Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / HİKAYELERİM

4-ALACA’MIZDA İZ BIRAKANLAR : "YIKILAN TARİHİ BİNALARIN HİKAYESİ”


4-ALACA’MIZDA İZ BIRAKANLAR : "YIKILAN TARİHİ BİNALARIN HİKAYESİ”



 Paylaş
 17 Haziran 2020 23 : 09 


 YIL


İlçem Alaca ’da şu anda yerle yeksan edilmeyen iki tarihi eserimiz kaldı; biri Cumhuriyet meydanında Ömer Paşa tarafından yapılan Ömer Paşa Camisi ( Eski Cami), diğeri de Tezekan ( Özhan Mahallesi) ile Değirmendere Köyü arasında Selçuklu Dönemine ait Hüseyin Gazi Türbesi .Türbenin halk nezdinde diğer adı ise Tekke...


1309 yılında yapılan ve hala ayakta dimdik duran Camimizin duvarları Alaca cıvarından çıkarılan beyaz taşlar ile birinci kattaki pencere kenaraları Ankara kesme taşlarıyla , üstteki pencereleri çok güzel desenli alçı veya mermerden yapılmıştır. Hem alttaki hemi de üstteki pencerelerinin üst kısımları eski tuğlarla yan yana dizilerek yarım yarım daire şeklinde örülerek çok güzel bir görüntü vermişler. Çatıdaki kırmızı renkli oluklu tuğlaları ve çıkıntılardaki estetik döşenmiş tuğlaların ince işçiliği, son cemaatinin ve tavanın ahşap sıcaklığı, mihrabın hemen kenarında ilginç mumlukları; minberinin, mihrabının, kürsüsünün göze hoş gelen görüntüsü ile tarihe tanıklık eden Ömer Paşa Camisi’nin yıkılmadığını her gördüğümde  çok seviniyorum...


Elli yıl önce bu tarihi Ömer Paşa Camimizi yıkıp, daha büyük bir cami yapılacağını duyduğumda çok üzülmüştüm. O yıllarda çok şükür yetkililer Cumhuriyet Meydanı küçüleceği, hatta Atatürk heykelinin önüne geleceği düşüncesiyle, tarihi camimiz yıkılmaktan kurtulmuştu. Birkaç defa tadilat geçirmiştir. Cami minaresinin sağından solundan dökülmeler başladığından tarihi minare yıkılmıştır. İlçemizin zengin ailelerinden  Cambazlar tarafından yeni bir minare yaptırılmıştır. Halen şu anda bu minare caminin batı yakasında bulunmaktadır.


Bu güzel tarihi camimiz eğer yıkılsa idi ilçemizin manevi mimarlarından Caminin İmamı Vahit Hafız, Müezzin Emir Hafız, Müezzin  Mehmet Hafız ile birlikte binlerce Alacalı cemaatin ve bizlerin hatıraları toprağa gömülecekti.



Tarihe tanıklık eden, Alaca’mızın mührüde diyebileceğimiz Ömer Paşa Camisi gibi yıkılmayıp ayakta kalmaya direnen; unutulan, kendili haline bırakılan, kaderine terkedilen, sahipsiz, Selçuklu dönemine ait Tekke’mizin beyaz taşlarla kale gibi örülmüş bir mekanın hemen girişinde ki oyma mermer sütunlardan yapılmış nöbetçi asker muhafaza yerleri, kubbeli türbesi, türbenin içindeki mezarları, oradaki bir kayaya yapıştırılan taşları, türbenin altından akıp giden daha sonra yeryüzüne çıkan dere suyunun içindeki renkli balıklar çocukluğumda hep benim ilgimi çekmiştir....


Tekke’de, Şanlıurfa’da ki “ Balıklı  Gölde” deki balıklara benzeyen renkli balıklar vardı. Çocukluğumuzda “bu balıkların tutulması, yenilmesi günahtır” derlerdi . Bizler de bu balıkları hiç tutmadık ve yemedik. Acaba bu balıklar duruyor mu? 


Tekke’yi ziyaret etmediğim uzun yıllar oluyor; bu yüzden gerek balıklar gerekse Tekke konusunda tam bilgi sahibi olmadığımdan size fazla bilgi veremeyeceğim. Yalnız Tekke konusunu araştıracağımı ve bu konuda bilgisi olanların bana yardımcı olacağını umuyorum...


Bu güzel tarihi mekan özel mülkiyet mi ?” ; “ Kültür Bakanlığına mı?” , “ Hazineye mi?” “ Belediye’ye mi ?” ait bilmiyorum. Çocukluğumda “Tekke”özel bir şahsa ait gibiydi.  


Alaca’mızda çok şükür Ömer Paşa Camimiz yıkılmadığından , burada görev yapmış hocalarımızın, müezzinlerimizin, cemaatimizin anıları  kurtulmuştu ama Alaca’mızda dört tane tarihi bina hatıralarımızla birlikte yok edildi.


Diğer dört tarihi eserler yakılırken sahip çıkamadık...Bu tarihi eserleri yıkıp ( sanki Alaca’da arsa kıtlığı varmış gibi) yerine yeni binalar yapılmasına sebep olanlar kadar bizlerin de büyük vebali var...Çünkü sesimizi çıkarmadık, çıkaramadık.. Kamuoyu oluşturamadık...


Çok şükür bu iki tarihi eserimiz ayakta...


Yıllar önce, TRT 1’ de Nuray Hanımın “Gezelim-Görelim” programını seyrediyordum...


Osmaniye ilimizin bir ilçesinde yıllar önce kapatılan tarihi Köy Enstitüsü Binasının yıkılmadığını, müze yapıldığını ve müzenin içinde öğrencilerin yaptıkları el işlerinin sergilendiği mekanları gösteriyordu.


İçim cız etmişti...


Bir zamanlar benim ilçemde de bu okula benzeyen dört tarihi eser vardı. 


Bu dört tarihi eserden ikisi okuldu. 


Biri Alaca Hükümet Konağı idi.


Diğeri de Askeri cephanelikti. 


Dördü de  kesme taşlardan yapılmıştı. Görüntüsü ile bizlere ayrı bir zevk ve tarihi bir gurur veriyordu...


Bu dört eserden sanırım üçü Osmanlı Dönemine biri de Cumhuriyet Dönemine ait tarihi taş binalardı. 


Şimdi ise bu dört tarihi eserin yerlerinde yeller esiyor...


Sizin de içiniz cız etti mi?


Yerinde yeller esen tarihi binalarımızı hatırlayanınız var mı?


Benim gibi altmışını geçmiş, yetmişine merdiven dayamış yetmiş sekiz kuşağı ve yukarısı çok iyi hatırlarlar; bu tarihi taş binalarımızı.


Hatırlamayan varsa üzülmesinler.


Ben şimdi sizleri elli yıl önceki zaman tüneline götüreceğim. 


Bu zaman diliminde bakın neler göreceksiniz neler!...


Koltuğunuza geriye doğru yaslanın. İster gözlerinizi kapatın, isterseniz kapatmayın.


Elli yıl önce Alaca İlçemizde ya ilkokulda okuyorsunuz ya da ortaokulda hiç farketmez.


Yaşınız on veya on dört…O da önemli değil.


Cumhuriyet meydanından yavaş yavaş Su Deposu’na giden yola çıktınız.


Hükümet konağı önüne geldiniz. Kaymakamlık binasının önü. O yıllarda bu binaya Hükümet Konağı deniyordu. Devletin bütün birimleri taş binanın içinde toplanmış, Alaca halkımıza yıllardır hizmet ediyordu...



On–onbeş adım yürüdünüz. Hükümet konağı ile bitişik sağınızda  kesme taşlardan yapılmış bir ilkokul görüyorsunuz


Mavi bir giysi giymiş, başı kapalı Satı Kalfa, elindeki beyaz demirden yapılı zili çalıyor. Zil sesini duyan çocuklar oyunlarını bırakıp, duvar dibine bıraktıkları çantalarını alarak okulun girişindeki sınıf sıralarına koşuyorlar.


Okulun giriş kapısının üzerinde “Dumlupınar İlkokulu” yazılı. Öğrenciler demir kapının hemen sol tarafına sıralanmış. Her sınıfın önünde sınıf öğretmenleri duruyor. Gözünüze Ahmet Topaloğlu, Mehmet Ali Yavuklu, Kadir Başoğlu, Mükerrem Hoca, Kızı Fezal Hoca, Sefer Esandal Hoca, okul Müdürü Bekir Köse ve  Aydın Hoca çarpıyor.


Çizgili takım elbise giymiş, seyrek siyah saçlarını ıslatmış ve geriye doğru taramış Okul Müdürü Bekir Köse “Çocuklar günaydın.” diyor.


İkiyüze yakın öğrenci hep bir ağızdan “Sağol “ diye karşılık veriyorlar.


“Nasılsınız çocuklar” diyor tekrar Bekir Köse hoca.


“Sağol” sesleri  bir kez daha okulun bahçesinde çınlıyor. Bu ses ta Cumhuriyet meydanından  duyuluyor.


Bekir Köse, okulun ilk açılış günü ile ilgili kısa bir konuşma yapıyor. Özellikle çocuklara şu sözlerini birkaç kez tekrarlıyor:


“Çocuklar, her yıl olduğu gibi bu yılda okulumuzun tahta zemini bir kaç gün önce ziftlettik. Sınıf içinde ve okulun koridorlarında koşmayın. Birbinizi itmeyin. Ziftten ayağınız kayabilir. Üstünüz başınız kirlenebilir.  Dikkatli olun.”


 Sıralarında Bekir Köse’yi can kulağı ile dinleyen öğrenciler “Ahhh yine mi okulumuz ziftlendi “ diye birbirlerine bakıyorlar.


Okul Müdürü Bekir Köse’den sonra, jilet gibi ütülü bir pantolan,  kolları üzerinde sarı renkli düğmeli lacivert renkli bir ceket giymiş; ceketin altında beyaz bir gömlek ve gömleğin üzerine renkli şık bir kravatla süslemiş, sarı seyrek saçlarını Bekir Hoca gibi ıslatıp geriye taramış, yeni traş olduğu cildinin beyazlığından anlaşılan  Aydın Hocamız bir kaç adım öne çıkıyor ve öğrencilere doğru dönüyor..


Çocuklar ses veriyorum diyor, ağzını açıyor: “Korkma..” dedikten sonra, bacağı ile tempo tutarak “İstiklal Marşı”nı bütün öğrencilerle birlikte söylüyor.


Öğrenciler sırası ile okula girerken, öğretmenler okulun hemen sağındaki gül  ve çam ağaçlarıyla süslenmiş, teneffüslerde banklara oturarak sohbet ettikleri küçük bahçeye geçiyorlar. Beş dakika da olsa  kendi aralarında sohbet ediyorlar.


Siz bu güzel görüntüleri seyrettikten sonra yolunuza devam ediyorsunuz. Beş yüz metre ya gittiniz ya gitmediniz. Bu seferde sağınızda yine kesme taşlardan yapılmış, zeminleri tahtalarla kaplanmış küçük ama heybetli Alaca Nedim Tugaltay Ortaokulunu görüyorsunuz. 



Bu okulun önünde de öğrenciler öğretmenleri ile hatıra fotoğrafı çektiriyorlar... Öğretmenlerden Kel Müdürümüz Nürettin Sevi’yi, Müdür Yardımcısı Ahmet Bayrav’ı, eşi Kıymet Bayrav’ı, Türkçe Öğretmeni Sedat Erenoğlu’nu, Koç Köroğlunun oğlu Türkçeci Halil Cesur’u, Fransızca Hocası Yılmaz Kut’u, Fizik Hocası Tıfılı, Mehmet Aktaş’ı, Coğrafyacı Hamdi Göze’yi, Kırca Hoca’yı, Cantı Kırığı (İsmail Demir’i ) ve beden eğitimi öğretmeni Karakaş’tan Hoca’yı görüyorum.Yolun öbür geçesinde ise saçlarına sürdüğü bir madde ile herkesin dikkatini celbeden yakışıklı Tabiat Bilgisi öğretmeni Alaaattin Hoca öğrencileri ile basket oynuyor. 


Niyetiniz Su Deposu’na gitmek ya!…. Yola devam ediyorsunuz. Tarihi Alaca Nedim Tugaltay Ortaokulunu da geçince yine sağda kesme taşlarla yapılmış, bazı duvarları tahrip edilmiş, duvarları üzerinde askerlik oyunu oymayan çocukları görüyorsunuz ve tarihi Cephanelik de “yıkılmadım ayaktayım” diyor sizlere. 


Yıllarca Alaca halkımıza hizmet veren Cumhuriyet dönemine ait Hükümet Konağı, benim gibi nice öğrencilerin beş yılını geçirdiği güzelim kesme taşlarla yapılmış Osmanlı Dönemine ait Dumlupınar İlkokulunun, üç yılını geçirdiği tarihi Alaca Nedim Tugaltay Ortaokulunun ve biraz ilerisinde ki tarihi Cephaneliğin, yerlerinde şimdi yeller esiyor. 


Tarihi hükümet konağımız 2019 yılında yanındaki Dumlupınar ilkokulu (ikinci kez ) ile birlikte yıkıldı. Yerine şimdi yeni bir Hükümet Konağı yapılıyor.... Sanırım 2020’de açılışı yapılacak. Bu yapılan bina tarihi Hükümet Konağı ile tarihi Dumlupınar İlkokulunun yerini tutacak mı? Açılış yapılırken benim gibi binlerce Alacalımızın yüreklerinin “cız “ edeceğini şimdiden duyar gibiyim...


Tarihi Alaca Nedim Tuğaltay Ortaokulunun yerine sağlık ocağı, tarihi Cephanelik yerine de Askerlik Şubesi yapıldı...


Eski adı “ Hüseyinabat Ovası” olan Alaca ilçemde;  arsa kıtlığı sözkonusu olmadığı halde, yerle yeksan edilen tarihi  dört binanın yerine ihtiyaçtan dolayı yapılan yeni binalar, başka arsalara yapılamaz mıydı? 


Bu alternatifi düşünmeyip, tarihi binalarımızı yıkanların vicdanları bizim gibi sızlıyor mu acaba? 


ÇOK YAZIK!….


Onların yürekleri “ cız!..” etmese de, Son söz olarak bende içim “ cız!...” ederek; 


ALACA’DA TARİHLE BİRLİKTE BİZLERİN DE HATIRALARI  YOK EDİLDİ!….” 


Dumlupınar İlkokulu öğretmenlerimizden Ahmet Topaloğlu’yu, Mehmet Ali Yavuklu’yu, Kadir Başoğlu’yu, Mükerrem Hoca’yı, Kızı Fezal Hoca’yı, Sefer Esandal’ı, Okul Müdürümüz Bekir Köse’yi ve  Aydın Can’ı, 


Alaca Nedim Tuğaltay Ortaokul öğretmenlerimizden Kel Müdürümüz Nürettin Sevi’yi, Müdür Yardımcısı Ahmet Bayrav’ı, eşi Kıymet Bayrav’ı, Türkçe Öğretmeni Sedat Erenoğlu’nu, Koç Köroğlunun oğlu Türkçeci Halil Cesur’u, Fransızca Hocası Yılmaz Kut’u, Fizik Hocası Tıfılı, Coğrafyacı Hamdi Göze’yi, Kırca Hoca’yı, Cantı Kırığı (İsmail Demir'i) , Tabit Bilgisi öğretmeni Alaattin Hocayı, beden eğitim Hocası Mehmet Karakalkan Hoca’yı hayırla yadediyorum.


Ölenlere rahmet, yaşayanlara da sağlık ve sıhhatler diliyorum....


Diyorum....


Devam edecek...

 
Haber :
Bu Haber 2969 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :Alaca, Şükrü Bilgili,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 2 )

Sayfa : [1]
4-ELLİ YIL ÖNCE ALACAMIZDA YAŞAYANLAR VE quot;YIKILAN TARİHİ BİNALARIN HİKAYESİ
abi cantı kırığın adı ismail olması gerek. slm
Gön : Zeki Gül  19 Haziran 2020 : 14:19:19  

4-ELLİ YIL ÖNCE ALACAMIZDA YAŞAYANLAR VE YIKILAN TARİHİ BİNALARIN HİKAYESİ
Eski caminin çok şık minaresi vardı kısa tombul pembe renkliydi onu yıktılar yerine cambazların diktiği sevimsiz ince uzun ayrıksı bir minare var
Gön : yakup TUNÇ  19 Haziran 2020 : 09:58:36  Zonguldak

Sayfa : [1]
İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5758
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5744
Semer
İzlenme : 3162
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2542
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr