Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / MAKALELER-ANILARIM

CİN ARABASI!...


CİN ARABASI!...



 Paylaş
 05 Temmuz 2016 10 : 10 
“CİN ARABASI”


İlköğretim ve liselerimizde okuyan yavrularımız bir yıllık eğitim ve öğretimden sonra tatile girdiler. Çocuklarımızın hepsine hayırlı ve uğurlu tatiller diliyorum. Anaların, babaların ve çocukların bu tatilde de yüreklerinin yanmaması için bu yazımı okumalarını tavsiye ediyorum.

“ Sözlükte, “gizli ve örtülü varlık, görülmeyen şey” anlamına gelen cin, terim olarak duyu organlarıyla algılanmayan, çeşitli şekillere girebilen; ateşten yaratılmış, manevî , ruhanî ve gizli varlıklara verilen addır.
....
Kur’an’a göre insan topraktan, cinler ise ateşten yaratılmıştır:”cinleri öz ateşten yarattı”(er-Rahmân 55/26-27), “Andolsun biz insanı, kuru kara çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattık. Cinleri de daha önce , zehirli ateşten yarattık (el-Hicr 15/26-27).” Diyor, Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yayımlanan İlmihal (1.cilt.sayfa 96) kitabında.

78 kuşağından olan bizlerin babaları da, çocukluğumuzda bisiklete “cin arabası” diyorlardı, bizlere harçlık verdiklerinde de sık sık ”Sakın oğlum cin arabasına binme” diye öğüt veriyorlardı.

Televizyonun olmadığı o yıllarda babalarımız gece yarılarına kadar yaptıkları sohbetlerde cinden, periden bahsederlerdi. Değirmenden dönerken veya geceleyin bir yere giderken bizzat gördükleri oğlak ve keçi kılığına girmiş cinleri, perileri anlata anlata bitiremezlerdi.

Sözün sonunda da “Eskiden bizlerin gözüne görünen cinler, periler şimdi ortalıkta yok. Çünkü yeni nesil tamamen cin, peri olmuş. Bu yüzden eski cinler, periler artık görünmüyor” deyip, birbirlerine baka baka gülerlerdi.

Cinin ateşten yaratılmış bir varlık olduğunu bilmeyen bizler ise cin arabasına binmek için o yıllarda can atardık. Hiçbir arkadaşımızın bir cin arabası yoktu. Yirmi beş kuruş harçlıkları alır almaz doğru soluğu Çorum yolu üzerindeki caminin arkasındaki Bisikletçi Mehmet Ustada alırdık.

Elli-altmış yaşlarında gösteren Bisikletçi Mehmet Usta, kollarını sıvayarak bir yandan bozulan bisikletlerini tamir eder, bir yandan da bisikletleri kiraya vererek geçimini sağlardı. Mehmet Ustanın geriye taranmış seyrek kır saçlarını, burnunun önüne indirdiği gözlüklerinin üstünden derin derin bizlere bakışlarını, tombul iri göbeğini ve göbeğinin üzerinden pantolonunu tutan lastik askısını hala bugünkü gibi hatırlıyorum.

Çocukluğumuzda cin arabasına binmeyi, cin arabasını sürmeyi Mehmet Ustanın küçük bisikletlerinde öğrenmiştik. Bisiklet sürmesini bilen arkadaşlar, acemileri bisiklete bindirir, iki eline direksiyonu tutturur, “Devamlı karşıya bakacaksın, pedallara bakmayacaksın” uyarılarını yapar , kendisi de bisikletin arkasından tutar, yolun aşağısına doğru bisikleti itelerdiler.

Çoğu kere yerlere yıkılarak ya da duvarlara toslayarak elimizi, ayağımızı, yüzümüzü yaralardık. İşte o zamanda akşam babalarımızdan “ Yine cin arabasına bindin değil mi? Gördün mü cin arabası seni çarpmış. Elin ayağın kafan yaralanmış, sen akıllanmayacaksın yaramaz ” diye fırça yerdik. Ama sonunda azarları işitsek de, duvarlara toslasak da ;yıkılarak, yaralanarak cin arabasını sürmeyi öğrenirdik.

Bisiklet sürmeyi iyice öğrendikten sonra da Mehmet Ustanın dükkanının önündeki inişli çıkışlı taşlarla kaplanmış kötü yoldan ayrılarak sokak aralarına kaçardık. Elimizde saat olmadığından zamanın dolup dolmadığını kestiremezdik. Bazen zaman çok geçtiğinden dolayı bisikleti Mehmet Ustanın dükkanına yakın ara sokakların birine bırakır sıvışırdık.

Mehmet Usta bizi hatırlayana kadar bir daha semtine uğramazdık.
O yıllarda caddelerde ve sokaklarda bugünkü gibi araç çok fazla olmadığından bisikletle ilgili kazadan dolayı ölen bir çocuğu hatırlamıyorum. Buna rağmen bizlerin babaları bisiklete yani cin arabasına binmemizi hiç istemezdiler.

Şimdiki nesiller ise daha yürümeye başlar başlamaz cin arabası (bisiklet) ile tanışıyorlar. Her yaşa uygun bisikletler üretildiğinden, çocuk büyüdükçe, bineceği bisikletlerde yaşına göre yenileniyor. Çoğu kere babalar çocuklarına “Evladım, eğer sınıfını geçersen sana bisiklet (cin arabası) alacağım “der. Çocukların sınıfını geçmesi için teşvik amacıyla alınan cin arabası bazen de çocuğun (dikkatsiz sürmesi ya da araçların kurallara uymaması nedeniyle) ölümüne sebep olabilmekte.

Geçen hafta yıllık iznimin birkaç günü geçirmek için Şirin Alaca’mızda idim. Gerek halktan duyduğum gerekse de Alaca Birlik Gazetemizin birinci sayfasında “Trafik canavarı bir gülü daha soldurdu” başlığı altındaki haberi okuduğumda yıkıldım.

Aslında “Cin Arabası” ilgili bir yazıyı geçen sene yine okulların tatil olduğu yaz aylarının bir gününde, arkadaşlarımla Çorum yolunda gezerken bir taksinin önüne şuursuzca aniden bisikletli bir ilkokul çocuğunun fırladığını, çocuğun hemen hemen ölümle burun buruna geldiğini gördüğümde yazmak istemiştim. Ama bir fırsatını bulup ta yazamamıştım. Gazetemizde “Trafik canavarı bir gülü daha soldurdu” elim haberini okuyunca “Cin Arabası” ilgili bir yazının yazılma zamanın geldiğini düşündüm ve bu yazımı kaleme aldım.

Gazetemizde haber şu şekilde veriliyordu:

”Salı günü almış oldukları karneleri ve yaz tatili sevinci yaşayan Zehra (12) ile Sırma Yay (9) tatilin ilk gününde Cumhuriyet Meydanı’nda bisiklet ile tur attıktan sonra Yozgat yolu kenarına park edilmiş araçların arasından aniden yola çıkmaları nedeniyle 05 DK 489 plakalı hareket halindeki kamyona çarptılar. Olayda küçük Sırma ağır yaralanırken, Zehra Yay küçük sıyrıklarla kurtuldu. Ailesinin tek çocuğu su tesisatçısı İlhan Yay’ın kızı Sırma Yay acilen Çorum’a götürülürken yolda yaşamını yitirdi”.

Gerçekten de bir gül solmuştu...

Allah anasına ve babasına sabır versin.

Eğer gerekli tedbirler alınmazsa ve çocuklarımıza gerekli uyarılar yapılmazsa daha nice Sırmalar, Ayşeler ,Fatmalar solacak...

Nice Sırmaların, Ayşelerin, Fatmaların solmaması için kimlere görev düşüyor?

İlk görev analara-babalara, sonraki görevde vatandaşlarımıza, trafik polislerimize, belediyemize ve millet vekillerimize düşüyor.

Analar-Babalar , çocuklarına sahip çıkmalı; onları başı boş bırakmamalı:”Saldım çayıra Mevlam kayıra “dememeli. Bıkmadan usanmadan her gün yavrularına “Sadece park ve bahçeler dışında (cadde ve sokaklarda) bisiklet kullanmamaları ve kullanırken de çok dikkatli olmaları, “ konusunda bolca nasihat etmeliler.
Vatandaş olarak ilk aklıma gelen fikir şu:Alaca'mızın dört ana yolunun sağında ve solunda park eden araçlara park yasağı konulmalı. Herhalde bu yollarımızın kenarlarında park yasağı levhaları var. Ama bu yasaklara hiç uyulmuyor. Yetkililerde bu yasağa uymayanlara ya yasal işlem yapmıyor, ceza kesmiyor ya da ceza kesiyor, vatandaş hiç tınmıyor. Yukarıdaki haberde de anlatıldığı gibi küçük Sırma “Yozgat yolu kenarına park edilmiş araçların arasından aniden yola çıkmaları” nedeniyle hayatını kaybetmiş; bu yol kenarına park eden vatandaşlarımızın ve yetkililerimizin dikkatine sunarım.

Sağ olsunlar, gelmiş geçmiş Belediye Başkanlarımızın hiçbiri ileriyi göremediklerinden imar planı hazırlanırken araçlar için şehir merkezinde bir otopark yeri ayırmamışlar. Koskoca Alaca ilçemizde bir otoparkımız yok. Otopark yeri olmayınca da vatandaş arabasını haliyle yol kenarına park ediyor. Buda çeşitli kazalara sebep veriyor.
Dört ana caddeye park edilen araçlara park yasağı uygulanırsa bu araçları nereye park edeceğiz diye bir soru akla gelebilir?

Hani devamlı söylerler ya “Demokrasilerde çare tükenmez.” İşte size bir çare:Yaz tatili olması nedeniyle şehir merkezine yakın okullarımızın bahçelerinden geçici olarak park alanı olarak faydalanabiliriz.

Ayrıca Belediyemizden ve millet vekillerimizden de “Daha nice Sırma gibi güllerin “solmaması için bazı taleplerimiz var.

Sayın Başkanımızdan en kısa zamanda araçlar için şehir merkezinde bir otopark ile çocuk parklarının yanına cin arabası (bisiklet) sürme parkurları yapmasını canı gönülden arzu ediyoruz.

Sayın Millet vekillerimizden de, “Trafik canavarı bir gülü daha soldurdu” haberinin hemen yanındaki ” Çevre yolu çalışmaları ağır aksak!. Alaca çevre yolu yapımı yıllardır bir türlü bitirilemiyor. Yanan Canlar, yitirilen hayatlar, acılar her yıl yeniden tazeleniyor.” haberini dikkatlice okumalarını ve okuduktan sonra da başka Sırmaların solmaması için Çevre Yolumuzun bir an önce tamamlanması için yardımcı olmalarını vatandaş olarak talep ediyoruz.

Dikkatinizi çekerim: Küçük Sırma'yı çiğneyen araç 05 DK 489 plakalı yabancı bir kamyon idi. Çevre yolu yapılsaydı, belki de Küçük Sırma şimdi annesinin ve babasının kucağında olacaktı....Her canlı ölümü tadacaktır. Ölüm Allah’ın emri. Ama önce tedbir alacağız, sonrada takdiri Allah’a bırakacağız....Eğer tedbir almazsak daha çok cin arabaları bizlere çarpacak...

Anneleri, babaları ve bütün yetkilileri tedbir almaya davet ediyorum;daha nice güllerin solmaması için.

Şükrü Bilgili.

Not:Bu yazının yazıldığı 12 yıl oluyor. Halâ çevre yolumuz (Tokat-Ankara) tamamlanmadı. Yetkililere duyrulur. Çorum Yozgat çevre yolu yapıldı. İki hafta önce Zile Yozgat ç evre yolu kavşağında cenazeye giden altı vatandaşımız trafik kazasından hayatlarını kaybettiler. Demekki çevre yoluda yapılsa "Ölüm Mukadderse" şehir içinde de çevre yolunda da yakalıyor
 
Haber :
Bu Haber 1971 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :bisiklet, cin arabası, alaca, şükrü bilgili,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5760
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5751
Semer
İzlenme : 3165
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2542
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr