TULU
EMEL (TÛL-İ EMEL)
Sevgili Dostlar,
Geçen hafta memleketim
Çorum’da çok değer verdiğim bir arkadaşımın oğlunun düğününe katıldım. Düğünden
sonra Yozgat’tan gelen arkadaşlar ile İlimizin çok meşhur Ulu Camisinde ikindi namazını kılmak için Samsun yolu
üzerindeki Termal Otelden yola çıktık.
Yol boyu sohbet
ediyorduk. Bir ara arabalardan konu açıldı.
Şöför koltuğundaki
arkadaş “Şükrü , Volkswagen Transporterı ne akla aldın?” dedi.
Daha önce arkadaş ile, “Kızım
Büşra’nın Ankara’da çalıştığı yerin uzak
olmasından dolayı kullandığım skoda otomobili elimden aldığını ve araçsız
kaldığımı, Malatya dönüşünde de Volkswagen Transporterı satın aldığımı ”
konuşmuştuk.
“Yeni otomobilimi niçin
aldığı mı?” o gün sormamıştı ve ben de bir açıklama yapmamıştım.
“Bu aracı satın almamdaki birinci emelim; bedensel Kızım Elif Bilge’nin akülü aracını
uzak bir yere giderken daha rahat taşımak için. Çünkü skoda otomobilin bağajı akülü
aracı taşımaya uygun değildi “ dedim ve şöyle devam ettim: “ İkinci emelim de emekli olduğumda
Allah nasip ederse gezmeyi düşünüyorum. Biraz
param olursa iç kısmını yataklı, televizyonlu, buz dolaplı bir şekilde döşeyeceğim. Geçmiş yıllarda olduğu gibi birlikte Türkiye turuna çıkarız”
Yıllar önce bu dostumla
birlikte, yanımıza sevdiğimiz bir kaç arkadaşı da alıp benim doblo ile birkaç
kere Yozgat’tan start vererek ;Mersin ilimizden girip tüm Akdeniz sahili boyunu
gezerek, Karayolların veya özel sektörin
kamplarında çadır kurarak çok güzel tatiller yapmıştık.
“Demek senin ‘Tulu Emel’ düşüncelerin var?’ ” dedi,
arkadaşım.
ilk defa duyduğum bu kelimenin anlamını
sordum.
Edebiyatcı –Hukukcu ,
ayrıca dini bilgiside çok iyi olan arkadaşım, “Tulu emel veya Tûl-i emel “in kelime anlamının ‘bitmeyen emel’, ‘uzun emel’ olduğunu ifade ettikten sonra, dini anlamını camiye gelene kadar izah etti.
Ulu Camimimizin şadırvanından
abdesimizi aldık. Caminin bir köşesine oturduk. Mihrabın önündeki hoca, önüne koyduğu küçük bir rahle üzerindeki
notlarına bakarak cemaate “Tulu emel” den bahsediyordu.
Arkadaşım bana dönerek “Bak
Şükrü , hoca ‘Tulu Emel ‘ konusunu işliyor. Benim anlattıklarımdan bir şey
anlamadıysan hocayı dikkatlice iyi dinle”
dedi.
Ezan okunmaya
başlamıştı. Hocamız ezanın bitişine kadar konuşmasını sürdürdü. Ayetlerden ve
hadislerden “Tulu emeli” anlatmaya
çalıştı. Ve konuşmasının sonunda da “Namazdan
sonrada bir mevtanın cenaze namazını kılacağız aziz cemaat. İşte ‘Tulu emel’ peşinde koşanların ölümü
hiçbir zaman unutmasınlar ” Dedi.
Aziz Dostlarım, otomobilde
arkadaşın bahsettiği “Tulu emel” konusunun camide de devam etmesi bir tesadüf mü idi?
Yoksa bana bir uyarı mı idi anlayamadım.
Arkadaşa dönüp “Sen müneccim misin nesin ? Biraz önce
bana bu konudan bahsettin. Camiye geldik aynı konudan hoca konuşuyor. Bu neyin
nesi arkadaşım?“ dedim.
Arkadaş “Şükrü, buna
tevafuk” denir deyince şaşkınlığım iyice arttı.
Gerçekten ilginç bir
tesadüf değil mi dostlar.
Ben de bu yaşadığım
olayın tesirinde kaldım ve “Tûl-i Emel”
ile ilgili bir araştırma yaptım.
Tûl-i
emelin [uzun emelin] dindeki yeri
hakkında sorulan bir soruya, www.dinimiz.islam.com
sitesinde verilen cevap içinde önemli bulduğum bilgileri sizinle paylaşmak
istiyorum:
Peygamber efendimiz, üç
tane çubuk aldı. Birini önüne, birini de yanına dikti. Diğerini de uzaklara
attı. Sonra, (Bu çubuk insan, yanındaki
de eceli, uzaktaki ise emelidir. İnsan emellerinin peşinde koşar; fakat eceli
onu yakalar, emeline ulaşamaz) buyurdu.
Ölüm korkunç olduğu
halde, insanların ölümden habersiz gibi yaşamaları, ölümü az
düşündüklerindendir. Hatta dünya zevkleri ile meşgul olan kalb ile düşününce
etkisi az olur veya hiç olmaz.
.....
Uzun
emelli olmaktan sakınmalıdır.
Peygamber efendimiz
buyuruyor ki:
(Cenneti isteyen, uzun emelli olmasın, dünya işleri ile uğraşması, ona
ölümü unutturmasın, haram işlemekte Allah’tan haya etsin!) [Berika]
(İnsan
yaşlandıkça, mal hırsı ve tul-i emeli gençleşir.)
[Müslim]
(Allah’tan
utanın! Başkalarına kalacak şeyleri toplamakla vaktinizi kaybetmeyin!
Kavuşmayacağınız şeyleri ele geçirmek için uğraşmayın; ihtiyacınızdan fazla
bina yapmakla hayatınızı harcamayın!) [Beyheki]
Azrail aleyhisselamla
kardeş gibi görüşen Yakub aleyhisselam dedi ki:
- Senden bir ricada bulunacağım.
Ecelim yaklaşınca bana haber ver!
- Sana birkaç haberci
gelir.
Bir müddet sonra
Hazret-i Azrail yine gelir. Hazret-i Yakub sorar:
- Ziyaretime mi geldin?
- Canını almaya geldim.
- Hani bana birkaç
haberci gelecekti?
- Sana haberci gelmedi mi? Saçların ağarmadı mı? Vücudun zayıflamadı mı?
Dimdik duran belin bükülmedi mi?
Hikmet ehli zatlar
buyuruyor ki:
İnsan öleceği zamanı
bilseydi, aklı başından giderdi. İyi ki ölüm vakti gizlendi. Eğer gaflet
olmasaydı, hiç kimse bir işine bakmazdı. Gaflet
ve uzun emel, kötü olduğu kadar aynı zamanda iki büyük nimettir. Eğer bu ikisi olmasaydı, müslüman sokakta
yürüyemez hale gelirdi.
İnsan genelde ahmak
olarak yaratılmıştır. Eğer her şeyi inceden inceye düşünebilseydi, hiç kimse
geçimi için çalışmazdı. Dünya, mamurluğunu,
ahmakların gafletine borçludur.
Ne
gariptir ki, ölüm senin peşinde, sen ise dünyalık peşindesin.
Zahitlik,
kaba kumaş giymek değil, uzun emeli bırakmaktır.
Ölüm
boyna asılı, dünya ise sırtınıza yüklenmiştir. İnsan, kılıç, boynuna vurulacak
gibi ölüme hazır olmalıdır.
Her gün ölüme
yaklaşmaktasın. Ecelin geldi denilmeden ölüme öyle hazırlıklı ol ki, Azrail
aleyhisselam gelince, (Az izin ver de,
bende hakkı olanlarla helalleşeyim, oğluma telefon edeyim, şu işimi şöyle
yapsın, kiminde borcum var, kiminde alacağım var. Bu işlerimi bir halledeyim)
demek ihtiyacını hissetmemek gerekir. Vasiyeti her zaman hazır bulundurmalıdır.”
Uzun
emelli olmanın iki sebebi vardır: Biri
dünya sevgisi, diğeride cahilliktir
Tul-i
emel, zevk ve safa sürmek için çok yaşamayı istemektir. Tul-i emelin sebepleri,
dünya zevklerine düşkün olmak ve ölümü unutmak ve sıhhatine, gençliğine
aldanmaktır. Tul-i emelli, ibadetleri vaktinde yapmaz, tevbeyi terk eder. Kalbi
katı olur. Vaaz, nasihat tesir etmez. Ölümü unutur, ölüm hiç hatırına gelmez.
Hep dünya malına ve mevkiine kavuşmak için ömrünü harcar. Ahireti unutur,
dünyanın faydasız zevk ve safasını düşünür. Bunlardan kurtulmak için ölümün her
an gelebileceğini düşünmeli, sıhhatin, gençliğin ölüme mani olmadığını
unutmamalıdır! Birçok hastanın iyileşip yaşadığı, sağlam birçok kişinin öldüğü
çok görülmektedir.
Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Başkalarına
kalacak şeyleri toplamakla vakit kaybetmeyin! Kavuşamayacağınız şeyleri ele
geçirmek için uğraşmayın!) [Beyheki]
(Beş
şeyden önce, beş şeyin kıymetini bilin! İhtiyarlıktan önce gençliğin, hastalıktan
önce sıhhatin, fakirlikten önce zenginliğin, meşguliyetten önce boş vaktin ve
ölümden önce hayatın kıymetini biliniz.) [Hakim]
İbret alınacak bir yazı
değil mi?
“Kimler
Tûl-i Emel üzerine? “ . Ben de dahil olmak üzere herkes
şapkasını önüne koysun bir düşünsün dostlar.
Kalın sağlıcakla....