Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / HİKAYELERİM

14-ALACA’MIZDA İZ BIRAKANLAR: KÖFTECİ/ LOKANTACI İRFAN ŞİMŞEK’İN RENKLİ HAYATI VE RECEP YAZICIOĞLU


14-ALACA’MIZDA İZ BIRAKANLAR: KÖFTECİ/ LOKANTACI İRFAN ŞİMŞEK’İN RENKLİ HAYATI VE RECEP YAZICIOĞLU



 Paylaş
 30 Agustos 2020 21 : 02 

İrfan Abi, artist Kudret Karadağ’a benzediğinden çok memnundu.  Sadece ben benzetmemişim, benden başkaları da zaman zaman “ İrfan Abi, sinema artisti Kudret Karadağ’a benziyorsun “ diye söylemişler. Sinema konusundan sonra gayri ihtiyari olarak:


“İrfan Abi,  Alaca’mızda bir zamanlar Recep Yazıcıoğlu geldi geçti “ dedim ,  Biliyorsun, ‘Efsane vali olarak Türkiye Cumhuriyeti tarihine adını yazdırmış bir yöneticiydi Recep Yazıcıoğlu. Sıra dışı yönetim şekli ve aykırılığıyla bir kesimin oklarını üzerine çekerken, bir kesimin de gönlünde taht kurmuştu. Ayrımcılık yapmaması, üstünlük taslamaması ve kendini görev yaptığı yerleri iyileştirmek için paralamasıyla tanınmış,  Turgut Özal desteğiyle Türkiye’nin en genç valisi olmuştu.” (1)


Ülkemizde Efsane Vali olarak bilinen ve ilçemizde Kaymakamlık yapan Recep Yazıcıoğlu ile ilgili senin anıların, hatıraların var mı?” dedim.


İrfan Abi:


“Recep Yazıcıoğlu ile çok iyi arkadaştık. Nereye giderse beni cipinen götürürdü. Bir gün beni Alacahöyük’e götürdü. Orda imece usulü ortaokul yaptırıyor. Devlet yapamıyo!...Yaman adamdı. “ dedi.


Ben de:


“Evet. Gerçekten yaman adamdı İrfan Abi. On İki Eylül İhtilalinden hemen sonra Kaymakamlar , Belediye Başkanlığı görevlerini de birlikte yürütmeye başladılar.  


On iki Eylülden sonraki günlerden bir gün  arkadaşlar ile kahvede oyun oynuyorduk. İçeri polisler girdi. ‘ Haydi gençler, Kaymakam Recep Yazıcıoğlu’nun emri var; Alaca’nın dört yolunda taşlar sökülüyor; bu sökülen taşları kamyonlara atacaksınız. İlçenizin dört yolu asvalt olacak. ‘ dediler, bir çoğumuz kaçtık. 


Kaçamayanlar polis nezaretinde sökülen taşları kamyonlara attılar. O yıla kadar ilçemizin tüm yolları taşlar ile kaplanmıştı, asvalt yoktu.  Çoğu da toprak yoldu...İlçemizde ilk defa O’nun zamanında dört yolumuz asvalt oldu.


Rahmetli Recep Yazıcıoğlu, sabah erkenden kalkar, belediye inşaatlarının betonları sulanmış mı sulanmamış mı? kontrol ederdi; sokak sokak gezerek  sokaklar temiz mi, pis mi  ona bakardı. Devletin yapacağı bir çok işi imece usulü devlet ve  vatandaş işbirliği ile yaptırırdı. Hatırladığım kadarı ile Alaca Nedim Tuğaltay Ortaokuluna yerleşen Jandarma Karakolunun bahçe duvarının taşlarını , her köyün muhtarına , köyün nüfus oranına göre traktör ile taş getirttirmiş ve  kale gibi taş duvarlarla çevirttirmişti.


Kahvelerde sigara içmeyi, sokağa tükürmeyi yasaklamıştı. Bir gün Belediye Başkanlık Makamından Cumhuriyet Meydanına baktığında , bir vatandaşın yere tükürdüğünü görmüş. Hemen polise emir vermiş; yere tükürüne yakalattırıp ceza kestirmiş. Bu olay Alaca’mızda duyulduktan sonra kimse sokağa tükürmeye cesaret edemedi. 


Kahvelere kitaplık mecburu olmuştu. Okey ve kağıt oyunlarını kaldırtmıştı. Gençlerin kahvelerde günleri oyun oynayarak , pis pis oturarak geçirmesini istemiyordu; kahvehanelerin  bir köşesine kitap ve gazete okuma köşeleri yaptırmıştı. Kahvelere santraç koydurmuştu. Tedbili kıyafetle kahveleri, sokakları dolaşırdı. Koyduğu yasakları denetlerdi. Bu yüzden, Alaca halkımız , Recep Yazıcıoğlu’na IV.  Murat lakabını takmışlardı.” dediğimde, İrfan Abi beni tastikler bir şekilde, başını sallayıp “Ya! Ya!..” deyip, konuşmasına şöyle devam etti:


“Alacahöyük’e gittiğimizde, köylüyü neyi çağırdı. İmatlıları da çağırdı. Muhtarı çağırdı. Muhtara “ Hani ya!...daha bi şey yok!.’ dedi. 


Muhtar : “ Efendim, gelmiyorlar, taş getirmiyorlar!’ dedi. Jandarmaya dedi ki ‘ Şu taş getirmeyenleri yakalayın, getirin! Ulan’ dedi. 


Köylüler :’ Getireceğiz. Söz namus.’ dediler. 


‘Sizin bu okulda çocuklarınız okuyacak. Ben de bir şey yok. Devlet yaptıramıyo. İmece usulü bu okul yapılacak. Yoksa hepinizi içeri atarım.’dedi. 


Ben İrfan Abinin sözünü kestim:


“ İrfan Abi, Alaca’da ne yaptırdıysa hep imece usulü yaptırdı; sokakları, caddeleri, park ve bahçeleri, okulları.. “  dedim.


İrfan Abi, o sırada öksürdü. Sağ elini ağzına götürdü, parmaklarını birleştirdi :


“ Evet. Bravo. Devlete fazla yük yükletmedi. Ertesi gün Alacahöyük’e tekrar gittik; baktık ki okulun duvarlar örülmeye başlanmış. Jandarma başında bekliyor. Çatır çatır motor motor taş geliyor. Bilmem ne geliyor. Heç. Sabahleyin bir kilot , bir pantolon giyerdi. Bir de gömlek giyerdi. Sokak sokak gezerdi. Lokantaya gelirdi. İşkembe çorbası içerdi; ekmeksiz. Amcasının kızıynan evliydi. Tam lazdı. Lazca konuşuyordu hanımı. Velhasıl O’nunla bitmeyecek kadar şeyimiz var. Baksana O’nunla  çekilmiş resmimiz var.” dedi, eliyle balkonuna astığı resimleri işaret etti. 


Ben  İrfan Abi’nin, eliyle işaret ettiği Recep Yazıcıoğlu ile birlikte oldukları o resmi daha önce çekmiş, arşivime atmıştım.


“İrfan Abi ! Seni dinlerken , Recep Yazıcıoğlu’nun ‘Şu taş getirmeyenleri yakalayın, getirin! Ulan’ sözlerini işitince, Rahmetli Babamın sokağımızdaki komşularımızın bir araya gelip, Kaymakamı mahkemeye verdikleri bir anımı hatırladım. Dinlemek ister misin ?” dedim. 


İrfan Abi:” Tabiiii. hayhay” dedi ve ben anlatmaya başladım: 


“Rahmetli Recep Yazıcıoğlu, Alaca ilçemizin dört ana caddesini ( Ankara Zile , Çorum Yozgat Yolları) asvalt yaptırdıktan sonra, mahallelerin de kaldırımlarına beton attırdı. Kaldırımlara atılan betonun maliyetinin bir kısmını arsa sahiplerinin ödemesi için tebligat çıkardı. 


Bizim bahçenin yola bakan kısmı bayağı uzundu. Gelen tebligatta yüklü bir para yazılı idi. Diğer komşularınızda da durum aynı idi. Babam, karşımızdaki Laz Ahmet Amca, Vahit Çavuş, Yaşar Uncu, Asım Uncu, Gerdehli Ahmet Şahin Amca olmak üzere kalabalık bir grup halinde Avukat ya Edip Çapan’ı ya da Ferit Akyürek’i tutuyorlar. Kendilerine ödemeleri için kaldırım parası tebliğatı gönderen hem Belediye Başkanı hemi de Kaymakam olan Recep Yazıcıoğlu’nu mahkemeye veriyorlar. 


Recep Yazıcıoğlu ve eşi laz olduğundan ara sıra Komşumuz Laz Ahmet Köksal amcalara gelir giderdi. Laz Ahmet Amcaya “ Önce bu kaldırım parasını sen ödersen , diğer komşular da öderler “ demiş ve Laz Ahmet Amca, Kaymakam Recep Yazıcıoğlu’nu kıramıyor ve parayı ödüyor. 


Babam ve diğer komşular ise ödemiyorlar. Rahmetli  Recep Yazıcıoğlu kendisinin mahkemeye verildiğini duyar duymaz emniyet amirine emir veriyor; ‘Beni mahkemeye veren şahısları tespit et. Hepsini al , huzuruma getir.’ demiş. 


Rahmetli Babam ve tüm mahalle komşuları “Tezekan’dan (Özhan Mahallesinden) gelip çarşıya gidenlerin kullandığı kaldırımların parasını ben niye ödeyeyim.” diye, kendilerini haklı görüyorlardı. Avukatları da sırf bunlardan para almak için Kaymakam haksız, bu parayı sizden alamaz.” diye dava açmışlardı. Ben konuyu araştırdım. ‘Babacığım, bu kaldırım parası değil. Belediye Kanununda yeri var. Belediye sana bir hizmet yapmışsa ve bu hizmet senin evinin veya arsanın değerini artırmışsa, Belediyeler yaptıkları bu hizmetin bir kısmını “Şerefeye” adı altında alırlar. Siz boşa avukat tutmuşsunuz, sen de Laz Ahmet Amca gibi davadan vazgeç, kaldırım parasını öde.’ demiştim. Ama babam beni dinlememişti. 


Emniyet Amiri, babam da dahil olmak üzere mahallemizden on kişiyi arabaya doldurup Kaymakam Recep Yazıcıoğlu’nun huzuruna çıkarıyor.  Kaymakamın masasının önünde tesbih tanesi gibi diziliyorlar.


Rahmetli Babam bana Kaymakam Recep Yazıcıoğlu’nun makamındaki başlarından geçen olayı şöyle anlatmıştı:


“ Oğlum, Kaymakamın odasına girdiğimizde kapısı açıktı. Ben daha önceki Kaymakam makamlarına gittiğimde hep kapalı idi. İzin almadan girilmezdi. Kaymakam Masasında çalışıyordu. Bizlerin hiç yüzüne bakmadı. Bir ayağı ile yerdeki büyük bir kitabı karıştırıyordu, bir eliyle önündeki defterin sayfalarını çeviriyordu. Diğer eliyle de telefonla konuşuyordu. Bizim sıra halinde dizildiğimizin farkına vardığında tek gözünü kaldırdı. ‘Kaldırım parasını ödememek için beni mahkemeye veren sizler misiniz? ‘dedi ve emniyet amirine döndü . Eliyle hepimizi işaret ederek: “ Bunlar parayı ödeyene kadar , hepsini içeri atın. ‘ dedi. 


Bizler neye uğradığımızı şaşırdık. Polisler bizleri tam götüreceği zaman temsilci olarak seçtiğimiz Vahit Çavuş “ Kaymakam Bey, bilmeden bir hata ettik. Sizden özür diliyoruz. Bütün komşular borcunu ödeyecek. Bizi içeri atmayın. Söz.’ dedi. 


Kaymakam Bey, tekrar emniyet amirine seslenerek “ Kaldırım paralarını ödeyeceklermiş, içeri atmayın. Serbest bırakın. Yarından itibaren taksit taksit ödeyin. Ben ilgili memuru arayıp, talimatı veriyorum.’ dedi. Böylece kaldırım paralarını hepimiz tıpış tıpış ödedik.’ demişti babam bana.


İşte İrfan Abi, Rahmetli  Recep Yazıcıoğlu , böyle yaman bir adamdı, senin dediğin gibi” dedim. 


Ben konuşmamı bitirince İrfan Abi:


“ Beni , en son Vali olduğu Denizli’ye davet etti. Bunu niye öldürmüşler biliyon mu ? “ dedi. 


Ben de: “ Bilmiyorum. Adnan Kahveci gibi bir elim trafik kazası ile vefat etti. Suikast diyenler var. Ama bir netice çıkmadı.” dedim.


“Allah rahmet etsin. Trafik kazasından yaralı kurtulmuş. Hastanede vefat etmiş.  Vefat ettiği için Denizli’ye gidemedim. Babası da emekli bir müftü idi. Lokantama geldi. O da yemek yedi. 


Recep Yazıcıoğlu ile ilgili anıları hatırlayınca sahi beni Belediye Başkanlığına İstediler ihtilalde. Onu söylemeyi unuttum. 


Beni Merzifon Komutanlığından çağırdılar. Oradaki komutan, ‘İrfan Bey, biz sorduk soruşturduk. Alaca ilçesinde tanınan, sevilen , iyi bir iş adamısın. Alaca’nın ileri gelenlerinden sizi araştırdık. Seçimlere kadar sizi Alaca Belediyesi Başkanlığına uygun gördük. Kabul buyurursanız çok memnun oluruz.” dedi.


Ben de:” Komutanım , beni böyle güzel bir makama layık gördüğünüz için size çok çok teşekkür ederim. Benim işim başımdan aşkın. Kendi işime yetişemiyorum. Ben yararlı olamam. Beni mazur görün. Belediyenin çok borcu varmış. Ben başkan olsam, belediyeyi yedi, bitirdi, borca soktu derler. “ dedim, Alaca Belediye Başkanlığını kabul etmedim.


Komutan : “ Görüşünüze saygı duyuyorum. Buraya kadar sizi yorduğumuz için kusurumuza bakmayın. Yalnız sizden bir şey daha rica edeceğim. Alaca’yı tanıyan biri olarak kimin Belediye Başkanı olmasını istersin veya bu işi kim daha iyi yapabilir. Bize bir isim verebilir misiniz?” dedi.


Ben hiç tereddüt etmeden ve hiç düşünmeden “ Bu makama en uygun kişi Durdu Yeşilbaş.” dedim ve Alaca’ya geldim. Durdu Yeşilbaş’a da hiçbir şey söylemedim. Bir kaç gün sonra ilçemizin Belediye Başkanı Durdu Yeşilbaş oldu. Durdu Yeşilbaş benim Belediye Başkanımdır. Rüyasında dahi belediye başkanlığını göremezdi.”  dedi.



Devam edecek...


(1)    https://paratic.com/recep-yazicioglu-kimdir/

 
Haber :
Bu Haber 3161 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :Alaca, İrfan Şimşek,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5755
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5731
Semer
İzlenme : 3152
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2538
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr