Bugüne kadar yeni yıl
ile ilgili hiçbir yazı yazmadım. 2008 yılında ilk defa “Yeni Yıl” konusunda bir yazı yazarak millî oluyorum. Genelde bir
yarışı kazanan sporcuya mikrofon uzatılıp, “Ne gibi duygular hissediyorsun?”
diye soru sorulduğunda, sporcu derin
derin nefes aldıktan sonra “Çok heyecanlıyım. Söyleyecek kelime bulamıyorum.
Çok mutluyum” gibi klasik sözler söyler. Ben de yılın ilk yazısını “Yeni
Yıla PTT İle Girdim” başlığını koyarak yazmaya başladım.
Bu klasik; “Yeni Yıla PTT ile Girdim.” söylemini ilk defa okuyanlar
olabilir. Yazı başlığı içindeki “PTT” harflerinin “Posta Telefon
Telgraf” gibi algılayarak, yazımı ”Yeni Yıla Posta Telefon Telgrafla
Girdim” olarak, okuyanlar
çıkabilir.
Hiç Yeni Yıla Posta Telefon Telgrafla girilir mi?
Eğer, bu anlamda yazımın başlığını algıyanlar varsa, hemen onlara şunu
söyleyeyim: başlıktaki “PTT” harfleri, “Posta Telefon Telgraf”
kelimelerin kısaltılmış baş harfleri değil. O zaman hemen birilerinin şunu
içinden geçirdiğini sezer gibiyim:”Şükrü Bilgili Yeni Yılda herhalde bizimle
kafa buluyor, dalga geçiyor.”
Yeni yılda şunu da itiraf edeyim ki ben bugüne kadar yazdığım yazıların
hiçbirinde okuyucularımla dalga geçmedim; hayatın gerçeklerini yaşadığım
olaylarla bağlar kurarak sosyal ve millî içerikli birçok yazılara imza attım;
satır aralarına gizlediğim acıları ve sevinçleri okuyucularımla paylaştım.
Çünkü “Acılar paylaşıldıkça azalır, sevinçler de paylaşıldıkça çoğalır.”
O zaman yazı başlığı
içindeki “PTT”nin anlamı ne? Bunu size yeni yıla nasıl girdiğimi
anlattığımda, açıklamama gerek kalmadan, bu bilmeceyi çözeceksiniz.
31 Aralık 2007 Pazartesi günü saat yirmi otuzda bir yılın yorgunluğunu üzerimde taşıyarak
görev yaptığım bankamdan çıktım. Evime geldiğimde eşim ve çocuklarım her yıl
olduğu gibi bu senede benim geç geleceğimi düşünerek, evime iki yüz metre
uzaklıktaki Şükriye Halamın evinde toplanmaya karar vermişler.
Şükriye Halamın oğlu
Sabit ve Eniştem Ercan, eşimi ve çocukları götürmek için evime gelmişlerdi. Yeğenim
Sabit “Dayı bu yılbaşı annemde toplanıyoruz. Sen bankadasın diye yengemi ve
çocukları almaya geldim. Buyur sende gel “ dedi.
Yeğenim Sabit’e “Ben
çok yorgunum. Siz gidin. Ben bu yılbaşı evde dinleneceğim” dedim. Eşim halamda
yemek için çocuklara mutfakta börek ve kek yapıyordu. Benim için de yeşil
mercimek çorbasını, tereyağlı bulgur pilavını ısıttı. Masaya da bir kâse vişne
kompostosunu koydu. Ben yılın son akşam yemeği olarak önüme konan menüyü tek
başıma afiyetle yedim; eşim ve çocuklarım ben yemeğimi bitirdiğimde evden
ayrılmışlardı yeğenle birlikte.
Yatak odama girdim;
Pijamamı giydim; Terliğimi ayaklarıma taktım; Televizyon
seyretmeye başladım. Yeni yıla işte Pijama, Terlik ve Televizyonla
giriyordum. Evimde hiç bir kimse yoktu. Elimdeki televizyon kumandası ile
kanalları birer birer gezdim. Dişe dokunur bir yılbaşı gecesi programı yoktu
kanallarda. Canım sıkıldı. Bir yılın yorgunluğunu Yeni Yıla gireceğim şu
dakikalarda üzerimdeki Pijama, ayaklarımdaki Terlik ve karşımdaki
Televizyonla yatamayacağıma karar verdim ve yatak odama yöneldim. Başımı
yastığa koydum. Yıllar önce yazdığım şiirimi hatırladım.
ODA SESSİZ VE SENSİZ
DÜN GECE!
ODA SESSİZ VE SENSİZ
UZANDIM YATAĞA
BOYLU BOYUNCA...
DÜŞÜNDÜM!
GELECEĞİ DÜŞÜNDÜM...
SONRA GERİLERE DÖNDÜM.
DALDIM TAA DERİNLERE.
DAMLA DAMLA!
YANAKLARIMDAN AKTI YAŞ.
TANE TANE DOLU GİBİYDİ.
ISLANDI YASTIĞIM...
DÜN GECE!
AĞLADIM YATAĞIMDA SENSİZ
GÖZYAŞLARIMI,
TUTAMADIM, ODAMDA
SESSİZ...
Evet, odam sessizdi;
benden başka bir Allah’ın kulu yoktu. Gözlerimi kapadım; daldım taa derinlere
gittim.
Yaşım elli idi. Nasıl geçmişti koskoca yarım asır; hiç farkında değildim.
Sanki bir gün gibi geliyordu; elli yıllık ömrüm. Bu kısa geçen hayatımda
çocukluk yılbaşı gecelerini hatırlamaya çalıştım; hiç bir görüntü gelmedi
hafızama. Silinmişti çocukluk yılbaşı geceleri belleğimde. Ortaokul yıllarımın
yılbaşı gecelerini de hatırlayamadım.
Artvin Öğretmen Okulu’nda geçirdiğim yılbaşı gecelerini ise hayal meyal
hatırlamaya çalıştım.
Ama 1978 ile 1984 yılları arasında Alaca’da geçirdiğim yılbaşı gecelerini
çok iyi hatırladım. Çünkü o yıllarda yılbaşı geceleri benim için eğlence ile
geçen dakikalar değildi. O yılların yılbaşı gecelerinde ağabeyimin sarhoş
olarak bizlere yaptığı huzursuzluğu asla ve asla unutamıyorum.
O yüzden yılbaşı gecesinin gelmesini hiç istemezdim, nefret ederdim.
Aslında o yılların yılbaşı gecelerinde tek kanaldan seyredilen eğlence
programlarını ve özellikle gece saat yirmi dörtten sonra televizyona çıkan
Nesrin Topkapı’nın oryantal dans gösterimini arkadaşlarım ballandıra ballandıra
anlatırlardı.
Bense o geceleri aynı 2007 nin son
yılında olduğu gibi erkenden başımı yastığa koyar, ağabeyimin sarhoş olarak
geleceği dakikaları korku ile iple çekerdim. Yirmi üç yıllık Ankara’da geçen
yılbaşıları ise hep bankada gece yarılarına kadar çalışarak geçirdim. Çok şükür
bu sene ise hesapları erken kapatmıştık ve evime gecenin yirmi birinde
gelmiştim. Eşim ve çocuklarım Şükriye Halama gittiklerinden bu gece “Yeni
Yıla Pijama, Terlik, Televizyonla” yapa yalnız girmiştim.
Şimdi yazımın başlığındaki “Yeni Yıla PTT ile girdim“ cümlesindeki “PTT”
harflerinin sırlarını çözdünüz mü? Çözemedi iseniz “Pijama, Terlik
ve Televizyonun” baş harflerini bir kez daha okumanızı arzu ediyorum.
Yeni yılda sağlık ve sıhhatler dileğiyle, Selam ve sevgilerimle.
Şükrü BİLGİLİ
Not: Bu yazı 1 Ocak 2008 de yazıldı.