8 Temmuz 2007 Pazar günü ilçemize 19 km uzaklıkta 93 Harbi muacirlerinin
kurduğu bir yayla köyü olan Gerdekkaya köyümüzde “2. Hıngel Günü Şenliği”,
özellikle köy dışında yaşayan Gerdekkayalılarla birlikte Alaca’mızdan,
Çorum’dan ve Ülkemizin bir çok vilayetinden gelen gönül dostu misafirlerle
coşkulu bir şekilde kutlandı.
“1. Hıngel Günü Şenliği”ne haberim olmadığından dolayı katılamamıştım. Birinci
şenlik yapıldıktan sonra şenlik ile ilgili haberi “Alaca Birlik Gazetesi”nden öğrenmiştim. Bu şenliğin
organizatörü değerli Arslan Odabaş Bey
“Alacanet” internet sitesinde birinci şenlik ile ilgili olarak yazdığım “Hıngal Festivali (Gerdekkaya Köyümüz)”
yazımın altına şu yorumu yazmıştı:
“Şükrü bey ilginizden ve
şenliğimizi yeniden yazı gündeminize almış olmanızdan dolayı tekrar teşekkür
ediyorum. Yaklaşık 10 ay önce telefon edip teşekkür etmiş ve II. şenliğe davet
ettiğimi belirtmiştim hatırlarsanız. Alacanet sitesine de şenliğimiz haberini
yayınladığı için teşekkür ediyorum. Bu haberde de belirtildiği gibi şenliğimiz
Allah'tan bir mani olmazsa 8 temmuz'da. hassaten ve özel olarak
davetlimizsiniz. Gelirseniz mutlu olacağız. Ayrıca yazılarınız için de teşekkür
ediyor başarılarınızın devamını diliyorum.”
Atalarımız ne güzel söylemiş: “Davet edilen yere erinme, davet edilmeyen
yerde görünme” Ben de, Sayın Arslan Odabaş Beyden aldığım 8 Temmuz’da
köylerinde yapılacak “2.Hıngel Günü Şenliğine hasseten ve özel olarak davetlimizsiniz” davetine icabet etmek için başkentimiz
Ankara’dan cumartesi günü sabah arabamla yola çıktım.
Alaca’mızda cumartesi öğleden sonra emekli müzik öğretmenimiz Selahattin
arkadaşımızın babasından kalma ahşap bir evin güzel bahçeli mekanında,
Yozgat’tan gelen Hamza ve Sefer arkadaşımızla birlikte gecenin ilerleyen
saatlerine kadar; bahçede pıtırak gibi
dallarda kızıl vişneleri toplayarak ; Hamza arkadaşımın pişirdiği nefis
yemekleri yiyerek ve Selahattin arkadaşımın semaverde demlediği demli çayları
yudumlayarak; gerek geçmişten gerekse gelecekten bahsederek felekten güzel
bir gün çaldık.
Pazar günü de ilçemizin tanınmış berberlerinden “Berber Cemal” ile
Gerdekkaya köyümüze gitmek için öğle namazından sonra yola koyulduk. Zile yolu
üzerindeki evleri geçtik.
1978-1984 yılları arasında Kızıllı
köyünde öğretmenlik yapmıştım.
Her sabah Kızıllı köyüne giderken Zile yolunda bir yandan yaya yürürken bir yandan da arkamdan vasıta geliyor mu diye
bakardım. Her gelen vasıtaya da el kaldırırdım. Bazıları beni arabalarına
alırdı bazıları almazdı.
İşte ben de bu pazar günü Gerdekkaya köyüne giderken Zile yolunda kimi
görürsem arabama almaya karar vermiştim. Benzinliğin karşısında yol
kenarında bekleyen bir ihtiyar
amcayı gördüm ve yavaşladım. “İleride
sağa döneceğimi söylediğimde” yaşlı amca eliyle düz gideceğini işaret etti.
Odun pazarına yaklaştığımızda da birkaç genci gördüm ve hemen sağa yanaştım. Yanıma
gelen gençlere “Nereye gidiyorsunuz?” dedim. Gençler de “Dona’ya gidiyoruz
“dediler. Gençlere üzülerek “Biz Gerdekkaya köyüne gidiyoruz” deyip, gençleri de gidecekleri yere götüremememin üzüntüsü ile
yolumuza devam ettik.
Gerçekten Alaca’mızın çok güzel bir arazisi var. Allah nazardan ve afattan
saklasın. Ünalan köyü ile Esacı
köyü arasındaki ucu bucağı görünmeyen buğday tarlalarını ve pancar tarlalarını
seyrede seyrede Berber Cemal’le yolumuza devam ediyorduk. Yol Esacı köyünün
girişinde çatallaştı. Sadece aşağıya giden yolu gösteren “Esacı” levhası vardı.
Sola giden yolla ilgili bir işaret yoktu.
Cemal’e “Gerdekkaya köyü yolu hangisi?” dedim. Cemal’de “Herhalde şu sola
giden yol olmalı” dedi. O sırada bir taksi geliyordu karşımızdan. İşaret ettim
durdu. Gerdekkaya köyünün yolunu sordum. Sola giden yolun Gerdekkaya köyü yolu
olduğunu söyledi ve sola döndük. Sağımızda ki Esacı köyünü çıktıktan sonra çok
kötü bir stabilize yoldan, tangur tungur sesleri ve arkamızda büyük bir toz
dumanı bırakarak Beşiktepe köyünün yanından geçerek, yüksek sayılmayacak bir
tepe üzerine kurulmuş Gerdekkaya köyüne ulaştık.
Geçtiğimiz bozuk yolun her iki tarafında ekili arazinin ileriki yıllarda
sağ tarafta uzaklarda görülen Koçhisar köyünde yapılan barajın faaliyete
geçtiğinde sulanacağını Berber Cemal’den
duyduğumda çok sevinmiştim. Bu barajın bir an önce yapılmasını kendi köyümün
toprakları olmasa da Alaca’ya sevdalı biri olarak candan arzu etmiştim.
“Bu konuda da siyasilerimize ve ilçemizi yönetenlere büyük bir görev
düşüyor. Koçhisar barajımızın en kısa zamanda faaliyete geçmesi konusunda
özellikle ilçemiz nüfusuna kayıtlı Millet Vekilimiz Sayın Agah Kafkas Beyin
gayret ve yardımlarının beklendiğini bir vatandaş olarak hatırlatmam herhalde
yanlış olmaz....” demiştim.
Çok şükür bu gölet şu anda faaliyete geçti ve Alaca’mızın toprakları suya
kavuştu.
Şenlik okul bahçesine kurulmuştu.
Okulun giriş kapsına da “Gerdekkaya Köyü
Hıngel Günü Şenliğine Hoş Geldiniz” pangartı asılı idi. Okulun bahçesinin
sol ve sağ taraflarına çadırlar altında kadınlar, erkekler ve çocuklar
oturuyorlardı. Bahçenin hemen yanındaki futbol sahasında gençler büyük bir
zevkle üzerlerine giydikleri renkli üniformalarıyla futbol oynuyorlardı. Bahçe
dışına park etmiş araç sayısı ise çok fazla değildi.
Şenlik alanına girdiğimizde sağ
tarafta ilçemiz öğretmenlerinden ve şu anda Çorum Belediye Başkanı olan Zeki Gül ve Halk Eğitim Müdürü Mustafa Çağlayan ve İlçemiz Kaymakamı
oturuyordu. Yanlarına gidip tokalaştık. Boş iki sandelyeye oturduk.
Alaca’da çok fazla sıcak olmasına rağmen Gerdekkaya’da ise çok güzel serin
bir rüzgar esiyordu. Nerdeyse o sıcak yaz mevsiminde Gerdekkaya yaylasında
üşüyorduk. Birkaç dakika sonra Arslan Odabaş masamıza geldi. Bizlere ”Hoş
geldiniz “dedi. Ben de “Şenliğiniz
hayırlı ve uğurlu olsun” dedim. Bu
şenliğin organizesini tek başına yapan Arslan Odabaş çok yoğun olduğundan
yanımızdan fazla kalmadan ayrıldı.
Bizlere yoğurtlu sarımsaklı nefis
etli hıngel yemeği ikram edildi. Deyim yerinde ise yediğim hıngeller
gerçekten çok mükemmeldi. Berber Cemal “Şükrü benim kolesterolüm var, benim
hıngelide ye” dedi. İkinci hıngel tabağını da sildim süpürdüm. Bir yandan
hıngelleri mideye yuvarlarken bir yandan da Zeki Beyle ve Mustafa Beyle sohbet
ettik. Kaymakam bey bir süre sonra şenlik alanından ayrıldı. Yarım saat sonra
Berber Cemal elinde iki tabakla geldi.
Birini bana verdi. Tabakta pilav üstü et vardı.
Pilav üstü et yemeğini de hıngal gibi büyük bir iştahta yedik.
Yapanların ellerine ve ikram edenlerin kesesine bereket.
Yemek servisi oraya gelen herkese kadın erkek ayrımı yapılmadan sunuldu.
Tabi ki önce erkekler kuyruğa girdi sonrada kadınlar…
İleriki yıllarda acaba çok katılım olursa herkesin karnını doyurmak mümkün
olur mu bilmem. Köyüm Kalecikkaya’da her yıl düzenlediğimiz “Hıdırellez Kültür
Şenliği”nde yemek ikramı ancak gelen protokole veriliyor. Şenliğimize gelen
halkın çoğu bunu bildiği için kendi yiyeceğini getiriyor, programdan sonra da
piknik yaparak karnını doyuruyor. Bundan sonraki Hıngel Şenliklerinde
katılım çok fazla olduğunda, şenliği organize edenlerin yemek konusunda çok
sıkıntıya düşeceklerini tahmin ediyorum; bu yüzden şimdiden yemek konusu
üzerinde ciddi düşünürlerse iyi
olur.
Elektrik kesildiğinden ses düzeni arızalandığını ve programın
yapılamadığını yanımızda oturan Gerdekkayalı bir arkadaş söylediğinde çok üzüldüm.
Bir jeneratör de getirmeyi düşünememişler. Kafkas ekibi de bu yüzden
gösterisini sunamamış. Konuşmalar olmamış ve müzik yayını yapılamamış. Bu yüzden şenlik sadece yemek yeme ve
köylülerin de kendi aralarında yaptığı sohbet havasında sakin bir şekilde
geçiyordu. Bir saat sonra Gerdekkaya köyünden Arslan Odabaş’tan izin
alarak, yine bozuk stabize yoldan Alaca’mıza döndük.
Anadolu’nun bir çok köyünde olduğu gibi göçler nedeniyle gerek Beşiktepe köyümüzde gerekse Gerdekkaya
köyümüzde herhalde yaşayan bir kaç tane hane halkı kalmış; bu köylerimiz bu
görüntüleri ile terk edilmiş bir köy izlenimi vermişti bana ilk anda.
“Yollarının hâlâ bozuk bir stabilize yol olması; şenliğe fazla katılımın
olmaması ; bu terkedilmişliği ve sahipsizliği ıspatlıyordu. Ben inanıyorum ki
Gerdekkaya köyümüzde yapılan “Hıngel Günü
Şenlikleri” sayesinde bu unutulmuşluk, bu terkedilmişlik yok edilecek ve
stabize olan yolları da bir gün asvalt yola kavuşacaktır. Bu da ancak bir vefa
borcu olarak bu köyden yetişenler; bu köyle bağı olan herkesin; özellikle aydın
ve zenginlerin köylerine, köylülerine sahip çıkmalarıyla gerçekleşecektir. Bu
gayret sadece fedekâr Arslan Odabaş ve fedâkar bir kaç kişi ile olmaz!.......”
diye içimden geçirmiştim.
Kalecikkaya köyümüzde yaptığımız “Hıdırellez
Şenlikleri”nde ki tecrübelerime dayanarak diyebilirim ki, bu tür
şenliklerde daha fazla insanın
sorumluluk bilinciyle görev almaları (veya Gerdekkaya köylüleri dernek
kurmaları) halinde; “2.Hıngel Günü Şenliği”nde meydane gelen
benzeri bütün olumsuzlukların ve sorunların çok kolay çözülebileceğini söyleyebilirim.
“Herkes evinin önünü süpürürse mahalle temiz olur” ilkesinden hareketle, her köyün aydını ve
zenginleri analarının, babalarınının (belki de kendilerinin) doğdukları köylere
sahip çıkmalarının bir insanlık görevi olduğunu düşünenlerdenim.
Biz bu ateşi ilçemizin Kalecikkaya köyünde dernek kurarak çözdük. Darısı
diğer köylerimize. Benden söylemesi. Yoksa
gelecek yıllarda Gerdekkaya
köyünde olduğu gibi ayakta duran bir kaç evi ve bir kaç insanı da
göremezler.
Neresinden bakarsanız bakın, Kalecikkaya köyümüzde yaptığımız Hıdırellez
Şenlikleri’ne göre “2. Hıngel Şenliği”nde katılım az da olsa, senede bir gün
Gerdekkaya köyü ile bağı olan ve uzun yıllar birbirlerini göremeyen
Gerdehlilerin bu şenlik vasıtasıyla bir araya gelerek hasretlik gidermesi,
milli yemekleri hıngeli hatırlamaları bana göre
çok güzel bir etkinlik.
“Bu güzel etkinliği başlatanların her türlü olumsuzluğa karşı
yılmamalarını, ileriki yıllarda daha planlı, daha programlı, daha organize bir
şekilde “Hıngel Günü Şenliği”ni
yapmalarını tavsiye ediyorum.” demiştim ve ardından da
"2.Hıngel Günü Şenliği'ne emeği geçenleri kutlar, devamını dilerim...."
Demez olaydım...
“Hingel Günü Şenliği” bir daha Gerdekkaya Köyümüzde yapılmadı…
“Hingel Günü Şenliği” nin başlayacağı günleri dört gözle bekliyorum….