusça'dan gerekse İngilizce'den bir şey anlamadık ama gösterdiği hareketlerinden kemerlerimizi kolayca bağladık.

Uçağımız hareket etmeye başladı. Heyacan dorukta idi.

Kuşlar gibi ben de ilk defa uçacaktım. Hatırladığım kadarı ile çocukluk yıllarımda rüyalarımda çok uçardım. İşte bugün rüyalarım gerçek oluyordu. Evet uçuyordum; bu uçuşumun bir hedefi bir gayesi vardı; Cennet Vatana, kartbabaylarımın, kartanaylarımın vatanına bir kuş gibi özgürce uçacaktım. Yıllar önce vatanlarından sürülen kartbabayların, kartanayların torunları olan ben Kırım'a mas mavi ve bembeyaz bulutlar arasında gidecektim...

Çok sevinçliydim...

Uçağımız yavaş yavaş yükseldi. Ön tarafının yükseldiğini hissediyorduk. Pencereden aşağıya bakmaya çalışıyordum. Epey bir müddet uçağımız yukarıya doğru uçmasına devam etti. Daha sonra düz olarak uçmasını sürdürdü.

Benim devamlı olarak boynumu uzatarak pencereden aşağıya baktığımı gören pencere kenarındaki Ukranyalı bayan: “Yer değişelim. Benim için no proplem” dedi. Bana pencere kenarındaki yerini verdi, kendiside benim koltuğuma geçti.

Aman Allah’ım!...

Aşağıya baktığımda İstanbul Boğazı üzerinden uçuyorduk. İstanbul'un evleri, Boğaz Köprüsü, caddelerdeki arabalar çok rahat seçiliyordu.

İstanbulu'muz gerçekten gök yüzünden muhteşem görünüyordu. Harika bir manzarası vardı. İstanbul Boğazı'nın Karadeniz ile birleştiği yere kadar penceremden İstanbul'u doya doya seyrettim. Sonra da Karadeniz üzerinden uçmaya devam ettik.

Hostesler bizlere yemek ve içecek servisi yaptılar. Yiyecekler içinde salama benzeyen etler vardı. Domuz etidir diye hiçbirine dokunmadım. Böreğe benzer yiyeceklerden yedim. Vişne suyu çok hoşuma gitmişti. Yer değiştiğimiz koridorun kenarında oturan çat pat  Türkçe bilen Ukranya’lı güzelden, hostesten “Bir vişne suyu daha” istemesini rica ettim.

Bu konuşmamla Ukranyalı güzellerle kontak kurmuştum. Bana kendisinin “Ukranya’lı olduğunu, Türkiye de bir Türk ile evlendiğini, anne babasını ziyarete  gittiğini, yanındaki diğer Ukranya’lı bayanın Türkçe’den anlamadığını ve arkadaşı olduğunu, bir daha yolculukta ise Ukranya Uçağına binmeyeceğini, bu eski uçaktan çok korktuğunu,” söyledi.

Bir ara uçağımız hava boşluğuna düşmüştü. O zaman çok korkmuştu bu güzeller...

Ukranya’lı bayanlar ile muhabbeti koyulaştırmıştık. Karşılıklı birbimize sorular sorarak gök yüzünde güzel bir yolculuk yapıyorduk.

On üç sayısını ugursuzluğuna inananlara duyrulur.....

Karadeniz aşağıda masmavi bir çarçaf gibi serili duruyordu...

Beyaz bulutlar arasından Akmescit semalarına geldik. Gök yüzünden Akmescit'te İstanbul gibi çok güzel görünüyordu. Akmescit şehrinin çevresi dağlarla çevrilmiş, geniş bir ova üzerine yerleşmiş üç yüz elli bin insanı barındıran güzel bir şehirdi. Şehir merkezi yemyeşil ağaçlarla kaplanmış, şehirin dışında ise sanki cetvelle çizilmiş ucu bucağı görünmeyen buğday tarları göze çarpıyordu.

Tam inişe geçtiğimiz sırada pencereden bir kara tren gördüm. Hemen aklıma 18 Mayıs 1944 yılında hayvan vagonlarına istiflenerek doldurulan; bu vatanın esas sahipleri olan mazlum Kırım Tatar Türklerini hatırladım.

Kendi kendime içimden “Üzülmeyin kartbabaylar. Sizleri hayvan vagonlarında Sibirya'nın tundralarına sürdüler ama bakın sizlerin torunları olan bizler bugün gök yüzünden uçakla tekrar geliyoruz. Sizler yerlerinizde rahat uyuyun. Sizlerin torunları bu topraklara gelecek, sizlerin bıraktığınız yerden bu toprakları yeniden yeşertecekler, yeniden imar edecekler” dedim.

Uçağın merdivenlerinden inerken de aşağıdaki şiiri içimden haykırarak okudum.

“Hakkım” yazılan kelimenin yerine bir kez de “Kırım” kelimesini koyarak okudum. Sizlerde benim gibi bu şiirde geçen “Hakkım” kelimelerinin yerine “Kırım” kelimesini koyarak okuyun. Merhum Millî Şairimiz Şevki Bektöre’ye saygısızlık yapmamak için şiirin aslını bozmadım.


“HAKKIM İÇİN”

Herşey derin uykularda yatardı,

Gündüzünü gecesine katardı.

Zulüm hakkın pençesinde tutardı,

Uyandımda:-”Hakkım!..”- diye bağırdım.

 

Yeller aldı, dağlar kesti sesimi,

Azmim ile yendim bütün sesimi,

Şaşırmadan öğrendiğim dersimi,

-”Hakkım, hakkım, hakkım!..”- diye bağırdım

 

Bir gün geldi kan bürüdü her yeri,

Hep dağıttı yatağından erleri.

Kalmış iken ben yalnız, serseri,

Yine-”Hakkım, hakkım” - diye bağırdım.

 

Dağlar ateş, yerler ateş kusarken,

Cellât eller mazlumları asarken,

Hak hak iken, korkar gibi susarken,

Ben susmadım, -”Hakkım!..”- diye bağırdım.

 

Deniz coştu dalgalandı dağ gibi,

Dağ eridi karşısında yağ gibi,

Gök kapandı üstüme bir ağ gibi,

Dipten yine -”Hakkım!..”- diye bağırdım.

 

Gür sesimden bütün varlık inledi,

Her şey sustu, feryadımı dinledi.

Dedim:İnsan zalim insan çiğnedi,

Hakkımı, -”Ah, hakkım!...”- diye bağırdım.”[1]

 

 

Devamı haftaya



[1]Şevki Bektöre,Birlik Dergisi, Qırım Fondu, New York,2001, s.6

 
Haber :
Bu Haber 2453 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :kalecikkaya, kırım, tatar, çanakkale, şehit, gazi,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5769
Kırım haritası
İzlenme : 5767
Semer
İzlenme : 3176
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2552
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr