Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / MAKALELER-ANILARIM

21- ARTVİN BİR SEVDADIR GÖRPE YÜREKLERDE: YATAKHANE-2-ÇORUH AKŞAMLARI


21- ARTVİN BİR SEVDADIR GÖRPE YÜREKLERDE: YATAKHANE-2-ÇORUH AKŞAMLARI



 Paylaş
 24 Subat 2021 23 : 23 

21- ARTVİN BİR SEVDADIR GÖRPE YÜREKLERDE

YİRMİBİRİNCİ BÖLÜM: YATAKHANE-2- ÇORUH AKŞAMLARI !...


Yatakhanenin kapısını açan görevli öğrenci “Okulumuza hoş geldiniz. Hayırlı uğurlu olsun. Ben sizlere şimdi koğuşlarınızı, yatacağınız ranzalarınızı ve yatak nasıl yapılır onu göstereceğim, beni takip edin,“ dedi. 


Abdurrahman Abinin ağzından çıkan “ anons”  ve yatakhane görevlisinin söylediği “ ranza”  kelimelerin anlamı ne idi. İlk defa duymuştum bu iki kelimeyi de... Ranza, babamın tahtadan yaptığı karyola dediğimiz bir şey miydi acaba!... Bu okulda anlaşılan bilmediğim çok kelime öğrenecektim. 


Daha kayıt sırasında Faik Hocamızın “ Velin yok mu?” dediğinde afallamıştım. Abdurrahman Abi’nin burası “ keşhane” dediğinde çok şaşırmıştım. Şimdi de yatakhane de “ranza” kelimesini ve “anons” kelimelerini duyunca çok meraklanmıştım; nasıl bir şeydi şu ranza ve anons işi... Biran önce ranzayı görmek istiyordum... Anonsu da Abdurrahman Abinin yanına gittiğimde öğrenecektim...


Pırıl pırıl parlayan mozaik zemin üzerinde aynı askerler gibi rap rap sesler çıkararak uzun bir koridordan yürümeye başladık. Bu koridorun her iki yanında geniş odalar ve odaların içinde de ikişer katlı demir yataklar, yatakların üzerinde beyaz çarşaflar serilmiş, yastıklar, kahverengi battaniyeler, duvar kenarında da çelik dolaplar vardı. Herhalde şu iki katlı demirden yapılmış yatakların adı “ranza” idi sanırım. Böylece ranzayı da öğrenerek kelime dağarcığıma “ veli, Keşhane ‘den sonra ranzayı da” dahil etmiş oldum...Sıra “anons “ kelimesinde idi...


Peşinden gittiğimiz görevli öğrenci bizleri tuvaletlere yakın bir koğuşa götürdü: “Arkadaşlar kapının girişine bavullarınızı bırakın. Bir koğuş sonrası olan yer tuvaletler. İşte burası da sizin koğuşunuz. Hepinizin şimdi yatacağı yatakları ve kullanacağınız dolapları göstereceğim,” dedi ve içlerinde en küçük olan beni yanına çağırdı:”Şu  ilk ranzanın üstündeki yatak senin, şu karşıdaki duvara dayalı çelik dolabın ilki de senin, “ dedi. Sonra da diğer arkadaşlarının yataklarını ve dolaplarını tek tek gösterdi. 


Herkes yatağının başına geçince yatakhane görevlisi eliyle beni göstererek: “ Şimdi beni iyi dinleyin. Şu küçük arkadaşın yatağının ve battaniyesinin çarşafını ben geçireceğim. Sonra da sizler kendi yatağınızı yapacaksınız. En sonunda da bavullarınızı dolaplara boşaltacaksınız, Dolaplarınızın üzerinde anahtarlar var. Onu yanınıza alın, kapısını kilitleyin. Dolabın anahtarını kaybetmeyin.  Birde dolaplarınıza kokacak yiyecek ve kıymetli değerli eşyalarınızı , özellikle paranızı koymayınız. Koğuşunuzu temiz tutun. Kapının arkasında yatakhane talimatı var. Onu iyi okuyun ve ona göre bu mekanda hareket edin,“ dedi. 


Sonrada benim çarşafı yatağın üzerine gerdirerek serdi. Yatağın köşelerinden çarşafa düğümler atarak kaymasın diye sağlamlaştırdı. Yastığı ve  kılıfını da bana verdi: “Sen de bunu geçir” dedi. Yorgan yerine kullanacağımız battaniyeye beyaz bir kılıf geçirdi. Yatağın üzerine  çarşaf geçirdiği battaniyeyi dümdüz bir şekilde serdi. Hepimize seslenerek: “ Yatağınız işte benim yaptığım gibi dümdüz olacak. Demir bir parayı  atarsak üzerinde duracak. Şimdi de diğer arkadaşlar yataklarının üzerinde bulunan çarşafları benim gibi yaparak yataklarını düzenlesinler “ dedi.


Ben daha ilk günde yatak yapmaktan sıyırmıştım. Çarşaflar tekrar değiştirildiğinde ben bunları yapamam. Gücüm yetmez. Beceremem. “O zaman ben ne yaparım “ diye kara kara düşünmeye başladım. Bir de ranzanın ikinci katına küçük boyumla nasıl çıkacaktım. Gece uyurken ranzadan düşebilirim. Abiye söylesem; “ Beni ranzanın alt tarafındaki yatağa verir mi” diye sormayı düşünürken yatakhane görevlisi Abi: “ Benim işim var. Sizler yataklarınızı yapın. Dolaplarınızı yerleştirin. Yarım saat sonra geliyorum,“ dedi ve çıkıp gitti. 


Benim yatak yapılmıştı , şanslıydım. Beraber geldiğimiz arkadaşlar yataklarını yaparken ben de bavulumdaki eşyalarımı dolabıma boşalttım. Anamın koyduğu çöreği elime aldım. Abi “dolaplara yiyeyecek komayın!..” dedi ya.. Akşam sahurda yerim. Ama bunu akşama  kadar elimde dolaştıramam... Nerede saklayacaktım. Onu bir türlü kestiremedim... Yanıma almaktan vazgeçtim; dolabın kenarına tekrar koydum... “Herhalde dün bir bugün iki misali hemen kontrol edilmez ya!.. Sahurda doymazsam çıkarır yerim.” dedim içimden...


Aklıma mondolinim geldi birden. Hemen kılıfından çıkardım. Sağına soluna baktım. Çok şükür hiçbir yerinde kırık yoktu. Teller İle mandolinin tahtası arasına sıkıştırılmış üçgen şeklinde plastik bir şey vardı( bunun da daha sonra adının pena olduğunu öğreneceğim) onu elime aldım. Tam girdiğimiz kapının karşısında pencerelerin ve kapının bulunduğu yere gittim. Kapıyı açtım. Kapı küçük bir balkon açılıyordu. Balkona çıktım Karşıya baktım...


Aman Yatabbim!.. Ne göreyim!.. Yüksek dağların arasından fırlamış delicesine bulanık akan büyük bir ırmak çağlayarak  okula doğru geliyordu. İlk defa böyle büyük bir ırmak görüyordum. İlçem Alaca’da diz kapaklarımızı geçmeyen suyu olan dereler vardı; deli dolu şiddetli akan bu ırmakta neyin nesiydi...


Üç yüz-dört yüz metre  uzaklıktaki okulun bahçesinin beton duvarlarına vurduğu dalgaların “şırak şırak şırak” gürültüsü geliyordu tam bulunduğum koğuşun balkonuna sesi...Çok korkunç bir ırmakla tanışıyordum . 


İşte bu ırmak meşhur deli dolu akan nice insanları bulanık suyunda boğup öldüren ve sürükleyip Karadeniz’e taşıyan, birçok canlar yakan gemlenememiş azgın bir boğa gibi kükreyen Çoruh’tu...


İlim Çorum’un son harfi “m” nin yerine “h” harfini koyduğumda oluşan kelime “Çoruh” oluyordu. “Çorum “İle “Çoruh “ kelimeler arasında ilginç bir benzerliğin olduğunu o anda tespit ettim. Elimdeki mandolinin tellerini üçgen şeklindeki plastikle tıngırdatarak şu şiiri mırıldandım azgın, deli deli, bulanık akan ırmağa bakarak:


“Çoruh Akşamları


Her akşam kayboluyor Çoruh uçurumlarda;

Kızıl bir damla güneş suyuna damlamadan!..

Sular, bütün kan rengi akarken her pınarda,

Dağların boğuştuğu bu kayalık diyarda,

Çoruh uyur suyuna bir ışık damlamadan!..


Girdapların kararmış gözleri süzülünce,

Korkunç birer dev gibi sulara girer dağlar.

Karlı dağlar ardından titrek bir ay gülünce

Çoruh zincir içinde bir esir gibi ağlar ...

Korkunç birer dev gibi sulara girer dağlar ...


Granit kayalara, akıntılara karşı,

Çekilip itilerek bir kayık sürüklenir;

Reisler bağrışır zalim rüzgara karşı,

Girdaplarda bir kayık boşaltılır, yüklenir;

Çekilip itilerek bir kayık sürüklenir.


Her akşam kayboluyor Çoruh uçurumlarda;

Kızıl bir damla güneş suyuna damlamadan;

Sular, bütün kan rengi akarken her pınarda;

Dağların boğuştuğu bu kayalık diyarda

Çoruh uyur suyuna bir ışık damlamadan!..


Ömer Bedrettin Uşaklı

Artvin 

1933” (1)


Ben de 1933 yılında “ Ömer Bedrettin Uşaklı” nın yazdığı bu güzel şiir gibi Artvin’e, Çoruh’a şiirler yazabilecek miydim? Dört yıl okulum bitene kadar her akşam koğuşumuzun balkonuna çıkıp “ Her akşam Çoruh kayboluyor uçumlarda, dağlar arasında!..” diyebilecek miydim?..


Daha sonra devam edecek...


Öğrenciler sömestir tatiline girdiler. Ben de bu sayıdan sonra beni bu yatakhaneye kadar getiren rahmetli Abdurrahm Kaya Abimizle bir bölüm yayımladıktan sonra tatile giriyorum.. 


Okulun bahçesinde, top sahasında, koridorlarında, sınıflarında, labaratovurında, müzik odasında, yatakhanesinde, hamamında, revirinde, keşhanesinde, yemekhanesinde ve Artvin şehrindeki  yaşantımızı; öğretmenlerimizle , arkadaşlarımızla sosyal ilişkilerimizin, şakalarımızın; örgüt başkanlığı seçiminden sonra çıkan olayların akabindeki acı ve sevinç dolu günlerimizi herkesin anlayabileceği gibi tane tane anlatacağım yazılarımı yazmak için sizlerden biraz süre talep edeceğim...


21 bölüm beni sıkılmadan takip eden ve okuma zahmetinde kalan siz değerli arkadaslarıma teşekkür ediyorum...


Gelecek güzel yazı serimde tekrar buluşmak dileğiyle;


Hoşça kalınız.


(1) Kaynak:https://www.ateslekarsilikveren.com/2016/07/coruh-aksamlar.html?m=

 
Haber :
Bu Haber 799 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :Artvin, yemekhane, Çoruh akşamları,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5769
Kırım haritası
İzlenme : 5766
Semer
İzlenme : 3173
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2550
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr