Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
KÖYÜMÜZ


  Köyümüzün Tarihi
  Muhtarlarımız
  Köy Odası
  Okulumuz
  Camimiz
  Çeşmelerimiz
  Ormanlarımız
  Meralarımız
  Kooperatifimiz
  KÖYÜMÜZDEN YETİŞENLER
 
Köyümüzün Tarihi

KALECİKKAYA KÖYÜ'NÜN TARİHİ

Şair:

"Orda bir köy var uzakta,

Gitmesekte, varmasakta

O köy bizim köyümüzdür." demiş.

Kalecikkaya köyü, Anadolu'nun tam ortasında gelenekleri, görenekleri, ahlaki, temiz ve uysal yaşantıları ile sevilen "Kırım Tatar Türkleri"nin hayat sürdüğü, Çorum ili, Alaca ilçesine bağlı;il merkezine 65, ilçe merkezine 17 km uzaklıkta;Hitit Uygarlığı'nın merkezi olan Boğazkale (Hattuşaş) ve Alacahöyük arasında yeralan; dağlık ve engebeli arazi üzerinde, kısa ve dar bir vadinin iki yamacına kurulmuş, küçük güzel bir Tatar köyüdür.

Bu köye şairin dediği gibi "Gitmesekte varmasakta" demiyeceğiz.

Gideceğiz, varacağız. Bu topluluğu tanıyacağız.

Bu köyün tavlarında (dağlık ve kayalıklar üzerindeki düzlükler), koruluklarında adım adım gezerek; ılgıt ılgıt esen tertemiz havasını teneffüs edeceğiz, yaz kış demeden " Alim Pınar " çeşmesinin buz gibi akan suyundan kana kana içeçeğiz, meşelik koruluklarında evlek mantarları toplayıp; içerisine tuz basıp, meşe közünde pişireceğiz, buram buram Kırım kokan serin evlerinde bağdaş kurup, çibörekler, göbeteler, irimşik börekler, katlamalar, kaşamaklar, bılamıklar tabak börekler, kaşık börekler, anışkalar ve toygaşılar (Kırım Türklerinin milli yemekleri) yiyeceğiz.

"Osmanlı Rus Savaşı" (Tarihte; 1878 yılında 93 harbi olarak geçer)sırasında Rus zülmünden kaçan "Kırım Tatar Türkleri"nden bir kısmı akın akın Romanya'ya göç etmişler; bir kısmı da Karadeniz'den gemilerle Samsun üzerinden Anadolu'nun muhtelif köylerine, ilçelerine ve illerine yerleşmişler. Romanya'ya yerleşenler daha sonraki yıllarda Köstence Limanı'ndan vapurlara binerek İstanbul'a gelmişler.
 

Babaannem bu gelişlerini :

-Balam, yedi caşlarında ya bardım, ya yoktum. Köstence Limanı'ndan bizlerni vapurga bindirdiler. Men vapurga binerken ayağım kaydı. Denizge tüştüm. Meni dalgıçlar denizden çıkardılar. Eğer kurtarmasaydılar ölecek edim. Çok şükür ki kurtuldum, diye babama anlatmış.

Dönemin Padişahı Kırım'dan göç eden bu büyük topluluğu Türkiye'nin birçok vilayetlerine dörder beşer haneler halinde yerleştirmiş. İşte Alaca ilçesinin bu güzel Kalecikkaya Köyü Halkı'nın Kartbabayları (dedeleri) da uzun , yorucu ve çileli bir yolculuktan nasibini almış "Kırım Tatar Türkleri"ndendir.

Köye ilk olarak 16 aile yerleşmiştir. Bu 16 aile şu isimlerden oluşur:

 

1)Rabışlı Sülalesi olarak bilinen, en kalabalık aile olan Balaban Ali, Cemani Akay, Sarı Mehmet, Ahmet Akay ve Topal Gani-Fadime, 2)Mehmet Ali Hoca, 3)Kerim Akay, 4)Kurt Nebi , 5)İdris Akay-Müberra, 6)Abdiş Akay, 7)Abdülselam-Zahide, 8)Gani Kemal, 9)Seyit Akay, 10)Abdül Refig, 11)Topal Mehmet, 12)Kurt Kaya, 13)Samedin Akay, 14)Mustafa Akay, 15)Abdül Nebi, 16)Molla Hüseyin (1)

Ailelerin Kırım'dan çıkış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Göçten dolayı aileler bölünmüş, ayrı yerlere yerleşmişler; zaman içerisinde birbirlerinden haberdar olmaları ile Kalecikkaya köyü'nde toplanmışlar; böylece köyün nüfusu 60 haneye ulaşmıştır.

Kalecikkaya köyü adının kim tarafından verildiği de tam olarak bilinmemektedir. Köyün güney yamacında, Suludere köyü yolunun hemen sağ alt yanında, mezarlığın tam karşısında ve Gölpınar köyü yolu üzerinde sırtını dağa yaslamış, on-on beş metre yüksekliğinde bir mantar gibi kayalar üzerinden göge doğru yükselen;ilginç, heybetli bir kaya parçasından oluşan "Küçük Kale"yi görürsünüz. Kalecikkaya köyü ismi belki de "Küçük Kale"anlamına gelen;sırtını yasladığı dağa göre oldukça küçük olan, bu kaya parçasından almış olabilir.
 

Muhteşem görüntüsü ile insanı büyüleyen kalenin üzerindeki iki üç tane badem ağacı, vadi boyunca ılgıt ılgıt esen rüzgarın etkisiyle özgürce sallanmakta, her bahar mevsiminde açan mor çiçekleri ile "Kırım Türkleri yeniden doğuyor, yeniden açıyor; bizleri kırk bin kere Kırım Kırım kırsanız dahi yine doğacağız, yine açacağız. Sizler rahat uyuyunuz! Ey şehitler!.. Ey gaziler! " der gibi, karşısında mezarlıkta yatan "Kartbabaylara" birşeyler fısıldamaya , birşeyler anlatmaya çalışıyor sanki.

Kaya parçasının tepesinde badem ağaçları nasıl yetişmiş?

Kim dikmiş bunları?

Bunu da köyden bir bilen yok, ne acı ki. Kırım Türkleri'nin acılarını, ıstıraplarını ve kendi yaşadığı olayları da akıcı bir dille yazan Kırımlı büyük Romancı Cengiz Dağcı'nın "Badem Dalında Asılı Bebekler" romanında bahsettiği "badem ağaçları" nın tohumları olmasın; Kalecikkaya Köyü'nün kalesinde ki badem ağaçları.

Evimin penceresinden, her bahar geldiğinde, komşu apartmanın bahçesinde yaşlı badem ağacındaki mor çiçeklere hüzünle bakar; köyüme, Kırım'a doğru dalar giderim.Çünkü o mor çiçeklerde zülmü yaşamış Kırım Türkleri'nin; balaların, anayların, babayların, kartbabayların gözlerinden akan kanlı yaşları görür gibi olurum.

Bu köye yerleşmeden önce Kırım'dan gelen bu Türk Tatar topluluğunun ileri gelenlerine (kartbabaylarına) , köyün beş kilometre aşağısında daha düzgün ve sulak olan topraklar (bugün bu arazide Kıcıllı adında bir köy bulunmaktadır) teklif edilmiş, fakat gösterilen arazide ağaç olmadığından, "Biz çibörek pişiremeyiz" deyip, meşe denen sağlam ağaçlarla kaplı; koruluğu bol , kayalık ve sarp vadiyi tercih etmişler.
 
 

 

Yetişen yeni nesil, Alaca ilçesine bu düzgün topraklar üzerinden gidip geldikçe, kartbabaylarının bu yanlış kararlarına üzülmekte, hatta:

-Çibörek aşamasalardı, bolmaz mı edi ? diyerekten de serzenişte bulunmaktalar.
 

Köye yerleşen Kırım Tatarları , kısa zamanda evlerini toprak ve kayalardan yapmışlar, odunun bol olması ile " çiböreklerini" pişirerek hayatlarını sürdürmeye başlamışlar. Rus zülmünden geride kalan acıları, Kırım adasındaki yurtlarını yuvalarını unutmaya başlamışlar.Yeni bir vatan yeni bir yurt edinmişler. Hatta köyün bir bölgesine Kırım'daki bölgeyi hatırlamaları için "Yurtluk" ismini, köyün tam ortasında akan çeşmeyede sevinç, kurtuluş, huzur ve mutluluk anlamına gelen "Bayram Şeşme" adını vermişler.

Köy arazisinin tütün ve haşhaş ekimine müsait olması sebebiyle ilk zamanlar da oldukça kaliteli tütün yetiştirilmiş. Tütün ekiminin yasaklanması ve hububat ihtiyacı sebebiyle geçim tarıma ve hayvancılığa kaymıştır. Köyde yaşayan halkın büyük bir kısmı, çiftçilik ve hayvancılık yaparak geçimlerini sağladıklarından; ekip, dikmek ve hayvanlarını otlatmak için toprak sıkıntısı çekmelerine rağmen, orman arazisine dokunmamışlar;bilakis komşu köylerden tarlalar satın alarak, ihtiyaçlarını gidermeye çalışmışlardır.

 
Nüfusun artması ile başgösteren geçinme ve iaşe sıkıntısı insanları köy dışında arayışlara sevk etmiş;Alaca, Sungurlu, Çorum ve Ankara illerine göçler olmuştur. Çok kuvvetli bir sosyal yapıya sahip olduklarından göç ettikleri hemen her yerde adlarından bahsettirecek işlere imza atmışlardır.

Çorum, Sungurlu, Alaca ve Ankara'da"Tatarlar"denilince hemen hemen herkes tanır. Çorum'da eski garajın çevresindeki mahalle, Sungurlu'da"İsmet Paşa Mahallesi", Alaca'da"Muhacir Mahallesi"ve Ankara'da Atatürk'ün Ankara'ya ayak bastığı Dikmensemtinin"Keklik Pınar"ın beşyüz metre ilerisinde yolun sağ alt tarafındaki mahalleler" TatarMahallesi"olarak bilinmektedir.
 
Bu mahallelerde Çorum'un Alaca ilçesinebağlı Kalecikkaya köyünden gelen Kırım Tatar Türkleri yerleşmişlerdir.Alaca'nın bazı mahallerinde, Ankara'nın  Dikmen, İlker, Siteler, Sincan, Bahçelievler ve Keçiören semtlerin de çok sayıda Kalecikkaya köyünden göçen"Kırım Tatar Türkleri"ne rastlamak mümkündür.

Ankara'da hemen her iş kolunda faal olmalarının yanı sıra özellikle Sitelerde hatırı sayılır bir kalabalık nüfus bulunmaktadır. Ağırlıklı olarak mobilyacılıkla uğraşmaktadırlar. Sanat dışında bir çok resmi ya da özel iş kollarında hizmet veren eğitimli insanlar mevcuttur.

Kalecikkaya köyü insanı henüz Kırım'da iken ilim ve sanatla meşgul olurlarmış. İlme ve sanata büyük önem veren bir yapıya sahip bu insanlar gerek göç yollarında gerekse Anadolu'ya yerleştikten sonra yaşanan onca sıkıntıya rağmen ilim sahasında isminden bahsettiren alimler yetiştirmeyi başarmıştır. Ancak bugün maalesef bu insanlar aramızda değildir. Ancak onların eserleri, yetiştirdikleri evlatlar bayrağı götürmektedir.(2)

ÇORUM İLİ
ALACA İLÇESİ
KALECİKKAYA KÖYÜ KÜLTÜR SOSYAL
YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ
KURUCU BAŞKANI
Şükrü BİLGİLİ

_____________________

(1) Abidin Özkan. Kalecikkaya Köyü Kültür Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Gazetesi. Yıl 2001. Sayı 1.

(2) Adı geçen gazeteden

 
KÖYÜMÜZ HAKKINDA GENEL BİLGİ
 
Köyümüz, Kıcılı, Çomar, Perçem, Suludere, Akçiçek, Gölpınar, ve Külah köyleri ile komşudur. Ekilebilir arazisi 8.000 dönüm, Mera ve kayalık arazisi 1.000 dönüm, Ormanlık arazisi ise 6.000 dönüm kadardır.
 
Toprak yapısı kum-kil ve yer yer humustan oluşur. Yeraltı zenginliği olarak mermer yataklarına sahip olduğu bilinmektedir. Ancak bugüne kadar işletme için teşebbüste bulunulmamıştır.
Arazisi çok geniş ve çok verimli olmamakla birlikte ihtiyaca yönelik ekim yapılmaktadır. Tarım öncelikli olmak üzere, küçük ve büyük baş hayvan yetiştiriciliği de yapılmaktadır.

Bugünkü hali ile üç mahalleden oluşan köyümüz eğitim ve ekonomik nedenlerle sürekli göç vermektedir.

Alaca ilçesinin köyü olmasına rağmen nüfusun  çok azı Alacada yerleşiktir. Ağırlıklı olarak Sungurlu ve Ankara’  ya  göç etmişlerdir. Çorum, Kırıkkale, Bursa,İstanbul, Eskişehir illerinde de köyümüz nüfusundan insanlar bulunmaktadır.
 
Köyümüzün Alaca-Ankara   karayoluna olan mesafesi 5 km  dir. Bu yolun 4 km si  2002 yılında  dört km lik bölümü asfaltlanmıştır. Köy yolunun asfalt yapılmasında  Ankara İlinde ikamet  eden köylümüz Fehmi ARSLAN’ ın büyük gayretleri olmuştur.

-İçme suyu şebekesi mevcuttur.
-Elektrik  şebekesi vardır.
-Telefon  şebekesi vardır.
-Kanalizasyon alt yapısı tamamlanmış ancak henüz bağlı değildir. Köy içerisinden geçen derenin ıslah edilmesi beklenmektedir.

İki derslikli ve lojmanlı okulumuz olmasına rağmen yeterli sayıda öğrenci olmadığı için  2003 yılından itibaren eğitim taşımalı olarak yapılmaktadır.
İlçe merkezinin yakın ve ulaşımı rahat ve kolay olduğu için sağlık ocağı ihtiyacı duyulmamıştır. Köyümüzde şimdiye kadar herhangi bir önemli sağlık sorunu ile karşılaşılmamıştır.
1948 yılında köylülerimiz tarafından inşa edilen bir camisi mevcuttur. Bir adet Derslik, odunluk, abdestlik ve tuvaleti  vardır. Duvarları kerpiç, tavanı ahşap olan camimiz 660 metre kare arsaya sahip camimizin 260 metre kare oturumu vardır. 200 kişilik cemaat kapasitesi bulunmaktadır. Kesme taştan minaresi ise sonradan eklenmiştir. Minare yapımında köyümüz büyüklerinden Şevket ÖZDEMİR öncü olmuş, masrafın bir bölümünü karşılamış, kalan kısmı ise köylümüzün katkıları ile tamamlanmıştır.
Köyümüzü Alaca İlçemize ve diğer köylere bağlayan yollar üzerinde 3  adet köprü vardır. Bu köprülerden birisi Suludure  istikametinden gelen yol üzerindedir. Hemen  köy kabristanı ile kale arasındadır.

İkinci köprü köyün içinde, orta yerindeki  köprüdür. Bu köprü köylülerimizden Mehmet Özkan (Mamediye emmi) tarafından masrafları karşılanarak yaptırılmıştır. 
Üçüncü köprü ise Kıcılı köyü girişindedir. Bu iki köprü köylülerimiz tarafından yapılmıştır. Dördüncü köprü ise, yine köyün içinde bulunan, rahmetli Şahin Hoca' nın bakkalının önündeki taş köprüdür. Bu köprüde yine köylülerimiz tarafından yapılmıştır.
Mesire alanları:  
Köyümüzün en meşhur  mesire alanı Alimpınarı denilen mevkidir. Burası tüm ilçe halkı tarfından da bilinen ve tercih edilen bir mesire ve piknik alanı olmuştur. Suyu çok soğuk iki pınarı ve havuzu bulunan bu alan aynı zamanda meşe ormanı içerisindedir.
 
KALECİKKAYA KÖYÜ ‘ NÜN TARİHİ GELİŞİMİ

KÖYÜN TARİHÇESİ

Tarihi boyunca mücadeleden vazgeçmeyerek topraklarını ve bağımsızlığını koruyan Kırım Türkü 1777 yılına kadar dayanabilmiştir.  1777 yılından itibaren  Ruslar  Kefe ve diğer eldeki Kırım şehirlerini de zulüm, baskı,  işkence, katliam  ile birlikte işgal edince, Kırımda ardı arkası kesilmeyecek göç başlamış oldu.

Bir taraftan Kırım Türkü topraklarından zorla çıkartılırken diğer taraftan Ruslar bu topraklara yerleşiyordu.Daha ilk göç esansında  75.000 Rus Kırıma yerleştirilmişti. İnsanlar göçe zorlanıyor, gitmemekte direnenler ise kılıçtan geçiriliyordu. İlk beş yıl içerisinde yani 1777-1783 yılları arasında göç edenler dışında tam 30.000 Kırımlı Rus Ordusu tarafından kılıçtan geçirildi.

Kırımdan Anadolu’ya ve Balkanlardaki Osmanlı hakimiyetindeki topraklara büyük göçler yaşandı.Gaspıralı İsmail Bey’ in verdiği rakamlara göre, yirminci yüzyılın başına kadar Kırımdan bir milyon iki yüz bin Türk göç etmişti. 1854-1862 yılları arasında ise sahillerdeki bütün Türklerin Rusya’nın iç kesimlerine göçü emredildi. Böylece bütün Kırım toprakları Türklerden temizlenecekti. Bu göç ve sürgün 1876 yılına kadar bütün şiddeti ile sürdü.

Resmi rakamlara göre bu esnada da ikiyüz otuz iki bin Türk göç etmiştir. (Kültür Bak. Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları  Antolojisi –Kırım  Türk- Tatar Edebiyatı . (Sh.18-19)
 
Sürgün ve göç hareketleri ile Kırım Türkü parça parça vatanlarından, topraklarından, baba ocaklarından   hayatta kalmak ve kültürünü devam ettirmek umuduyla, ayrılmak  zorunda  bırakılır. Ancak hayatta kalmak ve tekrar Kırım’a dönmek umudu, daha ilk adımda yerini ölüme terk ettiğini  belli eder. İnsanlar, topraklarını savunurken ölmek  ile  nereye gittiğini bilmedikleri  vagonlarla bilinmeyen bir sona  gitmek arasında tercih yapmak zorunda kalırlar.

Uzun ve çileli yolculukların ardından, sağ salim karaya çıkabilenler Anadolu’yu karış karış gezerek  uygun buldukları yerlerde yerleşirler.
KÖYÜN KURULUŞ  VE GELİŞİMİ

Bilindiği kadarıyla Köyümüzün ilk kurucuları 8 ayrı aileden oluşur. Bu aileler Kırımda yaşadıkları köylerin –şehirlerin ve sülalelerin isimleri ile  birbirlerini tanırlar. Rabışlılar,  Seyitler, Kulleli Köyü, Adalı köyü gibidir.

Kesin olmamakla birlikte en yakın tarih 1875 li yıllardır. Bu gün köyümüzün nüfusunu oluşturan insanlar’ ın dedelerinden bir kısmı  Kırımdan hareketle, Romanya, İstanbul, Samsun gibi  yerleri dolaştıktan sonra Çorum- Merzifon - Amasya, Yozgat –Sarıkaya-Zeytinli köyünde, bir kısmı  bugünkü Çorum-Alaca – Yatankavak köyünde, bir kısmı Yozgat- Aygar-Bahçeli  köyünde  yaşamaktadırlar. (1) Ahmet TAŞDEMİR ve Şerif  ÇETİNKAYA’ dan  alınmıştır.
 
Değişik yörelerde yaşayan insanlar zaman içerisinde  birbirlerini arayıp bulurlar ve devletten kendilerine yerleşecek bir  yer verilmesini isterler. Kendilerine Sarimbey topraklarından yer gösterilir. Gelirler ancak sazlık ve sinekli bir yerdir. Beğenmezler. Geri dönerler.Yolculuk esnasında bugünkü Kalecikkaya’ nın  bulunduğu yeri görür, beğenir ve buraya yerleşirler. 
İlk kurucular:


1)Rabışlı Sülalesi olarak bilinen, en kalabalık aile olan Balaban Ali, Cemani Akay, Sarı Mehmet, Ahmet Akay ve Topal Gani-Fadime
2-Mehmet Ali Hoca
3-Molla Bekir Akay
4-Seyit Akay
5-Aziz Akay
6-Cemil Akay
7-Yusuf Hoca
8-Sarı Mehmet ve kardeşi Ahmet  Akay’ ve aileleridir. Bu ailelerin yerleşmesinin ardından civar köy ve şehirlerdeki  diğer akraba ve tanıdıklarını da bir araya getirirler.

1)Kerim Akay
2)Kurt Nebi
3)İdris Akay-Müberra
4)Abdiş Akay
5)Abselam-Zahide
6)Gani Kemal
7)Abdül Refig
8)Topal Mehmet
9)Kurt Kaya
10)Samedin Akay
11)Mustafa Akay
12)Abdül Nebi
13)Molla Hüseyin

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr