Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / CENNET VATAN KIRIM

2-İhtiyar Savaşçı: “Ne çok ölü vardı o vagonlarda… Binlerce! On binlerce!”


2-İhtiyar Savaşçı: “Ne çok ölü vardı o vagonlarda… Binlerce! On binlerce!”



 Paylaş
 10 Mayis 2016 09 : 24 

“İHTİYAR SAVAŞÇI”

 


2- “Ne çok ölü vardı o vagonlarda… Binlerce! On binlerce!”

 

Yazar romanın satırlarında isyan ediyordu; belli ki kendisi yaşamıştı kırk beş yıllık sürgün hayatını….

Yaşanmasa şu satırlar yazılabilinir miydi? Allah aşkına:

 “….demir raylardan çıkan gürültüye bir ezgi karıştı. Savaşçı kulak kabarttı. Kaval sesiydi. Ezgiyi Melek hanımda duyuyordu. Uzun uzun çaldı kaval. Gürültü içinden ezan, bir hezeyan, bir ilenme, bir dua-belki de bütün bunların karışımından oluşan ‘ Umutlara veda senfonisi’ çalıyordu vagonda. Bir ara kaval sesiyle birlikte genç bir kızın inceden inceye söylediği türkünün sözlerini duydu:

Hani menim yıkandığım dereler?

Hani menim tırmandığım tepeler?

İnce kaval, kalbim gibi inle dur,

İnce kaval, dertlerimi sen sustur.

Herkes ağlıyordu vagonda. Ama için için. Sessizce. Melek hanımın gözlerinde de yaşlar vardı.”(s.96)

Yazar “Dertlerimi ince kaval sen sustur” diyordu; ama onun dertlerini ne ince kaval sustururdu ne de başka  şey… Çünkü o çile dolu günleri, ayları yılları bütün benliğinde  yaşamıştı… Kolay çıkamazdı ruhunun derinliklerine işlenmiş sürgün yıllarının acıları…Her biri bir mermi olmuş, saplanmıştı; ayakta duran ‘ihtiyar Savaşçı”nın bedeninde…

 “Yalnız Savaşçı’nın gözleri açıktı, ve kompartımanda ışıklar yanmasına rağmen, eski vagonların karanlığındaki ölüleri görüyordu hâlâ. Allah’ım. Ne çok ölü vardı o vagonlarda… Binlerce! On binlerce! Cansız gözleri güne güneşe açık, cansız ağızları ekmeğe suya açık… Hangisinin gözlerini kapatacağını, hangisinin çenesine nasıl bağlayacağını, hangisini vagonun duvar dibine çekip yatıracağını bilmiyordu bizim savaşçı. “s.96-97)

“İhtiyar Savaşçı” binlerce sürülen Kırım Tatar Türkleri’nden biri idi; sürülmüştü Cennet Vatan topraklarından, bilmediği tanımadığı çok uzak diyarlara götürülüyordu.

Hiç sırtınızda ölmüş bir ceset taşınız mı? Yanınız da ölmüş biri ile ürpermeden günlerce koyun koyuna yattınız mı?

Siz olsanız, aşağıdaki tablo karşısında ne yapardınız?  İhtiyar Savaşçı gibi Melek Hanım gibi yürekli olabilirdiniz mi?

“Melek hanım, ölüleri çekip vagonun kapısına götürüyor, vagonun kapısı dibinde duran savaşçı ise cesetleri bir bir sırtına yükleyip, demiryolunun kenarına taşıyordu. Taşırken, öteki vagonlara bakıyordu. Ara ara. Öteki vagonlardan da cesetler indiriliyordu, ve taşıyanlar, tıpkı kendisi gibi, cesetleri demiryolunun kenarına diziyorlardı…”(s.56.57)

Cesetler böyle başı boş bırakılır mıydı? Üzerlerini bir şeylerin örtülmesi gerekti. Savaşçı çevresine bakındı. Cesetleri sıraladığı yerde çalılar vardı. Bel ki de bu çalılar böğürtlendi veya meşe ağaçlarıydı. Belki de dikendi. Ama üzüm dalı olmadığından emindi. Ve dikenli çalı olmadığından çok emindi.Yalnız bazı dallar yapraksızdı. Cesetlerin üzerine bu dallarla örtmek istedi.


 “Kucak dolusu dal kopardı. Her ölünün yüzünü yeşil bir dalla örttü usulca.. Sonra cestlerin başları ucuna dilkildi. Başını göğsüne eğdi, köyünde ceneza merasimlerinde okunan dualar misali bir Fatiha, bir dua okumak istedi. Bilmiyordu. Ne bir dua , ne bir Fatiha. Öğrenmemişti. Öğretmemişlerdi ki, öğrensin. ‘Yazık’ dedi, içinden, ve doğruldu, demiryolu kıyısına sıralı yatan öteki cesetlere baktı. ‘Ne yazığı!’ dedi içinden. ‘Duayla kimin yükünü hafifleteceğim, kimin ağrısını gidereceğim? Bu susçsuz sabi sübyanı görmüyor mu Tanrı?’” (s.57)

Hayvan vagonlarına yüklenen binlerce masum Kırım Tatar Türkleri feryadı ve figanlar içinde yollarına devam ediyorlardı. Hava alacak delik bile yoktu vagonlarda. İhtiyaçlarını yapacak bir tuvalet bile yoktu. Kapılar dışarıdan kapatılmıştı.

“Ertesi gece de durdu tren. Her gece frenlendi tren bozkırda, ve her gece ceset indirildi vagonlardan; demiryolu kenarına bıraktılar ölüleri. Canlılar seyreldi, bol bol yer açıldı vagonda;geceleyin tren durduğunda demiryolu kıyısından gelen sesler azaldı, trenin duruşu da kısa süreli oluyordu.” (s.58)

 

....

Devamı var....

Not:


(*) Metinde koyu renkli olarak yazılan paragraflar, Cengiz Dağcı’nın ”İhtiyar Savaşçı” (Ötüken Yayınları, Şubat 1987) eserinden alınmıştır (Şükrü Bilgili)

Kırımlı Nobele aday gösterilmesi gereken ünlü yazarımız Merhum Cengiz Dağcı Beyin,” İhtiyar Savaşçı” romanını hepinizin okumasını tavsiye ederim.  Bizleri duygulandıracak daha çok güzel satırlar var.

Bu güzel kitabı okumadı iseniz en kısa zamanda okuyunuz......

 

__________________

 


 

 
Haber :
Bu Haber 7385 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :kalecikkaya, kırım, tatar, çanakkale, şehit, gazi,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5758
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5744
Semer
İzlenme : 3162
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2542
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr