BAHÇESARAY-HANSARAY
“Bahçesaray, Kırım Özerk
Cumhuriyeti'nde bir kent. Kırım Tatarcasında Bağçasaray olarak adlandırılır.
(44°45'K - 33°52'D) .
15. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar
Kırım Hanlığı'na başkentlik yapmış Bahçesaray Akmescit'in 32 km güneybatısında,
30 bin nüfuslu bir kasabadır. Kırım Tatarlarının tarihi başkentidir. Kırım'ın
tarım havzasında yer alır. Kırım Dağları’nın kuzey ve orta sırtları arasında
Çürüksu deresinin vadisinde kuruludur. Adını Kırım Hanı Mengli Giray'ın
yaptırdığı hanlık sarayından alır.
En önemli görülmesi gereken
yerleri Hansaray ve adına şiirler yazılan Gözyaşı Çeşmesi.
Puşkin "Бахчисарайский
фонтан" (Bahçisarayskiy Fontan, yani Bahçesaray Çeşmesi) şiirini bu
çeşmeden esinlenerek yazmıştır. Puşkin'in bu meşhur şiiri sayesinde Bahçesaray
ismi orjinal haliyle kalmıştır. Kent şu anda tüm dünyada bu haliyle yani
Bahçisaray olarak anılmaktadır.
Kırım hanlarının sarayı olan Hansaray,
Bahçesaray şehrinde bulunmaktadır. Bahçesaray, 1530 - 1783 yılları arasında
Kırım Hanlığı’na başkentlik yapmıştır. Günümüzde saray dünyanın dört bir
yanından gelen yılda yaklaşık 200.000 ziyaretçiyi ağırlamaktadır. Ayrıca
güney-doğu Avrupa’da Türk-İslam kültürünün bir abidesi olarak özel bir öneme
sahiptir.
Görenlerin "Tatar El
Hamrası" diye nitelendirdiği Hansaray, birbirine bağlı fakat farklı
zamanlarda inşa edilmiş binalardan meydana gelen büyük bir komplekstir. Topkapı
sarayının küçük ama zarif bir benzeri gibidir.
16. yüzyılın başlarında (1503'te)
Kırım Hanı I. Mengli Giray Han döneminde inşasına başlanan Hansaray, müteakip
hanlar tarafından da genişletilerek bugünkü ihtişamlı haline kavuşmuştur.
Yapımında İran'dan, Anadolu'dan ve İtalya'dan ustalar ile Rus ve Ukraynalı
köleler çalışmıştır.
Saray, genel görünüm olarak
Osmanlı saraylarından, özellikle de Topkapı Sarayı'ndan belirgin izler
taşımaktadır. Bunda İstanbul'da yetişen Kırım Hanlarının geri döndüklerinde
İstanbul'da gördüklerini Hansaray'da uygulatmaları etkili olmuştur.
Hansaray'ın hiç şühesiz en meşhur
yerlerinin başında Gözyaşı Çeşmesi gelmektedir. Kırım Hanı Kırım Giray Han
tarafından, çok sevdiği ve genç yaşta ölen eşi Dilara Bikeç anısına "Dünya
durdukça bu çeşme de benim gibi ağlasın" diyerek Bahçesaray'lı bir taş
ustasına (kimilerine göre İranlı Ömer usta'ya) 1763 yılında bu çeşmeyi
yaptırmıştır.
Bazı kaynaklara göre ise; Güçlü
Kırım Hanı Kırım Giray hareminde Maria Potocka adında Leh asıllı genç bir
bayanı görür görmez âşık olur. Bayan, Kırım hanının aşkına karşılık vermez ve
ölür. Giray öylesine üzülür ki, aşkını ifade etmek için en iyi heykel traşına
taştan bir ağlayan heykel yapmasını emreder. Ve böylece şiirlere konu olan
dillere destan Bahçesaray taş çeşmesi yaratılmış olur.
Yapılış hikayesi ve tarihte
bıraktığı izler, bu mütevazi selsebilin ziyaretçilerini derinden etkilemiş ve
ününün dört bir yana yayılmasını sağlamıştır. Çeşme yapıldığı tarihten itibaren
"Gözyaşı Çeşmesi" olarak anılmıştır. İşte o günden beri çeşmenin su
haznesine konulan ve her gün tazelenen sarı ve kırmızı güller, birbirini seven
bu iki insanı simgelemektedir.
1822 yılında ünlü Rus şair ve
yazar Puşkin, sürgünde iken gezdiği Hansaray'dan ve çeşmenin hikayesinden çok
etkilenmiş ve "Bahçesaray Çeşmesi" (Bahçisarayskiy Fontan) adlı
eserini kaleme almıştır. Şiir, o dönemde Çarlık Rusya'sında ve Avrupa'da meşhur
olmuştur.
Bahçesaray Çeşmesi
Aleksander Sergeyeviç Puşkin
Onı şay tez mezarına ne kirsetti?
Bu ümitsiz esirliknin kaygısı mı?
Hastalık mı, yoksa diğer bir illet mi?
Kim bile? O bu dünyanı tez terk etti.
Han sarayı titislenip, boşap kaldı;
Kırım-Giray kene ketti onı taşlap;
Tümen-tümen askerinen yat illerge,
Yat illerge yolga çıktı sefer başlap.
O kene de kasırgalı soguşlarda
Küskünlenip, kanga suvsap at oynata,
Lakin hannın yureginde başka türlü
Duygularnın alevleri gizli yata.
O ekseri kızgınlaşkan uruşlarda
Kılıçını birden siltep, tars toktala
Pek çok vakıt şaytıp taşday katıp kala,
Çevresine şaşkın-şaşkın bakıp tura.
Bir şeyden korkkan kibi benzi ata,
Öz başına söylene ve ara sıra
Köz yaşını toktamadan akıttıra.
Kimilerine göre, bu şiirden
dolayı Kırım'ın tamamında Türkçe (Kırım Tatarca) isimleri Rusça ve Yunanca
uydurma isimlerle değiştiren Çarlık idaresi, Bahçesaray isminin
değiştirilmesine cesaret edemez. Bu popülarite Hansaray'ın da daha fazla tahrip
edilmesini önler... Şimdi bu minnettarlığın bir göstergesi olarak Gözyaşı
Çeşmesi'nin yanı başında Puşkin'in de bir büstü yer almaktadır. Çeşme, daha
sonraları Boris Asafyev'in aynı adlı bale eserine de ilham kaynağı olmuştur
Adına çeşmeler yapılan, şiirler
yazılan Dilara Bikeç'in türbesi Bahçesaray'da Hansaray'ın duvarına bitişiktir.
Bazı kaynaklarda Gözyaşı Çeşmesi'nin türbenin duvarına bitişik olarak yapıldığı
da belirtilmektedir.”(1)
İşte Nobele aday gösterilmesi
gereken Kırımlı Sayın Cengiz Dağcı’nın yazdığı
“Korkunç Yıllar” romanının Kahramanı Sadık Turtan’ı, babası ,bir gün
akşama doğru Hansarayı, Gözyaşı Çeşmesi, Zincirli Medresesi ve Çufut kalesi ile
insanı büyüleyen ve daha nice sayamadığımız güzellikleri olan Kırım Hanlarına
başkentlik yapmış tarihi Bahçesaray’a götürüyor.
“Basık
evlerin damları üzerine akşamla beraber sonsuz bir ıstırap çöküyor gibiydi.
Bazan oradan buradan, kısık ve gamlı bir ses işitiliyordu. Bazı evlerde bir
şavk yanıp sönüyordu. Bazısında, sıkıntılı akşam saatlerini ferahlatmak ister
gibi , lambalar yanıyordu.” Bahçesaray’ın akşam hayatı önce sakin ve neşesiz
görünmüştü Sadık’a. Ama aslında öyle değildi. “Yalnız insanlar değil, hava ,
gök, sular, evler bile, Çürüksuyun kenarında, hanların mezarlarını bulunan bu
toprağın geçmişteki saadetini sessizce dinler gibiydiler.”(2)
Sadık ilk defa Hanlara başkentlik
yapmış ve şiirlere konu olmuş güzel Bahçesarayı görüyordu.
Ertesi gün babasını yalnız
bırakıp Bahçesarayı tek başına dolaşıyor Sadık. Etrafaki kaleleri geziyor.
Çufutkale’nin uçurumlarında kalbinin derinkiliklerini seyrediyor. Hayatında
hiçbir zaman kendini bu kadar mesut hissetmiyor. Bahçesaray’da ki bu gezi ona
ümit ve kuvvet veriyor, imanını artırıyor. Yavaş yavaş Han sarayına doğru
yürüyor. Kemer kapıya yaklaştığı zaman içinde hüzünle karışık bir sevinç
duyuyor, içinden “Kaç Geray, kaç ağaç bu kapıdan geçmişti’ diyor. Saray
havlusuna giriyor. Renkli camlı, pencereler, kurumuş şadırvanlar, çeşmeler
kemerler, harem kuleleri, geçmişin saadetine gömülmüş, uyur gibiydi.
Ben de 2003 yılında gittiğim
Kırım’da; Bahçesaray’ın içindeki; hayattan umudunu kesmiş zorla başkalarıyla
evlendirilmiş gözü yaşlı, kalbi buruk, boynu bükük nazlı bir gelin gibi mahzun
mahzun gelen geçen ziyaretçilere bakan o muhteşem Hansarayını
içim burkularak gezdim.
Ziyaretçilerin içinden Kırım
dışından gelen Tatar ballarına “Gelin gelin yanıma sizleri çok özledim”diyordu.
Bizleri bağrına basıyordu. Ama “Göz yaşı
Çeşmesi” ise durmadan bu hüzünlü tablo karşısında damla damla gözyaşını
durmadan akıtıyordu. Geçmişte yaşadığı o muhteşem günleri arar gibiydi
Hansarayı; acaba o ihtişamlı günler gelir miydi? Yine Hanların atlarının nal
sesleri bu güzel mekânda duyulur muydu? “Allah’tan umut kesilmez” dedim.
Elbet bir gün Giray Hanların
torunları kartbabaylarının miras bıraktıkları bu güzel sarayda onlar gibi yağız
atların üzerinden nal seslerini şakırdata şakırdata ve dudaklarında da “And Etkenmen” milli marşını söyleye söyle bir resmi geçit yaparlar...
Ö güzel günleri görür müyüm
bilmem!...
Karşıdaki Hanlar mezarlığına
yürüyor.”İşte sarıklı taşlarının altında
yatan Geraylar!.. Daha dün yurdu, halkı, şerefi için, İdil’den Tuna kıyılarına
kadar, yolları stepleri, düşman cesetleriyle geçilmez hale getiren Geraylar. Şimdi
saraylarında yalnız ben varım, bir de belki onların hayaletleri…” diyorlar
sanki.
Sarayın arka tarafına yürüyor.
Geniş bahçe. Vaktiyle burada mermer hamamlar varmış. Şimdi, bahçe bakımsız, her
yapı bir harabe halinde. Vücüduda kafası gibi yorgun düşüyor. Bir akasya
ağacının gölgesine uzanıp şanlı tarihini, ulu atalarını düşünmeye başlıyor.
Kalemini çıkarıyor, defterini açıyor “Söyleyiniz duvarlar” adlı bir şiir yazmak
istiyor. Fakat duvarlar ona hiçbir şey söylemiyor. Etrafın ruhanî sessizliğinde
gözlerini kapıyor. Derin bir uykuya dalıyor…..
“Uzakta ağaçların yeşillikleri arasından küçük bir ev görüyor. Evin
önünde üç ihtiyar oturuyor. Üçünün de saçı sakalı beyaz, yanakları kırmızı, üçü
de boylu poslu, sağlam yapılı.” Bu üç ihtiyarın önünde , on iki on üç
yaşlarında iki çocuk güreşiyor.
(Devam edecek.....)
Dipnotlar:
(1) Bahçesaray ile ilgili bilgilerin tamamı www.vatankirim.net sitesinden alınmıştır.
(2) Cengiz Dağcı, Korkunç Yıllar, Varlık Yayınları, 1956
…….
NOT: 30 Ekim 2017 tarihli Kırım Haber Ajansından “İşgalciler Hansaray'ı yok ediyor” bir haber
geçti. …(Kaynak: http://qha.com.ua/tr/toplum/isgalciler-hansaray-i-yok-ediyor/161189/)
Kırm Türkleri Kültür ve Yardımlaşma
Derneğimizin İnternet sitesinde de bu konu ile aşağıdaki bilgilerden yukarıda
bahsettiğimiz “Hansarayımızın” tahrip edildiği anlaşılıyor
“Türk-İslâm saray mimarisinin en
önemli eserlerinden sayılan Kırım Bahçesaray’daki Hansarayı’nda, Rusya
Federasyonu tarafından başlatılan sözde restorasyon çalışmaları maskesiyle
Kırım Hanlarının yüzlerce yıllık mekanı olmuş, işgale kadar da Millî Müze
olarak hizmet vermiş olan Hansaray yok edilmekte, karakteristikleri ve eserin
millî yapısı bilinçli olarak silinmeye çalışılmaktadır.
Hiçbir bilimsel yönteme
dayanmadan, uzmanların ve halkın denetiminden uzak, Hansaray’a giriş
yasaklanarak yürütülen bu sözde restorasyon işlerinde, Kırım’daki
kardeşlerimizin tarafımıza ulaştırdıkları kısıtlı bilgilere göre; Saray
avlusunda bulunan beş asırlık Han Camiinin bütün duvarları rutubet almış,
duvarlarından kar ve yağmur suları akmakta, Sarayın çatılarındaki geleneksel
Kırım Tatar kiremitleri yerine İspanyol kiremitleri kullanılmakta, en belirgin
özelliklerinden biri olan ağaç malzemeler yerine betonarme malzemeler
döşenmektedir. Caminin eski mihrap ve minberi su alarak kabarmış ve şişmiş;
Sarayın duvarlarında yer alan sure, ayet ve dua yazılarının %70’i asitli
malzeme kullanılarak silinmiş, üç asırlık ağaç malzemeler yerlerinden sökülmüş
ve Saray duvarlarında çatlaklar oluşmuştur.
(Kaynak: http://www.kirimdernegi.org.tr/duyurular/155-k-r-m-daki-hansaray-isgalcilerce-yok-edilmekte)