Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / MAKALELER-ANILARIM

EŞŞEK ŞAKASI :”Vula!... Vula!...”


EŞŞEK ŞAKASI :”Vula!... Vula!...”



 Paylaş
 17 Subat 2019 21 : 31 


Zaman zaman eşimize, dostumuza, arkadaşlarımıza latife yaparız ve ardından güleriz. Eğer bu latifenin dozu fazla ise “Senin yaptığın da Eşek Şakası . Bir daha bana böyle bir şaka yapma ! “ diye , dostlarımız tarafından ikaz ediliriz...Bu ikaza rağmen huylu huyundan vazgeçmez misali;  fırsatını buldukça  “eşek şakaları “ yapmaktan kaçınmayız...


Herkesin dağarcığında birçok “Eşek şakası “ vardır. Ben de size hayatta  üzüldüğüm ve pişman olduğum bir “Eşek şakasını “ anlatacağım. Başka “eşek şakalı “hikayelerim de  var; onları da bir gün yazarım, Rabbim ruhsat verirse...Çocukken, gençken, yaşlıyken, Artvin Erkek Öğretmen Okulunda okurken, T. C Merkez Bankasında çalışırken  yaşadığım  “ eşek şakaları” dile gelse de konuşsa...


“Eşek Şakası “  hikayemi anlatmadan önce “Eşek Şakası nedir? " diye bir araştırma yaptım. Türk Dil Kurumu “ Eşek Şakası” nı şöyle tanımlamış: “...başka birine yapılan ağır şaka “ .İşte benim de size şimdi anlatacağım tam bu tarife uyan bir “eşek şakası “ hikayesi...Bakalım hoşunuza gidecek mi? 


Bizim çocukluğumuzda ve gençliğimizde komşuluk ilişkisi çok güzeldi...Şimdiki gibi yüksek katlı apartmanlarda oturmuyorduk... Babalarımız tarafından yapılan bir veya en fazla iki katlı , bahçesi olan , kerpiçten yapılmış ahşap evlerdi... Hatta bu evlerin çoğunda çatı yoktu; dambaşı dediğimiz yağmur ve kar sularının akmaması için su sızdırmayan çorak toprakların serildiği çatısız evlerdi... 


Bu evlerde yaşayanlar çok mutlu idi...Her gün bir birlerini görmeseler duramazlardı... Bir gün birinin evinde iseler diğer gün de başka birinin evinde idiler... Herşey paylaşılırdı...Yemekler, sebzeler, meyveler, çökelekler, yoğurtlar, peynirler, tere yağlar..


“Acılar ve sevinçler” ortaktı bu güzel ailelerin caddelerinde, sokaklarında, yuvalarında...


Maalesef şimdi ise şehir hayatında komşu komşuyu tanımıyor... Karşı karşıya gelseler selam dahi vermiyorlar... Asansörde, merdivende başlarını eğip geçip gidiyorlar...Eğer yalnız iseniz ve bir kalp krizi geçirip vefat ettiyseniz, cesediniz çürümedikçe, komşularınız kötü kokudan rahatsız olmadıkça kapınız hiç açılmaz... 


Aç mısınız? 

Susuz musunuz? 

Ölü müsünüz? 

Sağ mısınız? 

Hiç soran olmaz....


Ne zamanki bedeniniz çürümeye yüz tuttu, kokmaya başladı; işte o zaman hatırlarlar sizi ; “ Aaaa!...burada bir kimsesiz kişi kalıyordu. Bu korkunç kötü koku bu kapıdan geliyor!” der ve 155 ‘i çevirir, haber verir sizin öldüğünüzü... Geçenlerde buna benzer bir Iraklı gencin  ölüm haberi düştü ajanslara...Gencin cesedi üzerinde kurtlar kum gibi kaynıyormuş...


İlçem Alaca’nın Denizhan Mahallesinin sel taşkınlığını önlemek için topraktan oluşturulan set ile Özhan Mahallesi arasında, benim ilk adım attığım çocukluk yıllarımda üç ev vardı ; biri bizim ev, diğer ikisi de karşıda Gerdekkayalı Ahmet Amca ve Bayburtlu Sayıt Dayının evleri... Bu yüzden buraya üç evler deniyordu..Daha sonraki yıllarda bir çok evler yapıldı ve büyük bir mahalle oldu...


İşte ben bu üç evlerden birine beşik üzerinde yağmurlu bir günde kağnı üzerinde gelmişim. Çocukluğum , gençliğim bu evde geçti. Karşımızda Gerdekkayalı Ahmet Amcanın oğulları İsmet Abi benden büyüktü, Fikret ile aynı yaşlarda idik, Fikri ise benden küçüktü... Hepimiz bir evin çocukları kardeş gibiydik. Yememiz içmemiz ayrı değildi. Biz de pişen onlara giderdi onlarda pişen bize gelirdi...


Çok iyi hatırlıyorum; annem sabah erkenden kalkar, inekleri sağar, sütü yayıkta yayar; yayıktan çıkardığı topak topak tereyağları , çökelekleri, tas tas ayranları daha bizim soframıza koymadan komşulara ikram ederdi...Komşuluk bu idi...


İnsanlığın önderi Peygamberimiz Muhammed Mustafa (A.S)  Efendimiz,  "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" hadisini boşa söylememiş...


Bir ramazan akşamı idi sanırım... Teravi namazını kıldım. Arkadaşlar ile Sefa ‘nın kahvesinde çay içip sohbet ettikten sonra eve geldim. 


Annem ile babam alt katta yatmışlardı. Merdivenlerden yukarı çıktım. Kapı kilitli ve Işıklar yanmıyordu . Bacılarım ve eşim evde yoktular...”Bunlar nereye gittiler? “ diye düşünürken  yolun karşısındaki Ahmet Amcanın bahçesinden sesler işittim. “ Tamam “ dedim , “Bizimkiler yine karşıdalar..” 



Komşumuz Ahmet Amcanın bahçe kapısına geldiğimde, baktım ki bahçede sohbet koyu idi...Fikret arkadaşımın bacanağı ve aynı zamanda yan komşuları Laz Ahmet Amcanın kiracısı Rahmetli Adil , yüksek sesle oturduğu sandalyeden heyacanlı heyacanlı bir şeyler anlatıyor ; Fikret, Fikret’in Eşi Afife Yenge , kardeşi Hikmet, anneleri Fiknet Abla, Adil’in eşi ve bizimkiler yere serdikleri kilim ve minderin üzerinde kahkahalar ile gülüyorlardı... 


Ahmet Amcanın tahta kapıyı sessizce açtım. Kapının hiç gıcırtısı çıkmadı...Yavaş yavaş topluluğa sine sine yaklaştım. Ağaçların arasında on sekiz litrelik bir gaz tenekesi gördüm ve elime aldım...O sırada çocukluğumda Satılmış Ağabeyimin çingene konvoyuna bizim tandırlığın üzerinden attığı gaz  tenekesini hatırladım...



Rahmetli Ağabeyimde benim gibi çok yaramazdı. Mahalleli ondan yaka silkiyordu... Bir gün tam bizim evin önünden yirmi - otuz kişilik bir çingene kervanı geçiyordu. Kervandakilerin kimi yaya, kimi atarabasında, kimi eşek ve at üzerinde yolculuk ediyordu. 


Ağabeyim bizim tandırlığın dambaşına saklanmış ve elindeki bir tenekeyi çingenelerin önüne atmıştı. Bir çingene kadının bindiği at,  tenekenin çıkardığı gürültüden ürkmüş,  üzerindeki kadını yere atmıştı. Kadın kafası üzeri düşer düşmez bayılmıştı. Kadının etrafında toplanan çingeneler feryadı figan edip kendilerini yırtıyorlardı; saçlarını başlarını yoluyorlardı... yumruklarını göğüslerine vuruyorlardı, yerlerde debeleniyorlardı..Davar itlerinin ulumaları.... Erkeklerinin haykırmaları... Evimizin önü tam bir savaş alanına dönmüştü. 


Çingene Kervanının Başındaki Reisleri, konvoyu durdurmuş ve elindeki sopayı havaya kaldırarak “ Eğer bu kadın ölürse mahalleyi yakarız . Bunu kim yaptıysa bize bulun getirin.“ diye tehditler savurmuştu. Attan düşen kadının yüzüne su serpmişlerdi de kadın ayılmıştı ve bizim mahalle yakılmaktan kurtulmuştu...


Bu olayı hatırlayınca gaz tenekesini bir müddet elimde tuttum.  Ben de ağabeyim gibi bir “eşek şakası “ yapayım mı yapmayım mı diye düşündüm...Sonun da eyleme karar verdim...


Beş metre kala gaz tenekesini tam Adil Beyin önüne gelecek şekilde fırlattım. Teneke tangır tungur ses yaparak eve giden taşlı yolda yuvarlanırken   ben de acayip bir sesle “ vula...vula “ diye avazım çıktığı kadar bağırdım... Hem boş tenekenin sesi hem de benim kaba sesim gecenin karanlığında öyle bir gürültü yapmıştı ki sormayın....


Adil’i pür dikkat dinleyenler, bizimkilerde dahil olmak üzere çok korkmuşlardı; bu gürültüden, bu patırtıdan. En çok korkan ise Adil arkadaşımdı... 


Karanlıkta tangur , tungur sesler ile üzerine gelen bir cismi gören Adil arkadaşım,  oturduğu sandalyeden ayağa fırlayarak, benim çıkardığım “ Vula.. vula...” seslerini tekrarlayarak,  paldır küldür, sandalyeyi devirerek içeri kaçmıştı...


"Korkmayın!... Korkmayın!... Ben Şükrü. " desem de,  o güzelim sohbet ortamından eser kalmamıştı. Herkes çil yavrusu gibi sağa sola dağılmıştı...Ne ise benim olduğumu anlayınca komşular ve bizimkiler çenelerini tutarak yanıma geldiler. Bana bakıp bakıp  gülmeye başladılar.  Tek gülmeyen  ise Adil'di. O  bu eşek şakasından hoşlanmamıştı. Biraz kızgın görünüyordu...


Rahmetli, sağ eliyle kalbini tutarak ve derin derin nefes alarak  “Şükrü ben de kalp var. Böyle bir eşşek şakası niye yaptın? Kalpten taşlı köye gidecektim. “demişti ve ben de kendisinden  “ Bunu bilmiyordum Adil. Özür dilerim “ demiştim. 


Nerede ise yaptığım bu “Eşek Şakası “ yüzünden bir arkadaşımın ölümüne sebep olacaktım..Aradan fazla bir zaman geçmedi. Adil’in kalp krizinden vefat ettiğini duydum... Çok üzüldüm...Allah rahmet etsin. Mekanı cennet olsun.


Siz siz olun hiçbir kimseye “Eşşek şakası “ yapmayın!!!..."

Ama "Eşek şakalarımın" arkası gelecek. 

Bekleyin...

Hoşça kalın...

 
Haber :
Bu Haber 3283 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :Eşek şakası,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 1 )

Sayfa : [1]
EŞŞEK ŞAKASI :”Vula... Vula...”
şaka harikaydı hocam şimdi o şakayı yapacak komşuneredddddd.
Gön : Perihan sever bayrak.  19 Subat 2019 : 17:28:08  

Sayfa : [1]
İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5791
Kırım haritası
İzlenme : 5788
Semer
İzlenme : 3188
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2564
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr