KIZIL GÖZYAŞLARI
5-CENGİZ DAĞCI YAŞIYOR MU?
Güzel bir Temmuz ayı gecesi saat
1:00' de Ankara terminalinden otobüsümüze bindik. Sabahın ilk ışıklarında
İstanbul'a indik. İzmir'den ve İstanbul'dan gezimize katılacak arkadaşlarla
hava alanında buluştuk.
Kafilemiz on beş kişi olmuştu;
kimler yoktu ki bu gezimizde; Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Deniz Bey,
Kamanlı Halil İbrahim Bey, Polatlılı Mustafa
Bey, Almanya'dan katılan Sayın Orhan
Bey, İstanbul'dan katılan İpek ve Ümit
kardeşler, Ankara'dan katılan M. Mehti Bey, A.B.D' den katılan Orkan , Numan
kardeşler ile yiğenleri Murat, Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Canan, Eşi Sinan
ve gezimizin maskotu altı yaşlarındaki küçük kızları Aybüke Hanım ve gezimiz
tertip eden Sayın Mehmet Akif Albayrak
Bey.
Bugüne kadar birbirlerini hiç
tanımayan on beş kişi, kartbabay ve kartanayların yaşadıkları Güzel Kırım'a
gitmek için bir araya gelmişlerdi. Hepsinin yüzünde de bir sevinç bir heyecan
vardı. Çünkü Anavatandan bir başka vatana “Cennet Vatana” gidilecekti.
Aslında uçağımızın hareket saati
biletimize göre 10:40 idi. “Uçağımızın yarım saat rötar yapacağını” gezimizi
tertip eden Akif arkadaşımız bizlere söylediğinde “daha gezimizin ilk
dakikalarında aksilik başladı. Bakalım gezimiz boyunca hangi suprizlerle
karşılaşacağız.” dedim. Gerçi hepimiz yarım saatlik rötara razı idik.
Nihayet en son olarak saat 12:00'
de hareket edeceği bilgisini aldığımızda sevindik.
Çantalarımızı teslim etmek için
kuyruga girdik. Önümüzde bayağı büyük bir kalabalık duruyordu. Akif arkadaşımız
yanımızdan ayrılarak diğer kuyruktaki kalabalık içinde bulunan birine doğru
hareket etti; fotel şapka giymiş, yetmiş beş yaşlarında etine dolgun ve yüzünde
Tatar olduğu anlaşılan bir şahısla sarmaş dolaş oldu. Birbirlerini
kucakladılar. Kısa bir sohbetten sonra Akif tekrar bizim sıraya geldi. Akif
yanımdan geçerken:
“Kim bu şahıs Akif Bey? “dedim,
“Bu şahsı tanıyor musun?”
“Bir zamanlar derneğimizin
başkanlığını yapan, Yazar Feyzi Rahman Yürter abimiz,”dedi Akif. Bu sözleri
duyar duymaz şaşırdım. Bu geziye katılmadan iki hafta önce Kırım Türkleri
Kültür ve Yardımlaşma Derneği'nden aldığım Feyzi Rahman Yurter'in “21. Yüzyılda
Kırım” kitabını okumaya başlamıştım. Kitabın dörtte üçünü okumuş, geri kalan
kısmını da gezi dönüşünde okuyacaktım. Kitabın arkasında Feyzi Beyin resmi
vardı. Bu resimi hatırlamaya çalıştım. Evet okuduğum kitabın arkasında ki
resmin canlısı karşımda idi.
Gezimin daha ilk gününde tesadüf
olayları yaşamaya başlamıştım. Birinci tesadüf ;Deniz Bey ile tanışma
sahnesiydi; Hava alanında banklarda otururken yanımıza spor giyimli ve elindeki
küçük bir valizi ile bir beyefendi geldi. Elini uzatarak “Ben Deniz Bey “dedi.
Ben de elimi uzattım ve adımın “Şükrü Bilgili” olduğunu söyledim. Deniz Bey'in
hemen dudaklarından şu sözler döküldü ” Aaaa. Şükrü Bey ben sizi Crimea-L@yahoogroups' ta yazdığınız
yazılardan tanıyorum” dedi. Ben de hemen Deniz Beyin ismini hatırladım.
İnternet ortamında yazılarımdan
dolayı beni tanıyan bir kişi ile yüz yüze gelmek çok güzel bir duygu idi. Bu
tanışma beni çok memnun etmişti. Şimdi ise ikinci bir tesadüfle karşı karşıya
idim. Kitabını okumaya başladığım Feyzi Bey karşımda duruyordu. Hemen sıramdan
ayrıldım. Feyzi Beye doğru yürüdüm; uzattığı elini öpmek istedim, izin vermedi,
beni yanaklarımdan öptü. Sonra da sanki kırk yıl tanıyormuş gibi kucakladı.
Feyzi Beye “Kitabını okuduğumu
ama bitiremediğimi” söyledikten sonra kendisini böyle bir kitap yazdığından
dolayı tebrik ettim. “Cengiz Dağcı gibi siz de bu kitabınızda, yaşadığınız acı
olayları ve duyduğunuz korkunç hadiseleri nakış nakış işlemişsiniz ” dedim.
Feyzi Bey:
” Cengiz Dağcı benim arakadaşım.
Avrupa’da sık sık telefonlaşırız. Hatta geçenlerde buraya gelmeden önce
kendisini aradım, görüştüm. Halını hatırını sordum. Kırım'a gideceğimi, birşey
söyleyip söylemediğini? sordum.” dedi.
“Cengiz Dağcı yaşıyor mu? “dedim.
“Yaşıyor?”
“Kaç yaşında ?”
“Seksenin üzerinde ama eşi
öldükten sonra çocuklaştı ”dedi Feyzi bey.
Arkadaşım İbrahim Bey:
“Feyzi Bey, Cengiz Dağcı
romanlarının büyük bir kısmında Romanya’lı eşinden çok sık bahsediyor. Neden
acaba?” dedi. Herhalde Halil arkadaşımız Cengiz Dağcı'nın sevgilinin Polanyalı
olduğunu bilmiyordu ya da unutmuştu. Feyzi Bey:
“Cengiz Dağcı’nın eşi Romanyalı
değil, Polanya’lı. Bir gün Cengiz Dağcı bana öbür dünyada Regina'ya
kavuşacağını söyledi. Ben de ona “Bak Cengiz Onu çok sevdiğini biliyorum. O
kadın Katolik. Sen ise Müslümansın. Öbür dünyada Müslümanla Katolik birleşmez.
O kadını unut, dedim. Ama Cengiz Dağcı
hiçbir zaman sevgilisi Regina'yı unutmayacağını adım gibi biliyorum “ dedi.
Feyzi Beyle çok güzel bir dostluk
kurmuştum. Uçağımıza binene kadar kendisiyle sohbet ettim. Kitabında ilginç
bulduğum ve hatırımda kalan hadiselerden bahsettim. Bunların gerçek olup
olmadığını sordum. Kendisi de bana “Bak Şükrü ister inan ister inanma. Ama
yazdığım hatıralarda hiç yalan yok. Eksiği var fazlası yok. Hepsi gerçek.
İkinci kitabımı da yazdım.Yakında Türkiye'ye gelip bastıracağım “ dedi.
Feyzi Bey Almanya'da oturuyormuş.
Almanya üzerinden Kırım'a gitmek zor olduğundan iki ay önceden yerini
İstanbul'dan ayırtmış, iki gün önce İstanbul'a gelmiş, bugünde bizimle Kırım'a
gidiyormuş. Aynı uçakla bir yazarla yolculuk yapacağımdan dolayı sevinçliydim.
Bugüne kadar ilk defa kitabını okuduğum bir yazarla tanışıyordum. Karşılıklı
olarak kendisiyle kitabı hakkında konuşuyordum. Bu çok güzel bir duygu idi.
Saat 12:00' ye doğru uçağa
binmeye başladık. Cep telefonumdan eşimi son kez arayayım dedim. Cebimi çıkarıp
aradım. Cevap veren olmadı. Telefonu kapattım. Eşim iki dakika sonra beni aradı
ve hemen kapattı. Belli ki benim aramamı istiyordu. Hemen tekrar aynı numarayı
çevirdim.Telefona Kızım Bilge çıktı.
”Kızım ne yapıyorsunuz. Annen
nerede? Şu anda uçağa biniyorum. Anneni ver,” dedim. Kızım telefonu annesine
verdi. Eşime:
” Gönül şu anda uçağa biniyorum.
Allaha ısmarladık. Çocuklara iyi bak. Hakkınızı helal edin,” deyip, eşimle
vedalaştım. İlk defa bineceğim uçağa besmele çekerek adım attım.
Devamı haftaya….
Not: Bu gezimin yapıldığı ve yazımın yazıldığı yıllarda Ünlü Yazarımız Merhum Cengiz Dağcı, Kırım Sevdalısı Merhum Feyzi Rahman Yurter ve gezimiz tertip eden Kırım davasına gönül vermiş Merhum Mehmet Akif Albayrak yaşıyorlardı.
Merhumlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Mekanları Cennet olsun.