KOMİNİSTLİKTEN MAHKUM OLAN SABAHATTİN ALİ, HİKAYELERİNE İDEOLOJİSİNİ YANSITTI MI ?
Üç Eylül günü; dostum, dava arkadaşım , ırkdaşım Mehmet Alkan’ın kayınpederi; “Özel Ceceli Okulları”nın Kurucu Müdürü Nürten Ceceli Alkan hocamızın babası Merhum Alaattin Ceceli’nin cenaze namazını kılmak için Diyanet İşleri Başkanlığı Ahmet Hamdi Akseki Camisine gittim.
Cenaze namazı sonrası Cami altındaki Diyanet Yayınevinden, kendim için Sabahattin Ali’nin “ Sırça Köşk” , “Kürk Mantolu Madonna”, “ Kuyucaklı Yusuf” ve oğlum için de Özkan Öze’nin “ Rabbim Allah”, Halenur Gürbüz’ün “Aynur Çimenlekesi ve Pek Sıradan Ailesi” kitaplarını satın aldım...
Eve gelir gelmez, Akçağ Yayınevince 2019 yılında basılan Sabahattin Ali’nin “ Sırça Köşk” kitabındaki güzel hikayeleri , masalları okumaya başladım ve iki günde bitirdim...Diğer kitaplarını da en kısa zamanda okuyacağım...
Hikaye sevenlere bu kitabı okumalarını tavsiye ediyorum. Kitabın içinde edebi çok güzel hikayeler ve masallar var. Hikaye konuları, dili, tasvirleri tek kelime ile mükemmel...
Bu kitabın biraz sonra paylaşacağım iki masalındaki son paragraflar dikkatimi çekti... 1945 ve 1946 yıllarında yazdığı masallarda yazar üstü kapalı “ ideolojik Mesajlar “ veriyor... Zaman zaman yazdığım hikayelerde ben de “ milli” ve “ dini” mesajlar veririm.... Demek ki Sabahattin Ali’den bilmeden el almışım.
”Sırçalı Köşk”ü okuyunca “Sabahattin Ali kimdir?” diye, gogool amcaya sorduğumda ; “ Sözcü Gazetesi “nin İnternet Sitesinin 2 Nisan 2019 tarihli sayfasında, aşağıdaki bilgilere rastlayınca şaşırmadım...
“Eğridere'de doğan Sabahattin Ali, ilk hikâye ve şiir denemelerine Balıkesir'de başladıktan sonra İstanbul'daki edebiyat öğretmeni Ali Canip Yöntem'in desteğiyle ilk kez Akbaba ve Çağlayan dergilerinde şiirlerini yayımlattı.
Anadolu'da kısa süre öğretmenlik yaptıktan sonra Türk devleti tarafından dil eğitimi için Almanya'ya gönderildi.
Türkiye'ye döndüğünde Almanca öğretmeni olarak göreve başlasa da önce komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla bir süre tutuklandı, ardından ise Türk devlet yöneticilerini eleştirdiği iddiasıyla tekrar tutuklandı.
Bu dönemde memurluktan ihraç edilince görevine geri dönebilmek için Atatürk hakkında bir şiir yazdı ve tekrar devlet kurumlarında görevlendirildi.
Ayrıca kendisine yüklenen sosyalist algısını kırmak için de Esirler adlı bir oyun kaleme aldı.”
Hakkında daha başka şeyler de okudum. Kendi kendime şunu sordum: Bu masalların yazıldığı yıllarda Sosyalist düşünceye daha yakın CHP iktidarı tarafından “ Koministlikten” ve “ Devlet yöneticilerine hakaretten” Sabahattin Ali tutuklanmış...yazar rahat durmamış yazmaya devam etmiş ve yazdıklarından yeniden yargılamaya başladığında finişi yurt dışına kırmış, yolda öldürülmüş....
Şimdi 1945 ve 1946 yıllarında yazdığı masallarda “ ideolojik düşüncelerini” yansıttığı paragrafları paylaşmak istiyorum:
“Sırçalı Köşk” masalının son paragrafında ;
“Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa , onun yıkılmaz, devrilmez olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter” diyor..
Masalın bütününü okuduğunuzda Yazar “Sırça Köşk” teki kastı, insanları sömüren kapitalist rejim, hükümet, idare veya kişiler . Bu rejimlerin veya diktatör kişilerin “en heybetlisini tuzla buz etmek için bir kaç kişi kellesini feda etmesi” gerektiğini vurguluyor...
“ Koyun Masalı”nda da ; koyunlar, yaşlı kurtlardan kendilerini koruyamayan ve saklanan , yıllardır etlerini, sütlerini, derilerini sömüren çobanın üzerine itlerin de desteği ile yürüyorlar ve çobanı kaçırıyorlar..
Kendilerini korumakla görevli itler, Çobanın kaçmasıyla başsız kalan koyunları kandırıyor; ormandaki kurtlara, ayılara, parslara, çakallara saldırtarak telef olmalarına sebep oluyorlar ve koyunların bir kısmını da afiyetle yiyorlar...
Yazar, itlerin sözüne inanmayıp kendini kurtaran bir mağarada saklanan koyunlara yani savaşı kaybetmiş emekçilere şöyle sesleniyor;
“ Bu dünyada çobansız da köpeksiz de yaşanabilirmiş. Ama bunu anlamak için her defasında bu kadar kanlı kurbanlar verecek olursak pek çabuk neslimiz kurur. Bari siz gözünüzü açın da ilerde başınıza yeniden itler, hele kendilerini kurt sanan palavracı itler musallat olursa sürüyü canavarlara paralatmadan onları defetmeye bakın!” ...
Bu satırları o yıllarda yazan yazar, 1947 yılında öldürülüyor...
Bu konu ile ilgili bilgiyi yine “ Sözcü Gazetesi”nin İnternet Sitesinden okuyalım:
“Hayatının son yıllarında Türk milliyetçileriyle yaşadığı tartışmalarla da öne çıktı, özellikle Türkçü-Turancı yazar Nihal Atsız ile yaşadığı gerilim giderek artarak Irkçılık-Turancılık davasının bir parçası oldu.
Bu dönemde Aziz Nesin'le beraber çıkardığı Markopaşa dergisinde siyasileri eleştirmesi yüzünden çeşitli davalarla uğraşmak zorunda kaldı.
Hakkındaki davaların aleyhinde seyrettiği bir dönemde Türkiye'den ayrılmak istedi ve Bulgaristan sınırını geçmek isterken kendisine kaçma girişiminde rehberlik eden Ali Ertekin tarafından milliyetçi gerekçelerle öldürüldü.”
Sabahattin Ali’nin hikayelerinde verdiği ideolojik mesajlarının bedelini , canı ile ödediğini öğrendiğimde üzüldüm.
Bugün ülkemizde “ Kominist İdeolojiyi “ benimsemiş ve isminde dahi Kominist kelimesini kullanmış bir partimiz var ve bu parti seçimlere katılıyor hatta şu anda Tunceli ilimizi bir Kominist kişi yönetiliyor...
Sabahattin Ali’nin o yıllarda savunduğu bu tür fikirler “ suç” teşkil ediyordu, şimdi ise değil...
Türk Edebiyatına çok güzel hikayeler, romanlar, şiirler kazandıran ünlü yazar Sabahattin Ali , “ Ne şehit ne gazi “ misali bir hiç uğruna mı öldürüldü?....
06 Eylül 2020 05 : 52 
BUGÜN
