Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / MAKALELER-ANILARIM

"OT GİBİ YAŞADIM; EMEKLİLİĞİMİN İLK GÜNÜNDE HAPI YUTTUM!..."


"OT GİBİ YAŞADIM; EMEKLİLİĞİMİN İLK GÜNÜNDE HAPI YUTTUM!..."



 Paylaş
 23 Temmuz 2016 09 : 48 


Çok Değerli Dostlarım, 
Bugün emekliliğimin ilk günü. Tam otuz sekiz yıl yedi ay sonunda bugün "Hür General" oldum. Rabbime şükürler olsun; bana bugünleri gösterdiği için... 

Yüce Rabbim, sizlere de sağlıklı ve sıhhatli bir şekilde alnınızın akıyla emekli olmayı  nasip etsin.

Emekli olmadan bir hafta önce dostlarım, Güven Hastanesinde kendime bir Çekap yaptırdım. Kafadan, dalaktan, ciğerden, yürekten, böbrekten, mideden, bağırsaklardan  başlamak üzere birçok organımı baştan aşağı kontrol ettirdim. 

"Malum emekli olacağız ya; kaborta ve iç organlar sağlam mı  çürük mü?  " bir bakalım dedik.

Çok şükürler olsun korkutacak bir sonuç çıkmadı. Sadece midede reflü ve kanda da insülin direnci yüksek çıktı. Her iki rahatsızlık için doktorlar haplar verdiler. Hayatım boyunca bugüne kadar  "asprin" hariç hiç hap kullanmamıştım, bundan sonra herhalde hapçı olacağız. 

Yani sözün özü emeklilikte "BEN HAPI YUTTUM" dostlar.

İnsülin direncinin yüksek çıkmasının nedeni aşırı kilolarmış. En kısa zamanda üzerinde semer taşıyan merkep misali beni rahatsız eden fazlalıklardan kurtulmam gerekmiş. Bunun için de her gün kırk beş dakika yürümeli imişim ve hamurlu yemeklerden uzak durmalı imişim... 

Yürüyüşe bir şey demedim;ama yemeklerimizin yüzde doksanı hamur olan  Kırım Tatarı  Şahsım,  "Çiğ Börekten", "Göbeteden", "Tabak Börekten", "İrimşik Börekten", "Kalakaydan," "Peşlokumdan," , "Kıyık Cantıktan"  nasıl vazgeçer bilemiyorum.

Yaş elli dokuz. Bu yaşta ki kişide reflü ve insülin direnci çıkması normal sayılır değil mi dostlar. Bu yaşıma kadar sağlıklı bir vücuda sahip olmamın nedeni soranlara başımdan geçen bir olayı anlatarak cevap vereyim.

Yıllar önce Antalya'da tatile gitmiştim. Bir akşam vakti turistler ve arkadaşlarla sohbet ederken  turistin biri bana elindeki bira şişesini uzatarak  "Duyu diring Bira?" (Bira içer misin?)" dedi. Çatpat İngilizcem vardı. İngiliz turiste " No vin, no vumın, no sigret" dedim. Turist gözümün içine baktı. Sonra da yanımdaki arkadaşlara dönerek bir kelime söyledi. 

Turistin söylediği kelimenin anlamını çıkarmaya çalışırken arkadaşlar bastılar kahkahayı. Bu kelimenin anlamını bilmiyordum. Yanımdaki arkadaşa "Bu ne dedi?" dedim. 

Turistlere rehberlik yapan arkadaşlardan biri  "Şükrü sen hayatımda şarap , sigara ve kadın yok dedin ya , O 'da sana 'Bu adam ot gibi yaşıyor' dedi ve "Biz de buna güldük "deyince ben de makaraları koyverdim..

İşte dostlarım elli dokuz yaşına kadar hiç hap kullanmadan,  bugüne kadar sağlıklı bir hayat sürmemi; içki içmemeye, sigara içmemeye ve gece hayatı yaşamamaya; kısacası turistin dediği gibi "Ot gibi yaşamaya" borçluyum.

Bundan sonraki emeklilik hayatımda da "Ot gibi yaşamaya " devam edeceğim Allah'ın izniyle..


Çalışırken "Emekli olduğum zaman şunları şunları yaparım" diye bir plan yapmamıştım. Sadece çalışma hayatımdaki düzeni hiç bozmamaya karar verdim. 

İşte bugün sabah namazına kalkıp, günlük ilk asli görevimi yaptım. Üzerimi giyerek kendimi sokağa attım. Sabahın beşiydi. Sokakta tek tük insanlar vardı.  Yönümü "Çiçekli Parka" çevirdim. Güneş doğmamıştı,  hava hafif serindi. Bir yandan adımlarımı atarken içimden de "Estağfurullah. El Azim. Er Kerim..... " diye diye  ara sokaklardan Çiçekli Parka gitmeye çalıştım.

Parka geldiğimde benim gibi yaşlı, sanırım çoğu emekli , beş altı kişi yürüyüş yapıyordu. Ben de "Bismillah" dedim parkurun başından adım atmaya başladım. Doktorum bana günde kırk beş dakika yürüyeceksin demişti; ben tam bir saat yürüdüm. Yarım saatte parkın kenarındaki aletlerde çalıştım. Biraz da kültür fizik hareketleri yaparak evin yolunu tuttum.

Yolum üzerindeki bakkaldan "Star ve Yeni Şafak Gazetelerini" alıp evime geldim.

Oğlum İsmail yataktan kalkmış, salonda labtobunu eline almış, oyun oynuyordu. " Oğlum, ben banyo yapacağım, banyomu bitirene kadar öğretmeninin verdiği matematik kitabından beş tane problem çöz." dedim. Elindeki labtobunu bırakmak istemedi. 

"Bak İsmail seninle anlaşalım. Bundan sonra sabah kalkar kalkmaz; elini yüzünü yıkadıktan sonra matematik kitabından problem çözeceksin, sonrada hikaye kitabını okuyacaksın,  sonra da özgürsün. İster televizyon seyret ister labtobundan oyun oyna. Tamam mı?" dedim.  

Oğlum biraz üzgün bir şekilde  teklifimi kabul etti.

Banyodan çıktığımda beş tane problemi çözmüştü. Çözdüğü sayfada üç tane daha problem kalmıştı. "Oğlum bunları da çözsen güzel olmaz mıydı?" dedim. 

"Baba sen beş tane dedin, ben de beş tane yaptım." dedi. 

"Hadi oğlum şu üçünü de yap."  dedim.  

"Çözmeyeceğim" dedi diretti. Ben de labtobunu alıp sakladım, mutfaga geçtim. İçeriden ağladığını duyuyordum.



Daha sonra bana matematik kitabı arasında bir not getirdi. Dışkapıya yöneldi. Kapının tokmağını çevirdi ve bana seslendi ; "Baba matematik kitabının içindeki notu oku" dedi. Kitabı açtım. Notu okudum. "Özür dilerim Babacığım.Elveda Baba"  yazılı idi. 

Biraz sonra oğlum kapıyı açmadan yanıma geldi. "Babacığım bundan sonra senin sözünden dışarı çıkmayacağım." dedi ve yanaklarımdan öperek özür diledi.

"Oğlum özrü anladım da bu 'elveda' kelimesi neyin nesi*" dedim. 

"Babacığım senin sözünü tutmadığım için kendime ceza verdim. Kapıda bekleyecektim. Bu yüzden "elveda " diye yazdım. Ben de oğlumu kucaklayarak yanaklarından öptüm. Kendisine "Bak oğlum bundan sonra sana hikaye kitabı oku demeyeceğim. Matematikten problem çöz demeyeceğim. Özgürsün. Yalnız kendi kendine matematik çözersen ve hikaye kitabı okursan babacığın çok mutlu olur." dedim . O da "Hayır babacığım ben senin sözünden dışarı çıkmayacağım" dedi ve olayı tatlıya bağladık.

Hanım, yeğenimin sünneti için Samsun'da idi. Ben sağlık işleri ile uğraştığımdan gidememiştim. Oğlum da Kur'an öğrendiği için gitmemişti Samsun'a.. Kızlarla ve oğulla başbaşa kalmıştık. Ablaları henüz uyanmamıştı.

"Oğlum acıktın mı " dediğimde "Babacığım acıktım. Omlet yapmasını biliyor musun? Canım omlet çekti" dedi. 

Oğlumla birlikte başladık omlet yapmaya.. Çok  güzel ve lezzetli bir omlete birlikte imza attık.

Oğlum omleti yerken ben de doktorun verdiği "Hapları yuttum." 

İşte dostlar, 

"Ot gibi yaşadığım elli dokuz yılın sonunda;emekli olduğum ilk günüme HAPI YUTARAK"  başladım.

Kalın sağlıcakla.....

 
Haber :
Bu Haber 6159 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :emeklilik, şükrü bilgili,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 1 )

Sayfa : [1]
quot;OT GİBİ YAŞADIM; EMEKLİLİĞİMİN İLK GÜNÜNDE HAPI YUTTUM...quot;
sız emeklı. olunca hapı yuttunuz ben ıse ülkedeki var olma savaşında daha doğduğumuz gün hapı yutmuştum ve emeklı olunca özgürlüğümü gerı oalacagımı umıt ederek 28 yıl 9 ay 29 gün çalıştığımda hayallerim ıcınde daha cok çalışmayan devam ettım meğer hayat emeklı olunca başlarmış sebebe büyüyen çocukların ıstıkbalı ıcın doktorumun bana dedıgıbı haftalık çalışmamı 3gune ındır oysa olay ve meseleler çalışmam 7 güne çıkardı sabah bu yazıyı yazarken bıle saat 10 da ısıme gıtmeye hazırlanıyorum başarılar dılerım huzur ve ıaradenız daım olması dılegıyle .
Gön : Kıymetlı guzel ınsan  24 Temmuz 2016 : 07:06:41  

Sayfa : [1]
İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5760
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5749
Semer
İzlenme : 3163
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2542
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr