Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / MAKALELER-ANILARIM

KULAĞI KÜPELİ GENÇ: “SANA NE!...SANA NE!....”


KULAĞI KÜPELİ GENÇ: “SANA NE!...SANA NE!....”



 Paylaş
 11 Subat 2019 00 : 42 

 

Devletimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatatürk şöyle sesleniyor: 

“Öğretmenler! 

Cumhuriyet sizden düşünceleri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.”

Aşağıda anlatacağım nesil, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün istediği gençlik mi?

Onu sizlerin takdirinize bırakıyorum.

Lütfen yazımı sonuna kadar okuyun…

Sonbahar mevsimi bir anda Ankara’da yağmur rüzgârlarla erken gelmişti. Yağan yağmurlardan tabiat bahar mevsimi gibi yeniden yeşermeye başlamıştı. Rüzgârın şiddetine dayanamayan ağaçların sararmış yaprakları, düştüğü toprak parçasının altından başını kaldıran çimenlerin üzerine bir yorgan misali kapaklanmış; “Çıkmayın yakında kış geliyor. Uyuyun uyuduğunuz yerde. Ne işiniz var yeryüzünde “ diyordu sanki. 

Dünya’ya hayat veren Güneş, yaz mevsimindeki sıcaklıkta olmasa da hatırı sayılır bir ısı ile gündüzleri sırtımızı ısıtıyordu.

Herhalde “bastırma sıcakları” denen günleri yaşıyorduk; sonbaharın ortalarındaki gündüzlerde. 

Akşam ise güneşin batımıyla aniden hava birden değişiyor, soba yaktıracak kadar soğuyordu. 

Doğal gaza her ay gelen zamdan bunalan Ankaralılar daha kış gelmeden geceleri üşümelerine rağmen kombilerini henüz yakmamıştı.. 

Bu yüzden evimde de doğal gaz kombisinin düğmesini ben de çevirmemiştim. 

Devir tasarruf devri idi. Dünyada başlayan kriz bizi de vurabilirdi. 

Hazan mevsiminin soğuk böyle yine bir akşam günü idi. 

Saat yirmi biri gösteriyordu. 

Ankara’nın Meşrutiyet Caddesi’ndeki Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’mizin binasının önündeki Keçiören Otobüs durağında kuyruğa girdim. Önümde çok sayıda insan vardı. 

Sekiz saat mesaiden sonra üç saatte derneğimizde yaptığımız yönetim kurulu toplantısından sonra çok yorulmuştum. Tuzsuz helva gibi sallanıyordum. 

İlk gelen halk otobüsüne oturacak yer kalmadığından binmedim. Beş altı kişinin benim gibi binmeyip yeniden yaptıkları sıraya tekrar girdim. Çok zaman geçmeden bir halk otobüsü daha geldi. Bilet ücretimi ödeyip, otobüsün en arkasında kapıya yakın, karşılıklı birbirine bakan dört koltuktan boş olan birisine oturdum. Sol yanımda cama yakın koltukta benden önce bir bayan oturmuştu. Karşımızdaki koltuklar ise boştu.  

Halk otobüsü daha ilk durakta dolmuştu. Tam karşımdaki boş koltuğa “Tip Bir Genç”, onun yanına da başka orta yaşlarda bir beyefendi oturdu. 

Burnuma hafif bir içki kokusu gelmişti. Bu pis kokunun nerden geldiğini tespit etmeye çalışırken, karşımda oturan “Tip genç” çok rahat bir tavırla sanki babasının evinde oturur gibi ayak ayak üstüne attı. En üstte attığı sivri burunlu potininin ucu da dizlerime değdi değecek gibiydi. Bundan rahatsız olmaya başlamıştım. İçki kokusunun da ”bu Tip Gençten” geldiğine iyice emin olmuştum. 

Saygısız bir şekilde karşımda oturan “Tip Genci” izlemeye başladım. Dizlerimin ucuna kadar uzattığı ayakkabısının bana dokunmasını sabırsızlıkla bekliyordum. Bacaklarıma dokundurduğu anda patlayacaktım. Neyse ki ayakkabısının ucunu hafifçe koridora doğru çevirdi.  Ama koltuktaki yayık gibi oturuşunu hiç bozmadı. 

Bu duruşu bile beni çileden çıkarmıştı. 

Birkaç durak sonra cam kenarındaki beyefendinin boşalttığı koltuğa, karşımdaki “Tip Genç” hafifçe kayarak yerleşti. “Tip Gencin” boş bıraktığı koltuğa da “Tip Gencin” başında ayakta bekleyen otuz yaşlarında sarışın bir hanım oturdu ve çantasını dizleri üzerine koydu. 

“Çok şükür” dedim, “Gence çatmadan kurtulduk” 

Bunu sen misin söyleyen. Gence baştan kıcık oldum ya! Gözüm hala gencin hareketlerinde.

“Tip Genç” cam kenarına geçmekle birlikte yayık gibi oturuşunu bozmamıştı. Bu sefer ayak ayak üstüne atmamış, her iki bacağını iyice ayırarak ”sekiz kıllı keçili ağa” gibi yayılmıştı koltuğa. Sol bacağı tam karşımda oturan bayana değiyordu. Gencin bu saygısız hareketini görür görmez, karşımda oturan sarışın bayanın gözlerine baktım. Göz göze geldik. Bayanın gözlerinde yanındaki “Tip Gençten” rahatsız olduğunu ifade eden manalar yüklüydü.  

Oturduğum yerden hafifçe eğilerek, ” Tip Gencin” açabildiği kadar ayırdığı ve bayana temas eden sol bacağını elimle ittim. 

Otobüsün içinde yüksekce bir ses yankılandı: 

”Ne oluyor? Sen ne yapıyorsun?” 

Bu sözlerin muhatabı bendim. Gence doğru dönerek: 

“Oturuşuna dikkat et. Bayan rahatsız oldu.” dedim. 

“Tip Genç” hafifçe yerinden kalktı. Elini havaya kaldırdı. Gözlerini faltaşı gibi açtı. Dişlerini sıkarak: 

“Sana ne? Sana ne?” diye öfkeli öfkeli  bana bağırmaya başladı.

“Ne demek sana ne? Toplu olarak gidilen otobüslerde insanlar oturuşuna ve konuşmasına dikat etmeli...” dedim. 

“Tip Genç” azgın boğa gibi yerinde duramıyordu ve “Sana ne? Sana ne?” deyip, bana el kol hareketleri yapıyordu. Karşımda rahatsız olan bayan “Tip Gence” başını çevirdi:

“Bak!” dedi, “Beyefendi doğru söylüyor. Beni rahatsız ettiniz. Oturuşunuza konuşmanıza dikkat edin.” 

“Tip Genç” beni bıraktı, bu sefer bayana verdi veriştirdi. 

Arkamdan bir erkek sesi geldi. 

“Bana bakar mısın genç? Sağa sola saldırma. Biraz önce yanından geçerken bana da dokundun. Saygılı ol.”

Bizim boğa bu seferde bayanı bıraktı, tekrar oturduğu yerden hafifçe ayağa kalktı, arkamda kendisine müdahale eden beyefendiye, aynı saldırgan  tavırlarla: 

“Sana ne? Sana ne?” diye bağırmaya başladı.

Otobüsün arkası karışmıştı. Herkes bize bakıyordu. 

“Bak genç” dedim, “Demek ki bayanda ve bazıları da oturuşundan rahatsız olmuşlar.” Daha sözümü bitirmeden “Tip Genç” İşaret parmağını sallayarak:

“Bak bana bak!..Sen hangi durakta ineceksin. Sana kim olduğumu göstereceğim.” demesin mi?Ben de; 

“İneceğim durağı biraz sonra görürsün.” dedim. 

Otobüste homurdanmalar başlamıştı. Bir kaç kişiden “Arkadaşlar tartışmanızı keser misiniz? Bizleri rahatsız etmeye hakkınız yok” dediler.

Bizler de karşılıklı atışmayı noktaladık. Ama bakışlarımızı hiç ayırmıyorduk birbirimizden. O bana bakıyordu ben ona bakıyordum, gidiyorduk. 

“Tip genci” baştan ayağı şöyle alıcı bir gözle süzdüm. Ne de olsa biraz sonra durakta indiğimde bu “tip genç” bana kim olduğunu gösterecek.  

“Tip Gencimiz”, başına haki renkli bir bere takmış, üzerine aynı renkli bir ince mont giymiş, bacağına mavi bir kot geçirmiş, hafifçe sakal bırakmış ve sol kulağına da küpe takmıştı. Tam  “tip bir gençle” karşı karşıya idim. Kendini tam özgürlük savaşçısı “Che  Gueveara”ya benzetmiş, beresinde sadece “kızıl yıldızı” yoktu. 

Kendisini topuktan başlayıp ta tepesine kadar süzdüğüm “kulağı küpeli tip gençte” bana bakıyordu ve bir ara göz göze geldik. Bu kılıklı bir gençle  biraz sonra kozlarımızı paylaşağımızdan dolayı hafifçe gülümsedim. “Kulağı Küpeli Tip Gençte”  benim gülümsememin arkasından sırıttı. 

“Tamam” dedim, “Bulduk belayı.”

Bir kaç durak sonra genç sol kulağındaki bir kaç halkadan ibaret küpeleri itina ile çıkardı, cüzdanının içine koydu. Parmaklarını yumruk yapıp, hareket ettirmeye başladı. Herhalde kavga için ısınma hazırlıklarına başlamıştı. Yumruk yaptığı parmaklardaki metal yüzükler dikkatimi çekti. Her iki elindeki parmaklarında ince  enli metal yüzükler vardı. 

İçimden kendi kendime dedim ki “Tam metalik kulağı ‘Küpeli bir tip gence’ çattın. Hadi ayıtla pirincin taşını.” 

Çekirge Durağı’nda otobüsten iner inmez, hemen arkamı döndüm. Ne göreyim, bir metre ilerde “Kulağı Küpeli Tip Genç” dim dik ayakta, beni yiyecek gibi bakıyor. 

Cebinden bir paket çıkardı. Bir sigara yaktı. Bir fırt çekti. Havaya dumanı üfledi. Sigarayı sıktığı parmaklarını bana doğrultarak: 

“Sen beni otobüsün içinde niye rezil ettin?” dedi.

“Bak genç, ben seni rezil etmedim. Sen kendi kendini rezil ettin. Oturuşun hiç hoş değildi. Bayanı ayaklarınla rahatsız ettin. Ben de bayanı rahatsız eden ayağını elimle hafifçe ittim” dedim. 

“Sana ne? Sana ne?” dedi.

“Bak genç sen nerede okuyorsun?” 

“Hacettepe’de”

“Bir üniversite öğrencisi bu şekilde davranamaz?   

“Sen Fettullahçı mısın?” demesin mi?

“Hayır, vatanını milletini seven biriyim” dedim. 

“Babam yaşındasın. Aslında seni iyi benzecektim. Ama otobüste bana gülümsedin ya. İşte o gülümsemenden dolayı fikrimi değiştirdim”

“Sen nerelisin genç?”

“Çankırılıyım”

“Çankırı’dan böyle adam çıkmaz” dediğimde, tekrar bozuldu. Bana yine sert bakışlaryla: 

“Sen nerelisin?” dedi

“Çorumluyum.” 

“Aaaa. Benim annem de Sungurlulu. Yav abi hemşehriymişiz.”

“Evet öyle. Ben de Alacalıyım. Yalnız sana bir şey söyleyeceğim. Sanırım senin niyetin kötü idi. Senin tabirinle bana gösterecektin. Şimdi ben sana soruyorum: Sen bana iki yumruk atacaktın. Benim de elim armut toplamıyor ya. Ben de sana bir yumruk vuracaktım. Acaba neyi çözümleyecektik? Söyler misin?” 

“Doğru söylüyorsun be abi. Bazı sorunlarım var. Birazda yorgunluktan dolayı herhalde otururken kendimde değildim, bayanı da,  seni de rahatsız ettim. Kusuruma bakma. Seni de üzdüm. Gel seni bir öpmek istiyorum” dedi. 

“Küpeli Tip Gencimizin” agresif davranışlarından hiç bir eser kalmamıştı. Yüzü gülüyordu. Ben yine de tedbiri elden bırakmayarak; sol elimle gencin uzattığı eli sıktım ve gencin yanaklarından öptüm.

“Kulağı Küpeli Tip Genç”çok memnun olmuştu. Tam ayrılırken , bir daha özür dileyerek beni kucakladı.

Genç arkasını dönüp tam giderken:

“Sen nerede oturuyorsun?” dedim. “Küpeli Tip Genç” eliyle indiğimiz durağın karşısındaki parkın yanındaki evleri gösterdi. 

“Komşuymuşuz be arkadaş “dedim.

“Abi sen nerede oturuyorsun?” dedi. 

Ben de ona aynı onun bana parmaklarını salladığı gibi, elimi havaya kaldırarak: 

“Sana ne? Sana ne?” dediğimde, her ikimizde gülmeye başladık.

Selam ve sevgilerimle…..

Hoşça kalın…..

 

Şükrü BİLGİLİ 

 
Haber :
Bu Haber 2592 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :sana ne, kulağı küpeli genç,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 1 )

Sayfa : [1]
KULAĞI KÜPELİ GENÇ: “SANA NE...SANA NE....”
YAZINIZI PÜR DİKKAT OKUDUM.OKURKEN DE HEYECANA KAPILDIM.BU İŞ NEREYE VARACAK DİYE.MAALESSEF BÖYLE DEJENERE OLMUŞ TOPLUMLAR VARDIR.BU SADECE İLKOKULLARDA ÖĞRENİLECEK YA DA EĞİTİLECEK KONU ELBET DEĞİLDİR.SİZLER İYİ BİR ŞEY YAPMIŞSINIZ.SİLER EL ATMAZSA ,BEN EL ATMAZSAM.NASIL OLACAK BU İŞİN SONU?EL ATMAYANLAR YA DA KORKANLAR UTANSIN.BUNUN İÇİN SİZLERİ TEBRİK EDER,YÜREĞİNİZE SAĞLIKLAR DİLİYORUM.BAZİ YAZILARINIZI OKUYORUM.MEMNUN OLUYORUM.TEKRARDAN TEŞEKKÜRLER.SELAMLARIMI İLETİYORUM.
Gön : Yalçın KARAŞAH  11 Subat 2019 : 11:18:47  Burdur

Sayfa : [1]
İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5769
Kırım haritası
İzlenme : 5767
Semer
İzlenme : 3173
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2551
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr