Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / MAKALELER-ANILARIM

EMEKLİLİKTE HIRSIZ DA OLDUM!....


EMEKLİLİKTE HIRSIZ DA OLDUM!....



 Paylaş
 08 Kasim 2016 20 : 22 



Otuz sekiz yıl üç ay memuriyet hayatımdan sonra,  çok şükür kazasız belasız "çalmadan, çırpmadan" emekli oldum. Ancak "Emeklilik hayatımda ise hırsız oldum." 

Rabbim her çalışan kuluna  sağlıklı ve sıhhatli bir şekilde emekli olmayı ve kazandıklarını ailesiyle ağzının tadı ile yedirmeyi nasip etsin. 

Amin...

Sizin anlayacağınız henüz çiçeği burnunda bir emekli sayılırım. Emekli olmadan önce  "Emekli olduğumda acaba emeklilik günlerimi nasıl geçiririm? Sıkılır mıyım?" diye hiç düşünmedim...

Kafamda da  tam bir plan yapmış değildim... 

Yalnız "Emekli olduğunda yeni bir işte çalışacak mısın?" diyenlere, " Ömrümün üçte ikisini çalışmışım. Adam olana yetmez mi? Asla çalışmayı düşünmüyorum. Eğer öyle bir niyetim olursa emekli olmam ve çalışmaktan gurur duyduğum T.C. Merkez Bankasında altmış beş yaşına kadar devam ederim" diye cevap vermiştim.

Geriye dönüp bir bakıyorum; emekli olduğum 23 Temmuz 2016'dan,  tam bugüne kadar üç buçuk ay geçmiş. İnanın  otuz üç yıllık çalışma hayatım da,  üç buçuk aylık emekli hayatım da bir gün gibi geldi geçti. 

Günler bir su gibi akıp gidiyor...Biz zamana esir gibiyiz.....Ona ayak uydurmak zorundayız... 

Emekli olanlar genelde torun bakarlar; Vahap Sönmez arkadaşım gibi. O da benimle aynı ayda emekli oldu. Şu anda torununu okula getirip götürüyor. 

Kızlarımdan evlenen olmadığından benim torun bakmak gibi bir lüksüm henüz yok...

Rabbim, elli yaşında üç kızdan sonra bir erkek evlat verdi. Şu anda tam sekiz yaşında. İlkokul ikiye gidiyor. Kalaba ilkokulunda okuyor. Evime iki kilometre uzaklıkta okul. 

Her sabah oğlumu arabamla okula götürüyorum. Arabamı müsait bir yere park ettikten sonra, dinç kalmak ve yıllardır üzerimde bir semer gibi taşıdığım fazla kilolarımdan kurtulmak için,  bazen Çiçekli Parkında bazen de Keçiören ilçesinin girişindeki parkta, bir saate yakın yürüyüş yapıyorum...

Yürüyüş sonrası on beş dakika kültür fizik, ardından da  spor aletleriyle çalışıp evime tabanvay ile geliyorum.

Yol üzerinde bakkaldan Star Gazetemi ve  halk ekmek büfesinden de kendim için tam buğday bir ekmek, çocuklar için de normal bir halk ekmek alıyorum. 

Eve geldiğimde eşim kahvaltıyı hazırlamış oluyor. Duşumu alıp büyük bir zevkle kahvaltımı yapıyorum. Kur'an-ı Kerim Tefsiri ve gazetemi okuyorum. Bilgisayarın başına geçip hatıralarımı yazıyorum..Zaman varsa gazetenin bulmacasını doldurarak vakit geçiyorum. 

Saat on iki otuzda okula yürüyerek gidiyorum. On iki kırkta Kalaba camisinde öğle namazını kılıyorum. Saat on üçte oğlumu okuldan alıp eve geliyorum. Öğleden sonrada oğlumun yaptığı ödevleri kontrol ediyorum. Hatalı yaptığı ödevler var ise eski bir öğretmen olarak ona tekrar konuyu anlatarak hatalı soruları düzelttiriyorum. 

İkindi, akşam ve yatsı namazlarını bazen camide bazen de evde kılıyorum. Gece genelde Haber Kanallarında sörf yapıyorum ve tartışma programlarını izliyorum. 

Televizyonu paylaşamadığımızda, Hanımın "Ben senin yüzünden dizilerimi izleyemiyorum. Keşke emekli olmasa idin." sözlerini ise hiç duymuyorum. Erkekliğin onda dokuzu sessiz kalmak... Karşılık versem "kavga" çıkacak... Bu yüzden de hanımla zaman zaman televizyon konusunda papaz oluyorum.  

Her çarşamba akşamı "Diriliş " dizisini hiç kaçırmıyor ve o gece misafir kabul etmiyorum. Gece yarısına doğru uyku faslı başlıyor.

Ertesi sabah aynı düzen devam ediyor....

İşte emeklilikteki bir günlük hayatım bu.....Emekli olacaklara duyrulur....

Bazı günler bu standart hayatın dışına çıktığım oluyor.  Gezme, tozma , alışveriş gibi....

Genelde emekli olanlar, çalışma hayatlarından bahsederken "Çalmadım, Çırpmadım. Alnımın akıyla çok şükür emekli oldum"  diye gururla söylerler; eşe,  dosta, çevresindeki insanlara....

Aynı benzer sözleri de ben farkında iseniz yazımın girişinde ifade ettim. Her ne kadar otuz sekiz yıllık çalışma hayatımda hırsız olmadık ise de "Emeklilik hayatımda hırsız oldum" desem, bana inanır mısınız? 

Beni çok yakından tanıyanlar asla ve asla inanmaz. 

Lafı fazla uzatmadan  "Emeklilik hayatımda nasıl hırsız olduğumu?" anlatayım. 

Belki sizler de benim düştüğüm bu kötü duruma düşmezsiniz....Hırsızlık ile itham edilmezsiniz!..

Geçen hafta cuma günü sabahı  kanter içinde yaptığım yürüyüş sonrası, Keçiören ilçemizin girişindeki o güzelim parkın yakınındaki Marko Markete girdim. Girmez olaydım. Bakın başıma neler geldi neler...
  
Marketin girişinin sağ tarafında tanesi bir lira yazan çoraplara gözüm ilişti. Her gün iki çorap değiştirdiğimden,  "Şu çoraplara bir bakayım. Fiyatı çok ucuz, kaliteli ise birkaç tane alayım." dedim. 

Çorapların üzerindeki etiketi okudum. Tanınmış bir marka değildi. Öyle olsa idi tanesi bir lira olur muydu? Etikette  yüzde seksen pamuk yazıyordu. Bir iki tanesini elimle sündürerek kontrol ettim. "İyi idare eder." dedim ve üç tanesini aldım. 

Kitap reyonunun yanından geçerken bir görevli gazeteleri ambalajından açıyordu. "Star Gazetesi var mı?" dedim. Görevli gazeteleri karıştırdı ve bana bir Star Gazetesi uzattı. Gazetemi de alıp marketin içinde dolaştım. Gıda ve deterjanların fiyatlarını kontrol ettim. 

Fırsat buldukça marketler arasında fiyat karşılaştırması yaparım. Emekli olduk ya!...Maaşta tam yarıya düştü ya...Bu yüzden aldığımız ürünleri en uygun fiyattan alırsak bütçemize faydası olur diye market market gezdiğim olur. Girdiğim marketlerde;fiyatlarında indirim yapılan devamlı tükettiğim gıda veya deterjan maddeleri var ise (mesela çay, şeker, et, peynir, ter yağ, deterjan, sabun v.b. ) hemen alırım. 

Marko Marketin rafların birinde Çaykur'un bir kiloluk "Rize Turistik Çay" paketinin fiyatının diğer marketlere göre uygun olduğunu gördüm. Alıp almamakla tereddüt ettim. iki hafta önce yolumun üzerindeki Gürkanlar Markette, aynı çay paketinin bir lira daha ucuz satıldığını biliyordum. "Oradan alırım" diye Rize Turistik Çay'ı almaktan vazgeçtim. 

Hiç olmazsa çayı o marketten alırsam, bugün gazetemi bedavaya okumuş olurum diye düşündüm. Devir ekonomi devri....Haksız mıyım?....

Marketin içinde bir iki tur attıktan sonra kasaya yanaştım. Üç çorabın ve gazetenin parasını ödeyip çıktım. Hava biraz soğumuştu. Beş altı adım attım. Durdum.  

"Acaba Şose'den mi gitsem Asvalt'tan mı gitsem?" diye düşünmeye başladım...

Keçiören ilçemizin iki caddesi var. Kentin girişinde bu caddeler ikiye ayrılıyor. Sağdan giden cadde Şose, soldan giden caddeye de Asvalt deniliyor.. Bu iki cadde Gazino'da birleşiyor. Yani bu iki cadde Keçiören'de tam bir yuvarlak (daire) çizmese de, elips seklinde Gazino'da çiziyorlar.  

Bir dakika sonra kendime, "Şükrü bugün Şoşe'den gitme. Çaykur'un çayı beş yüz metre ilerideki markette her ne kadar bir lira ucuz da olsa... Sen gel bugün eve, Asvalt Caddesi tarafından git, çayı da biraz önce çorapları aldığın  marketten al "dedim.

Geri döndüm. Marketin giriş kapısından tekrar girdim. Doğru çay paketlerinin bulunduğu reyona gittim. Bir paket çay alıp kasaya geldim. Kasaya geldiğimde  kenarda takım elbiseli hafif tombul bir beyefendi peyda oldu. Sabahın erken vakti olduğundan benden başka müşteri yoktu kasada. Çay paketini kasadaki bayana uzatıp parasını ödedim. 

Kasiyer Bayan da, çay paketini bir poşete koyup elime verdi. Kenardaki beyefendinin iki dakika önce aldığım çoraplar ve gazetenin bulunduğu poşete dik dik baktığını hissettim ama aldırmadım. Elimde iki poşeti sallaya sallaya marketten çıktım. 

Bir iki adım ya yürüdüm ya yürümedim,  biraz önce kasanın kenarında farkettiğim beyefendi, arkamdan yetişti. Omuzuma dokunarak,

"Beyefendi elinizdeki poşetteki çorapların parasını ödediniz mi?" dedi. 

Ben de hiç düşünmeden  "Ödedim" diye cevabı yapıştırdım. 

"Fişini görebilir miyim?" dedi. 

"Beyefendi fişi almadım. Kasada bırakmıştım. Fiş yanımda yok." deyince, " Beyefendi çay paketinin parasını ödediniz, çorapların parasını ödemediniz. Buyurun içeri girelim" demesin mi!... 

Ben renkten renge girmeye başladım. Adam düpe düz beni hırsızlıkla suçluyordu. Elim ayağım birbirine karıştı. Adama ne diyeceğimi şaşırdım. 

"Şükrü, parasını ödediğin çorapların fişi de yok yanında. Şimdi adam seni üç çorap ve bir gazeteyi çalmaktan polise teslim etse. Ne yaparsın. Kendini nasıl kurtaracaksın? Hadi bakalım...Ayıtla pirincin taşını..." düşünceler ile kuzu kuzu,  suç üstü yakalanmış bir hırsız gibi,  görevli ile beraber markete girdik..

Market içinde yürürken elimdeki poşeti açtım. "Arkadaşım bu çorapların ve gazetesin parasını iki dakika önce ödedim. Marketinizden çıktım. Sonra çay almak için tekrar markete girdim. Çay paketinin parasını da öderken de yanımda idiniz." desem de adamı ikna edemedim. 

Görevli  ısrarla bana "Fişi çıkarın, fişi gösterin beyefendi. "deyip duruyordu...

Kasaya geldiğimizde poşeti bir kez daha açtım. Fişi almadığımdan emindim ama yine bir kez daha poşetin içini karıştırdım;  belki fiş çıkar diye. Fiş poşette yoktu. "Arkadaşım ben fişi almadım. Kasaya bıraktım. Çayında fişini almadım. Onu da kasaya bırakmıştım." dedim. 

Hırsızlıkla suçlayan görevli beni hiç dinlemiyordu. Kaçmamı önlemek içinde kapı tarafına doğru geçmişti. Kasiyere  beni eliyle göstererek  "Bu Beyefendi çorapların ve gazetenin parasını ödedi mi?" dedi. 

Kasiyer Bayan kafasını kaldırıp baktı. Göz göze geldik. Ben içimden "Evet hatırlıyorum. Biraz önce alış veriş yaptı. Parasını da ödedi" demeyi beklerken "Hayır. Hatırlamıyorum." demesin mi?

Başımdan kaynar sular boşandı...

Titrek bir sesle ve kızgın bir suratla  " Hanfendi nasıl hatırlamazsınız? İki dakika önce bunların parasını ödedim."dediğimde, kasiyer bayan başını sallayarak tekrar kendinden emin olarak "Hatırlamıyorum.." dedi. 

"O zaman  siz de ödediğim fişin ikinci nüshası vardır. Onu çıkarın. Bakın çay paketinin fişini de almamıştım. Onu da kasada bırakmıştım. " dedim. 

O sırada kasiyer bayan çöp sepetine eğildi.  

Kasiyer bayandan umduğum cevap gelmeyince paniklemeye başladım. 

Üç çorap ve bir gazeteden dolayı hırsızlıkla suçlanıyordum. Kasiyer bayandan da umut kesilince Kaçmasın diye beni kontrol altında tutan görevli beyefendiye dönerek;


 "Bak arkadaşım siz beni hırsızlıkla suçluyorsunuz. Farkında mısınız?" dedim ve sağ elimle sakallarımı sıvatlayıp  gözlerinin içine bakarak " Ben de hiç hırsız tipi var mı? Benim öyle bir niyetim olsa idi çorapların ve gazetenin parasını öder, çay paketinin parasını ödemezdim. Bakın çorapların poşeti de sizin kurumun poşeti. Üç çorap ve gazetenin fiyatı üç yüz yetmişbeş kuruş. Buna benim tenezzül ettiği mi söylüyorsunuz? "dedim.

Görevli beyefendi "Poşetle markete girmek yasak. Poşetle girmemeniz gerekirdi." dedi. 

"Beyefendi,  poşeti ben giriş kapısında nereye bırakayım. Giriş kapısında hiçbir görevliniz yoktu. Girişte poşeti koyacak bir yerde göremedim. Sadece çay alacağımdan dolayı elimdeki poşeti bir yere bırakmadan hemen girip çayımı aldım ve çıktım. Çayın fişini de almadığımı ve kasada bıraktığımı söylüyorum. Bana niçin inanmıyorsunuz?"dedim.

Kendimin güvenilir bir insan olduğu intibasını vermek için sakallarımı sıvatlamam da işe yaramamıştı. Görevlinin beni bırakmaya hiç niyeti yoktu. 

"Bak arkadaşım, altı yıl ilkokul öğretmenliği, otuz iki yılda Merkez Bankasında şerefiyle çalışıp yeni emekli olan biriyim. Çok yanlış bir iş yapıyorsunuz. Ben bu hakareti haketmiyorum.." diye kendimi görevliye tanıtmaya çalışırken kasiyer bayan çay paketi için ödediğim fişi çöp sepetinden çıkardı ve bana uzattı. 

"Hanfendi tekrar bakın, çorap ve gazetenin fişi de çöp sepetinde olabilir. " dedim. 

Bayan tekrar eğildi, çorapların ve gazetenin fişini de buldu. Ben "Oh be diye  derin bir nefes aldım ve beni hırsızlık suçlayan görevliye döndüm. Hakaret etmeden nazikçe, kibarca ağzıma geleni saydım....

Kaçmasın diye  beni kontrol altında tutan ve hırsızlıkla suçlayan görevli, benden özür üzerine özür diledi...

Çok şükür paçayı kurtarmıştım. Marketin dışına çıktım. Sinirlerim yatışmamıştı. Burnumdan soluyordum. Şu on beş dakikada ölüp ölüp dirilmiştim. Kızgınlığım bir türlü dinmiyordu. 

Elimdeki poşetlere baktım. "Şükrü, seni hırsız yapan bu poşetleri eve mi götüreceksin? " dedim, tekrar markete girip,  beni hatırlamadığını ve beni çok zor durumda bırakan bayana "Çay paketini, çorapları ve gazeteyi iade ediyorum" dedim. 

Bayan hiç itiraz etmedi. Uzattığım poşetlerdeki eşyaların iade fişini düzenleyip parasını elime saydı. 

"Hanımefendi, biraz önce beni hırsızlıkla suçlayan beyefendi bu marketin müdürü mü idi?" dedim. 

"Evet beyefendi " dedi.

Otuz sekiz yıllık memuriyet hayatında çalmayan çırpmayan Şükrü, emekliliğinin ilk günlerinde az kalsın hırsız olacaktı.....

Temel'i idama götürürken sormuşlar. "Temel son isteğin dedir?" diye. Temel de "Bu bana ders olsun" demiş. Bu olay da bana ders oldu. Bundan sonra yaptığım her alış veriş fişini hemen poşetin içine atıyorum. Ne olur ne olmaz. Tekrar hırsızlıkla suçlanabilirim.....Size de benden bir nasihat olsun....Alışverişlerinizde fişinizi atmayın........


















 
Haber :
Bu Haber 3637 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :Emeklilik, hırsız, market,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 2 )

Sayfa : [1]
EMEKLİLİKTE HIRSIZ DA OLDUM....
Geçmiş olsun kardeşim.yaşamın içinde insanın başına istemediği böyle olumsuz yanlış olaylar olabiliyor.Geçen günlerrde bana da benzer bir kaza olacaktı,bereket ben erken farkettim.Bir alış veriş merkezine gittim.dolaşırken süs eşyaları satılan bir bölümden bir tane üzerinde bayrak bulunan Atatürk resmi aldım Arabama asmak için aldım.Küçük bir şey olduğundan montumun cebine koydum.Kıyafet falanda aldım,kasaya vardım.Kıyafetlerin parasını ödedim tam çıkarken elimi cebime attım ki aldığım o süs eşyası elime geldi.Hemen geri dönüp.kasiyere özür dileyarak anlattım ve ödemesini yaptım. Yani böyle ... DEVAMI
Gön : Alim Dursun  19 Kasim 2016 : 20:21:30  Bursa

EMEKLİLİKTE HIRSIZ DA OLDUM....
Şükrü, bilirim adamı sevmezsin ama sende Aziz Nesin'in üslübü var.Bence bu tür başından geçen traji komik olayları yazıp sonra da kitaba dönüştür.Eminim bir hayli rağbet görür. Geçen seneki yol üstündeki tuvalette açılmayan turnikeleri de ekle.Haydi rastgele..Selamlar..
Gön : mustafa semih arıcı  18 Kasim 2016 : 22:17:11  İstanbul - Anadolu

Sayfa : [1]
İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5769
Kırım haritası
İzlenme : 5766
Semer
İzlenme : 3173
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2550
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr