Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / MAKALELER-ANILARIM

“BAHÇEDE BOSTAN, YAN GEL OSMAN!...."


“BAHÇEDE BOSTAN, YAN GEL OSMAN!...."



 Paylaş
 21 Haziran 2016 21 : 51 
“BAHÇEDE BOSTAN, YAN GEL OSMAN!...."


( Bu yazı 2004 yılında yazıldı. Alaca İlçemizde aşağıda anlattığım manzaradan hiçbir değişiklik yok.)

Sevgili Hemşehrilerim, hepinizin ramazanınızı kutlar, hayırlara vesile olmasını dilerim.

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, “İlmihal, İman ve İbadetler” kitabında (s.382): “oruç, riyânın en az karıştığı bir ibadet olduğu için sevabı en fazla olan ibadetlerden sayılmıştır.

Peygamberimizden nakledildiğine göre, orucun bu yönüne ilişkin olarak Allah, “Oruç benim içindir; onun karşılığını ben vereceğim” buyurmuştur.

Bu bakımdan oruç tutmanın sevap olarak karşılığı oldukça yüksektir.” diyor. Ve aynı sayfada da Orucun farz kılındığını bildiren ayetleri sıralıyor:

“Ey iman edenler! Sizden öncekilere olduğu gibi, size de oruç tutma yükümlülüğü getirilmiştir; bu sayede kendinizi koruyacaksınız.

Oruç sayılı günlerdedir. İçinizden hasta veya yolculukta olanlar başka günlerde tutabilirler; hasta veya yolcu olmadığı halde oruç tutmakta zorlananlar ise bir fakir doyumluğu fidye vermelidir. Daha fazlasını veren, kendine daha fazla iyilik etmiş olur; fakat yine de, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır”(el-Bakara 2/183-184)

Bu güzel hadis ve bu ayetler ışığı altında bir ramazan ayına da başlamış bulunuyoruz.

Yüce Yaradan, hepimizin bu mübarek günlerde tutacağı oruçları yüce katında kabul etsin.

Bu sayılı günlerde, Ramazan ayının yüzü suyu hürmetine açların yüzleri gülsün; akan gözyaşları silinsin; çıplak fakirler giydirilsin; yetim ve gurebanın kursaklarına bir sıcak tas çorba düşsün; gönülleri hoş tutulsun;“Hak ile bâtılın arasını ayıran Kur'ân'ı Kerîm’in nâzil olduğu” bu güzel ayda yetimler, yoksullar, fukaralar ve kimsesizler, yolda kalmışlar, ilim tahsili yapan gençler unutulmasın.

Çünkü bu ay yardımların kabul edildiği bir aydır.

Çükü bu ay bir şükür ayıdır...

Çünkü bu ay bir sabır ayıdır.

Çünkü bu ay yoksulları düşünme ayıdır. “Oruç, yoksulların durumunu daha iyi anlamaya, dolayısıyla onların sıkıntılarını giderme yönünde çaba sarfetmeye de vesile olur. 'Tok, açın halinden anlamaz.' Atasözü de bunu ifade eder. “

Çünkü bu ay on bir ayın sultanı olan Ramazan ayıdır.

Çünkü bu ay Yüce kitabımız Kur’an’ın indirildiği aydır.

Gönül perdelerimizin ve para keselerimizin ağızlarını imkanlarımızın ölçüsünde açalım;çevremizdeki yoksulları doyuralım...

İşte size fakirlerimizin doyurulduğu bu güzel ramazanda ve beni çok mutlu eden bir olayı sizlere aktarayım:

Ramazan başlamadan önceki hafta Belediye Başkanımız Sayın Fuat İstanbullu Beyi telefonla aradım. Biraz hoşbeşten sonra:

“İşler nasıl Sayın Başkanım? “ dedim.
“Şükrü şu anda “Aş Evi “ ile ilgileniyorum. Biliyorsun önümüz ramazan.”

“Aaa!.. buna çok sevindim. Çok güzel bir hayır işliyorsun. Allah yardımcın olsun.” Dedim.

Sayın Başkanımızla birlikte Antalya’da kısa dönem askerlik yaptık. Aramızda eski Belediye Başkanımız Uğur Okur’da vardı. Tam ramazanın başladığı Ağustos ayının sıcak günlerinde Antalya’da üç buçuk ay gibi uzun bir sürede vatan borcunu birlikte eda etmiştik. Ben orucumu tutamamıştım, bazı arkadaşlar ise maşallah oruçlarını tutabilmişlerde her şeye rağmen.

Uğur’u ne zaman eğitim alanında görsem burnundan soluyordu. Sigarasızlıktan sağa sola çatıyordu. İftarı zor ediyordu. Gerçekten de o sıcaklarda hem eğitim yapmak hem de oruç tutmak çok zordu. O gün bugün gerek Fuat arkadaşım gerekse Uğur arkadaşım birbirimize hep “tertip” deriz. Sayın başkanımız konuşmasına askerlik günlerimizi hatırlatan sözü ile devam etti:
“Tertip insanlara hizmet en güzel hizmet. Bizlerde elimizden geldiği kadar Alaca'mızın insanlarına en güzellerini yapmaya çalışıyoruz? Dedi.

“Tertip bu aş evinden kaç insan sebepleniyor?”

“Şükrü her yıl ramazan boyunca dört bin ile beş bin insana yemek veriyoruz” dediğinde inanın şaşırdım. Yirmi yıldır ilçemizin dışında yaşadığımdan ilçemizde bu kadar fakir insanın olduğunu bilmiyordum.

“Fuatcığım bu kadar insanı doyuruyorsunuz. Bu çeşmenin kaynağı ne?” diye sordum.

“Şükrü bu çeşmenin kaynağı ilçemizin zengin insanları; zekatlarını sadakalarını buraya bağışlıyorlar. Bunların yaptıkları yardımlarla fakirlerimize bir ramazan boyu yemek veriyoruz.”

“Teprik ederim hem seni hem de bu aş evine her türlü yardımı yapan Alacalı hemşehrilerimizi”

“Şükrücüğüm kuru kuruya tebrik etme. Senin hiç hayrın hasenatın ya da zekatın yok mu?” dedi Sayın başkanımız Fuat.

“Tertip bu sene sana söz vermeyeyim. Biraz maddi sıkıntım var. Ama gelecek sene sana söz veriyorum. Bu aş evine bende katkıda bulunacağım.” deyip, sohbetimizi noktaladım.



İlçemizin nüfusu yirmi beş bin. Beş bin insan yani ilçe nüfusunun beşte biri “aş evin”den ramazan ayı boyunca orucunu açıyor. Aslında hem sevinilecek hem de üzülecek bir durum. Gönül isterdi ki ilçemizde bir tane bile insan bu “aş evin”den yemek almasın; herkes kendi yağı ile kavrulsun, kendi emeği ile kazandığı helal parasıyla iftarını açabilsin.

Ne yazık ki Türkiye’mizde olduğu gibi ilçemizde de büyük bir işsizlik var.

Gerçekten iş arayıp ta iş bulamayan insanlarımız çok. Bunlara bir şey demiyorum.

İş olup ta , çalışmaktan utanan, işi beğenmeyen ve bu yüzden de sabahtan akşama kadar kahve köşelerinde ömür tüketen ve babaların verecekleri harçlıkla yaşayan genç bir nesilde daha var.

Şunu özellikle üzülerek ifade edeyim ki yeni nesil hazır lopçu; hem popçu hem de topçu;babası getirecek o ise tüketecek.

Bugün Alacamıza her yıl ilk bahar ayında gelip çadır kuran ve kışa kadar Alacamızın pancarını çapalayan, pancarını söken, soğanın ve nohudunun otunu alan , soğanını söken, nohudunu ve mercimeğini yolan Urfalılardan, Konyalılardan haberiniz var mı?

Geçenlerde teyzemin oğlu Naci’nin kızının düğününde Ticaret Odası Başkanı Sayın Gürsel Şirin Bey “İlçemizde Urfalıların sayısının bin-bin beş yüz olduğunu, Urfalı ve Konyalıların günlüklerinin de otuz beş milyona geldiğini “ söylediğinde dudaklarım uçukladı .

Hemen orada bir hesap yaptım. Günde otuz beş milyondan bin kişi günde 35.000.000.000.-TL. ayda 1.050.000.000.000.- (Bir trilyon eli milyar), beş ayda 5.250.000.000.000.- (Beş trilyon iki yüz elli milyar).ediyor. İşte Alacamızın her yıl beş trilyon ikiyüz elli milyar lirası Alaca dışını gidiyor. Bu az para değil sevgili hemşehrilerim. Bu trilyonların Alacamızda işsiz dediğimiz kahve köşelerinde kağıt oynayan gençlerin cebine girse kötümü olur?(Henüz ülkemizde Türk Lirasından altı sıfır atılmamıştı)

Bu para ALACAMIZIN İÇİNDE DOLAŞSA VE ESNAFIMIZIN KASASINA GİRSE KÖTÜ MÜ OLUR?

Tabii ki iyi olur. Ama sen gel de kahve köşesinde “al papazı vur kızı”oyununu oynayan gence tarlada pancar çapalat, pancar söktür, pancar kestir. Bu nesil sevgili kardeşlerim çok tembel yetiştirildi. Bizler bunların zamanında iken pancarda söktük, pancarda kestik, mercimekte, nohutta yolduk, dirgenlerle traktörlere pancarda yükledik.

Fakir dediğimiz birçok ailenin kadınları pancar tarlalarına , nohut tarlalarına eskiden ücretli giderdiler. Fakir ailelerin kadınları da şimdi her ne hikmetse hanım oldular. Onlar da gitmiyorlar. Onların kazanacağı parayı da haliyle Urfalı’lar ceplerini doldurup, her yıl arabalarını, evlerini alıp memleketlerine dönüyorlar.

Bizim fakirlerimizde ramazan ayında “Aş Evine” muhtaç oluyor. Sakın benim sözlerimi yanlış anlamayın. Bu sözlerim gerçekten çalışma gücü kudreti olup ta çalışmayan fakir insanlara ve gençlere.

Yoksa gerçekten çalışamaz ve hiçbir geliri olmayan muhtaç fakir kardeşlerimize elbette bir sözüm yok;onlara bakacağız, onların ihtiyaçlarını gidereceğiz. Bu bizim bir insanlık görevimiz. İnsanlığın önderi sevgili Peygamberimiz “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyor. Bu hadisin hakkını yerine getireceğiz.

Ne mutlu ki ilçemizde dört bin ile beş bin insanımızı doyuran hayır sever zenginlerimiz var. Aş evimize yardım eden hayır sever insanlarımızı kutluyor, hayırlarının Allah katında kabulü için gönülden dua ediyorum.

Benim esas üzüntüm birazda kızgınlığım şu: Ben inanıyorum ki Urfalıların yaptığı işi yapacak çok sayıda ilçemizde genç dinamik bir iş gücü var şu anda. Ama maalesef gerek gençlerimiz gerekse de fakir aileler hem tembelliklerinden hem de utandıklarından tarlalarda çalışmıyorlar. İşte bu yüzden Alacamızın “Aş Evin”den ramazan ayı boyu beş bin insan yemek yiyor.
Fakirlik kader diyorlar. Aslında bana göre bu yanlış bir düşünce. Yüce Yaradan yarattığı her canlının rızkını veriyor; böceklerin, yılanların, çayanların, tilkilerin, kurtların hatta ve hatta farelerin bile....

Dolayısıyla insanı en mükemmel olarak yarattığını söyleyen Rabbimiz yarattığı her kulunun da rızkını bir köşeye koymuştur. Ama bu rızkı elde etmek için yan gelip yatmamak gerek;çabalamak, çabalamak, çabalamak, çalışmak, çalışmak, çalışmak...ve rızkı aramak gerek.

“Armut piş, ağzıma düş” “Bahçede bostan, yan gel Osman” felsefesi ile Yüce Yaradan hiçbir canlıya rızık vermez. Bunu herkes böyle bilsin. Çalışmadan yemek yok.....

Çünkü “Tarlada izi olmayanın, harmanda da yüzü olmaz.”

Hoşça kalınız. Hayırlı Ramazanlar..

Selamlar.

Şükrü Bilgili

Not:

Yazımda adı geçen tertibim asker arkadaşım Rahmetli Uğur Okur'a Allah'tan rahmet diliyorum. Mekanı Cennet olsun. Rabbim imkan verirse Rahmetli Uğur Okur kardeşim ile de bir yazı yazmayı düşünüyorum.
 
Haber :
Bu Haber 2091 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :oruç, bostan, osman, bahçede bostan yan gel osman, şükrü bilgili,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5769
Kırım haritası
İzlenme : 5767
Semer
İzlenme : 3176
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2552
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr