Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / MAKALELER-ANILARIM

"BEN YAPTIKLARIMI ÇEKİYORUM!.."


"BEN YAPTIKLARIMI ÇEKİYORUM!.."



 Paylaş
 18 Ekim 2016 14 : 30 
"BEN YAPTIKLARIMI ÇEKİYORUM!.."



Eşim  "Huncalıfe"  kozmotik firmasının Keçiören Bölge temsilcisi. 

Bir gün eşim "Şükrü Esentepe'de bir bayan arkadaşla görüşmem var. İsmail'i okuldan aldıktan sonra beni götürebilir misin?" dedi. 

Ben de " Emredersiniz hanım!.." dedim. Ne de olsa artık emekliyiz. Zaman geçirecek yer arıyorum. Hanımın teklifine balıklama atladım.

Sabahçı olan Oğlum İsmail'i saat 12:40'da   Kalaba İlkokulundan alıp hanımın dediği yere gittik. Eşim bir Simit Sarayında iş görüşmesini yaparken oğlumla gezmeye başladık. 

Otuz iki yıldır Ankara'dayım, Esentepe'yi ilk defa görüyordum. Birkaç markete girip çıktık. Sonra da cadde boyu dolaştık. Gezdiğimiz caddede bir çiğ köftecisinin önünde oğlum,  "Pamuk Şekeri "görür görmez istedi. Ne de olsa çocuk;keratanın demek ki canı çekti....

Yeni neslin çocuğu, babasının cebinde para var mı yok mu hiç düşünmez. Gördüğü şeyi aldırmak için suratını asar, ağlar, kendini yerden yere vurur. Çok şükür bizim İsmail'in böyle bir alışkanlığı yok; genel de "Ben,  param yok; almıyorum" dediğimde hiç ısrar etmez. 

İsmail,  " Baba bu pamuk şekeri katkısız. Alalım." dedi.

 "İsmail katkısız olduğunu nereden anladın? Eğer doğru cevap verirsen alacağım." dedim.

"Baba bak. Pamuk şeker bembeyaz. Boyalı değil. İşte bu yüzden katkısız." deyince, "Doğru cevabı verdin." dedim ve  bir buçuk lirayı bayılıp  bir pamuk şeker aldım.

Oğlum, eline, yüzüne yapıştıra yapıştıra pamuk şekeri yerken yanına yaşlı bir amca geldi. İsmail'i dikkatlice seyretmeye başladı. Ben birkaç adım İsmail'in uzağında duruyordum.

Yaşlı Amca, "Oğlum, ne yiyirsin?" dedi.

İsmail, yaşlı amcanın ne dediğini anlamamıştı. Yanlarına geldim. "Amcası pamuk şeker yiyor. Siz Erzurumlu musunuz ?" dedim.

"Hayır, Karslıyım. Çocukları çok seviyorum. Bu yüzden pamuk şeker yiyen bu çocuğu görünce  'Oğlum, ne yiyirsın?  diye  sordum " dedi ve benimle sohbete başladı.

Karslı amcam çok dertli imiş. Hani derler ya "Bir dokun bin ah işit"; ben de amcaya bir dokundum bin ah işittim. 

Bakın Karslı amcamın başına gelen "Pişmiş tavuğun başına gelmemiş". Amcanın hayat hikayesini hep birlikte okuyalım....

Oğlum İsmail'in başını okşayarak "Benim de üç erkek evladım var. Ama ben çok dertliyim. evlatlarımdan..."  dedi ve ağlamaya başladı.

"Amca, ne oldu evlatlarına?..Biraz sakin ol.. " 

"Evladımın biri özel güvenlik görevlisi idi. Tren garında çalışıyordu. 15 Temmuz'da  Darbenin olduğu gece intihar mı etti, öldürdüler mi,  kaza mı oldu bilinmiyor. Oğlum asansör boşluğuna düşüp ölmüş. Söylediklerine göre asansör tamiratı varmış. Bir perde germişler asansör girişine. Oğlum karanlıkta o perdeyi farketmemiş, boşluğa düşüp ölmüş. Şu anda mahkeme sürüyor. Avukat da ilgilenmiyor. Çok dertliyim çookkk.." deyip, derin bir nefes aldı amca.

Amca biraz sakinleşince "Diğer çocuklara ne oldu amca ?" dediğimde,

"Sorma bana sorma!... Yüreğim çok yaralı... Ben daha önce Ankara'nın en kötü semti olan Çinçin'de oturdum ama şu Esentepe var ya Esentepe Çinçin'den de çok kötü. Burada her türlü pislik var."  dedi ve tam karşımızdaki okulu  parmağı ile işaret ederek:

"Bu okulun arkasında neler dönüyor, neler....Biliyor musunuz? Orada her türlü melanet her türlü kötü işler var. Çocuklara uyuşturucu, eroin, hap açıktan satılıyor. Devletin bir görevlisi de gelip buna müdahale etmiyor. İşte oğlumun biri de bu bataklığa saplandı." dedi ve sustu.

"Ne oldu amca anlatır mısın?" dedim ve  ellerini sigara kağıdına sigara sarar gibi yaparak,

"Oğlum, bu okulda okurken eroin, esrara alıştı. Daha sonra eroin, esrar ve hap satmaya başladı ve bir ihbar üzerine yakalandı. Şimdi içeride. Beş yıl ceza yedi. " dedi.

"Amca , geçenlerde şartlı tahliyeden bir çok insan ceza evinden çıktı. Senin oğlan çıkmadı mı?"

"Evladım, tam affın çıktığı günden bir gün önce açık ceza evinde iken saralı bir mahkum ile kavga ediyor. Oğlum sara hastalığı olan mahkuma bir tokat vuruyor. Adam hemen yere yıkılıyor ve hastaneye kaldırılıyor. Bir hafta sonra saralı mahkum ölüyor. 

Oğluma dava açıldığından aftan faydalanamıyor ve tahliye olmuyor; açık ceza evinden kapalı ceza evine alınıyor. Mahkemeye henüz çıkmadı. Sonu ne olacak bilmiyorum. Bu darbe bana hiç yaramadı. Darbe gecesi güvenlik görevlisi bir oğlumu kaybettim, darbe sonrası da özgürlüğüne tam kavuşacağı gün diğer bir oğlum tekrar mahkum oldu."  dedi.

Amcanın bu anlattıklarını ben ve oğlum pür dikkat dinliyorduk.  Hayat hikayesi beni çok etkilemişti ve ilgimi çekmişti. Amca anlatmak, içini dökmek istiyordu. Derdini dinleyecek birini arıyordu ve ben de kulaklarımı dikmiş, hiç sıkılmadan dinliyordum. 

Amca susunca ben hemen bir soru sorarak dertlerini deşiyordum. O'da bundan çok memnundu. Çünkü her sorduğum soruya içtenlikle cevap veriyordu.

Dertsiz insan var mı dünyada? 

Ben "Bir eli yağda bir eli balda olan insanların"  bile dertsiz olmadıklarına inanmıyorum. Onların dertlerinin ihtiyar amcanın dertlerinden daha çok olduğunu düşünüyorum. 

Rahmetli babam engelli kızımdan dolayı benim üzüldüğümü anlamış,  "Oğlum dünyada dertsiz insan yoktur. Hemen hemen herkesin bir derdi vardır...Değirmencinin de su derdi vardır. Eğer su gelmezse o gün değirmenin taşını döndüremez ve para kazanamaz. Sen de kızın Bilge'den dolayı üzülme." diye beni teselli etmeye çalışırdı.

Aslında bu dünya bir imtihan dünyası. İnsan oğlu zaman zaman eşleriyle, çocuklarıyla, zenginlikleriyle, fakirlikleriyle, komşularıyla, arkadaşlarıyla, sağlıklarıyla imtihan edilirler. Kim ki bu imtihanı sabırla, başarıyla kazanırsa, hem bu dünyasını hem de öbür dünyasını garantiye  almış olur...

Yaşlı amca ise hayattan bezmiş, yaşamak istemiyordu ve konuşma aralarında intihar etmeyi düşündüğünü söylüyordu.

"Amca, kaç yaşındasın? Senin eşin, kızın yok mu? Sana kim bakıyor? Ne ile geçiniyorsun? Evin barkın var mı?" sorularını peş peşe sıraladım...

"Evlat, şu anda seksen altı yaşındayım.. Bahsettiğim oğullarımın anaları yaşıyor. Yaşamaz olaydı. Benim iliklerimi sömürdü. Şu anda birlikteyiz. Bana baksa da işte öylesine bakıyor..Bu benim üçüncü karım. Babası bunu bana Ulus'ta ki bir noterde  başlık parası almak için sattı...

Ben Tekelde yirmi beş yıl bekçi olarak çalışıp emekli oldum.O yıllarda herkes devleti soyup soğana çevirirken, ben devletin bir kuruşuna tenezzül etmedim. Çok şükür alnımın akıyla emekli oldum. Bin beş yüz lira emekli maaşı ile geçiniyoruz. Emekli kartımı karım elimden aldı. Maaşımı o çekiyor. Bana da harçlık verirse veriyor.  

İki evim vardı. İkisini de bu kadının üzerine yapmıştım. Bu kadın iki evi de sattı, yedi. Şu anda yedi yüz liraya kirada oturuyoruz. Geri kalan para ile geçiniyoruz..Ben bu kadına yakayı kaptırdım evladım. Kılıbık oldum kılıbık. Sesim hiç çıkmıyor...Yaşamak istemiyorum. İntihar etmek istiyorum." dedi ve tekrar ağlamaya başladı...

"Amca, sakın aklından intiharı geçirme. Sabret. Allah'ın verdiği canı Allah alır. İntihar edersen cehennemlik olursun. Sakın ha...sakın ha.... Bir delilik yapma... Üç evli olduğunu söyledin. Diğer hanımlarda yanında mı amca?"

"Evladım, ikinci evliliğimden bir kızım oldu. İkinci evlendiğim kadın benimle geçinemedi ve ayrıldı. Kızım o zamanları on beş yaşında idi. Anası benimle ayrılınca o da onun yanına gitti. Bir kaç sene sonra kızımın anası felç olmuş. Kızım evlenene kadar ona bakmış. Vefat edince de kızım evlenmiş. Şu anda Bursa'da. Torunlarım olmuş. Göremedim...Ondan uzun süre haber alamadım. "

"Amca, ilk eşin yaşıyor mu?" dediğimde ,

"Evlat, bu uzun hikaye. Başını ağrıttım. İstersen onu anlatmayayım..." 

"Anlat amca. Anlat.." dedim ve dikkatlice  dinledim.



"Evlat, ben ettiklerimi çekiyorum....Askerden yeni gelmiştim...Kış mevsimi idi...Köyümüzde kış günleri iş güç olmayınca, köydeki gençlerle, duvar diplerinde hayvanların dizlerinden çıkan kemiklerden yapılan aşıklarla  oyun oynardık. 

Tabi o yıllarda köylülerde para olmadığından bu "aşık oyununu" ceviz karşılığı oynardık...Anam komşuya gitmişti. Bir çuvala  bir hakla buğday koydum. Buğdayı verip ceviz alacaktım ve arkadaşlarla "Aşık" oynayacaktım. Tam kapıdan çıkarken ocak başında oturan  karım beni gördü. Yanında baldızım da vardı. 

Karım bana 'Buğdayı götürme. Anan, buğdayı benim alıp, baldızıma verdiğini düşünür. Beni hırsızlıkla suçlar herif. Gel sen buğdayı satıp ceviz alma." der demez ben kendime hakim olamadım.  Askerden getirdiğim ucu demir ökçeli askeri potinimle bir tekme salladım. Attığım tekme karımın tam böğrüne değdi...Vay anam dedi ve yere yıkıldı... 

Ben karıma o halde bırakıp, buğdayı bakkala götürdüm, karşılığında ceviz aldım ve arkadaşlar ile aşık oynadım...  Attığım tekme eşimin böbreklerinde iç kanama yapmış. Hastaneye götürmedim. Karım altı ay böğründen acılar çekerek öldü. 

Baldızım, kayınbabama ablasına benim tekme attığımı, hastaneye götürmediğimi,  bu yüzden öldüğünü ve benden şikayetçi olmamı söylemiş. Kayınbabam 'Ben şikayet etmem. Allah'ından bulsun" demiş. 

"İşte evlat...Ben yaptıklarımı çekiyorum!...Başıma gelen anlattığım bu felaketler, hep benim yüzümden... Haksız yere karıma  tekme attım ve onun ölümüne sebep oldum...Ben yaptıklarımı çekiyorum...Ben yaşamak istemiyorum. Ben intihar etmek istiyorum..." dedi ve hünkür hünkür ağlamaya başladı.

Bir kaç dakika sonra karşıdan gelen bir bayanı göstererek "İşte şu  gelen , üç oğlumun anası, kırk yıldır evli olduğum , bana hayatı zehir eden  üçüncü karım." dedi  ve  yanımdan sessizce ayrıldı yaşlı amca,yavaş yavaş ona doğru yürümeye başladı... 

Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de,  "Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter."(Nisa-79) diyor.

Seksen altı yaşında ki yaşlı amca yaşadığı felaketleri,  Nisa Süresinin Yetmiş dokuzuncu Ayetinde belirttiği gibi, kendinden olduğunu ikrar ediyor....

Acaba kaç kişi, başına bir fenalık geldiğinde;  ben  Rabbimin sevmediği, istemediği işleri yaptım, başıma da bu kötülük geldi.. diye düşünüyor? 


 
Haber :
Bu Haber 3401 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :Kötülük, yaptığını çekme, bir Karslı amca,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5760
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5749
Semer
İzlenme : 3163
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2542
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr