"KIZIL
GÖZ YAŞLARI”
“2-CENNET
VATAN YOK OLMUŞ”
1
Temmuz 2003 - 8 Temmuz 2003 tarihleri arasında “Cennet Vatan Kırım” topraklarında idim. Kartbabaylarımın (dedelerimin),
Kartanaylarımın (ebelerimin) 93 harbinde zorla sürüldüğü o güzelim “Cennet Vatan Kırım” topraklarını
ölmeden gördüğümden dolayı Rabbime şükürler olsun...
Bir
mecnun misali dolaştığım yerlerde zaman zaman gözyaşı döktüm, zaman zamanda
gördüğüm güzelliklerden dolayı kuvandım
(sevindim). Bu gezi ile ilgili olumlu ve olumsuz izlenimlerimi fırsat buldukça
sizlerle paylaşacağım.
Yalnız
şunu hemen hatırlatayım: Diasporadaki
(Kırım dışında yaşayan ) hiç bir Kırım Tatar Türkü , Kırım'ı görmeden bu fani
dünyayayı terk etmesin. İmkanı olan en kısa zamanda bu güzel vatan topraklarına
“sıla-yı rahim” yapsın. Biliyorsunuz “sıla-yı rahim;akraba ve yakınlarını
ziyaret etme, hâl hatır sorma ve yardımda bulunmadır” ve sıla-yı rahim insanın
ömrünü uzatır.
Bu topraklarda yatan şehitlerimiz ile
bu vatana binbir güçlükle dönmüş, başını sokacak bir eve sahip olabilmek için,
karnını bir tas çorba ile doyura bilmek için, Kırım Tatar Türklerinin yok
olmadığını dünyaya haykırmak için, ayakta kalma mücadelesi veren kardeşlerimiz
sizlerin ziyaretini dört gözle bekliyor.
Genelde
insanlar gezilerinin ilk gününden anlatmaya başlarlar. Bense sizlere Kırım'dan
ayrılışımızın son günü hava alanında on saat rötar yapan uçağımızı beklerken
tanıştığım, aslında “Kırım Tatar Türkü”
olmayan, ama gönlü Kırım Tatar Türkleri için çarpan bir kardeşimin
dudaklarından dökülen şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu
kardeşim :
-Kırım'ı
nasıl buldun? dedi. Bende:
-Hem cıladım(ağladım), hem de kuvandım, dedim. Arkadaşımın
dudaklarından aşağıdaki şiirin mısraları döküldü birden.
-Ne
olur? Bu şiiri bana yazar mısın? dedim.
-Şiir
çok uzun şu anda zamanım yok, dedi. Ben ısrar ettim. Uçağımızın kalkış saati
ileri bir saate ertelenince, arkadaşım banka oturdu, eline not defterimi
verdim, beynine satır satır yazdığı şiiri mısralara döktü.Şiir bitince,
-Yazarı
kim? dedim,
-Bende
bilmiyorum. Ama bazı mısra ve kıtalarda benimde duygu düşüncelerim var, dedi.
Gözlerinden yaş damlayan kardeşim, ağlayan gözlerimin içine bakarak:
-Ne
olur? Gelin bu güzel vatana yerleşin. Burada sizlerin sayısının çoğalması
gerek, dedi.
Daha
sonra öğrendiğimde, bu kardeşim güzel
bir Kırım Tatar kızı ile evlenmiş. Yani kiyevimiz
(eniştemiz) bolgan(olmuş).
Şiirin
yazarının adını bende bilmiyorum. Bilen varsa bu şiirin altına ismini yazalım.
Böyle güzel bir şiiri yazan her kimse kalemine, yüreğine sağlık diyorum.
Uçağımızın
tam Akmescit hava alanında kalkışı sırasında bu şiiri ikinci kez okuduğumda
İzmir Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan arkadaşım Deniz Ünsalan bey, uçağın
penceresinden dışarı baktı:
”Bu güzel vatanı rahmetli babam çok görmek
istedi. Ama göremeden vefaat etti” dedi ve o da cılamaya başladı. Ben ve Halil
İbrahim arkadaşım:
”Deniz
Bey!.Üzülmeyin...Rahmetli babanız göremedi bu cennet vatanı. Ama çok şükürkü
siz onun yerine geldiniz, ziyaret ettiniz ve şimdide gidiyorsunuz. Rahmetli
babanızın ruhu belkide sizin gözlerinizle bu güzel Kırımımızı seyretmiştir.
