Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / CENNET VATAN KIRIM

VAGONLARDA NİCE KULLAR YOKOLMUŞ


VAGONLARDA NİCE KULLAR YOKOLMUŞ



 Paylaş
 27 Mayis 2016 14 : 21 

VAGONLARDA NİCE KULLAR YOKOLMUŞ


"18 Mayıs ne kara günmüş,

Binlerce çaresiz trene binmiş,

Melekler ağlamış, şeytan sevinmiş,

Vagonlarda nice kullar yok olmuş"


Kırım'ın Akmescit yakınlarında bir Kırım Tatar Koleji'nde gönüllü olarak Ak Topraklardan (Türkiye'den) gelerek öğretmenlik yapmış Şair Muammer Erdönmez, "Güller Yok olmuş" şiirinde, "18 Mayıs da, vagonlarda nice kulların yok olduğunu" dile getirmiş.

18 Mayıs 1944 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği'nin başında bulunan Stalin'in emriyle Kırım Tatar Türklerine yapılan soykırımı bilimsel bir açıdan inceleyen Sayın Dr. Kemal Özcan Bey de, "Kırım Türkleri Sürgünü ve Milli Mücadele Hareketi (1944-1990) makalesinde bakın neler yazmış; önemli bulduğum paragrafları sizlerle paylaşmak istiyorum

"Kırım Türklerinin sürgünü 18 Mayıs 1944'te saat 03.00 civarında başladı. Son derece organize ve zamana karşı oldukça titiz bir şekilde yapılan operasyonlar, "potansiyel tehlikeli" olarak nitelendirilen kişilerin tutuklanmasıyla başladı.

Yetişkin erkeklerin büyük çoğunluğu Sovyet ordusuna alındığı için, geride kalanların büyük çoğunluğunu kadınlar, çocuklar ve yaşlılar meydana getiriyordu. Sovyet askerleri gecenin bir vakti, daha önceden tespit olunan Kırım Türklerinin evlerine zorla girerek insanları uykularından kaldırmış ve 15 dakika içinde bulundukları yerlerin meydanında toplanmalarını söylemişlerdi.

Ne olup bittiğini anlamayan ve uykunun vermiş olduğu şaşkınlığı da üzerinden atamayan Kırım Türklerinin yanlarına, kararnamede belirtilenin aksine sadece taşıyabilecekleri eşyalarını almalarına izin verilmiş, birçok yerde buna dahi müsaade edilmemişti.

Evlerinden çıkarılan halk bulundukları yerin meydanlarında, tarlalarda veya uygun görülen başka yerlerde toplanarak kendilerini demiryolu istasyonlarına taşıyacak nakliye araçlarını beklemeye başladı. Korku ve endişe içerisinde bekleşen halk, bir de askerlerin taşkınlıklarına maruz kalıyordu.

Sürgünü gerçekleştiren askerler sadece verilen emirleri yerine getirmemişler, aynı zamanda çaresiz halka karşı insanlık dışı hareketler de sergilemişlerdi. Bütün bunlar binlerce Kırımlının gözleri önünde cereyan etmesine rağmen onlar da komşuları olan Türklere hiçbir yardım teşebbüsünde bulunmamışlardı.

Askerlerin taşkınlıkları o derece artmıştı ki, yaşlı kadınları, acıdan çılgına dönenleri kaçmaları için serbest bırakmışlar, sonra da arkalarından kurşun yağdırmışlardı."

"Kırım Türkleri nakliye araçları ile istasyonlara taşınmış ve burada kendilerini bekleyen vagonlara tıka basa doldurularak kapıları sıkı sıkıya kapatılmıştı. Hayvan ve yük taşımada kullanılan bu vagonlarla daha önce de Çeçen ve İnguşlar sürgüne gönderilmişti."

 "Sürgün operasyonunun yolda geçen safhası, Kırım Türkleri açısından unutulması güç hadiselerin cereyan ettiği bir tablo ortaya koymaktadır. Tıka basa vagonlara doldurulan halk, günlerce aç-susuz bir şekilde, en temel ihtiyaçlarını gideremeden, sonunun ne olacağını bilmediği bir seyahate çıkmıştı. Yol boyunca birçok insan hastalanmış, özellikle yaşlılar ve çocuklar açlığa, susuzluğa, vagonların havasızlığına dayanamayarak hayatını kaybetmişlerdi. Ölenler durulan ilk yerde vagonlardan indirilmiş ve defnedilmelerine müsaade edilmeden yol kenarlarına bırakılmıştı. Bu şekilde yol boyunca 7. 889 Kırım Türkünün öldüğü belirtilmektedir."

Cengiz Dağcı'da "Yorgun Savaşçı" romanında, "Vagonlarda yok olan nice kulları" şu satırlarla anlatmış.

Okuyalım bu yürek sızlatan satırları:

"..demir raylardan çıkan gürültüye bir ezgi karıştı. Savaşçı kulak kabarttı. Kaval sesiydi. Ezgiyi Melek hanımda duyuyordu. Uzun uzun çaldı kaval. Gürültü içinden ezan, bir hezeyan, bir ilenme, bir dua-belki de bütün bunların karışımından oluşan ' Umutlara veda senfonisi' çalıyordu vagonda. Bir ara kaval sesiyle birlikte genç bir kızın inceden inceye söylediği türkünün sözlerini duydu:

Hani menim yıkandığım dereler?

Hani menim tırmandığım tepeler?

İnce kaval, kalbim gibi inle dur,

İnce kaval, dertlerimi sen sustur.

Herkes ağlıyordu vagonda. Ama için için. Sessizce. Melek hanımın gözlerinde de yaşlar vardı."(s.96)

"Yalnız Savaşçı'nın gözleri açıktı ve kompartımanda ışıklar yanmasına rağmen, eski vagonların karanlığındaki ölüleri görüyordu hâlâ. Allah'ım. Ne çok ölü vardı o vagonlarda&8230; Binlerce! On binlerce! Cansız gözleri güne güneşe açık, cansız ağızları ekmeğe suya açık&8230; Hangisinin gözlerini kapatacağını, hangisinin çenesine nasıl bağlayacağını, hangisini vagonun duvar dibine çekip yatıracağını bilmiyordu bizim savaşçı. "(s.96-97)

"Melek hanım, ölüleri çekip vagonun kapısına götürüyor, vagonun kapısı dibinde duran savaşçı ise cesetleri bir bir sırtına yükleyip, demiryolunun kenarına taşıyordu. Taşırken, öteki vagonlara bakıyordu. Ara ara. Öteki vagonlardan da cesetler indiriliyordu ve taşıyanlar, tıpkı kendisi gibi, cesetleri demiryolunun kenarına diziyorlardı"(s.56.57)

"Kucak dolusu dal kopardı. Her ölünün yüzünü yeşil bir dalla örttü usulca. Sonra cesetlerin başları ucuna dikildi. Başını göğsüne eğdi, köyünde cenaze merasimlerinde okunan dualar misali bir Fatiha, bir dua okumak istedi. Bilmiyordu. Ne bir dua, ne bir Fatiha. Öğrenmemişti. Öğretmemişlerdi ki, öğrensin. 'Yazık' dedi, içinden ve doğruldu, demiryolu kıyısına sıralı yatan öteki cesetlere baktı. 'Ne yazığı!' dedi içinden. 'Duayla kimin yükünü hafifleteceğim, kimin ağrısını gidereceğim? Bu suçsuz sabi sübyanı görmüyor mu Tanrı?'" (s.57)

 "Ertesi gece de durdu tren. Her gece frenlendi tren bozkırda, ve her gece ceset indirildi vagonlardan; demiryolu kenarına bıraktılar ölüleri. Canlılar seyreldi, bol bol yer açıldı vagonda; geceleyin tren durduğunda demiryolu kıyısından gelen sesler azaldı, trenin duruşu da kısa süreli oluyordu." (s.58)

18 Mayıs 1944 yılında Kırım'da hayvan vagonlarında balık istifi gibi tıka basa doldurulan; yol boyunca 7.889 Kırım Tatarının öldüğü belirtilen şehitlerimizi anmak için 18 Mayıs 2010 Salı akşamı, Kırım'a Gönül veren çok sayıda insan, Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Merkezi'nde bir araya geldi.

Derneğimizin Eski Gençlik Kolları Başkanı Türker Yüksel, bizleri, hayvan vagonlarında vefat eden, arkalarından bir Fâtiha dahi okunamayan; cenazeleri dahi kılınamayan, 18 Mayıs 1944 şehitlerimizin ruhlarına bir Fâtiha okumaya davet etti.

Sandalyeler üzerinde oturan bizler ayağa kalktık. Boynumuzu eğdik, ellerimizi Yüce Yaradan'a açtık. 18 Mayıs 1944 Sürgünü'nde vagonlarda yok olan 7.889 Kırım Tatar'ının ruhlarına, Kur'an-ın kalbi olan yüzlerce Fâtihalar gönderdik.

Fâtiha Sûresinin anlamı şu idi:

1.

 Bismillahirrahmânirrahîm3

 2,3,4.

 Hamd4, Âlemlerin Rabbi5, Rahmân6, Rahîm7, hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) maliki Allah'a mahsustur.

 5.

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

 6,7.

 Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.

Fâtiha Sûresi'nde "(Allahım!)Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz" ayetleri okunurken, Kırım Tatarlarının böyle bir zulmü bir daha yaşamaması için Rabbimden yardım diledim.

Âmin deyip yerlerimize oturduk.

Yönetim Kurulu Üyemiz Sayın Oya Deniz Şahin, 18 Mayıs 1944 Sürgününü çok duygulu olarak, sade bir dille, tane tane anlattı.

Deniz hanımın dudaklarından dökülen Kırım'da Kırım Tatarlarına yapılan vahşeti duyan misafirlerimiz için için gözyaşı döktüler;

Kırım Tatarlarına reva görülen bu katliamı duyupta, duygulanmayanın, ağlamayanın, insan olmadığını, taş olduğunu söylesem; fazla mı ileri gitmiş olurum.

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde doktorasını yapan Kırımlı Remzi kardeşimizle beraber gelen iki gençten biri Yasin-i Şerifi okudu.

Salonda bir tek çıt bile çıkmıyordu. Hocamızın o güzel davudi sesiyle dilendirdiği Yasin Sûresi'nin âyetleri, derneğimizin duvarlarında yankı yaparak, aziz şehitlerimizin ruhuna ulaştı.

Gözlerimi kapadım. Hocam okumasını bitirene kadar, "18 Mayıs 1944 yılında Vagonlarda Yok olan Nice Kırım Tatarlarını" düşündüm. Onlara bol bol dualar okudum içimden.

İster inanın ister inanmayın; gözlerimden tane tane yaşlar aktı;

Sildim peçete ile yine aktı.

Sanki göz pınarlarımın kurnaları açılmış, durmak bilmiyordu.

Çevreme bakamadığımdan bilemiyordum; sanırım benim gibi başkaları da için için ağlıyordu.

Diğer hocamızda Yasin-i Şerif'ten sonra çok güzel bir dua yaptı. Hepimiz duada ellerimizi semâya kaldırdık, hocamızın duasının arkasından "Amin" dedik.

Hocamız , "Okumuş olduğumuz Yasin-i Şerif'i, Fatihaları ve duaları 18 Mayıs 1944 de Kırım'dan sürülen ve sürgün yollarında yok olan Kırım Tatarlarının aziz ruhlarına hediye eyledik. Kabul buyur Yarabbim" sözlerinden sonra, salonda hıçkırık sesleri duyuldu.

Dua bitiminden sonra, Doç.Dr. Hakan Kırımlı'nın 18 Mayıs 2009 yılında Akmesçit'te yaptığı konuşmayı izledik.

Gülsuları tutuldu; Genç Tatar kızlarımız tarafından...

Lokumlar, pastalar, çaylar ikrâm edildi ;Genç Tatar delikanlılar tarafından.

Böylece, 66 yıl sonra 18 Mayıs 2010 Salı akşamı Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneğimizin Genel Merkezi'nde, 18 Mayıs 1944 yılında Kırım'da "Vagonlarda yok olan nice kullar" Fâtihalarla, Yasin-i Şerif'le ve dualarla yâd edildi.

Mekânları Cennet olsun.

El Fatiha..

Yazan :Şükrü BİLGİLİ

NOT:Bu yazı 2010 yılında yazıldı.

 
Haber :
Bu Haber 4190 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :kalecikkaya, kırım, tatar, çanakkale, şehit, gazi,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 6811
Kırım haritası
İzlenme : 6029
Semer
İzlenme : 3574
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2780
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr