Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / MAKALELER-ANILARIM

Kaderde "Emeklilikte simit satmakta varmış!..."


Kaderde "Emeklilikte simit satmakta varmış!..."



 Paylaş
 01 Subat 2017 13 : 21 


Bir kaç ay önce bir markette yaptığım alışverişin fişini  kasiyerin masasında bırakmıştım.  Tekrar bir şeyler almak için markete girip çıktığımda; tam çıkış kapısı önünde, parasını daha önce ödediğim elimdeki poşetin içindekilerinin fişini, Market Müdürüne ibraz edemediğimden dolayı hırsızlık ile suçlanmıştım. 

Allah'tan Kasiyer Kız fişi çöp sepetinde bulmuştu da paçayı zor kurtarmıştım. 

Emeklilik hayatımda "Hırsızlıkla suçlanmak" hiç aklıma gelmediği gibi "simit satmayı da" hiç düşünmemiştim. 

Maalesef üzülerek ifade edeyim ki  "Emeklilikte simitte sattım. " 

İster inanın ister inanmayın; Erzurumlu Meşhur Teyo Pehlivan'ın dediği gibi,  "Ben de yalan hilaf  hiç yok!"

2017 yılı Şubat'ın ilk günüydü. Gök yüzünde Güneş vardı ama ısıtmıyordu. Hava soğuk mu soğuktu. Uzun yıllardır Ankara'da böyle bir kara kış yaşanmamıştı. Odunu,  kömürü , gaz parası olmayanlar acaba bu soğuklarda nasıl yaşıyorlardı?  

Rabbim, fakir fukarayı, insanın içine işleyen acı soğuklardan korusun. 

İşte böyle bir günde  emeklilik maaşımı bankadan çekip, kredi kart ve diğer borçlarımı ödemek için evden çıktım. Foça Sokaktan Sanatoryum Caddesine geçip, rampa aşağı fitesten sallayarak Postahane durağına doğru aheste aheste yürümeye başladım. Bu sabah yürüyüşüne çıkmamıştım; bu vesile ile de günlük yürüyüşümü  yapmış olacaktım.

Emekli olduğum yedi aydan bugüne kadar, "İnternet Bankacılığını" kullanmayayım diye direndim; ama bankalardaki kuyruklar yüzünden  sonunda pes ettim. Artık cep telefonuma indirdiğim "Mobil Bankacılık Sistemi" ile  oturduğum yerden, bütün işlemlerimi masrafsız olarak yapacağım. 

Emekli maaşını aldığım banka bizlere bu imkanı sunuyor. Teknolojinin nimetlerinden ve masrafsız hizmetlerden faydalanmak gerek....Devir ekonomi devri. Ne de olsa üniversitede ekonomi okuduk...

"Mobil Bankacılık Sistemin"den denemek amaçlı gönderdiğim küçük rakamlı borç ödemelerimi, bankaların ATM'lerinden  tek tek kontrol ettim, Hiç bir sorun yoktu. Böylece yarım saat içinde işlemlerimi hallettim. 

Tam eve dönerken Postane Durağına yakın köşede, karşı yolun kenarında bir kalabalık gördüm. Üç dört kişi, yerde yatan bir vatandaş ile ilgileniyorlardı. Durdum ve uzaktan izlemeye başladım. 

Soğuk asfaltın üzerinde yatan insan hareketsizdi. Çevresindeki vatandaşlar telaşlıydılar...

İlk anda aklıma "Adamın biri yere boylu boyunca yatarak numara yapıyor, Herhalde insanlardan para istiyor." dedim. 

Yıllar önce, Ankara'da Ulus'un göbeğinde, çalıştığım bankanın önünde, on sekizinde bir delikanlı bayılma numarası yapmıştı, Gencin ağzından köpükler saçılıyordu, kaldırımda bir oyana bir buyana yatarak çırpınıyordu, 

Çevresine toplanmış ve yardım etmek isteyenlere; "Ben sara (epilepsi)  hastasıyım, ilacımı alacak param yok, ilacımı almadım, saram tuttu." demişti. 

Sara numarası yapan bu sahtekar, kendisine acıyan insanlardan para toplamış ve bir iki dakika sonra da hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkıp çekip gitmişti. 

Ben de bu olayı kenardan içimden gülerek  izlemiştim. Çünkü bir ay önce T.C. Merkez Bankası Ankara Şubemizin  geniş salonu içinde aynı numarayı biri daha yapmıştı ve bankada çalışanlar olarak hatırı sayılır bir para toplayıp, eline teslim etmiştik. Adam tam da paranın bol olduğu bir salonda numarasını yapıp bizleri kaş göz arasında dolandırmıştı...

"Herhalde bu şahısta benzer bir numara çekiyor" dedim, kendi kendime...

Sırt üstü yere uzanmış vatandaşın bir iki metre ilerisinde bir tablanın üzerinde simitler vardı. Yanında da iki ayaklı sehpası duruyordu.  

Sol yanımdaki benim gibi meraklı olan yaşlı bir amca "Şu kenarda duran beyaz araba adama çarpmış " deyince, olay mahalline doğru hemen   yürümeye başladım. 

Kalabalığın yanına gelene kadar,  üç kişi yerde yatan şahsı karga tulumba tutarak yolun kenarından ekmek büfesinin önündeki kaldırıma taşıdılar. Belini doğrultup oturuş pozisyonuna getirdiler. Kendi başına yerde oturamıyordu zavallı adam.  Sırtına bir vatandaş ayakları ile destek veriyordu. Bir başkası ellerinden tutuyordu. Bir diğer vatandaşta elindeki bir soğanı burnuna koklatmaya çalıyordu. 

Benim gibi tesadüfen oradan geçen bir kadın  "Ben bu şahsı tanıyorum. Bizim Cuma pazarında simit satıyor. Epilepsi hastası. Ara sıra pazarda da bu şekilde bayılıyor. Biraz dinlensin, o kendine gelir. Sakın soğan koklatmayın. Benim kardeşim de epilepsi hastasıydı. Doktorlar bizi bu konuda uyardılar." dedi ve   dudakları ve göz kenarları morlaşmış baygın şahsın üşümüş ellerini avuçlarının arasına alarak ısıtmaya çalıştı.

Yardım için çırpınan, elindeki kelle soğanını koklatmaya çalışan orta yaşlardaki şahıs "Abla, biz sara hastalarına  soğan koklatılır diye duyduk. Yanlış biliyormuşuz demek ki" dedi ve kelle soğanı ekmek büfesinin kenarına koydu. O anda kelle soğanını nereden bulmuşlardı bilmiyordum. Elli metre ilerde bir market vardı. Sanırım  oradan temin etmişlerdi.

Çok şükür araba çarpmamıştı ama hala baygın bir vaziyette idi gariban Simitçi. Ekmek büfesinin kenarına konulmuş Ankara Büyük Şehir Belediyesinin çıkardığı gazetelerden bir tomar alıp kaldırım taşı üzerinde oturan Simitçinin altına vatandaşların yardımı ile koydum. Yardım etmeye çalışan arkadaşlara "Ambulans çağırdınız mı?" dedim. "Hayır. Çağırmadık" dediler.

Baygın Simitçinin buz gibi üşümüş ellerini ısıtmaya çalışan kadına "Abla ambulans çağıralım mı?" dediğimde  de "Hayır, biraz dinlensin kendine gelir. " dedi.

Sırtına dizlerini dayayarak destek veren benim gibi sakallı bir arkadaş,  bana eliyle dokunarak "Beyefendi ayağınızı baygın arkadaşın sırtına dayar mısınız?" dedi. Ben de söyleneni yaptım. 

Bana görevini devreden yolun karşısındaki arabasında gitti, kapısını açtı, içinden sanırım beş lira alıp yanımıza tekrar geldi.Ama bana verdiği görevi devralmadı. 

Herhalde parayı Simitçiye verecekti. Simitçi henüz ayılmadığından  avucunun içinde sakladığı parayı vermedi ve bir kaç dakika sonra da "Kusura bakmayın benim işim var. Yapacağım bir şey var mı? Bana müsaade " dedi ve arabasına binip gitti.

Ellerini ısıtmaya çalışan abla da bir kaç dakika sonra "Benim de kreşe gitmem gerek" dedi ve o da yanımızdan ayrıldı. Boynunda bir spor salonunda görevli olduğu anlaşılan hafif kilolu beyefendi de "Benim de maçım var . Kusura bakmayın , ben de ayrılıyorum." dedi ve o da uzaklaştı yanımızdan. 

Bir ben kalmıştım bir de Halk Ekmek Büfesini çalıştıran vatandaş. Biraz sonra büfeci de gelen müşterisine halk ekmek vermek için içeri girdi. 


Kabak benim başıma patlamıştı. Mazeretlerini söyleyerek giden insanlar gibi acil bir işim yoktu. Saralı Hasta Simitçiyi, bu şekilde sokak ortasında kendi başına bırakıp gitmek, vicdanımı sızlatırdı. Simitçi ayılana kadar gitmemeye karar verdim. 

Bayılan Simitçimiz  yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı. Artık desteksiz oturabiliyordu. Abla gibi ben de  Simitçinin ellerini avucumun arasına aldım. Buz gibiydi zayıf parmakları. Isıtmaya çalıştım. Nafile... Eldivenlerim vardı cebimde. Çıkardım.  

"Eldivenleri giyer misin?" dedim. 

"Hayır" diye cevap verdi. Konuşmaya başlamıştı ve gözlerini açmıştı. Baygın baygın bakıyordu...Yine de buna çok sevindim.

"Adın ne? " dedim.

".......Altınok" dedi.

"Telefon edeceğimiz biri var mı?" 

"Yok telefon...."

"Nerede oturuyorsun?"

"Ufuktepe'de.."

"Evinin adresini biliyorsan seni götüreyim" dedim.  Gözlerini yukarı kaldırarak "Yok " der gibi işaret etti.

O sırada yaşlı bir teyze geldi. "Simit satılık mı?" dedi. Ben de "Satılık teyzeciğim, tanesi bir lira" dedim. Teyze iki lira uzatarak iki simit istedi. Gazete kağıdına simitleri sarıp teyzeyi yolcu ettim. Simitçinin soğuk ellerine tutuşturduğum paraları önündeki siyah önlüğe koymasını söyledim. Koymadı. Beni de duymuyordu.Parmakları arasında bozuk paraları gezdirirken, derin derin bir boşluğa bakıyordu. 

Bir kaç kişi de daha geldi. onlara da simitleri gazete kağıdına sarıp verdim. Paraları simitçiye uzatırken 

"Günde kaç tane  satıyorsun?"  dedim.

"Yüz tane.."

"Nereden alıyorsun simitleri?"

"Uyanış'tan"

"Kaç kuruşa alıyorsun bir simiti?"

"Elli kuruşa" dedi ve ayağa kalkmaya çalıştı. 

Kollarından tutarak ayağa kaldırdım. Dik durabiliyordu. "Nasılsın? Kendini iyi hissediyor musun?" dediğimde, kenarda yardım eden vatandaşlar tarafından düzensiz sıralanmış tabladaki simitlere baktı. "Bunları yeniden dizmem gerek " dedi ve serdiğim gazetenin üzerine tabladaki simitleri aktardı. Sonra da teker teker simitleri tablasına dizmeye başladı.


Baktım çok güzel diziyordu simitleri. Sıkıntı yoktu...Çok şükür Simitçimiz iyileşmişti. Ben de beş simit aldım. Halk Ekmek Büfesinin içindeki amcaya, emanet artık senin der gibi  Simitçiyi elimle işaret ederek , Sanatoryum Caddesinden rampaya doğru yürümeye başladım. . 

Rampayı tırmanırken, ilçem Alaca'daki Simitçi Kara Mehmet amca birden aklıma geldi. Çocukluğumuzda peşin paramız olmadığından Simitçi Kara Mehmet amcaya ceketlerimizi rehin verirdik. Sokak sokak gezip simitleri sattıktan sonra  Kara Mehmet Amcaya parasını öder, rehindeki ceketimizi kurtarırdık. 

Neydi o günler.....

Epilepsi gibi ciddi bir hastalığı olan gariban bir simitçi de, evinde ekmek bekleyen, ısınmak için odun kömür bekleyen yavruları için, bu soğuk kara kış gününde, bir simitten elli kuruş kazanacağım diye, bayılma riskini de göze alarak,  sokak sokak, pazar pazar dolaşıyor... 

Rabbim,   Simitçi gibi ekmeğini taştan çıkaran hasta mağdur tüm insanlarımızın yar ve yardımcısı olsun.

Sıcak yuvamın kapısını açtığımda aklım hala Simitçide idi.

Eve nasıl gelmiştim bilemiyordum. Kızım Burcu çay demlemişti. Simitleri görünce sevinmişti. 

"Baba çay ile güzel gider simitler" dedi ve bana bir bardak demli çay koydu.  

Ben simiti yiyemedim, simit beni yedi sanki, her lokma boğazımda düğümlendi. 




"Emeklilikte hırsız da oldum " yazımı okumak için aşağıdaki linki tıklayın...

 http://www.sukrubilgili.net.tr/h_5839/emeklilikte-hirsiz-da-oldum/





 
Haber :
Bu Haber 4616 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :emeklilik, simit,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5769
Kırım haritası
İzlenme : 5767
Semer
İzlenme : 3176
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2552
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr