Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / HİKAYELERİM

10-ALACA’MIZDA İZ BIRAKANLAR: “ KÖFTECİ/LOKANTACI İRFAN ŞİMŞEK’İN RENKLİ HAYAT HİKAYESİ (5)


10-ALACA’MIZDA  İZ BIRAKANLAR: “ KÖFTECİ/LOKANTACI İRFAN ŞİMŞEK’İN RENKLİ HAYAT HİKAYESİ (5)



 Paylaş
 31 Temmuz 2020 00 : 31 

10- ELLİ YIL ÖNCE ALACA’MIZDA YAŞAYANLAR; “KÖFTECİ/ LOKANTACI İRFAN  ŞİMŞEK’İN RENKLİ HAYAT” HİKAYESİNE DEVAM





İrfan Abi, Kırıkkale’den Alaca’ya gelen şekerleme yapıp satan Boncuk’tan, ayakkabılarını çıkarıp merdivenden çıt çıkarmadan yukarı çıkıp,  kapının anahtar deliğinden gizlice bakarak şekerlemenin yapılışını nasıl öğrendiğini , el kol hareketleri, mimikleri ve ses tonu ile karşımda anlatırken adeta o günleri tekrar yaşıyor gibiydi. 


Çocukluğumdan beri İrfan Abiyi benzettiğim; bıyıklarını burarak hafif eğilip hala zihnimde kalan ve hiç silinmeyen “Demirden korksaydık trene binmezdik” sözlerini söyleyen artist Kudret Karadağ, bana filim anlatıyor gibiydi sanki karşımda...





İrfan Abi’nin Şekerlemeci Boncuğa “Bana şu şekerleme yapmayı öğret. “ dediğinde ; Boncuğun : “Senin onun kalıbına gücün yetmez.”dediği, sarı demirden yapılan şekerdenliği| şekerleme yapmak için kullandığını,  kapı deliğinden görür görmez, iki elini bir birine vurup “ Bittim” deyişini görmenizi çok isterdim. 


İrfan Abi, şekerleme yapımında kullanılan, onun tabiri ile beş kuruşluk şekerdenliği öğrenmesinin sevincini  “Bittim!..” sözü ile ifade etmişti. Ben de O’nun  kapı deliğinden bakarken sağ elinin baş ve işaret parmağını yuvarlak yapıp, sağ gözüne götürüp , kapı deliğinden bakar gibi parmakları ile yaptığı yuvarlaktan sol gözünü kısıp sağ gözüyle bakışına ve şu sözlerine bitmiştim:


“Boncuk kaçtı abi. Ortalık bana kaldı. Bi para kazanıyom. Bi para kazanıyom. Deme gitsin yani. Vallahi, billahi...”


İrfan Abi'nin bu sözü arkasından “Annen de şekerleme yapmaya yardım ediyor mu İrfan Abi.“ dediğimde, kulplu çay dolu maşrapasını kafaya dikti, elini bir aşağı bir yukarı sallayarak: 


“Anam da , bacım da hepsi de yardım ediyordu.” dedi, 


“Ailece mi? “ dedim.


“Tabiiiii....” dedi, hayat hikayesine kaldığımız yerden devam etti. 


Çayından bir fırt daha çekti İrfan Abi:


"Bir müddet sonra o iş ( şekerleme) devam ediyor; evde yapıp veriyorlar, para anamda birikiyor; ben sucukculuk yapmaya başladım."


"Onu nerden öğrendin? İrfan Abi."


"Sucukçu Hasan’dan. Yanına gelip giderken baktım. Yapılışını öğrendim. Yanında hiç çıraklık yapmadım. Yalnız şu anda Alaca’mızda Sucukculuk yapan Hüseyin, Hasan’ın yanında çırak olarak çalıştı. Sucukçu Hasan’da sizdendi yani Tatardı. Muhacir mahallesinde oturuyordu. 


Kasap Muharrem’den de köfte yapılışını öğrendim. Ondan et almaya her gittiğimde köfte etini yugururken  gördüm. Muharrem’in yanında da hiç çalışmadım. Herşeyi kendim yaptım. Sadece Sucukçu Hasan’la bir müddet ortak sucuk sattım. 




Şu resmini çektiğin küçük üç tekerlekli köfte arabasını yaptırdım. Cumhuriyet meydanında, Eski Caminin yanında arabada hem sucuk sattım, hem köfte. Başkaları bir porsiyon köfteyi yirmi beş kuruşa satıyordu. Ben yirmi kuruşa sattım. Beş kuruşa mal ediyordum. Bir porsiyon köftede on beş kuruş kazanıyordum. Ay da beş liraya para demiyordum. O yıllarda beş lira bir memurun aylık maaşı idi. Sadece Alaca’da yapmadım bu işi. Çevrede pazar kurulan Zile’de, Ortaköy’de, Sungurlu’da köfte ekmek, ekmek arası sucuk satıp çok para kazandım.


Artık köfte arabası beni idare etmiyordu. Belediyenin yaptığı dükkanlardan birini tuttuk. Orada köfte, işkembe yapmaya başladık. İş büyüdü. Müşterilere yetişemiyorduk. Velhasıl, ondan sonra şimdiki Şehir Lokantası’ın yerini bin liraya kiraladık. Efendim, orada büyük teşkilatlı bir iş yaptık; etli pideler, köfteler, dönerler, bilmem neler neler. Ora korkunç çalışırdı. 


Yemeklerimi  yemek için civar ilçelerden , Çorum’dan özel olarak insanlar gelirdi. Herkes yemeklere sana yağı, Vita yağı koyardı.  Biz yemeklere tereyağı ve kemik suyu koyardık. Gederdim  Ankara’ya, kilosunu elli kuruşa, yirmi beş kuruşa en az bir ton , iki ton kemik alırdım. Çorum’a getirirdim; soğuk hava deposuna kordum. Orada soğuk hava depoları vardı. Çorum’dan çuvallarla kemikleri getirir, iyice yıkar, her gün bir iki teneke kemiği kazanlara atardık, onun suyunu süzerdik; çorbalara, yemeklere koyardık. Yemeklerimi yiyen bi daha da yiyordu...





Ben de sebzecilik yapan Hamit Eniştemin yanında çalışırken İrfan Abi'nin Şehir Lokantasından çok yemeğini yemiştim. Gerçekten de yemekleri lezzetli idi. Her gün çok güzel et döneri olurdu. Bizzat garsonluğunu kendisi yapardı. Lokantanın içinde dört dönerdi. Müşterileri gözleri ile takip ederdi. Omzuna attığı masaları sildiği havlusu, kulağının arkasına koyduğu kalemi ile yanında yardımcı garson çocuğa “ Bak oğlum bak. Aynanın dibine bak. Abin ne yer! Ne içer!... Bak oğlum bak ! Camın dibine bak. Abin ne yer ne içer? “ sözlerini sanki şimdi işitir gibiydim. 


İrfan Abinin sözünü kesip:


“ İrfan Abi, sözünü balla kestim. Lokanta işine devam ettiğinizde  şekerleme işi devam ediyor muydu? “

dedim. 


İrfan Abi, yine o sevimli kısık gözleriyle gözlerimin içine bakarak:


-O iş devam ediyor. Şekerleme işi beş sene devam etti. Sekiz yüz lira para biriktirmiştik;  ne demek. Velhasıl. Bu büyük bir paraydı, dedi. Sustu. Bardağından bir fırt daha çayı yudumladı. Bir eliyle de alnında biriken terleri siler gibi yaptı. Ben bu fırsattan istifade ederek:


-İrfan Abi, hayat hikayeni inan büyük bir zevkle ve dikkatle dinliyorum. Ayakkabı boyacılığı, simitçilik, şekerleme, köftecilik, işkembecilik, sucukculuk ve lokantacılık.  Bana daha anlatacağın yaptığın çok işler var. Onlara geçmeden önce sana bir soru sormak istiyorum, dedim.


İrfan Abi, gayet rahat ve sakin bir şekilde:


"Haydi , sor bakalım. Bu sorunun altından da kalkabilecek miyim?" dedi.





Ben de : 


"Sen de çok güzel şeyler tesbit ettim. Mesela şekerlemenin yapılışını gizliden kapı deliğinden bakıp öğrenmen, şekerleme üzerine fındık koyman, sucukculuğu ve köfteciliği bakarak öğrenmen, yemeklere tereyağı ve kemik suyu koyman ve bu işlerde devamlılık göstermen, büyük bir başarı. Bu yaptıklarından ve bundan sonra ki anlatacağın hayatında yaptığın işlerden çok para kazanmışsın. Bunu neye borçlusun? Yeni iş hayatına atılan gençlere hayat tecrübenin ışığı altında neler söylersin? dedim.


İrfan Abi, gerçekten altın öğütler verdi. Dikkatlice okuyup, söylediklerini kafamızın bir köşesine yazalım.


Oturduğu koltuktan hafif bir doğruldu ve geri yerine oturdu. Herhalde ayakları ağrımıştı. Tekrar göz göze geldik:



"Evet. Evet çok haklısın. Yani bir şeyi iyi yaparsan muvaffak olursun. Herşey öyle. Hayatta öyle. Düzgün olursan. Yalan söylemezsen. Sahtekar olmazsan. Hayatımda heç içki içmedim. Hayatımda kumar oynamadım. Hayatımda yalan söylemedim. Onun bunun hakkını yemedim. Faize heç yanaşmadım. Bankaya paramı emanet kordum. Eğer faize bulaşsaydım; Alaca’nın paket taşlarını satın alırdım. Milletin çoğu çıtır çıtır faiz alıyordu; bire on , ona beş gibi neyse. Allah’tan hep işim rast gitti. Ben heç faize yanaşmadım. Bunalmadım. Çok şükür, dedi İrfan Abi....

 

Haftaya Devam edecek....

 
Haber :
Bu Haber 2169 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :İrfan Şimşek, Alaca,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 1 )

Sayfa : [1]
10-ELLİ YIL ÖNCE ALACAMIZDA YAŞAYANLAR; KÖFTECİLOKANTACI İRFAN ŞİMŞEKİN RENKLİ HAYAT HİKAYESİ
Ah o güzel güzel günler,,yüreği tertemiz o eski toprak insanlar şimdi müzelik artık..Şimdi zaman değişmedi ama,insanlar çok değişti,herşey metaya döndü,dolsydı ilede Ahlak kuralları örf adetler erozyona uğradı ne yazıkki..İrfanı iyi tanırım Lokantasında çok yemek yedim..
Sanada teşekkür ederim toprağım eskiyi yad ettirdin bana..
Gön : Durak Yiğit  05 Agustos 2020 : 13:13:49  Kocaeli

Sayfa : [1]
İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5734
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5679
Semer
İzlenme : 3136
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2519
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr