TEMİZ SOFRA

ATO Fuar ve Kongre Merkezinde, 28.02.2020-08.03.2020 tarihleri arasında yapılan,  14. Ankara Kitap Fuarın’dan bir çok kitap satın aldım. Bu kitaplar arasından bir tanesi de Oğulcuğumun okuduğu Özel Ceceli Okullarının kurucusu;  Eğitimci Yazar Nurten Ceceli Alkan’a ait “ Temiz Sofra “ kitabı idi. 

Nurten Hanım kitabı imzalarken şahsıma şu ifadeleri yazmıştı:

“Nurten Ceceli Alkan’dan Şükrü Bilgili Bey’e ‘ Temiz Sofralarda’ helal lokmalar yemesi dileklerimle” 

Gerçekten de kitabı okumaya başlayıp bitirdiğim ana kadar , “ Temiz Sofralarımızda” yediğimiz yiyeceklerin ve içeceklerin hiç de “temiz ve helal “ olmadığını; hem kendimizi, hem ailemizi ve özellikle kıyamadığımız yavrularımızı bilmeden nasıl zehirlediğimizi /zehirlendiğimizi, üzülerek bir solukta okudum. 

Kitapta çok daha güzel bilgiler var. İlk sayfalarda çocuklarımızla ilgili altını çizdiğim birkaç paragrafı sizinle paylaşmak istiyorum.

“Yediği abur cuburlar, içtiği içeceklerle vücuduna bir anda yoğun miktarda şeker giren çocukların bir enerji küpüne dönerek hareketlerini kontrol edememesi, kandaki şeker oranı düşünce hırçınlaşıp etrafına zarar vermesi aslında hiç de şaşırtıcı değil.”(S:9)

“Çocuklarımıza canlarının istediği her şeyi vermeyerek ve her istediklerine ulaşmalarını sağlayarak nefislerine hükmetmeyi öğretmek, onlara yapacağımız çok önemli bir iyiliktir.

......

İstediğini erteleyebilen ve kendine zarar verecek şeyleri istememe becerisini geliştiren çocuk sağlıklı, mutlu başarılı bir yetişkin olabilmek için çok güçlü bir yetiye sahip olur.” (S:10)

“Çocuklarımıza. ailenizin alım gücünün yüksek olmasının her istediğini istediği zaman alabilme, beğenmediğini yememe , istemediğini tabakta bırakarak çöpe döktürme hakkı vermediğini öğretmek onlara çok önemli bir erdem kazandırmaktır.

Kutsal kitapların tümü emanete ihaneti ve israfı Yaratan’ın sevmediği ve onaylamadığı davranışlar arasında tanımlar. İsraf, haramdır. Zengine de fakire de haramdır. Annenin pişirdiği yemeği tabakta bırakarak çöpe dökülmesine neden olmakta da haramdır, otelde ya da restoranda açık büfede masasında tabakları kıtlıktan çıkmışçasına doldurup yarısının ziyan olmasına neden olmak da haramdır. 

Bedenin ihtiyaçlarının ötesinde yemek yemek hem israf olduğu için hem de emanet olan bedenin sağlığının bozulmasına neden olduğu için haramdır” ( S: 11)

Kitapta yazılı bu kadar güzel ifadelerden sonra da bir kaç satır öz eleştiri yapmak istiyorum.

Nurten Hanım, çok yakından tanığım, Kırım davasına gönül vermiş eşi Mehmet Alkan hakkında “Kırım Tatarı bir annenin oğlu olan eşim,   evlendiğimiz günden bu yana sık sık  ‘Ulu büyük atalarımız Orta Asya’dan buralara ot değil , et yiyerek gelmeyi başardılar. Ben tavşan mıyım ki ot yiyeyim!’ diyerek mutfak yaşamımızı şekillendirdiği için evliliğimizin ilk yılları koyun ve dana etleri ile yaptığım yemekleri yiyerek geçmişti .”  demesine rağmen, bu güzel kitabında Kırım Tatarlarının koyun ve dana etinden yaptıkları milli yemekleri olan “ çibörekten, göbeteden, cantıktan, katlamadan, şaşuvdan, peş lokumdan, tabak börekten , kaşık börekten , irimşik börekten, anışka çorbasından , toyga aşından, sorpadan v.b” hiç bahsetmemiş ve kitabının sonuna koyduğu yemek tarifelerinden Kırım Tatarlarının yemeklerden birini dahi almamış. Eşi Mehmet Alkan gibi Kırım Tatarı olan biri olarak çok üzüldüm. 

Bu yüzden, Nurten Hanımın “Kırım Tatarlarının Yemek Kültürü” ile ilgili derin bir araştırma yapmasını ve bunu da   “ Kırım Tatarlarının Yemek Kültürü” adlı bir kitapla taçlandırmasını  canı gönülden arzu ediyorum. Eşi Mehmet Alkan’ın ve bir Kırım Tatarı olan gelini Sıdıka Hanımın bu konuda kendisine çok yardımcı olacaklarını düşünüyorum.

Bir Çorumlu olarak kitabının yüz yetmiş ve yüz yetmiş birinci sayfasında “Çorum Leblebisi “ ile ilgili satırları okuduğumda, Nurten Hanım gibi ben de üzüldüm. 

Çünkü o meşhur Çorum leblebimiz, sağlığa zararlı yeşil, kahverengi, pembe renkli boya küplerine batırılarak GDO’lu çeşitli leblebilere dönüştürülmüş. Haklı olarak Nurten Hanım  Çorum leblebisi  ile ilgili olarak :” Bugünün anne babalarına savaşacakları ürünler listesine bir de boyalı leblebiler eklenmiş diye üzüldüm, sizin adınıza...”  diyor.

Nurten Hanım  “ Temiz Sofra “ kitabını niçin yazdığını da,  kitabının arka sayfasında şu satırlarla açıklıyor:

“ Bu kitap, yanlış beslendiği için şişmanlayan, küçük yaşlarında bir çok hastalıkla tanışan, böyle bir tercihleri olmadığı halde başarısız, dikkatini toplayamayan, davranışlarını kontrol edemeyen yaftasını taşımak zorunda kalan çocuklarımızın ve gençlerimizin hayatına bir artı katmak , onların gelişiminde sorumlu olan anne babalara sağlıklı beslenme bilinci kazandırmak ve Yüce Rabbimizin “ Helal ve temiz olanları yiyin!” emrinde geçen “ temiz “ kavramının çok ama çok fazla ihlal edildiği bir dünyada bu alandaki farkındalığımızı artırmak amacıyla yazılmıştır “ 

Gerçekten de “ Temiz Sofra” kitabını her anne ve babanın okuması şart. Bugüne kadar “ Yemek ve Sofra kültürü” hakkında hiç bir kitap okumamıştım. Bir türlü kilo problemini çözememiş biri olarak bana bu kitap ilaç gibi geldi. Yediklerimize, içtiklerimize şahsım ve eşim dikkat ediyorduk. Bu kitabı okuduktan sonra daha  dikkatli olmaya ailece karar verdik.

Kitap hikaye , roman tadında yazılmış.  Hiç sıkılmadan sayfalar arasında kayıp gidiyorsunuz. Ben çok bilgilendim bu kitaptan. Sizler de daha fazla bilgi sahibi olmak istiyorsanız en kısa zamanda “ Temiz Sofra “ kitabını temin edip okumanızı tavsiye ediyorum. 

Bir Kırım Tatar Gelini olan Nurten Ceceli Alkan Hanımı,  “ Temiz Sofra” kitabından dolayı  tebrik ediyorum;  eline ,yüreğine , kalemine sağlık diyorum. “ Temiz Sofra” gibi bizlere faydalı olacak nice güzel kitaplar yazmasını da dört gözle bekliyorum.