Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / ÖZÜRLÜ KİM KİMLER ÖZÜRLÜ

AYNI EVDE YATAĞA BAĞLI ÜÇ ENGELLİ HAYAT


AYNI EVDE YATAĞA BAĞLI ÜÇ ENGELLİ HAYAT



 Paylaş
 25 Subat 2021 01 : 55 
AYNI EVDE YATAĞA BAĞLI ENGELLİ ÜÇ ÇOCUĞUN İBRETLİK HAYAT HİKAYESİ!.. 

23 Şubat 2021 akşamı televizyondan  “22 Haberlerini”  izlerken gözü mosmor olmuş bir doktoru ve hemşireyi darp eden bir magandanın haberinden sonra “Engellilerle” ilgili bir program izledim..

Bir engelli kız babası olarak program ilgimi çekti. Sonuna kadar gözyaşımı akıtarak seyrettim.  Kolay değil üç engelli bir çocuğa bakmak bir anne ve baba için . Rabbim sabırlar versin bu aileye. 

Herkesin bu aileden ibret alması gerektiğini düşünerek ekrandan gördüklerimi yazdım. Lütfen bu hayat hikayesini sonuna kadar okuyun!..

Engelli çocuklar , Anne, baba ile yapılan konuşmalar arasında yataklarında hareketsiz bir şekilde yatan  üç tane engelli çocukların görüntüleri,babanın bu yavrularının çarşaflarını üzerlerine örttüğü, annenin de çocuklarının ağzını peçete ile temizlediği , eliyle yavrusunun gözyaşlarını sildiği görüntüler akıp gidiyordu.

Annesi, babası ve engelli çocuklardan ikisi konuştu. Bu ailede şunu gördüm; gerek anne, gerek baba ve konuşan iki engelli yavrumuz bu durumlarına hiç isyan etmeyip hepsi de hamdolsun, çok şükür diyorlar ve insanlar hayattan pes etmesinler diyorlar. 

Gümüşhane Kelkit Çimenli köyünde bir ailede 4 çocuktan üç çocuk kas hastası ve yatağa bağlı olarak yaşıyorlar.

Programı sunan bayan: “Evlerinin hemen karşısında  oyun parkı var; fakat onlar bu parka gelemiyorlar. Şimdi izleyeceğiniz ailenin hikayesinde acı ve hüzün var.” diyor ve görüntüye üç çocuğun uzanmış boylu boyuna yataktaki görüntüleri geliyor.

Onların çektikleri çile öylesine birbirine kenetlemiş ki kayıtsız kalmak imkansız.

Engelli küçük çocukla konuşuyor ağzına siyah bir maske takmış olan spiker. Tertemiz yüzlü yavrum şunları diyor: “İnsanlar pes ediyor. Hiçbir şeye şükretmiyorlar. Şükredin. Hayat güzel. Yürüyorsunuz. Bunun kıymetini bilin. Hayat bu kadar güzelken yine hayatta şu var bu yok diye şikayet etmeyin. Hayat güzel. Yani siz yaşadıkça güzel olur insanlar. Siz yaşamayı bilin yeter ki.”

Spiker “burada röportaja ara vermek zorunda kaldık” diyor ve devam ediyor:” on dört yaşındaki bir çocuktan böyle sözler duymak ağır  geldi “ diyor.

Sonra da çektiği çilelerden dolayı yüzündeki sakalı ve saçları ağarmış, yüz hatlarından, bakışlarından hayata küsmemiş, hayattan bıkmamış babası ekrana geliyor. 

Üç tane kas hastası yürüyemeyen evlatlara sahip baba içindeki duyguları şöyle döküyor:

“İsmim Sezgin Varlı.  Gümüşhane Kelkit Çimenli köyündenim. Ticari takside çalışıyorum. Üç tane hasta çocuğum var; Halil, İbrahim, Abdulsamet, bir de kızım Fatma . Eşim Ayşe evde mücadele ediyor. Ben de dışarıda mücadele ediyorum. Çocuklarımın hastalığının adı; DMD, kas hastalığı. Doktorlar bu hastalığın genetik olduğunu söylediler. Tıpta bunun çaresi yok dediler. Öğrendiğimizde bize çok zor geldi. Hastaneden eve gidene kadar ölümlerden ölüm oldu benim için. On beş gün ölü gibi bir hayat yaşadık. 

TOKİ’ye yazıldık. Bize çıkmadı. En büyük engelli çocuğumun üzerine yazıldık. Engellilere öncelik varmış; ona çıktı ve bu eve yerleştik. Toki olmasa idi bu evi biz zor alırdık. Allah devletimizden razı olsun. 

Tabii ki insan bazen üzülüyor yani; en yakın akrabamdan duydum ‘Herkesin de hastası var. Yani sizinki de olabilir.’ Bunu söyleyen çok yakın akrabamdı. Bu söz beni çok üzdü. Benim tavsiyem herkes hasta olan evleri ziyaret etsinler. Çünkü bizim eve misafir geldiğinde yavrularım çok mutlu oluyorlar. Onların mutlu olması beni de mutlu ediyor. Eskiden çok hayallerim vardı. Ama nasip olmadı. Çok mücadele ettik olmadı. Allah’ın takdiri ilahi böyleymiş. “ diyor.

Yaşadıklarının üstesinden gelebilmek için gösterdikleri teslimiyet örnek alınmayacak, saygı duyulmayacak biri değildi!..

Sonra da yüzü nurlu, çarşaf giymiş, üç engelli çocukla mücadele etmiş , hayata hiç küsmemiş, gülümseyen bir yüzle üç engelli anası konuşuyor:

“Dört çocuk annesiyim. Halil, İbrahim, Abdulsamet, kızım Fatma. Hamdolsun. Üç çocuğum rahatsız. Kızımda hiçbir şey  yok çok şükür. Allahu Teala’nın takdiri. Mücadele ediyoruz. Bizim sağlığımız yerinde. Bakmaya gayret ediyorum; elimden geldiği kadar. Teslimiyet çok önemli. İnanç çok önemli. İnanç kıtlığı olsa, inanç zayıflığı olsa yaşamak çok zor. 

Çok seve seve koklaya koklaya bakıyorum onlara. Allah onlara sağlık versin, uzun ömürler versin. Onlar benim evimin her şeyi. Kimseye muhtaç etmiyorum çocuklarımı. Hayalim o. 

Eller gibi gezemiyorum. Çok bir yere gitmiyorum. Çok nadir bir cenaze veya acılı bir durum olursa oraya gidiyorum; orada da iki veya üç saatten fazla kalmıyorum. Evden dışarı gitmem hiç. Şimdi karantinadan birçoğu hep kafayı yiyor; psikolojik hap kullanıyorlar. Allah’a şükür biz yirmi yıldır karantinadayız yavrularımla birlikte. Ben buna rağmen hiç kafayı  yemedim, Allah’a şükür psikolojik hap kullanmadım. 

Sabırlı olmamız gerekiyor herkese, her şeye. Bu da bir sınavdır. Geçecektir inşallah. Rabbim devletimize yardım etsin. Allah’ım devletimizin yardımcısı olsun. 

Cumhurbaşkanımızın burdan ellerinden öpüyorum. Onu görmek istiyorum. Gerçi onun yükü çok. Zor durumlardan geçiyor. Gece gündüz dualarımda. Resmini buz dolabıma astım. Gider gelir dua ederim ona. 

Kızım babasına ‘ Babam cumhurbaşkanını arasa da durumumuzu bildirse, sıkıntılardan kurtuluruz.’ dedi. Ben de “ Kızım baban bize zor bakıyor o bütün dünya ile uğraşıyor; Cumhurbaşkanımızın yükü ağır , buraya gelemez ama hiç olmazsa bir telefonla konuşup sesini duymak istiyorum. Allah sizden de razı olsun. Çok hayal ederdim dışarda mikrofon tuttuklarında ne olur bir kerede de benimle konuşsalar diyordum. Hayalim sizin sayenizde gerçekleşti. “ dedi. 

Anne bu duygu yüklü sözleri söylerken acılı anne yatakta sere serpe yatan yavrusunun elinden tutuyor, okşuyor. Yavru da annesine sevgiyle bakıyordu.

Annenin konuşmasından sonra Abdulsamet’le yapılan röportaja ara verdikleri yerden devam ediyor. Hayata küsmemiş, inançlı, kararlı , kendinden emin Abdulsamet;

“Ben Abdulsamet Varlı . On dört yaşındayım. Kas hastasıyım. Oturuyorum. Dört-beş senedir oturuyorum. Dokuz on yaşımdan beri. “ deyince spiker:

“ Peki yapmayı en çok sevdiğin veya yapmak istediğin şey  ne?” diye soruyor. Abdulsamet de:

“Ailemle birlikte karavanla birlikte gezmek istiyorum. Böyle bir yerleri. Abimgil içinde. Gidilebilecek karavanla abimgille gezmek istiyorum “ diyor; bu güzel yavrunun gözlerinden yaşlar pul pul yanaklarından aşağıya doğru akıyor. 

Spiker: “ Hayalleri bile buruktu aslında. Anlattıkça ağladı, anlattıkça ağladık. Ne anlattı derseniz dört duvar arasında geçen hayatından bize süzdüklerini anlattı” dedi ve Abdulsamet’te :”Şükredin mutlu olun Allah’a teslim olun “ dedi. 

Spiker,  bir anne şefkatiyle nazikçe, bu güzel yavrunun tenine hafifçe dokunarak yanaklarına düşen ve göz pınarlarından akan gözyaşlarını siliyor. Yavruda bir teslimiyet duygusuyla hiç tepki göstermiyor. 

Masum, tertemiz yüzlü Abdulsemat gözyaşlarının silinmesinden sonra devam ediyor:

“Ben pes etmedim. Kimse pes etmesin. Hayat sürüyor sonuç olarak. Ne yaparsan yap hayat sürüyor. Hayat bu. Ne olacağı belli olmaz. Yarın hastalanırsın, ölürsün. İnsanlar kalpler kırıyorlar, çok üzülüyorlar. Ama üzülmemeleri gerek. Şükretmeleri gerek. Hayat düzelmez ki. Benim de başıma geldi. İnsanlar pes ederse hayat daha kötü olur. Çekilmez hale gelir. Namazınızı kılın bazen. İnsanlar şükretmeyi hiç bilmiyor. İnsanların daha kötü rahatsızlıkları da var. Onları bilmiyorlar. Şöyle gezelim şöyle yapalım diyorlar. İnsanlar hüzünleniyor. Tek başlarına geziyorlar, tozuyorlar. İnsanlarla ilgilenmiyorlar,  birlikte birşey yapmıyorlar. Hiç kimse için birbirinizi yıpratmayın birbirinizi kırmayın. Sonra pişman olursunuz. ‘Keşke kalbini kırmasaydım ‘dersiniz. İş işten geçmiş olur. İnsanları tanımaya çalışın. Kırmamamaya çalışın. Sevin birbirinizi.” diyor. 

Yatağa yan yatmış başını dahi kaldıramayan Abisi İbrahim, Abdulsametten sonra şöyle konuşuyor:

“ Ben İbrahim Varlı. yirmibeş yaşındayım. On dört yaşımdan beri oturuyorum. Annem bir yere gitmişti dışarı. Abimin yanında oturuyordum. Oturduktan sonra yatmak istedim. Ayağımı biraz fazla yukarı kaldırdım. Yatarken yere düştüm ayağım orda kırıldı. Tabi insan birini bekliyor. Birini gözlüyor. Her insan gözler. O da bizim için bir mutluluk” diyor yattığı yerden  gülerek.

Spiker bu seferde tekrar babasına dönüyor :” nasıl geçiniyorsunuz?” diyor.

Baba:

“ Çocuklara devletin verdiği yardımlar var onu alıyoruz. Kendimde takside çalışıyorum. O şekilde geçiniyoruz.”  dedi. 

“Konuşmalardan anladığımız; söylemenin muhatabı kulaklarda değil, kalplerde “ sözlerini söyleyen spikerin sesi titreyerek, içten içe o da ağlıyordu. 

“ Ben Damla Karasu İstanbul A Haber” sözleriyle program sona eriyor. 

Engelli çocukların, üç engelli çocuğa sahip anne ve babanın söyledikleri bir engelli bir kız babası olarak beni çok etkiledi.

Ya sizi...

Bir karavanım olsa idi hemen aile ile irtibat kurup, Abdulsamet’in hayalini gerçekleştirirdim. Abdulsamet’i ve abilerini istediği yerlere götürüp gezdirirdim.  Ama maalesef yok. İçimden ne fırtınalar kopuyor bir bilseniz. Bu yavrunun hayalini gerçekleştirmek için ne yapabilirim diye kara kara düşünüyorum. Acaba karavanası olan bir vatandaş bu yavrunun feryadını duymuş mudur bilmiyorum. 

Abdulsemematı ve abilerinin bir karavana da gezdiklerini gördüğümde dünyanın en mutlu insanı ben olacağım... Sanırım doksan milyonluk ülkemde bir hayır sever vardır sanırım...

Kaynak: A Haber Programı
 
Haber :
Bu Haber 933 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :Engelli üç hayat,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5758
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5744
Semer
İzlenme : 3162
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2542
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr