Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / MAKALELER-ANILARIM

4-BANKACI ŞÜKRÜ ‘YE , BANKANIN YAPTIĞINI ÇORUMLU YAPMADI (4)


4-BANKACI ŞÜKRÜ ‘YE , BANKANIN YAPTIĞINI ÇORUMLU YAPMADI (4)



 Paylaş
 31 Aralik 2020 17 : 46 

“BANKACI ŞÜKRÜ’YE, BANKANIN YAPTIĞINI ÇORUMLU YAPMADI!..”


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Yaşanmış gerçek bir hayat hikayesi


Mağazanın alt katına indiğimde; eşime çok yakın bir mesafede yaklaşarak, elimi uzatıp kolunu tam tutacağım an eşimin yanındaki görevli bayan ile göz göze gelmiştim; görevli bayanda “ Beyefendi bayana( yani eşime) fazla yaklaşmayın. Bağırırım şimdi!..” sözlerine karşılık, Eşimin olaya aniden müdahalesi ile “ tacizcilikten, sapıklıktan “ kurtulmuştum çok şükür!.. 


Görevli bayanın yeşil güzel gözlerinin içine füme renkli gözlüklerimin arka cephesinden temaşa ederek( tabii bayan benim kestane renkli güzel gözlerimi gözlüklerden dolayı göremiyordu), “ Eğer sizin ‘beni bir sapık olduğumu!’ düşündüğünüzü tahmin etseydim, aklınızdan geçen eylemi yapardım!” dediğimde,  makaraları koyverdi ve gülmeye başladı bayan. Tabii ki arkasından eşim ve ben de katılarak “bir kart horozlu, iki güzel bayanlı” renkli bir “Bremen mızıkacılar “ gibi bir koro oluşturmuş olduk sabahın köründe... Bu paragrafta da mecburiyetten çok sayıda “ bir” kelimesini kullandığım için özür diliyorum beni ıkınmadan, sıkılmadan okuyan kari’lerden.


Yanlış anlamayın KARI’LARDAN demedim dikkatinizi çekerim; büyük harflerle yazayım da daha iyi anlayın: KARİ’LERDEN... Sizi kızdıran bu kelimenin anlamını bilmeyen lütfen lügatı açıp baksın... ” I” üzerine konan ufacık bir noktanın kelimenin anlamını nasıl değiştirdiğini o zaman anlayacaksınız! Bu yüzden de yazı yazarken noktalara çok dikkat etmek gerek; KARI’nın anlamı başka KARİ ‘nin anlamı bambaşka...


Okuyucularıma ben hiç afedersiniz; KARI!.. dermiyim?


Gülme seansı bitince Eşime, “Bankaya yatıracağım parayı çarptırdım; nasıl çaldırdığımı arabada anlatırım. Acele eve gitmeliyiz, bankaya telefon etmem gerek, cep telefonum da yanımda değil biliyorsun; alışverişini sonra yaparsın, ” dedim, eşimle apar topar; yeşil gözlü, beyaz yüzlü , ince belli, sırma saçlı , dilber dudaklı, kirpi kirpikli, hilal kaşlı, kepçe kulaklı( tek kusur buydu) , güzel giyimli bayana ( sakın bu methiyeleri eşim duymasın sonra papaz oluruz ha!.. ) “Allahaısmarladık”  bile demeden;  mağazadan çıkıp arabanın yanına çok süratli bir şekilde geldik...


Eşim habire “ Nasıl çaldırdın? Bir paraya dahi sahip olamadın!.. Sen ne biçim bankacısın!.. “ deyip duruyordu arkamda tın tın yürürken. Ben arabaya binene kadar sesimi çıkarmadım. Kontağı çevirir çevirmez hanıma başımdan geçen talihsiz olayı anlatıp endişesini giderdim. 


Yine de bana “ O kadar para ATM’den yatırılır mı? Niye gişeden yatırmadın?” diye kendince kızdı durdu. Hanıma : “ Paraları nasıl kaptırdığımı anlatırken banka şubesinin pandemi nedeniyle kapalı olduğunu söylemiştim güzelim, “ dediğimde “ Başka şubeye gideydin. Oraya yatırmasaydın!” deyip bana akıl verdi. Parayı ATM’ye kaptırmanın suçluluğu ve üzüntüsü içinde “ Hanım haklısın. Bu bana ders olsun. “ dedim...


Gerçi ders olmamıştı bana bu olay... Bir yıl önce de Vakıfbank ‘ın ATM’sinde yaşamıştım benzer bir vakayı... Allah’tan ki şube o zaman açıktı. Buna rağmen Vakıfbank Keçiören Şubesi iki gün sonra ATM’ye kaptırdığım parayı hesabıma geçmişti. Bu ikincisi olmuştu... Bu ilk olayı unutmuşum; “ Hanıma bu bana ders olsun” dediğimde hatırladım ilk vukuatı...


Kafamı arka tarafa çevirerek “ Artık senin dediğin gibi yüksek miktardaki parayı hesaba yatırırken ATM’den değil, kuyrukta olsa sıraya girip Gişe’den yatıracağım. Söz hanım!..” dedim. Bu sözü verirken gaz pedalındaki ayağımı kaldırıp, frene basmıştım. 


Çünkü Çekirge Caddesi ile Asvalt Caddesi’ndeki kavşaktaki ışık kırmızı yanmıştı. Mecburiyetten arabaya “dovaaaak!” deyip, durdurmuştum. Kahraman Çorum’da çocukluğumda kağnı arabasını önden çeken öküz ve camuzları  durdurmak için “ dovaak!” derlerdi. Bazen eşekleri de koşarlardı kağnıya ve eşek arabasına; onları da durdurmak için “ çüüüüş” derlerdi.  Benim araba Voswagen Trasporter kamyonet tipi bir araba olduğu için ben de gayri ihtiyari “ dovaaak!” dedim de araba durdu. Yoksa kırmızı Işıkta geçecek, ya kazaya sebep olacaktı ya da trafik cezası yiyecekti...


Hanım, tabii ki kavşağa geldiğimizde benim gaz pedalından ayağımı çektiğimi  arkada oturduğu koltuktan görememişti. Bu eylemime   göre;  yani hanıma “ Artık senin dediğin gibi yüksek miktardaki parayı hesaba yatırırken ATM’den değil, kuyrukta olsa sıraya girip Gişe’den yatıracağım. Söz hanım!..”dediğim anda, sol ayağımı frene, sağ ayağımı havaya kaldırdığımdan dolayı bu söz geçerli olmaz;  değil mi dostlar!.. 


Eve bir gidişim vardı ki  sormayın; sanki arkasına roket takılmış “SAM” füzesi gibiydim; beni o anda bir görmeliydiniz!.. “SAM “ füzesi Rusların karadan karaya attıkları bir uzun menzilli bir silahtı; bilmeyenlere benim bir kıyağım olsun bu açıklamam. Ben de aynı SAM füzesi gibi Keçiören Gazino’dan öyle bir ateşlemiştim ki arabayı  dört dakikada evin önünde almıştım soluğu...


Hanımın arka koltuktan inmesini dahi beklememişim. Arabanın anahtarından “kapama kilidine” dahi basmamışım. Apartmanın kapısına yaklaştığımda arkamdan  Eşim seslendi: “ Ne acele ediyorsun. Arabayı bile kilitlemedin. Bekle beni!..” dedi.  Emir büyük yerden gelmişti. Frene bastım, geriye dönüp hanımı bekledim ve arabanın kilidine beş metre uzaklıkta iken bastım ve arabanın farları yandı söndü; bu kapıların kilitlendiğine, aracımın emniyete alındığına delaletti... 


Eşime de :”Acele etmemin nedeni biliyorsun. Bir an önce bankayı aramam gerek. Yoksa benim paracıklar uçacak ATM’nin içinde!..“ dedim ve çok şükür eve girebildik...


Oğlum İsmail bilgisayarın karşısında “online ders” yapıyordu.  Bu mikrop KORONA yüzünden çocuklar yüz yüze eğitim yapamadığından internet ortamında “online eğitim” alıyorlardı. Evimizin yakınında dostum Mehmet Alkan’ın eşi Nurten Hanımın sahip olduğu Özel Ceceli Koleji’ne de bir hayli para yatırdık; sanki o paralar da  havaya gitti gibi geliyor...Çünkü biz bayağı yüksek bir ücreti yüz yüze eğitim için verdik. Online eğitim ile çocuklar istenilen eğitimi alamıyor. Birkaç kere oğlanı kontrol ettim; taktığı kulaklık ile bir yandan hocasını dinlerken bir yandan da oyun oynuyordu kerata...Uyardım ama ne çare. Devamlı başında duramadığımdan oyun oynuyor mu ders dinliyor mu tam emin değilim... Sınavlarda belli olacak durumun diyorum ama ilk yarının sonuna kadar da sınav yapılmayacak... Hayırlısı diyelim...


“Cep telefonum nerede oğlum?“ dedim.  “ Baba bende. Alabilirsin .“ dedi. Cep telefonumu oğluma bırakmıştım. Online eğitim alırken bazen bağlantılarda sıkıntı olunca hocaları ile kontak kuruyor, ders programına ve hocalarının ıd’lerine ( programa giriş şifrelerine) bakıyor. Evin internetine bağlı bilgisayar devreden çıktığında benim cebe indirdiğim “Zoom “ programından dersine devam ediyordu. Ben tedbirli biriyim ya; oğlumun eğitimi aksamasın diye her türlü ihtimalleri düşünmüştüm. Bu sabahta cep telefonumu bu amaçla bırakmıştım kerataya...


Denizbank’ın ATM kartı arkasındaki güvenlik görevlisinin söylediği  0 800 ‘lü telefon numaralarını parmaklarım titreye titreye çevirdim. “Ne için aradığınızı birkaç kelime ile söyleyin?” diyen , derinden mikrofonlu bir sesle gelen Sanal görevlinin yönlendirmesi ile “Şu tuşa bas bu tuşa bas. Ananın soyadının ilk iki harfi ne? Babayın  adı ne? Doğum tarihin ne ? Tüm konuşmalarınız kayıt altına alınacak “ gibi birçok ahiret sorularına verdiğim doğru cevaplar sonucu; müşteri hizmetlerindeki yüz yüze olmasa bile canlı gerçek görevliye, bir kaç kere deneme sonucu çok şükür erişebildim. 


Derin bir oh çektim o an...


Karşımdaki bayan kibar biri olmasa idi basacaktım kalayı.  Sanırım insanlar fırça atmasın diye bilerek tatlı dilli, güler yüzlü( saçmalama Şükrü bayanların yüzlerini nasıl görüyorsun telefonda) çok kibar bayanları görevlendiriyorlar bu telefonların başına. Görevli Bayan “ Şükrü Bey, size nasıl yardım edebilirim? Benim ismim şu “dedi. Ben de aynı banka şubesindeki güvenlik görevlisine ve arabada eşime anlattığım, papağan gibi ezberlediğim “ATM  hırsızlığını” hiç nefes almadan takır takır sıraladım. 


Telefonun ucundaki nazik ve kibar bayan “Şükrü Bey, endişelenmeyin. Çok hızlı anlattınız. Buna rağmen  ne demek istediğinizi gayet iyi anladım. Şimdi size birkaç soru daha soracağım. Onlara da cevap verin lütfen. Ayrıca bahsettiğiniz tutardaki parayı Şube ATM’sine mi yoksa umumi olan yerlerdeki ATM’ye mi yatırdınız?” dedi. 


Bayanın sorduğu ahiretlik bu sorulara da cevap verdim. Sonunda da “ Kırk dokuz iki yüzlük banknotları Keçiören şubenizin ATM’sine bugün 11.00 sularında veya bu saatten sonraki bir saatte yatırdım” dedim. 


Bir iki dakika sonra görevli bayan :


 “Şükrü Bey, kayıtlarınıza girdim. Hesabınıza yatan bir para görünmüyor. Saat 11.10 ‘de Keçiören şubemizln ATM’sinde işlem yaptığınız gözüküyor.  Ben sizin verdiğiniz tutar üzerinden kayıt düşüyorum. Yetkililer bir hafta içinde veya yirmi gün içinde size dönüş yaparlar veya hesabınıza para geçti diye mesaj gönderirler. Başka size yardım edebileceğim bir husus var mı?” dedi. 


Görevli kibar bayana “ Hanımefendi ATM’nizin kaptığı para ile önümüzdeki şu beş gün içinde kredi kart borcumu ödeyecektim. Siz bir hafta veya daha fazla gün içinde paranın hesabıma geçececeğini söylüyorsunuz. Kredi kart borcumu gününde ödemezsem cezalı ödemek zorunda kalacağım. Cezalı ödemeyeyim diye eşimin bireysel emekliliğini sonlandırdık. Hem oradan da çok zararımız oldu, şimdide sizin paramı geç hesaba geçmenizden dolayı bir çok ceza ödeyeceğim. Benim bu cezamı kim karşılayacak. ATM’lerinizde para bittiğinde , arızalandığında veya akşamları açılıp sayılmıyor mu?” dedim.


Bayanı, bayağı telefonda uzun süreli tutmuştum. Sorduğum sorularla da bunaltmıştım . Sonunda “ Beyefendi mağduriyetinizi anlıyorum.  Benim burada yapacak bir şeyim yok. Görevim sizden gelen bu talepleri kayıt altına alıp yetkililere bildirmek. Bu yetkililer de ne zaman gider ATM’yi açarlar, sayarlar bilmiyorum. Ben yinede durumu ‘acil ‘ notunu düşeyim.” dedi. Telefonu “şak” diye yüzüme kapattı. Bayan, ya benim onlar gibi ahiret sorusu yerine bu dünyalık sorularımdan bıkmıştı ya da sırada bekleyen müşterilerin sorunlarını çözmek için beni devreden çıkarmıştı. Bunu bilmiyordum... Bayanın vicdanına havale ediyorum...


O sırada eşim yanıma geldi. Yüzüme bakarak: “ Ne yaptın? Hallettin mi? Banka ile işini” dedi. Tabii bende moral sıfırdı. Hanıma çaktırmadan : “ Gerekli bilgiyi verdim. Kayıt düştüler. Bir hafta içinde haber verecekler “ deyince, küplere bindi bizimki...” Öyle şey olur mu?” dedi . “Kapanan Keçiören şubesine bakan hangi şube ise onu öğren . Oranın müdürü ile git sorunu çözmeye çalış. Bir de bankacısın. Ben olsaydım şimdiye kadar bu sorunu çözmüştüm.” dedi. 


Hanımın söylediği aklıma yattı. Tekrar 0800’lü telefonu aradım.Bu sefer karşıma başka bir bayan çıkmıştı. Ona da aynı şeyleri anlattım. O da “Beyefendi sorununuzla ilgili kayıt düşülmüş.” dedi. Ben de “ Hanfendi  bunu söylemenize gerek yok. Bunu zaten ben biliyorum. Keçiören şubeniz kapalı. Onun yerine hangi şubeniz bakıyor?” dedim. O da bana “Sanatoryum Şubesi” dedi ve telefonu bu da “cart “ diye kapadı.


Saate baktım  on iki kırk beş; dışarıdan da ezan sesi geliyordu. Bu hengame içinde öğle vakti olmuştu. Bankalar bu saatte kapalı oluyordu. “Namazımı kılıp sonra gideyim “ dedim. 


Tabii namaz kılmak için abdest almak gerek; ben de lavaboya gidip buz gibi soğuk su ile abdestimi aldım. Rabbimin huzuruna geçtim. Öğle namazımı eda ettim. Avuçlarımı açtım “ Allah’ım bana yardım et. Beni şu sıkıntıdan kurtar. Sadece sana ibadet eder sadece senden yardım dileriz. Bugün sabahtan beri işlerim hep ters gidiyor. İlk önce hanımın T.İş Bankası banka kartını ATM’ye kaptırdım. Sonra da kırk dokuz adet iki yüzlüğü Denizbank’ın ATM’sine çarptırdım. Birinci olayda kartı kurtardık ama ikinci ATM’deki paralarımı kurtaramadım. Bana kolaylık ver. Bana yardım et Yarabbi” diye duamı ettim. 


Saate baktım 13.10’du. Tabanvayla on dakikada soluğu Sanatoryum Caddesi’ndeki hem emekli hemi de Merkez bankamızın vakfından aldığım maaşı  çektiğim Denizbank Sanatoryum Şubesi önüne geldim.


DENİZBANK Sanatoryum Şubesi önünde de kuyruk vardı.  Kuyruğa girmeden kapıda Güvenlik görevlisine durumumu anlattım, “acil olarak yetkili biri ile görüşmem gerektiğini “ söyledim. Sağolsun güvenlik görevlisi bana acımıştı. “Kuyruğa geç” demedi. Beni içeri aldı. Teras katta bir bayanı işaret ederek, derdini o bayana anlat dedi ve beni içeri saldı. 


Ben de bankanın içinde hedefime doğru emin adımlarla yürürken  içimden “ ATM’nin çarptığı kırk dokuz adet iki yüzlüğü, ‘ Eşeği saldım çayıra, Mevlam kayıra!’” dedim...


Bakalım!.. Güvenlik Görevlisinin eliyle gösterdiği Bayan, benim “kel başıma merhem olacak mı?” pardon “derdime çare olacak mı?”


Esas filim burdan sonra başlıyor.


Arkası yarın!..Devamını sakın kaçırmayın!..


Not: Bu hikaye parklarda yürüyüş yaparken yazıldı. Bu yüzden ufak tefek hatalardan dolayı okuyucudan özür dilerim. Bilahare hatalar düzeltilecektir

 
Haber :
Bu Haber 790 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :Banka, Çorumlu,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5755
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5731
Semer
İzlenme : 3152
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2537
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr