Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / HİKAYELERİM

11-ALACA’MIZ DA İZ BIRAKANLAR; KÖFTECİ/LOKANTACI İRFAN ŞİMŞEK ‘İN RENKLİ HAYAT HİKAYESİ (6)


11-ALACA’MIZ DA İZ BIRAKANLAR; KÖFTECİ/LOKANTACI İRFAN ŞİMŞEK ‘İN RENKLİ HAYAT HİKAYESİ (6)



 Paylaş
 05 Agustos 2020 15 : 29 



İrfan Abi hayatta başarı olmak için çok güzel ip uçları vermişti. Onun ağzından çıkan nasihatı ben aklımın köşesine yazdım. İrfan Abi özet olarak gençlere diyordu ki;


-Bir işte muvaffak olmak istiyorsan o işi en iyi bir şekilde yapacaksın,


-Hayatta düzgün olacaksın; yalpa yapmayacaksın; dost doğru, elif gibi , mertek gibi, dümdüz olacaksın,


-Yalan söylemeyeceksin,


-Sahtekar olmayacaksın; alevera delavera yapmayacaksın, 


-İçki içmeyeceksin,


-Kumar oynamayacaksın,


-Onun bunun hakkını yemeyeceksin,


-Faize heç yanaşmayacaksın.


İrfan Abi, bu maddeleri sayarken, sol kolunun işaret parmağını havaya kaldırıp kaldırıp indiriyordu. Ara sıra işaret parmağını sehpaya da değdiriyordu. Sanki bir üniversitenin anfisinin kürsüsünden elkol ve mimik hareketleriyle, yüksek oktanlı ses tonuyla ; yüzlerce talebeye  “Hayat Dersi'nden Altın Öğütler"i anlatıyordu...


İrfan Abi, öğretim üyesi edasıyla konuşmasını tamamlayınca;


“İrfan Abi,  köftecilik, sucukculuk, lokantacılık ve şekerleme işlerinden sekiz yüz lira kazandım demiştiniz. Bu parayı ne yaptınız? Nerede değerlendirdiniz? “ dedim.


Gözlerini yere çevirdi ve sonra bana baktı:


“Peşin. Trink paraynan bir otobüs aldım. Sekiz yüz lira para biriktirmişim o zaman. Birader Ayhan askerden geldi. Otobüsü o kullanıyor. Orhan’a da minibüs aldık. O da Alaca Yozgat arası minübüsü çalıştırıyor. Ben de lokantacılık işime devam ediyorum. Şekerleme işi de devam ediyor. Şekerleme işi lokantayı bastırıyordu. Sekiz yüz lira biriktirmek ne demek o yıllarda. “ dedi, elini salladı. 


“ İrfan Abi , hangi okulları okudun? Onları da anlatır mısın?" dedim.


“İlkokulu Dumlupınar’da. Ortaokulu yukarıdaki askeri taş binada okudum. İyi de talebeydim. Lise yıllarına gelince ya Yozgat’a ya da Çorum’a gitmem gerekti. Alaca’da lise yoktu . Ayrıca oralarda okumak için o kadar da para yoktu. Liseyi okuyamadım. Otuz sene evvel liseyi dışardan bitirdim. Bak orada diplomam asılı. Ben istesem Hukuk’ta bitirirdim. Babam gibi iyi bir avukatta olurdum. Olurdum da yani. Ama oğlumu Amerika’da bir trafik kazasında kaybettim. Kafam bozuldu.” dedi.İrfan abinin gözlerinden yaşlar pul pul döküldü, ellerini kafasının bozulduğunu anlatacak bir şekilde çeviri verdi ve bir müddet sustu. 


Buraya kadar hayat hikayesini neşeli bir şekilde anlatan İrfan Abi, erkek evladının öldüğünden bahseder bahsetmez durgunlaştı. Hep gözleri yerde idi. Elindeki peçete ile gözyaşlarını siliyordu. Gözünün kökü tek bir erkek evladını yaban  ellerde elim bir trafik kazasıyla kaybeden bir baba  çaresiz, bitkin bir vaziyette karşımda ağlıyordu. 


Acısını tazelemek istemedim. ‘Nasıl oldu da vefat etti oğlunuz? Amerika’ya niye gitti? Kaç yaşında idi evladınız? Paraya mı ihtiyacınız vardı; oğlunu bunun için mi gönderdin? “ gibi sorular sormadım, yarasını iyice deşmek istemedim. Konuyu değiştirmek için hemen bir soru patlattım:


“İrfan Abi, otobüs işinde para kazandınız mı? O zamanlar Koparan firması vardı hatırladığım kadarıyla. Otobüsünüz Koparan’da mı çalıştı? Sen otobüs sürdün mü hiç?”  dedim.


İrfan Abi  hayat hikayesini tekrar kaldığı yerden anlatmaya devam etti.


“Evet . Koparan firmasına girdik. Otobüscülükte başarılı bir para kazanamadık. Ben hiç otobüs sürmedim. Ayhan ve Orhan Abilerim sürdüler otobüsü. Bak aha şorda duvardaki asılı resimde görünen Hacı Dursun Korkmaz vardı. Rahmetlik oldu. O da sürdü bizim otobüsü. Yalnız otobüsü satarken iyi paraya sattık. Beş bin liraya sattık. “ dedi.


“İrfan Abi, otobüscülükte yapmışsın ve Koparan firmasına girmişsiniz. Fazla kar edememişsin. Lokantacılık işinde çok para kazanmışsın. Senin lokantanda çok da güzel döner pişerdi. Şimdi sana bir hikaye anlatacağım. Bu hikaye senin otobüscülük ve döner sattığın yıllarda mı oldu? Onu bilmiyorum.” dedim, başladım anlatmaya:


“Alaca’dan Ankara'ya otobüsün kalkmasına on beş dakika varmış. Adamın biri  tam o sırada bir lokantanın yanından geçiyormuş. Et donerinin kokusu ve görüntüsü adamı baymış. Karnı da zil çalıyormuş. Dalmış hemen içeri.


Garsona :   " Oğlum, on beş dakika var otobüsümün kalkmasına. Bana acele şu güzel dönerden bir buçuk porsiyon getir." demiş...


Acele ile nefis dönerleri birer birer mideye indirmiş. Dönerin lezzetinden ve işinin aceleciliğinden su içmeyi unutmuş.


Hesabı ödeyip koştur koştur terminale kan ter içinde gelmiş. Otobüs nerdeyse hareket etmek üzereyken adam kendini zor atmış otobüse.


Otobüsü kaçırdım diye endişelenerek koşturarak gelen adam, muavininin “Hemşerim nerde kaldın? Hareket etmek üzereyiz." dediği sert sözlerini dahi hiç duymamış.


Genel de Alaca’dan kalkan otobüsler beş on dakika rötarlı hareket ederdi. Adamın şanssızlığından o gün ise tam saatinde hareket etmiş otobüs. 


Adam, koltuğa oturur oturmaz derin bir “oh” çekmiş. Alaca’dan hareket ettiği on veya on beş dakika olmamış. Otobüse bindiği dakikadan itibaren adamın yediği  dönerin biraz da tuzlu olması nedeniyle içi su içmek için yanıyormuş ama bir türlü muavinden su istemeye çekiniyormuş. O yıllarda muavinden bir şey istemek, her babayiğitin kari değilmiş. 


Fazla dayanamamış, tüm cesaretini toplamış, şoförle ön tarafta sohbet eden muavine seslenmiş:


"Muavin Bey, bir su alabilir miyim? " demiş.


Muavin adamın sesini duyar duymaz, yerinden kalkmış, yönünü adama bile döndürmeye tenezzül etmemiş, sadece başını çevirmiş, kızgın, sert bir ifadeyle:


"Tuz mu yaladın hemşerim? Otobüs yeni hareket etti ... " demiş...


Adam bu söze karşılık terbiyesi müsade etmediği için cevap vermemiş. İçinden:


" Keşke suyu istemeseydim!.." demiş ve cevapta veremediğinden dolayı kendisine için için kızmış.Karşı gelse, ağır bir söz söylese;apar topar otobüsten indirilme riski varmış ve indirildiğinde de başka bir otobüse binme şansı hiç yokmuş. Çünkü günde Ankara’ya bir otobüs kalkıyormuş o yıllarda... 


Velhasıl  adam muavinin  “ Tuz mu yaladın?...” sözünü yutmuş, koltuğunda derin bir uykuya dalmış. Ankara Mamak köprüsünde, su içmeden yalana yalana , gözlerini açmış. Nasıl buldun İrfan Abi; ‘Tuz mu yaladın hemşerim!’ hikaye mi?” dedim.


İrfan Abi “Senin anlattığın hikayeyi ben de duydum. Gerçek mi değil mi onu bilmiyorum. Madem otobüsle ilgili bir hikaye anlattın. Ben de sana bir tane gerçek, olmuş yaşanmış bir olayı anlatayım.“ dedi, başladı anlatmaya:






“ Kurban Bayramı arefesinde Otobüsçü  Yakup Sekergider, Mamak köprüsüne geliyor. Garajlardan aldığı yolcular otobüsü doldurmuş. Aralar da dahi yolcu varmış. Mamak Köprüsünde sırtlarında yorganları olan Ankara’ya çalışmak için gelmiş yedi sekiz kişi bekliyormuş. Şöför Yakup, Sizleri alamam. Arabanın araları dahi dolu. Yolda polisler tarafından çevirme var. Ceza yerim. “ demiş.


Yedi kişi Şöför Yakub’a “Ne olur Usta, eşimize , çocuğumuza kavuşacağız. Bir yıldır onları görmüyoruz. Bizleri  otobüsün üstüne yorganlarımızla birlikte at. Üstümüze de çadırı çek. Polis yukarda ne var diye sorarsa “ Kurbanlık davar var!..’ dersin, demişler. 


Şöför Yakup’da :  “'Tamam bana söz verin. Polis kontrol noktasına geldiğimizde hiç kimse çadırın altından kafayı çıkarmayacak. Ses yapmayacak. Tamam mı?' demiş. Adamları otobüsün üstüne atıp, çadırı da üzerlerine örtüp,  yola devam etmişler.


Ankara’nın Elmadağ çıkışında polis çevirmiş. Polis arabanın ortasında da yolcuları görünce  ceza yazmak istemiş. Şöför Yakup, polise “ Memur Bey, yarın bayram. Alaca ilçemizde sadece giden bir otobüs var. Bu insanlar bayrama gidiyorlar. Bana yalvardı yakardılar. Mecbur kaldım aldım, götürüyorum. Ceza yazmazsanız memnun olurum.” demiş. 


Polis memuru vijdanlı biri imiş: "Madem doğru söylüyorsun. Yarında mübarek bayram günü. Ceza yazmıyorum. “ demiş, eliyle otobüsün üstündeki havaleli yükü sormuş; “ Çadırın altında ne var?” demiş.


Şöför Yakup, “ Memur Bey, malumun olduğu gibi yarın Kurban Bayramı. Yolcular buradan ucuz diye davar almışlar. Onları yukarı attık. Ayaklarını sıkıca bağlayıp, çadırı da üstlerine çektik.” demiş.


Polis ile Şöför Yakup, aşağıda  konuşurken, çadırın altında bunalan adamlardan biri çadırın deliğinden kafayı uzatmış.


Polis, adamın kafasını yukarıda görünce “ Şöför efendi, otobüsün üstünde davar var,  diyorsun ama ben davar yerine bir insan kellesi görüyorum. Bu neyin nesi ?” demiş.





Şöför Yakup, polise ne diyeceğini şaşırmış. Sonun da dayanamamış :


Memur Bey, o gördüğün kelle davar oğlu davarın kafası. O gördüğün kişi davar olmasa otobüsün üstüne çıkıp yolculuk yapar mı? Kes cezamızı da gidelim,” demiş . Poliste  bu olaya gülmüş. “ Şöför efendi, davarlara da ceza yazmıyorum. Yoluna devam et', demiş. Ya işte ben de yaşanmış çok hikayeler var ama aklıma gelmiyor. Geldikçe sana anlatırım ” dedi, İrfan Abi. 


Ben de “ Bu anlattığın olayı bilmiyordum. Çok iyi oldu. Geçenlerde Alaca’da Serdar Coşkun'unun dükkanda sohbet ederken bu hikayeye benzer bir olay anlattılar. Ben de sana aklımda kaldığı kadarını anlatayım. “ dedim.


İrfan Abi’nin neşesi yerinde idi. Biraz önce hikayeyi hem anlatıp hem de çok gülmüştü. Tabi ben de “ O gördüğün kelle davar oğlu davarın kafası “ sözünü duyar duymaz makaraları koyvermiştim ve ben aldım sazı elime:


“Yine bir Kurban bayram arefesi günüymüş.  Ankara’dan Alaca’ya otobüsün biri eski garajlardan hareket etmiş. Otobüs hınca hınç dolu imiş,  Mamak’ta otobüs bekleyenler  otobüsün önüne geçmişler, şöföre yalvarıp yakarmışlar. Bizi de al ne olur. Bayrama gideceğiz demişler. Şöför : Arkadaşlar ilerde polis çevirmesi var. Ceza yazar.” demiş. 


Yolcular:

“ Şöför efendi, biz otobüsün altındaki bagaja girelim. Kontrol noktasından sonra bizi içeri alırsın. Ayakta gideriz.” demişler.


Şöför  “ Tamam , olur. Yalnız aşağı da gürültü yapmayın “ demiş ve dört beş kişiyi bağaja sokmuş. Yola devam etmişler.


Polis Kontrol noktasına gelene kadar aşağıdan patır, kütür sesler gelmeye başlamış. Şöför muavine dönerek “ Görüyon mu ?  Adamlara bağajda ses yapmayın dedik. Davar gibi gürültü yapıyorlar. Şimdi polis kontrol noktasına  gelmek üzereyiz. Aynı gürültüyü onun yanında da yaparlarsa ceza yeriz.” demiş. 


Polis, Şöförü sağa çektirmiş. Şöför otobüsten inmiş. Polisle tam konuşacağı zaman, otobüsün bağacından “tak!.tak!” sesler gelmeye başlamış. Polis “ Otobüsün bağajında ne var?” demiş. Şöför de:


“ Memur Bey, yarın Kurban bayramı. Yolcular davar almışlar. Onları koyduk.” demiş. Polis otobüsten gelen seslerin hiç de davar sesine benzemediğini anlamış;


“ Şu bağaj kapaklarını açın da çok kötü gürültü yapan şu davarlara bir görelim!” demiş.


Muavin bagaj kapaklarını açtıklarında bir de ne görsünler; bagajdaki beş adam neredeyse nefessizlikten ölecekmiş.


Polis Şöför’ün gözünün içine bakarak “Eğer ben sizi durdurmasaydım, senin davarlar Kurban’dan önce mevta olacaklarmış.” demiş ve cezayı kesmiş. İşte irfan Abi bendeki otobüs hikayesi de bu. Bu şöför kim olduğunu biliyor musun İrfan Abi. “ dedim. 


İrfan Abi, "Hayır bilmiyorum. Uydurma da olabilir. Ama eğer yaşanmış bir hikaye ise çok güzel." dedi kendi renkli hikayesini kaldığımız yerden  anlatmaya başladı:


Devam edecek....

 
Haber :
Bu Haber 2557 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :Alaca, İrfan ŞİMŞEK,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 2 )

Sayfa : [1]
11-ELLİ YIL ÖNCE ALACAMIZ DA YAŞAYANLAR; KÖFTECİLOKANTACI İRFAN ŞİMŞEKİN RENKLİ HAYAT HİKAYESİ
cok guzel hayatta ders alinacak hikaye gercekten hem huzunlu we esprili olmus dusunup yazana ellerini saglik selamlar
Gön : Bahir sagir  06 Agustos 2020 : 12:50:06  

11-ELLİ YIL ÖNCE ALACAMIZ DA YAŞAYANLAR; KÖFTECİLOKANTACI İRFAN ŞİMŞEKİN RENKLİ HAYAT HİKAYESİ
allah selamet versin irfan amcaya ,sizlerede,ben lokumcu mustafa cavusun ogluyum ,yillarca komsuluk yaptik,oglu,cumhur abinin bizim dukkana gelisi,abimlerle sohbeti rahmetli babama seslenisi ve vefati hala aklimda ahh ahh
Gön : Baris koc  06 Agustos 2020 : 08:43:45  

Sayfa : [1]
İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5734
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5680
Semer
İzlenme : 3136
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2519
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr