Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / MAKALELER-ANILARIM

1-“ BANKACI ŞÜKRÜ’YE, BANKANIN YAPTIĞINI ÇORUMLU YAPMADI


1-“ BANKACI ŞÜKRÜ’YE, BANKANIN YAPTIĞINI ÇORUMLU YAPMADI



 Paylaş
 21 Aralik 2020 11 : 16 

”BANKACI ŞÜKRÜ’YE , BANKANIN YAPTIĞINI ÇORUMLU YAPMADI!..”


Yaşanmış gerçek bir hayat hikayesi...


BİRİNCİ BÖLÜM


Gerek şakalaşırken gerekse ciddi bir olayla karşılaşıldığında biri birine “Senin yaptığını Çorumlu yapmaz” der. Bu sözün hikayesini anlatmadan önce bir Çorumlu olarak gerek şahsım ve gerekse Çorumluların birçoğu bu sözden hazzetmezler, genelde alınırlar ve kullanılmasını da pek sevmezler.


İnsanın demek ki canı yanınca “ Senin yaptığını Çorumlu yapmaz” sözünü, Çorumlunun alınacağını, kızacağını bilse de mecburiyetten söylüyormuş. Benim de canım o kadar yandı ki Çorumluluğu bir kenara bırakıp  Merkez Bankasından emekli olan bir bankacı olarak “ Bankacı Şükrü’ye,  bankanın yaptığını Çorumlu yapmaz” dedim.


Şimdi diyeceksiniz ki “Çorumlu Şükrü, seni böyle celallendiren, hiddetlendiren, canını bu kadar sıkan ne oldu da Çorumluların gıcık kaptığı ‘Senin yaptığını Çorumlu yapmaz ‘sözünü çağrıştıran ‘Bankacı Şükrü’ye bankanın yaptığını Çorumlu yapmaz’ “ cümlesini kullandın. 


Bana posteki saydıran bankadaki olayı anlatayım sonra da bir anomim hale gelen “Senin yaptığını Çorumlu yapmaz “ hikayesine... Bakalım her iki hikayede söylenen sözler “ cuk” oturmuş mu?


Daha önceki aylardan gelen taksitlerin üst üste birikmesi ve Kasım ayında da yaptığım düzensiz harcamalar neticesinde ; Aralık ayı başında ödeyeceğim üç kredi kartımın tutarının, maaşım ile karşılamayacağını  görünce çareler aramaya başladım. Elime bir not defteri aldım. Birkaç çıkış yolunu madde madde sıraladım. 


Şu dönemde eşden dostan borç almanın imkansız olduğunu; Temmuz ayında kızım Burcu’nun düğünü yapma aşamasında denediğimde elimin boşa çıktığını bildiğimden, önümdeki not defteri üzerindeki ilk şıkkın üzerini kara bir kalemle çizdim.


Hazırda hemen paraya dönüştürecek “Ak akçe kara gün dostudur,” diye bir kenara attığım“ akçeler de  yoktu; yani altın, gümüş veya menkul kıymet, vb. Bunun da üzerini renkli bir kalemle çizdim. 


Geriye bankalar kaldı; bu yaştan sonra bankadan  da faizle para çekmeği hiç düşünmediğimden bu kalemin de üzerine kırmızı (tehlikeli)renkli kalemle tereddütsüz bir çizgi çizdim. 


“Demokrasilerde çareler tükenmez !” diye ağızda sakız olmuş afilli bir sözü, Oğlum Şükrü hangi demokrasi havarisi söyledi ise bunun bir gerçek payı vardır. Düşün taşın esne kaşın,” dedim kendi kendime... Gerçi ensemde kaşınacak saçta kalmadı ya!.. Yine de elimi enseme attım. Tatlı tatlı kaşınmaya başladım. 


Ben çareler ararken, önümdeki not defterine siyah , kırmızı renkli kalemlerle “kestane çizer gibi!” çizikler atarken; çocukluğumda okuduğum Kaptan Swing çizgi romanında  Gamlı Baykuşun nefret ettiği, benim gibi  Kel ve sakallı Mister Blöf’ün (Mister Bluff) bitlenmiş sadık köpeği Puik (Pouik )   gibi tatlı tatlı kaşınırken; Eşim de karşımda cep telefonunu vızzıklıyarak oturuyordu. Bir ara gayri ihtiyari göz göze geldik. Eşim :


“ Hayrola Şükrü, beş dakikadır ara sıra sana bakıyorum. Önündeki not defterine bir şeyler karalıyorsun. Hart hart sesler çıkararak kaşınıyorsun. Bir sorun mu var?” dedi.


“Gönül Hanım, bu ay ödemelerde çok sıkıştık. Maaşım, üç kartın borcunu karşılamıyor. Kartların faize girmesini istemiyorum. Hepsini kapatmak için kaynak arıyorum.” dedim.


Bugüne kadar eşim, ne maaşımı ne de borcumu sormuştu. Kendi yağımla özgür bir şekilde kavrulup gidiyordum. Emekli olduktan sonra her ne kadar evde rahat bir özgürlüğüm olmasa da( eşim tarafından şuraya oturma, buraya oturma , kitabını oraya koyma , buraya koyma uyarılarından dolayı biraz evimde özgür olmama rağmen ) elimde kaya gibi sapa sağlam ekonomik özgürlüğüm vardı. Maaşımın bugüne kadar hesabının kitabının sorulmadığı nadir  bulunan, nesli tükenmek üzere olan kafasında benim gibi saçı olmayan “Kelaynak kuşu” gibi bir insandım.


Hatta eşime de “şu kadar borcumuz var “ diye de bugüne kadar hiç dertlenmedim. Maddi sıkıntılarımı da eşime hiç danışmadan tere yağdan kıl çeker gibi çözmüştüm. Ama bu seferki ekonomik kriz şu illet koronanın  etkisini de sayarsak durum hiç de iç açıcı değildi. Eşim, bir haftadır “tek ayağı üzerinde duran burnunu sarkıtmış derin derin hayal alemine dalmış  culuk ( hindi)  gibi “ niçin düşündüğümünün sebebini anlamıştı. Yüzüme gülümseyerek:


“Şükrü, düşündüğün şeye bak!.. Benim Anadolu Hayat Bireysel Emeklilikte birikmiş param var. ‘Avon Kozmetik ‘ satışı yaparken yatırmıştım. Son iki sene de her ay taksitlerini sen ödüyorsun. Daha üç senesi var. Senin de oğlumuza açtırdığın bireysel emeklilik hesabın var. O da gelecek sene bitiyor. Benimkini çekelim, borçları ödeyelim. Geri kalanını da senin bireysel emeklilik hesabına yatıralım. Erken çekmeden dolayı devletin verdiği yüzde yirmi beşlik devlet katkısı zararını, oğlumuzun bireysel emeklilik hesabından telafi ederiz.” dedi. 


Baktım; eşimin teklifi tek kelime harikaydı...İşte enseyi kaşırken, “arpacık kumrusu” gibi düşünürken benim kredi kartlarının borcunu ödemek için  “aile içi demokrasi”  çerçevesinde çareyi bulmuştuk. Hanımım, Hızır  (A.S) Hazretleri gibi imdadıma yetişmişti. Biraz önce kara kara düşünen ben, nerede ise karpuz kabuğunu gören sıpa gibi havalara uçacaktım; pardon (sıpa uçar mı ?) zıplayacaktım .


Hemen Anadolu Hayat Bireysel Emekliliğini telefondan aradık. Çekeceğimiz parayı ve zararımızı hesaplattık. Oğlumuzun bireysel emeklilik hesabına bu paranın bir kısmını yatırdığımız da zararımız fazlasıyla telafi ediyordu. Ayrıca bu paraya bir yıl sonra kavuşacağız ve benim mısır patlağı gibi patlamış kredi kartların borcunu da kökten halledecektik. Yine heyecandan yanlış bir kelime kullandım; “silecektik” olacaktı. Gerçi son heceleri “ cekti “ “ caktı” oldu ama idare edin. Borcu sıfırlayacağımdan ne yazdığımı bilemiyorum. Kusuruma bakmayın. “O kadarcık kusur kadı kızında da olur “ sözünü hatırlatarak kendimi temize çıkarayım.


Telefonda karşımıza çıkan Anadolu Hayat Bireysel Emeklikteki bayan çok kibar ve nazikti. Kullandığı her kelimeden bunu çok rahat anlıyorduk. Görevli Bayan, “ Hanfendi, çok güzel bir birikintiniz var. Üç yıl sonra emekli olacaksınız veya topluca para alacaksınız. Erken çektiğinizde şu kadar devlet katkısından zararınız oluyor. Siz iyice düşünün. Hesabınızı kapatmasanız çok iyi olur,” gibi bir çok cazip cümlelerle eşimi ve beni ikna etmeye çalıştı. 


Eşimle biz kararımızı kesin vermiştik. Eşim de kibar bayana “ Hanımefendi, ben paramın tamamını istiyorum ve bireysel emeklilik işlemlerimin sonlandırılmasını talep ediyorum.” dedi ve süreci başlattık.


Bize mail’den gönlendirilen ayrılma talep formunu doldurduk. Eşimin nüfus cüzdanının arka ve ön yüzünün resmini çekip  ayrılış dilekçemizi “e-posta” üzerinden postaladık. 


Nazik bayan “hesabınıza yedi veya yirmi iş gününde paranız geçer, “ demişti. Söylediği yedi gün içinde paramıza kavuşursak,  Aralık ayının ilk üç günü içinde kredi kartlarımın borcunu  gününde ödeyecektim. Bu güne de tam bir hafta vardı. Eğer, yirmi gün sonra öderlerse, bu para benim kartlarımın sorununu çözmeyecekti. O zamanda borçları cezalı ödeyecektim. Hayırlısı dedik beklemeye başladık. 


23 Kasım 2020 ‘de E posta ile evrakları gönderdiğimiz Anadolu Hayat Bireysel Emeklik şirketinden 27 Kasım 2020 tarihinde “ .....numaralı bireysel emeklilik hesabınıza ilişkin ayrılma işlemleriniz tamamlanmıştır. Sağlıklı ve mutlu günler dileriz,” diye e-postama bir mesaj düşmüş. Bu mesajın mail hesabıma düştüğünü üç gün sonra farkına vardım. 30 Kasım 2020  sabahı , damadın yurt dışına internet üzerinden satışını yaptığı kitapları PTT Kızılay Şubesine götürmek üzere giderken eşimden T.İş Bankası kartını istedim; hesaba bireysel emeklilikten talep ettiğimiz para yatmış mı yatmamış mı , ATM’den onu kontrol etmek istiyordum.


Damat PTT’de kargo işlerini hallederlerken ben de Kızılay’ın göbeğine yakın, Tandoğan tarafına giden cadde üzerindeki T. İş Bankası ATM’den eşimin hesabına baktım. Paranın yattığını görünce sevindim. Eve gelir gelmez eşimi alıp doğru Keçiören şubesine gittik. Önümüzde on kişi vardı. Pandemi nedeniyle bankalar saat onda hizmet veriyormuş. Hava biraz soğuktu. Eşime “Sen üşüme, bankanın biraz ilerisindeki giyim mağazalarını dolaş. Cebim üzerimde değil; oğlum İsmail’e ders  için bıraktım. Seni telefonla arama imkanım yok. Bu yüzden ara sıra kafanı uzat; sıranın gelip gelmediğini kontrol et. Ben senin yerine soğukta sırada bekleyeyim.” dedim.


Yarım saatte bize sıra geldi. Yalnız önümde bir kişi var iken ATM’nin birinde tekrar bir hesaba bakayım dedim. Bakmaz olaydım. ATM “curk” diye hanımın kartını kapıverdi. Geri vermedi. Eşim “ Biraz sonra zaten içeri girip parayı alacağız. Gidip ATM’ye hesaba bakmanın bir anlamı varmıydı? Bak kartı kaptırdın.Gereği var mıydı?” diyerek beni sabah sabah fırçaladı. Ben de “ Fazla önemli değil !...Kimliğinle de parayı çekeriz. İçeriye girince de görevlilere söyler kartını alırız. Fazla endişelenme güzelim.” dedim.


Bankanın giriş kapısında insanların ısısını ölçen ve aynı zamanda bankanın güvenliğini sağlayan görevliye “ ATM’de kartımızı kaptırdık. Yardımcı olabilir misiniz?” dedim. Güvenlik görevlisi “ İçerideki yetkiliye söyleyeyim” dedi ve içeri gitti.


Bize sıra gelince gişe önündeki sandalyelere oturduk. Eşim kimliğini uzatarak hesabımdaki paranın tamamını çekeceğim.” dedi. Gişe memuru eşimin kimliğini aldı. Hesabına girdi. Rakamın fazla olduğunu görünce, çekmecesini açtı. Yeterli parası olmadığını görünce yandaki yetkiliye dönerek “ Şu kadar para ödeyeceğim. Kasamızda para var mı?” diye sordu. Ben hemen endişelenmeye başladım. Görevli bankamızda şu anda yeterince paramız yok . Öğleden sonra gelin gibi bir laf söyleyecek “ diye. Çünkü daha önce başıma gelmişti bir bankada. Ev alacaktım , hesaptan paramı çekecektim. “Vay efendim madem bu kadar yüklü para çekecektiniz, bir gün önce haber verseydiniz . Şu anda bu kadar paramız yok. Not edelim. Yarın gelin.” diye bize sepet havası çalmak istemişti görevli...


Endişem yersizdi. Yandaki yetkili “ O kadar paramız var” dedi ve gişe görevlisi de önündeki bilgisayardan ödeme işlemlerini başlattı. Gişe görevlisine o arada kartımızın ATM’de kaldığını da söyledik. O da güvenlik görevlisini çağırdı. Bir anahtar verdi.” ATM’de kart kalmış. ATM’yi açıp kartı getirir misin?” dedi. Paramız ödenene kadar “curk” diye kaptırdığım eşimin banka kartı görevli tarafından getirildi.


Bankacı olmam hasebiyle gişe görevlisinin para makinesindeki saydığı iki deste iki yüzlük parayı tek tek görevlinin bakışları altında ben de sayıp iç cebime koydum. Paramız tamamdı. Gişe memuruna da teşekkür edip T.İş Bankasından ayrıldık. 


Esas filim burdan sonra başlıyor.


Arkası yarın!..Devamını sakın kaçırmayın!..


Not: Bu hikaye parklarda yürüyüş yaparken yazıldı. Bu yüzden ufak tefek hatalardan dolayı okuyucudan özür dilerim. Bilahare hatalar düzeltilecektir.

 
Haber :
Bu Haber 708 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :Banka, Çorumlu,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5758
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5743
Semer
İzlenme : 3159
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2540
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr