Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / HİKAYELERİM

12-ALACA’MIZ' DA İZ BIRAKANLAR: “KÖFTECİ/LOKANTACI İRFAN ŞİMŞEK’İN RENKLİ HAYAT HİKAYESİ (7)


12-ALACA’MIZ' DA  İZ BIRAKANLAR: “KÖFTECİ/LOKANTACI İRFAN ŞİMŞEK’İN  RENKLİ HAYAT HİKAYESİ (7)



 Paylaş
 09 Agustos 2020 12 : 59 

Genç yaşta Amerika’da elim bir trafik kaza sonucu vefat eden oğluna üzülen İrfan Abi, karşılıklı anlattığımız otobüs ile ilgili hikayelerden sonra biraz neşesi  yerine geldi ve renkli hayat hikayesine  kaldığı yerden devam etti:


“Otobüsten sonra kamyon aldık. Kamyonculuğa başladık. Ekin pazarında ekinciliğe başladık. Buğdaycılıkta iyi kar ettik. İşi yükselttik yani. Yükselt. Yükselt. “ derken, İrfan Abi’nin elleri yavaş bir tempo ile havalanıyordu. Elleri tam göz hizasına kadar kalktı.


“ İrfan Abi , senin yapmadık iş kalmamış? ” dedim.


“Evet, hayatta yapmadığım iş kalmadı. Askere giderken benim hesabımda on yedi bin lira para vardı.” dedi. 


“Hangi yıllar. Mesela?”


“ Bin dokuz yüz altmış iki de.”


“Bin dokuz yüz altmış  ihtilalinden sonra değil mi?”


“E vallaha. On yedi bin liram vardı!...Günahın boynuma!..”


“Yani şu andaki paraya göre on yedi tirilyon!..Bu çok para İrfan abi!.. Sen ne diyorsun?” 


“Eğer bileymişim. “ dedi İrfan Abi, sol  eliyle sehpaya bir vurdu. Sehpadan şırak diye bir ses çıktı. Konuşmasına devam etti: 


”Ankara Yenimahalle’de, Ankara Demetevler’de beş liraydı arsanın metre karesi. Eğer oraya yatırım yapsaydım o iş tamamdı. Aklım yetmiyodu. Yetmiyo. Para var aklın yetecek ya..Velhasıl aklında ne iş varsa hepsini yaptık hayatta!...”


Konuyu değiştirmek için  “Siyasete hiç girdin mi İrfan Abi?” dediğimde, birden gözleri ışıl ışıl parladı:





“Girdim. Siyasete şöyle girdim. Ben heç solcu olmadım. Hep sağcıydım. Bir oy Türkeş’e verdim. Türkeş benim hacı arkadaşımdı. “ deyince , ben hayretle;


“ Öyle mi?” dedim.


“Yaaaa. Beraber O’nun sohbetini dinledim. ‘Türkeş oyum senin.’ dedim. Ta hac da. Baktım ki çok kaliteli bir adam Türkeş . Kaliteli bir adam. Öyle bom boş bir adam değil. Açıkçası. Allah rahmet etsin. Orda kafama koydum; ‘saga oy verecem.’ dedim. O’na verdim oyumu.?Menderes’in devamı deyi Demirel’e oy verdim. Zabaha kadar ağladım. Şeyi astılar. On sekiz yaşımdayım. Zabaha kadar ağladım.“ dediğinde , ben arkasından:  “ Menderes’i astılar!. “ ismini hatırlatınca , kafasını bir kaç kere salladı durdu İrfan Abi. 


Demek ki Menderes’in asılmasına çok üzülmüş ve kendi şivesi ile başını sallayarak “ Zabaha kadar ağladım!” sözlerini iki kere tekrarladı ve arkasından da çok hiddetlenerek ellerini havaya kaldırarak şunları söyledi:


“Elimde bir şey olsa idi parçalayacaktım; Menderes asıldığında. Yoktu efendim. Menderes’i bedava astılar. Ondan sonra Özal’a verdim...” dedi. 


İrfan Abinin, kafasını sallayarak Merhum Menderes’in ölümüne , hiç bir şey yapamamanın ezikliği altında “ Elimde bir şey olsa idi parçalayacaktım Menderes.’ asıldığında. Yoktu efendim. Zabaha kadar ağladım.” sözlerinden çok etkilendim. 


Nerede ise ben de İrfan Abi gibi “Zabaha kadar ağlayacaktım!...”


Ticaret Odasına gel Başkan ol dediler.  Dokuz yıl orada başkanlık yaptım. Odalar Birliği deleğesiydim. Ticaret Odası Meclis Başkanlığı yaptım. 





Çiftçi Koruma Başkanlığına seçtiler beni. O zaman kim iktidarda ise o partinin ilçe Başkanı, Belediye Başkanı, Ticaret Odası Başkanı bir kişiyi teklif ederlerdi; O seçilirdi. Beni uygun görmüşler seçtiler. Çiftçi Koruma Başkanlığına gittim ki herşey borç. ‘Beni bu pisliğe niye soktular!..’ dedim. Yemiş bitirmişler. Vallahi bitirmişler.” 


“İrfan Abi, daha önce de anlatmıştın. Bekçi Coli’yi ve diğerlerini sigortasız çalıştırmışlar. Sen sigortalı yaptırmışsın onları emekli etmişsin.”


“Bak Coli , deme , joli, joli de, ( j  )ile diyecen “ dedi ve  beni uyardı İrfan Abi. Ayağa kalktı, ayağını değiştirerek, diğer ayağını altına aldı. Koltuğun köşesine iyice kuruldu , anlatmasına devam etti:


“Çiftçi Koruma Başkanı olduğumda çok borç vardı. Yemiş bitirmişler. Katibe dedim ki, katip Tellal Hacı vardı, rahmetli oldu, onun Kardeşi  Turgut’a “ kime borcumuz var?  Kimlerden alacağımız var. Hepsini çıkar ‘dedim. İcra Kanunu iyice okudum. 


Büyük tarla sahipleri Çiftçi Koruma paralarını heç yatırmamışlar. Alaca’nın  çiftçilik yapan zenginlerin de çok borcu vardı. Sizin mahalleden biri ismini hatırlayamadım bir deste para getirdi. Günahın boynuma. ‘Senle hesaplaşırız ‘ dedi rahmetli. Borcu olup da ödemeyen herkesi icraya verdim. Alacaklarımızı tahsil ettim. Koruma bekçilerin maaşlarını ödedim. Telsizler , melsizler, bilmem neler, hepsini aldım. Koruma bekçilere verdim. Telsizle onlarla iletişimi sağladım. Koruma bekçilerini sigortalı yaptırdım. Başkan olarak ‘Geçmişe yönelik bizi mahkemeye verin.Sizin sigortalı çalıştırmamışlar. Bizi dava edin. ’ dedim bekçilere , verdiler ve kazandılar. Hepsini emekli ettim. Bu bekçilerden biri de şu ‘ Joli mevkini bildir?” hikayesini yazdığın kişi idi. “ dedi. 


“ İrfan Abi, ben o hikayede koruma bekçisinin adını Coli diye yazmıştım. “ dedim....


“ Coli demeyecen, Joli, Joli deyecan. Tamam mı?” diye , beni ikinci kez uyardı ve İrfan Abi: 


 

“ Paranın para zamanında iki milyon para bıraktım Şekerbank’a. Borç yok. İşi bıraktım.” dedi.


“ Lokanta o sıra da devam ediyor mu İrfan Abi?”


“Evet, evet devam ediyor. Benden sonra Çiftçi Koruma’yı yine borçlandırmışlar. Gelenler hep mahkemelik oldu.” dedi. Baktım İrfan Abi tehlikeli yerlerde geziniyor. Konuyu değiştirmek için: 


“ Lokantayı ne zaman kapattın?” dedim.  İrfan Abi başını eğdi. Düşündü. İçini bir çekti:


“ Lokantayı, iki bin sekiz de . İşte kaç yıl oluyor?”


“ İki bin sekiz olursa on iki yıl oluyor.” diye cevap verdim.


“İşte on iki yıl, on üç yıl. On beş yıl de, neyse. Kapattım yani. Çünkü oğlanı  kaybettim. Bir şeyler yaptım. Rahatsız olmaya başladım. O işler ( lokantacılık) zor işler. Emekli oldum. Emekliliğimi devam ettiriyorum. Allah’a şükür.”


“Köfteciliği kasap Muharrem’den, sucukculuğu Hasan’dan öğrendim’ dedin. Sucukçu Hasan ‘da, Kasap Muharrem’de Tatar’dı değil mi İrfan Abi” 


“Evet her ikisi de Tatar’dı. Kasap Muharrem de Tatar’dı. Tatarların çoğu kasaptı, Çorum’da da öyleydi, Sungurlu’da da öyleydi. Vallahi, aklına gelmedik bi şeyler sattım; tül perdeler, bilmem neler, neler...”


“Yapma İrfan Abi, tül perde de mi sattın?” deyip, hayretle gözlerine baktım.





Koltuğun köşesine iyice oturmuş İrfan Abi, sol elini sallayarak :” Ya ya ya ya. Tül perdeciklik de yaptım. Daha çok işler yaptım. Heç biri aklıma gelmiyor ki. Yıllar geçti...


“El atmadığın bir şey kalmamış demek ki İrfan Abi?”


“Kalmadı abi. Hepsinden de Allah’a şükür kazandım.” dedi ve önündeki sehpaya sağ eliyele bir daha vurdu.Bu sefer ses az çıktı tahtadan. Demek ki hafif vurdu.


“En son!... emeklilikte usandım. Türk Telekom bayiliğini aldıydım. Alaca’da dört sene beş sene onu yaptım.  Bir kız tuttum. Telefon melofon paraları tahsil ediyorduk. Kızın maaşı ve bizim de çay paralarımız çıkıyordu.”


“İrfan Abi başından geçen fıkra gibi olayları ayrı yazacağım. Onları sonra anlatırsın. Hayatın için ve Alaca’mız için başka söyleyeceğin bir şey var mı?” dedim.


“Yok . Oğlumu kaybettim Amerika’da. Kardeşlerimi kaybettim!..


“Evet, Ayhan ve Orhan Abileri vefat ettiler. Allah rahmet etsin. Mekanları cennet olsun hepsinin.” dedim.


İrfan Abi , sol kolunu başından yukarı kaldırdı, işaret parmağını göstererek “ Şu anda dünyada bir kızım kaldı. Öğretmen. Başka hiçkimsem yok şu dünyada.” dedi, yere bakan kafasını da aşağıdan yukarı  kaldırı verdi aniden....


“ İrfan Abi, tüm Alacalılara bir veda konuşması yap!...” dediğimde, İrfan Abi tane tane, kelimelerin üzerine basa basa konuşmayı şöyle sürdürdü:





“Abi, Alaca’nın insanı çok güzeldir. Alaca’nın insanı çok insandır. İnsanları insan gibi görür. Alacalıyım ben. Deseler ki Çorum’a gidersen altın vereceğiz, Ankara’ya gidersen altın vereceğiz, işte İstanbul’a. Asla Alaca’yı bırakıp gidemem. Çünkü Alaca’nın insanları çok güzel. Cenazede beraber. Hastalıkta beraber.Yoksullukta beraber, Varlıkta beraber. Yani Alaca’nın gerçek insanları insan gibi insan. Hiçbir zararını görmedim. Allah’a şükür. Heç .“ dedi ve yumruğunu sıkı verdi.


“ Çok haklısın İrfan abi. İrfan Abi ‘Alaca’nın insanı cenazede beraber ‘ dediğinizde hemen Rahmetli abim Tatar Satılmış ‘ın cenazesi gözlerimin önüne geliverdi. Sen de abimi çok iyi tanıyorsun. Abim vefat edince , oğlu Yasin ‘e: "Yeğenim, abimin cenazesini Söğütözü camisinden kaldıralım. Cenazesine katılan az olur.’ dediğimde, ‘ Yok emmi, Şehir Merkezinden Eski Camiden kaldıralım. Babamın çok seveni var.” dedi. 


İrfan Abi, biliyorsun abimin sadece kendine zararı olan bir kötü alışkanlığı içkisi vardı. Alaca'mızda biliyorsun biraz muhafazakar. Bu yüzden abimin cenazesine katılmazlar diye içimde bir tereddüt olduğundan yeğenime bu teklifi yapmıştım. Rahmetli Abim bu konuda beni affetsin. Beni çok kötü yanılttı. 


İrfan Abi , abim Satılmış’ın cenazesini Eski Camide kıldığımızda caminin içi ve Cumhuriyet meydanı doldu taştı. Özhan Mahallesinde defnettiğimizde mezarlık insandan geçilmiyordu. Cenaze sonrası baş sağlığı için mezarlık çıkışında durduğumuzda insanlarla tokalaşmaktan kollarım yorulmuştu. Söylenene göre en fazla kalabalık olan cenazelerde biri imiş Abimin cenazesi. Cenazede her türlü insan vardı; hacısı da vardı, hocası da vardı, çakalı da vardı, serserisi de vardı, aydını da vardı, cahili de vardı, yaşlısı da vardı, genci de vardı, zengini de vardı, yoksulu da vardı. Çok haklısın, Alaca’nın insanı cenaze de beraber. Demek ki bazılarının kıymeti biliniyor.” dedim. 


“Evet, evet. Ben kıymetini bilirim hemşerilerimin. Rahmetli Abin benim çok sevdiğim, takdir ettiğim, Alaca’nın en iyi ve güzel insanlardan biri idi. Alış verişimi hep ondan yapardım. Ben, abinin  Alacamıza, Alacalılarımıza hiç bir kötülüğünü görmedim. Fakirin fukaranın dostu idi abin. İyi bir futbolcu idi. Elinden tutan olmadı. Eğer Abine biri sahip çıka idi bugün Türkiye’mizin en iyi futbolcusu idi. Kıbrıs Savaşına katıldı. Gazi oldu. Ayaklarına savaşta şarapnel parçaları değdiğinden futbol hayatını sürdüremedi. Sonra hayata kahretti, küstü; teselliyi içki de buldu. Zaman zaman oturur dertleşirdik rahmetliyle. Bunları hep bana o anlattı. Allah rahmet etsin. Mekanı cennet olsun Abin Tatar Satılmış ‘ın. “ dediğinde, çok mutlu oldum.


“İrfan Abi, senin lokantanda Alaca Nedim Tuğaltay Ortaokulunun yanındaki Pansiyon  dediğimiz yatakhanede kalan köyden gelip okuyan bir çok öğrenci senden çok yemek yemişler. Hatta bir çok öğrenciden ücret almamışsın. Fakir dul kadınlara el altından hep yemek göndermişsin. İlçemizin mecnunları Zeliş, Cemal, Bektaş, Ökkeş ve diğerleri hep senin lokantanda karınlarını doyurduğunu işittim. Bu konuda biraz konuşmak ister misin? “ dediğimde, İrfan  Abi mahçup oldu. Keşke bu soruyu sormasaydım dedim. Ama yine de beni kırmadı.


“Şükrüm, duydukların hepsi doğru. Azı var çoğu yok. Bunu Rabbim çok iyi biliyor. Yapılan iyilik söylenmez. Yalnız sadece şunu söyleyeyim sana, Alaca’da benden de yemek yemeden çıkan heç olmamıştır. Hepsi yemiştir yani!..Kimi paralı kimi parasız. Parasız yeyip giderlere de benim hakkım helal olsun. “  dedi. 


Devam edecek.

 
Haber :
Bu Haber 2386 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :İrfan Şimşek, Alaca,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 1 )

Sayfa : [1]
12-ELLİ YIL ÖNCE ALACAMIZ DA YAŞAYANLAR; KÖFTECİLOKANTACI İRFAN ŞİMŞ RENKLİ HAYAT HİKAYESİ
allah razı olsun sizden. bize memleketimiz ile ilgili bilmediklerimizi öğretiyorsunuz.
Gön : Mahmut Güzel Nuri Oğlu  09 Agustos 2020 : 17:34:29  

Sayfa : [1]
İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5758
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5743
Semer
İzlenme : 3161
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2541
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr