Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / MAKALELER-ANILARIM

6-ARTVİN BİR SEVDADIR GÖRPE YÜREKLERDE:SÜDÜKLÜ HÖRÜ


6-ARTVİN BİR SEVDADIR GÖRPE YÜREKLERDE:SÜDÜKLÜ HÖRÜ



 Paylaş
 17 Ocak 2021 21 : 35 

6-ARTVİN BİR SEVDADIR GÖRPE YÜREKLERDE 

Yaşanmış gerçek bir hayat hikayesi 

ALTINCI BÖLÜM: ARTVİN YOLCULUĞU: “SÜDÜKLÜ HÖRÜ!..”


ihtiyaçlarımızı görüp, çay içilen yere geldik. Ağabeyim birkaç bardak çay içti. Bana da söylemek istedi “ Ağabey,  çay benim çişimi getiriyor. İçmeyeceğim.” dedim. 


Her ne ise psikolojik mi yada o yıllarda ben de olan bir fizyolojik bir hastalık mı vardı bilmiyorum. Çocukluğumda akşamları karpuz veya çay içersem o gece yatağa işiyordum. Adım “Südüklü Hörü “ kalmıştı. Bu yüzden annem bana akşam karpuz, kavun yedirmezdi; çay içmeme müsaade etmezdi. Abim çayları peşi peşine höpürdete höpürdete içerken  ben de çayı içememenin üzüntüsüyle ilkokul günlerime, çocukluk yıllarıma daldım gittim...


İlkokul  birde okurken sınıfımızın tabanı siyah ziftle boyanmış tahtalarla kaplıydı. Ziftlerin fazla sürüldüğü tahtalar üzerinde öğrenciler kızak kayar gibi kayıyorlardı. Dengesini kaybedenlerden ise ziftli tahtalar üzerine kapaklanıyor; eli, yüzü ve elbiseleri kirleniyordu.

 

Sınıfımızın güney ve batısında küçük boylarımızla uzanamadığımız pencereler, tam karşımızda sim siyah bir kara tahta, onun yanında öğretmen masası ve üç sıra halinde dizilmiş sıralar ve masalar vardı. 

 

Alaca ilçemin Dumlupınar İlkokulunun giriş katının güney cephesindeki işte bu sınıfta okuma yazma öğrenmek için ilk adımımı atmıştım. 

 

Öğretmenimiz kendini tanıtmıştı. “Adım Nesimi Kamış“ demişti. Sıra ile bizleri ayağa kaldırmıştı. İsimlerimizi söylemiştik. Kimi arkadaşımız isimlerini söyleyememişti. Çünkü onlar hâlâ ağlıyorlardı.

 

Öğretmenimiz bir çok nasihatler verdikten sonra “Çocuklar çişiniz geldiğinde her zaman sınıftan çıkabilirsiniz. Okulumuzun tuvaletleri arka bahçede. Bilmeyen var mı?“ demişti.

 

Hiçbir kimseden ses çıkmamıştı...

 

Ben bu sözleri duyunca çok sevinmiştim ama bir türlü hocamdan izin alıp tuvalete gidememiştim...


İlkokulda mahcup bir çocuktum. Öğretmenim bir şey sorduğunda yüzüm kıpkırmızı oluyordu. Okulun ilk gününde de çok sıkışmıştım. El kaldırmaya çekiniyordum.

 

İmdadıma bir çan sesi yetişmişti. Bu çan sesi sarı demirden yapılı uzunca sapı olan okulun ziliydi. Şimdi ki gibi okullarımızda çeşitli müzikler çalan bir zil sistemimiz yoktu. Müdür Beyin veya Müdür Yardımcısının emriyle vakit gelince  Satı kalfa mı olur, Zikri kalfa mı olur hangisi müsaitse uzun saplı okulun zil çanını alırlar, sallaya sallaya dolaşarak, bizlerin dersten çıkmamıza veya derslere girmemize yardımcı olurlardı. Bazen de zili öğrenciler çalardı. Zili çalan öğrenci de bunu zevkle sallaya sallaya yapardı.

 

Çanın sesiyle sınıftan nasıl çıktığımı bilemiyordum. Doğru okulumuzun güney doğu köşesindeki tuvalete koşmuştum. Önlüğümün altında askılı pantolonum vardı. Çişimi yapabilmem için önce önlüğümü çıkarmam gerekti. Önlüğün düğmeleri arkadaydı. Hızlıca zorlanarak düğmelerini çözdüm.  Askılı pantolonumu tam açarken, paçalarımın arasından sıcakça bir şeyin aktığını hissettim.

 

Altıma küçük çişimi kaçırmıştım ama rahatlamıştım. 

 

İlkokulun ilk gününde akşama kadar ıslak pantolonla oturduğum sırada “Süt   dökmüş kedi gibi“ sessizce durdum. İlk gün sadece ben işememiştim; benim gibi birkaç arkadaş daha vardı… 


 Çok fazla altına kaçıranları öğretmenimiz evlerine göndermişti.

 

Sevinçle geldiğim ilk mektebimin ilk gününde, akşam ıslak ve sidik kokulu pantolonumla üzgün üzgün eve dönmüştüm.

 

Annemden, “Eşek kadar çocuksun. Nasıl altına işersin? “diye, iyi de bir azar işitmiştim…

 

“Askılı pantolonumu çıkaramadım. Bu yüzden altıma işedim“ desem de kendimi anneme inandıramadım.

 

“Zaten sen çocukken de altına işerdin !“ dediğinde annem; yüzüm kızarmıştı. Boynumu bükmüştüm.

 

Doğru söylüyordu Annem. Birçok çocuk gibi ben de okula başlamadan önceki hayatımda altımı ıslattığım geceler çok olmuştu.

 

Akşamları karpuz-kavun yesem, çay içsem  kesinlikle o gece yatağımı ıslatıyordum. Bu yüzden annem bana bunları yedirmezdi; çay içirmezdi. 

 

Bense gizliden yerdim kavunu, karpuzu. İşte o gece hiç hissetmeden altıma kaçırırdım...

 

Annem sabah erkenden kalkıp, ahırdaki hayvanlara bakmaya ve onları sağmaya gittiğinde hemen uyanır, yanan sobanın yanına yanaşır, ıslak donumu kurutmaya çalışırdım. Çoğu kere popomu fazla yaklaştırdığımdan donumu ve popomu yaktığım da olurdu. 

 

Annem odaya gelip “Oğlum kalkmıyor musun? Öğle oldu. Hadi kalk“dediğinde ise “Anne biraz daha uyuyacağım“ der, uyuma numarası yapıp ıslattığım yatağımı kurutmaya çalışırdım.

 

Bazı kereler Arslan ağabeyimi uykuda ıslattığım yere itelerdim. Ben de kuru yerde yatardım.

 

Annem de sabah Arslan ağabeyime kızardı. Ben de kendimin işemediğini inandırmak için ıslak donumu göstererek “Anne bak ağabeyim benim üzerime de işemiş“ derdim. Annem yutmazdı tabii buna. Beni yakaladığı gibi ıslak donumun üzerinden popoma birkaç şamar vururdu; şamarların acısını tüm bedenimde hissederdim.

 

Yaz günleri ıslanan yatağımızı annem bahçeye çıkarır; güneşin altında kuruturdu. Kış geceleri ise bu kurutma sobanın kenarında olurdu. O zaman da evin içine kesif bir koku yayılırdı.

 

Bu yüzden benim evde adım “Südüklü Hörü“ idi.


Herhalde rüya görüyordum. Ben yine derin bir uykuya dalmıştım. Bu sefer otobüsün cam kenarında idim. Hafif gözümü açtığımda şaşırdım. Biraz önce mola yerinde abim çay içiyordu. Ben de gözlerimi kapatmıştım. Ne zaman otobüse geldik, ne zaman bindik hiç hatırlamıyordum... Demek ki o küçük bedenim dayanamamış, abim çay içerken masaya kafamı koymuş uyumuşum; abim de beni uykulu uykulu otobüse getirip yatırmış...


Uyandığımda başım cama dayandığından buz gibi olmuştu. Hemen elim bacaklarımın arasına gitti. Çok şükür pantolonum kuru idi. Herhangi bir ıslaklık belirtisi yoktu. Artvin’de okulumda yine yatağa işersem, öğretmenler bana kızarlarsa, arkadaşlarım bu  kabahatımdan dolayı  beni dışlarlarsa ben ne yaparım? Allah’ım bana yardım et !” dedim, elimi yüzüme götürdüm...Tekrar uyumaya başladım...


Ağabeyim benim kafamı cama dayadığımda acımasın ve üşümesin diye motunu kafamdan itibaren geçirmişti ama mot sıyrılmıştı başımdan. Tekrar başıma motu örttü  abim; kafamı da bedenine yaslamıştı.  Ara sıra gözümü açtığımda ağabeyim hemen solundaki koltukta oturan  yanında da benim yaşlarımda bir çocuğu olan şahısla konuşuyordu. 


Uyanıp kulak misafiri olduğumda yan koltukta oturan çocuğun da Artvin Öğretmen Okulunu kazandığını , onların da aynı okula gittiklerini işitir gibi oldum. Buna ben çok sevindim. Ama ağabeyime hiç çaktırmadım. Yalnız kafamı ileri çıkarıp  benim gibi cam kenarında oturan çocuğa baktım. Otobüsün içi çok karanlık değildi. Hafifçe insanların silüeti seçilebiliyordu. Benimle mektep arkadaşlığı yapacak arkadaş uyuyordu.  


Yan koltukta uyuyan bu çocuk daha sonra çok yakından tanıyacağım ve Artvin Erkek Öğretmen Okuluna giderken tanıdığım ilk öğretmen okul arkadaşım olacaktı. Adı da Ertuğrul İleri idi. Abimin sohbet ettiği kişi de dayısı imiş. Ben babası zannetmiştim... 


İşte  Tugo Müdürümüz makamı önünde bavulumun üzerinde başımı avuçlarımın arasına alıp geçmişe dalıp gittiğim bu zaman diliminde;  Ertuğrul arkadaşım da kafasını duvara dayamış, gözlerini karşıdaki kapının üzerinde “Müdür Turgut Bayraktutan” isminin yazıldığı  odaya dikmişti; dayısını oradan çıkmasını o da benim gibi   dört gözle  bekliyordu...


Artvin Parasız Erkek Öğretmen Okuluna kayıt olacaktık... Yeni bir okulala, yeni öğretmenlerle , yeni arkadaşlarla , yeni bir mekanla, yeni bir şehir ve  haşin, hırçın (o zaman bize göre korkunç) bir tabiatla tanışacaktık...


Devam edecek...

 
Haber :
Bu Haber 748 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :Artvin, Tugo,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5788
Kırım haritası
İzlenme : 5781
Semer
İzlenme : 3184
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2559
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr