Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / MAKALELER-ANILARIM

1-KELEM (LAHANA) HIRSIZLARI !...


1-KELEM (LAHANA) HIRSIZLARI !...



 Paylaş
 11 Aralik 2019 15 : 10 

Kelem Farsça'dan, lahana Rumca’dan dilimize geçmiş; “ Turpgillerden, geniş ve kalınca kat kat yaprakları olan, güz ve kış sebzesi olarak yetiştirilen ve bir çok türü olan bitkinin” adıdır. (TDK sözlük) 


Kelemden (Lahanadan ) etli ve etsiz yemekler ( kapuska), çorba, sarma ve turşu yapılır; sebze olarak çiğ çiğ de yenilir. 


Aslen Rus-Slavik kökenli bir yemek olan kapuskanın ismi Rusça’dan geliyor. Birçok insan kapuska yemeğinden hoşlanmaz. Kemikli etle pişirilen kapuska yemeğine ben ise bayılırım. Yalnız mutfakta pişerken , kokusu çekilecek gibi değil. Zeytin yağlı ve zeytin yağsız dolması ile turşusunu sevmeyenin damak zevkine şaşarım...


Artvin Erkek Öğretmen Okulunda ve kısa dönem askerlik yaptığım Antalya Topçular Piyade Er Eğitim Komutanlığında, kapuska karavanına çok kaşık salladım. Bizim taburda kapuska yemeği güzel pişirilmediğinden çoğu çöpe dökülürdü;Buna rağmen haftada bir gün kapuskadan vazgeçmezlerdi komutanlarımız nedense!. Merkez Bankasında çalıştığım yıllarda ise Süreyya arkadaşımız ile yemekhanemizde pişirilen etli kapuskanın üzerine kırmızı pul biberi bolca boca ettikten sonra karşılıklı olarak büyük bir iştahla yerdik . 


İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, bakın lahana hakkında neler söylemiş bir göz atalım;


"Dünyanın en önemli, en sağlıklı yiyeceği lahanadır. Doğal olarak ev turşusu yapıldığı zaman, camın içinde, turşu da en doğal probiyotiktir. Kışın bol bol lahana yiyin, bol bol lahana çorbası için, çocukları alıştırın bol bol lahana çorbası içsinler. O zaman hastalanmazsınız. Lahananın her türlü yemeğini yiyebilirsiniz. Ama lahananın turşusu dünyanın en önemli tıbbi malzemelerinden biridir. Kanser olmanızı önler, kalp hastası olmanızı önler, alzaymır olmanızı önler, karaciğerinizin yağını giderir, şekerinizi düzenler.”(http://www.hurriyet.com.tr/gundem/dilimize-ruscadan-gecen-kapuska-kelimesi-ne-anlama-gelir-41105884)


Canan Karatay mektepli olarak kelemin (lahananın) faydalarını ilim tahsil ederek keşfetmiş ; biz ise çocukluğumuzda, alaylı olarak, daha okulun kapısını aşındırmadan “kelem hırsızlığı” yaparak öğrenmiştik...


Kelem, (lahana, kapuska ) hakkında yukarıdaki teorik ve bilimsel bilgilere ulaştığımda; bu bitki ile ilgili yaşadığım çocukluk anılarım gözümün önünde bir film şeridi gibi akıp gitti...


Diyeceksiniz ki insan oğlunun kelemle hatırası olur mu? 


Çocukluğunu doya doya yaşayan Yetmiş sekiz kuşağı olan bizlerin, bitmez tükenmez çocukluk hatıraları aslında oturulup  yazılsa;  inanın, kalın kaplı bir kitap olur. 


Korkmayın ben bir roman yazmayacağım!...Sadece mazide tatlı hatıraların tozlu rafları arasında kalmış “Bir Kelem Hırsızlık Hikayesi“ ile, sizleri altmışlı yetmişli yıllara götüreceğim.....Gözlerinizi kapatın, koltuğa sırtınızı dayayın, çocukluk günlerinizi hayalinizde canlandırmaya çalışın...


Benim çocukluğum Dünya’nın merkezinde, Anadolu ‘nun tam ortasında, milattan önce bir medeniyete beşiklik yapmış küçük , şirin bir  kasabanın; dambaşılı kerpiç evlerden yapılmış mahallenin sokaklarında, bahçelerinde, sımsıcak evlerinde, ahırlarında, Özhan Mahallesi ile aramızdaki küçük özünde; Kanlıbosta’nında, Tilki Deliği’nde, Sudepposu’nda, Tekke’sinde, Veli ve Tezekan’ın çayırlarında dolu dolu geçti...


Bizim ev , Gerdekli Ahmet amcanın ve bir de Bayburtlu Sayıt Amcanın evleri karşılıklı olarak mahallemize ilk yapılan gecekondulardı . Bu yüzden bu evlere “Üçevler “ adı verilmiş. Daha sonra yakınlarına uzağına evler yapılarak mahallemiz genişlemiş. 


Benim aklımın yetmeye başladığı yıllarda mahallemizde ev sayısı yirmiyi geçmemişti. Her evin arkasında veya önünde bir bahçe, bazılarında da bahçenin bir kenarında ahırlar ve kümesler vardı. Bahçede yetiştirilen meyveler, sebzeler, ahır ve kümeslerde beslenen hayvanların ürünleri bazı komşularımızın geçim kaynağı idi. 


O yıllarda sofrada yoğurdun, tereyağın, çökeleğin, peynirin, yumurtanın bulunması büyük nimetler arasında idi...Birçok evde bu gıdalar olmasa da komşuluk hukuku gereği komşular birbirlerine ikram ediyordu...


Ben de sofrasında yoğurdu, sütü, çökeleği, tereyağı eksik olmayan, bahçesinde çeşitli meyvesi ve sebzesi olan şanslı bir ailenin çocuğu idim. 


Rahmetli babam hayvan yetiştirmeyi , bahçede uğraşmayı severdi. Kerpiçten yapılı evimizin bir köşesinde ahırımız ve kümesimiz vardı. Kendi yağı ile kavrulan kalabalık bir aile idik; dört oğlan üç kız, anne ve baba toplam dokuz kişiydik. 


Babam bir keser sapı ile yedi orantıyı beslemek için gece gündüz demeden çalışan bir inşaat Ustası idi. Yetimdi. Çocukluğu açlık ve yoklukla geçmişti. Ekmeğin ve katığın kıymetini çok iyi biliyordu. Yere düşen bir küçük ekmek kırıntısını dahi erinmeden alır yerdi. Babam ayransız ve yoğurtsuz sofraya oturmazdı. Bu yüzden her zaman ahırında hayvan beslerdi. Her kurulan soframızda ya ayran ya da yoğurt bulunurdu. Babamın bir tas ayrana doğradığı kuru yufka ekmeğine kaşık sallayarak büyük bir iştahla yediğini hiç unutamıyorum...Mekanı cennet olsun...


Mahallemizde ev sayısı az olduğu gibi benim de akranımdaki arkadaş sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Sabah akşam birlikte olduğumuz  Osman Pekdemir, İhya Bulut, Fikret Şahin, amcam oğlu Sürmeli Bey Bilgili, Azmi Küçük’tü. Osman , Sürmeli ve Azmigilin evleri bize uzaktı. İhya ve Fikret ile kapı bir komşu idik. Bu dört arkadaş ile yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyordu.


Bu arkadaşlarımızdan başka Hacı Kaya, Azmi Ceylan, Recep Usta, Metin Sağancı, Arslan Sağancı, Yaşar Sağancı ve  bizden birkaç yaş büyük Ramazan Sağancı, Cafer Sağancı, Erol Eren arkadaşlar da vardı ama genelde biz emsallerimizle oynamayı tercih ederdik. Ara sıra oyunlarımıza büyüklerimiz de katılırdı.


Mahallemizdeki bahçesi olanlar bizlerden yaka silkiyorlardı..Bahçemizde  meyveler olduğu halde Osman, İhya, Sürmeli, Fikret, Azmi bir araya geldiğimizde ya bizim bahçeye, ya İhyagilin bahçeye, ya da komşularımızın bahçesine girer meyveler ve sebzeler yolardık. 


Su Deposunun altındaki Hayriye Abla,  Komşumuz Refik Dayı ve eşi Sadagül abla, Vahit Çavuş gün geçmiyordu ki babalarımıza, bahçelerindeki meyveleri yolduğumuzdan dolayı bizleri şikayet etmesin.. Akşam olunca da Divan-ı Aile Mahkemesi kurulur, ifadelerimiz alınır, sonra dayak faslı, babalarımız tarafından  icra edilirdi. 


Babam “ Oğlum, bahçemizde her çeşit meyve var. Niçin başkasının bahçesindeki meyveleri yoluyorsunuz. Günahtır. Haramdır” dese de, sopayı yesekte , hakareti ve azarı işitsekte, ertesi gün yine bildiğimizi yapıyorduk. 


Demek ki o yıllarda aklımız tam iyiyi kötüyü ayırt edemiyordu; bir başkasının bahçesinden meyve , salatalık ve mısır çalmanın “ günah” olduğunu tam idrak edemiyorduk. 


On yaşlarında idim. Mevsim sonbahardı. Henüz soğuklar kendini göstermemişti. Osman , İhya, Azmi ve Sürmeli ile bizim evin arkasında toplandık.  Bahçelerde yolacağımız (çalacağımız) meyveler yoktu artık. “Bugün ne yapalım ne edelim ?“ diye kendi aramızda düşünürken , Osman arkadaş aniden  “ Bugün kelem yolalım!..Arkadaşlar ne diyorsunuz buna?” dedi. 


İhya “ Osman, kelem kimin bahçesinde var? Bir de kelemi nasıl yolacağız. Bugüne kadar hiç kelem çalmadık.” diye karşılık verdi.


Osman arkadaşımız, Özhan Mahallesi köprüsünün yanında oturuyordu. Babasının atı ve arabası vardı. Bu atı ile komşuların bahçesini ve tarlalarını sürüyor, dambaşılı evlere çorak ve çeşitli yükler taşıyordu. Bu yüzden kimin bahçesinde hangi sebze ekildiğini Osman çok iyi biliyordu. Zaman zaman babasına tarla sürmelerinde yardım da ediyordu. 


Osman , eli ile bizim evden beş yüz metre ilerdeki mahallemizi Özhan mahallesi ile ayıran öz (çay) tarafını göstererek ” Arkadaşlar, özün öbür geçesinde Evcili Saadet Amcanın kocaman kocaman kelemleri var. Geçenlerde özün kenarında oynarken farkettim. Onları yolalım” dedi. 


İhya arkadaşım” Osman, Evcili Saadet amcanın tarlasının tam tepesinde iki katlı evi var. Tepedeki bu evden tarlaya girenleri gözetliyorlar. Kelemleri yolmaya girdiğimizde bizi görür ve yakalarlar. “ dedi...


Osman” Arkadaşlar korkmanıza gerek yok. Kelemler tarlanın ortasına ekilmiş. Öz ile kelemler arasında ıspanak var. Dediğiniz doğru. Tarlaya girdiğimizde Evcili Saadet Amca veya ailesi bizi görebilir. Biz özden kelemlerin yanına sürüne sürüne gideceğiz. Bizi farketmezler, haydin gidiyoruz “ dedi ve hep birlikte özün kenarına geldik.


Devamı haftaya...

 
Haber :
Bu Haber 2528 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :Kelem, hırsızlık,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5762
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5755
Semer
İzlenme : 3168
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2546
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr