“İHTİYAR
SAVAŞÇI”
2-
“Ne çok ölü vardı o vagonlarda… Binlerce! On binlerce!”
Yazar romanın
satırlarında isyan ediyordu; belli ki kendisi yaşamıştı kırk beş yıllık sürgün
hayatını….
Yaşanmasa şu satırlar yazılabilinir
miydi? Allah aşkına:
“….demir raylardan çıkan gürültüye bir ezgi
karıştı. Savaşçı kulak kabarttı. Kaval sesiydi. Ezgiyi Melek hanımda duyuyordu.
Uzun uzun çaldı kaval. Gürültü içinden ezan, bir hezeyan, bir ilenme, bir
dua-belki de bütün bunların karışımından oluşan ‘ Umutlara veda senfonisi’
çalıyordu vagonda. Bir ara kaval sesiyle birlikte genç bir kızın inceden inceye
söylediği türkünün sözlerini duydu:
Hani menim yıkandığım
dereler?
Hani menim tırmandığım
tepeler?
İnce kaval, kalbim gibi
inle dur,
İnce kaval, dertlerimi
sen sustur.
Herkes ağlıyordu
vagonda. Ama için için. Sessizce. Melek hanımın gözlerinde de yaşlar
vardı.”(s.96)
Yazar “Dertlerimi ince
kaval sen sustur” diyordu; ama onun dertlerini ne ince kaval sustururdu ne de
başka şey… Çünkü o çile dolu günleri,
ayları yılları bütün benliğinde
yaşamıştı… Kolay çıkamazdı ruhunun derinliklerine işlenmiş sürgün
yıllarının acıları…Her biri bir mermi olmuş, saplanmıştı; ayakta duran ‘ihtiyar
Savaşçı”nın bedeninde…
“Yalnız Savaşçı’nın gözleri açıktı, ve
kompartımanda ışıklar yanmasına rağmen, eski vagonların karanlığındaki ölüleri
görüyordu hâlâ. Allah’ım. Ne çok ölü vardı o vagonlarda… Binlerce! On binlerce!
Cansız gözleri güne güneşe açık, cansız ağızları ekmeğe suya açık… Hangisinin gözlerini
kapatacağını, hangisinin çenesine nasıl bağlayacağını, hangisini vagonun duvar
dibine çekip yatıracağını bilmiyordu bizim savaşçı. “s.96-97)
“İhtiyar Savaşçı”
binlerce sürülen Kırım Tatar Türkleri’nden biri idi; sürülmüştü Cennet Vatan
topraklarından, bilmediği tanımadığı çok uzak diyarlara götürülüyordu.
Hiç sırtınızda ölmüş
bir ceset taşınız mı? Yanınız da ölmüş biri ile ürpermeden günlerce koyun
koyuna yattınız mı?
Siz olsanız, aşağıdaki
tablo karşısında ne yapardınız? İhtiyar
Savaşçı gibi Melek Hanım gibi yürekli olabilirdiniz mi?
“Melek hanım, ölüleri
çekip vagonun kapısına götürüyor, vagonun kapısı dibinde duran savaşçı ise
cesetleri bir bir sırtına yükleyip, demiryolunun kenarına taşıyordu. Taşırken,
öteki vagonlara bakıyordu. Ara ara. Öteki vagonlardan da cesetler
indiriliyordu, ve taşıyanlar, tıpkı kendisi gibi, cesetleri demiryolunun
kenarına diziyorlardı…”(s.56.57)
Cesetler böyle başı boş
bırakılır mıydı? Üzerlerini bir şeylerin örtülmesi gerekti. Savaşçı çevresine
bakındı. Cesetleri sıraladığı yerde çalılar vardı. Bel ki de bu çalılar
böğürtlendi veya meşe ağaçlarıydı. Belki de dikendi. Ama üzüm dalı olmadığından
emindi. Ve dikenli çalı olmadığından çok emindi.Yalnız bazı dallar yapraksızdı.
Cesetlerin üzerine bu dallarla örtmek istedi.
“Kucak dolusu dal kopardı. Her ölünün yüzünü
yeşil bir dalla örttü usulca.. Sonra cestlerin başları ucuna dilkildi. Başını
göğsüne eğdi, köyünde ceneza merasimlerinde okunan dualar misali bir Fatiha,
bir dua okumak istedi. Bilmiyordu. Ne bir dua , ne bir Fatiha. Öğrenmemişti.
Öğretmemişlerdi ki, öğrensin. ‘Yazık’ dedi, içinden, ve doğruldu, demiryolu
kıyısına sıralı yatan öteki cesetlere baktı. ‘Ne yazığı!’ dedi içinden. ‘Duayla
kimin yükünü hafifleteceğim, kimin ağrısını gidereceğim? Bu susçsuz sabi sübyanı
görmüyor mu Tanrı?’” (s.57)
Hayvan vagonlarına
yüklenen binlerce masum Kırım Tatar Türkleri feryadı ve figanlar içinde
yollarına devam ediyorlardı. Hava alacak delik bile yoktu vagonlarda.
İhtiyaçlarını yapacak bir tuvalet bile yoktu. Kapılar dışarıdan kapatılmıştı.
“Ertesi gece de durdu
tren. Her gece frenlendi tren bozkırda, ve her gece ceset indirildi
vagonlardan; demiryolu kenarına bıraktılar ölüleri. Canlılar seyreldi, bol bol
yer açıldı vagonda;geceleyin tren durduğunda demiryolu kıyısından gelen sesler
azaldı, trenin duruşu da kısa süreli oluyordu.” (s.58)
....
Devamı var....
Not:
(*) Metinde koyu renkli
olarak yazılan paragraflar, Cengiz Dağcı’nın ”İhtiyar Savaşçı” (Ötüken
Yayınları, Şubat 1987) eserinden alınmıştır (Şükrü Bilgili)
Kırımlı Nobele
aday gösterilmesi gereken ünlü yazarımız Merhum Cengiz Dağcı Beyin,” İhtiyar Savaşçı”
romanını hepinizin okumasını tavsiye ederim. Bizleri duygulandıracak
daha çok güzel satırlar var.
Bu güzel kitabı okumadı iseniz en kısa zamanda
okuyunuz......
__________________