Metin olun” deyip elli yaşlarına merdiven dayamış bir öğretim üyesini teskin
etmeye çalıştık. İşte beni ve Deniz beyi “Cennet
Vatan Güzel Kırım”da cılatan (ağlatan), duygularımıza tercüman olan bu
güzel şiiri hep beraber okuyalım. Şairimizin affına sığınarak, şiirin
başlığına, şiirin mısralarından esinlenerek “Cennet Vatan Yok Olmuş” dedim.
CENNET
VATAN YOK OLMUŞ!...
Cennet
Vatan deyip geldim Kırım'a,
Bülbül
kıskandıran bağlar yok olmuş.
Bu
hali görünce gitti ağrıma,
Ölüler
mezarsız, sağlar yok olmuş.
Şimdi
matem tutar Kırım'da dağlar,
Siyaha
bürünmüş yemyeşil bağlar,
Camiler
yıkılmış minare ağlar,
Ezanlarla
süslü yıllar yok olmuş.
On
sekiz mayıslar ne kara günmüş,
Binlerce
çaresiz trene binmiş,
Melekler
ağlamış, şeytan sevinmiş,
Vagonlarda
nice kullar yok olmuş.
Ne
oldu Ey Vatan! Ne oldu sana?
Neden
düştün böyle derde hicrana?
Han
Sarayım sanki dönmüş zindana,
Hanların
kükrediği yıllar yok olmuş.
Camisiz
çeşmesiz bu nasıl Vatan?
Seni
solduranlar korkmaz Allah'tan.
Dua
bekler benden kefensiz yatan,
Giray
Han'a giden yollar yok olmuş.
Mezar
taşlarını söküp atmışlar,
Bayrağı
sancağı çekip atmışlar,
Kitabı
Kur'an-ı yakıp atmışlar,
Yapmayın
diyen diller yok olmuş.
Derdimi
anlatmaya gücüm yetmiyor.
Ağlamam
feryadım çare etmiyor.
Bahçemde
şimdi bülbül ötmüyor.
Lale
boyun bükmüş, güller yok olmuş.
Bu
ne haldir canım kardeşim.
Ceyhun
olup, akar gözümden yaşım.
Bitmiyor
ne kadar uzunmuş kışım.
Meyvelerle
dolu dallar yok olmuş.
Sormayın
dostlar halim perişan.
Eski
Vatanımdan kalmamış nişan.
Vatan
vatan deyip denize koşan.
Dereler
kurumuş, çaylar yok olmuş.
Akmescit mescitten mahrum edilmiş.
Çanların sesine mahkum edilmiş.
Güneşin önüne perde çekilmiş.
Yıldızlar dökülmüş, aylar yok olmuş.
Han Saray Camisi taşlarla dolu.
Bahçesi secdesiz başlarla dolu.
Mihrabının gözleri yaşlarla dolu.
Müminlerle taşan saflar yok olmuş
Zincirli Medrese Veliler evi .
Şimdi eylemişler deliler evi.
Gaspıralı ağlar, yaslı yüreği.
Kitaplarla süslü raflar yok olmuş.
Kader böyleymiş evvel ezelden.
Günah bizden , Rabbim af ise Sen'den
Ağlamaktan başka ne gelir elden.
Huzuruna kapanan yüzler yok olmuş.
Güneşe yol vermez kara bulutlar.
Kesilince hayattan bütün umutlar.
Yanar canlı canlı Musa Mahmutlar.
Ceset şöyle dursun küller yok olmuş.
N'olur Rabbim yardım et bize.
Karanlık gece dönsün gündüze.
Tut elimizden tutki çıkalım düze.
Yollar karla kaplı, izler yok olmuş.
Ya Resulullah canım cananım.
Affet beni ne olur Nurlu Sultanım.
Ellerim bomboş şimdi büyük hicranım.
Sana vereceğim güller yok olmuş.
İsmail oğluyum başım secdede.
Dilim duadadır gündüz gecede.
Yarab baharı göster bizede.
Gül kokusunu taşıyan yeller yok olmuş.
Yok
olmuş cennet vatanın eski güzelliğine kavuşması için, Kırım'a gönül vermiş
herkesin üzerine düşen görevi yapmasını arzu ediyorum.
Savlukman
kalın.(Hoşca
kalın)
Şükrü
Bilgili