Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / MAKALELER-ANILARIM

"MIŞIK"


"MIŞIK"



 Paylaş
 26 Aralik 2019 21 : 16 


“BREMEN MIZIKACILARI” yazımda şöyle yazmıştım: 

“Rahmetli Babam hayvanları çok severdi. Ahırımızda inek ve camızların yanında bir de babamın tarlaya gidip geldiği bir karakaçanı (eşeği) vardı. Ahırımızın yanında kümesimizde efelenip dayılanıp gezen siyah renkli horozumuzu, kapımızın önünde her zaman evimizin bekçiliğini yapan karabaş köpeğimizi, toprak zeminli evimizin deliklerinden çıkan sıçanların (fare) düşmanı siyah renkli kedimizi daha dün gibi hatırlıyorum. İşte bu dört hayvanımız ‘Bremen Mızıkacıları’nın korosunda bulunan hayvanların ta kendileri idi. Evimizde beslediğimiz bu evcil hayvanlar bizim arkadaşlarımızdı”

Son cümlemi de şöyle tamamlamıştım:

“Aslında evimizdeki karabaş köpeğimizin, kara kedimizin ve kara horozumuzun da çok güzel anıları var bende. Bunları bir başka yazımda anlatmak üzere sizleri yazımın konusu ‘Bremen Mızıkacıları’ hikâyesi ile baş başa bırakıyorum. “ deyip, gerçek “Bremen Mızıkacıları” hikâyesi ile yazımı noktalamıştım.

Bugün size evcil hayvanlarımızdan ve “Bremen Mızıkacılardan” “mışık” ile ilgili hatıramı anlatacağım.

“Mışık”, Kırım Tatar Türkçesi’nde “kediye” verilen bir addır. Çevrenizde Tatar arkadaşlarınız varsa; “mışık” kelimesinin “kedi” olduğunu teyit ettirebilirsiniz.

 “Mışık” hatıralarına geçmeden önce, “Mışık-Kedi” ile ilgili atalarımız ne demiş, ona bir bakalım.

 Ondan sonra da “Mışık muhabbetine” gireriz.

"Kedi uzanamadığı (yetişemediği) ciğere pis (murdar) der" diye bir atasözümüz var. Sanırım bu atasözümüzü bilmeyen yoktur. Atalarımız bu sözlerle bizlere şu mesajı vermişler:

"Kimileri, çok istedikleri hâlde elde edemedikleri şeyi hor göstermeye kalkışırlar; beğenmiyor görünürler. Böyle davranmakla asıl yapmak istedikleri şey, kendi çaresizliklerinin ortaya koyduğu açığı kapatmaya çalışmaktır."

“Kedinin boynuna ciğer asılmaz.” diye, bir başka atasözümüzü de duymuşsunuzdur.

Bu atasözümüzde de ifade edilmek istenen mana ise şudur:

“Kendisine güvenilmeyecek birine bir şey bırakmak, emanet etmek doğru değildir. Yoksa o şey ya zarar görür, ya da yok olur.”

İşte çocukluğumda bizim evin ahırın üstündeki samanlıkta bir “kara mışık” vardı. Bu “mışıkciğer yemiyordu. Yumurta yiyordu. Annemin batlık (folluk) olarak koyduğu yumurtalar da çatıdaki yabancı “mışık”  tarafından götürülüyordu. Bu yüzden annem, bizlere sabahları kaygana (tere yağda pişirilen yumurta) yapamadığından çok üzülüyordu.

Sonunda Anam dayanamadı, babama:

Akay (bayım-eşim-erkek), tavukların yumurtalarına bir ‘mışık’ dadandı. Hatta batlık olarak koyduğum yumurtaları dahi yiyiyor. Sabahları çocuklar benden kaygana istiyorlar. Yapamıyorum” diye şikâyet ettiğini dün gibi hatırlıyorum.

Rahmetli babam çocukluğunda tahtalardan, ağaç parçalarından küçük at arabası, kağnı yaparmış. Bu arabalara köpekleri, mışıkları koşarmış. Çocukluğunda yaptığı bu arabalar sayesinde üç beş kuruş kazanıyormuş. Bu uğraş ona ileri ki yıllarda marangozluk-inşaat ustalığı mesleğini kazanmasına vesile olmuş.

Babam, anneme dönerek:

Men (ben) bala (çocuk) iken birçok mışığı,  yaptığım kağnı ve at arabasına koşup terbiye ettim. Yumurtaları yiyen mışığı yakalar, terbiye ederim. Sen buna üzülme” demişti.

Rahmetli babam, bir gün elindeki torbayla çatıya çıktı. Aradan çok zaman geçmedi ki, torbanın içindeki bir mışıkla tahta merdivenden indi. Babamın elindeki torbada mışık fıkır fıkır oynuyordu.

Babam annemden bir ip istedi. Torbanın ağzını iyice bağladı.

Apakay (hanımım), men bu ciğeri peş para etmez mışıknı, Salakhane’ye azıtıp keleyim (geleyim)” demişti.

Babamın elindeki torbayı tutmak istedim. Ama torbadaki mışık, ben dokunur dokunmaz birden çırpındı,  “miyav miyav” diye bağırmaya başladı. Ben çok korkmuştum.

 “Babay” dedim, “Salakhane neresi?”

 “Ulum (oğlum), Salakhane Alaca’mızın Çorum yolu üzerinde Demirci köprüsünü geçince hemen sağdaki yerin adıdır. Salakhane’ye böyle yaramaz mışık ve köpekler azıtılır- bırakılır.”

“Babay,  mışıklar,  köpekler Salakhane’de ne yapıyorlar”

“Bak balam, Salakhane’de kasaplar hayvanları kesiyorlar. Hayvanların artıklarını da özün kenarına atılıyorlar. Salakhane'ye bırakılan mışıklar, köpekler buradaki artıklardan karınlarını doyuruyor.” demişti.

Babam, çuval içindeki mışığı sırtına attığı gibi,  aldı götürdü.

Bir kaç gün sonra baktık ki babamın Salakhane’ye azıttığı (bıraktığı) mışık, yine çatımızda geziniyor. Babama hemen gidip haber verdim.

“Babay, Salakhane’ye bıraktığın mışık tekrar gelmiş. Çatıda gördüm “dediğimde, babam çok sinirlenmişti.

“Dur ben ona şimdi ne yapacağım görürsün” deyip, eline tekrar bir torba alıp çatıya çıkmıştı. Mışığı babam yine yakalamış torbaya koymuştu.

“Babay yine mışığı Salakhane’ye mi götüreceksin?” dedim.

“Hayır. Bu sefer köye götüreceğim” demişti. Annemden yine torbanın ağzını bağlamak için ip istemişti. Torbanın tam ağzını bağlarken, mışık babamın elini cırmaladı (tırmaladı). Babam can havliyle torbanın ağzını bıraktı. Mışık kaçmaya başladı. Babam yanındaki duran taşı aldığı gibi mışıga attı ve mışık öldü. 

Babam ölüm anına kadar bu mışığı unutamadı. Bazen sabahları kahvaltı yaparken anneme  “mışığı rüyasında gördüğünü ve elini yüzünü tırmaladığını” söylerdi.

Babam, tam öleceği saatlere doğru, gözlerini evin bir köşesine dikmiş ve anneme bağırmış:

“Şu üyge (eve) kirgen (giren) kara mışıknı dışarı atın” demiş. Annem de:

“Akay, üyde mışık ne yok. Sen yanlış köresin (görüyorsun)”demiş, ama babam ısrar etmiş:

“Hayır” demiş, “bak şu köşede karşımda kara mışık otura, maga (bana) karay (bakıyor). İşte o mışıknı atın dışarı” demiş.

Annem dayanamamış:

“Tamam, akay (bayım-eşim). Senin dediğin mışıknı dışarıya çıkarayım” demiş, kapıyı açıp “gel pisi pisi gel pisi pisi” diyerek, mışıknı odadan çıkarır gibi yapmış. Babama da dönerek:

“Kara mışıknı kapıga şıkardım (çıkardım)” demiş.

Babam ondan sonra rahat bir nefes almış.

İşte gördüğünüz gibi bir mışık hikâyesi de burada bitti.

Aslında ben sizlere, istemediğim halde, Bedensel Engelli Kızım Elif’in bana yalvararak “mışık-şop”tan satın aldırttığı mışık ile daha sonraki bir zaman diliminde internetten tanıştığı bir arkadaşından benden habersiz eve getirttiği ve altı aya yakın evimizin bir köşesinde maskotumuz olan küçük mışık balasından (yavrusundan) bahsedecektim.

Bu mışık ile mışık balasının hikâyesini de bir başka yazımda anlatmak dileğiyle hoşça kalınız. 

Siz siz olun mışıga taş atmayın...

Bırakın gitsin… 

Ne olur ne olmaz…

Hani derler ya “Taşın gözü kördür.” Gider mışığın bir yerine değer.

Sonra da ömür boyu bu acıyı, babam gibi çekersiniz.

Nasıl buldunuz? “Mışık Muhabbetini”

 

 
Haber :
Bu Haber 2192 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :kedi,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5791
Kırım haritası
İzlenme : 5788
Semer
İzlenme : 3188
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2564
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr