Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / MAKALELER-ANILARIM

“VERDİĞİM SİZDEN, VURDUĞUM BİZDEN!..”


“VERDİĞİM SİZDEN,  VURDUĞUM BİZDEN!..”



 Paylaş
 27 Agustos 2019 15 : 57 



“VERDİĞİM SİZDEN,  VURDUĞUM BİZDEN!..”


Bu sözden ne anladınız ? Çok merak ediyorum... Ben de sizin gibi bu kelimeleri komşumun ağzından duyduğumda şaşırmış ve anlamını kavrayınca üzülmüştüm. Müslüman bir Türk olarak kahrolmuştum...Yazımı sonuna kadar okursanız , siz de benim gibi apışıp kalacaksınız....


Komşum ile bir televizyon programı izliyorduk... 


Programın konusu : “ Almanya’da ve Türkiye’de Bir Sosyal Deney” projesi; Bir genç üstü başı perişan bir vaziyette , Almanya’nın bir şehrinde, lokantaları, ayak üstü yiyecek satan işletmeleri birer birer ziyaret ediyor: “Aç olduğunu, bir lokma ekmek veya sattıkları yiyeceklerden istiyor... “ Her gittiği kapıdan kovuluyor ... 


Aynı uygulamayı İstanbul’da yapıyor.  Simit , köfte, meyve satan tezgahlara, lokantaya gidip “aç olduğunu söylediğinde “ gerek simitçiler, gerek köfteci, gerek meyve satan ve lokanta sahipleri gence istediklerini veriyorlar. Hatta bu olaya şahit olan vatandaşlar da  gence bir iki simit alıp, koltuğunun altına sıkıştırıyorlar...


Komşumuza   dönüp “ Türk Milleti asil bir millet. Aç insanı duyunca imkanı ölçüsünde yardım ediyor. Yalnız bunu istismar edenler de var. Geçen Alaca ilçemizde, kırmızı ışıkta durduğumda yanıma otuz yaşlarından bir genç geldi. Arabamın camına eliyle vurdu. 


Açtım. “Buyur ne diyorsun ? “ dedim.


“Abi, ben Urfa’dan geldim. Alaca’da tarlalarda çalışıp karnımızı doyuruyoruz.  Bugün işe gidemedim. Karnım aç. Karnımı doyurur musun? “ dedi. 


“Ben de kavşaktan sağa döneceğim. Peşime gel.“ dedim. 


Yeşil ışık yanınca Zile caddesine döndüm. Sağa yanaşıp, arabaların ikinci sırasına park edip durdum. Arabadan indiğimde aç olduğunu söyleyen Urfalı’da yanıma geldi. Arabanın dörtlülerini yakıp, gençle karşıdaki lokantaya girdik. Urfalı genç, sağda bir masaya oturdu. Döner kesen arkadaşa da parasını verip, masada oturan genci göstererek “Gence bir döner vermesini “ söyleyip aceleyle çıktım dışarı.  


Yolun tam ortasında aklıma “ Döner kuru kuru yenmez. Gence bir de ayran ısmarlayım “, dedim ve geri lokantaya girdim. 


Dönerci arkadaşa, “ Bahsettiğim gence bir de ayran verin. Ayrannın parasını da şundan alın” dedim, parayı uzattım...


Dönerci Arkadaş, kulağıma eğilerek; “ Şükrü Abi , bu sahtekar puştu nereden buldun? Tam bir sahtekar. Ne ise!..,Ayran da bizden olsun. Bir daha böyle kumpaslara düşme Şükrü abi” dedi. 


Ben de ne diyeceğimi bilemedim. “Ne ise bu da böyle olsun. Sen yinede döneri gönder.” dedim ve oradan ayrıldım...


Bacım Fatma’nın evi Zile Caddesinde idi. Onun evinden bir iki eşya alıp geri dönerken Sebilullah Caminin yanında trafik sıkıştı. Hava da çok sıcak olduğundan arabamın camını açtım. Trafiğin açılmasını beklerken camın kenarında biraz önceki gencin yaşlarından biri yaklaştı;  “ Abi karnım aç. Karnımı doyurur musun? “ demesin mi? 


Kan beynime sıçradı. Gence doğru başımı çevirdim. “Biraz önce sen yaşlarda bir gençte aynı numarayı çekti. Karnını doyurdum ama lokantacı onu tanıyormuş. Sahtekarın biri imiş. Senin de öyle biri olmadığını nereden bileyim. Bu yüzden sana yardımcı olamayacağım” dedim. 


O sırada yol açılmıştı. Ben gaza bastığımda , bu gençte, beni kandıran gence sövüp sayıyordu...


Ben bu olayı komşuma anlattığımda güldü. "Şükrü benim de başıma bu tür olaylar çok geldi. Yalnız sana anlattım mı bilmiyorum. ” dedi,  başladı ilginç hikayesini anlatmaya...


Şükrü Bey, bundan yirmi yıl önceydi sanırım... Kurban Bayramına iki hafta vardı. Kızılay ‘da Zafer Çarşısı’nın yakınlarında “ Mine Mağazaları”nda bayrama yetiştirmek için geceli gündüzlü üç gündür çalışıyorduk. 


Üç gün uyumamıştık... Zafer Çarşının meydanına bakan kısmın bir duvar dibinde üçüncü günü sabahı çay ve simitle karnımı doyuruyordum... Bir yandan da gelene gidene bakıyordum...Saat sekizlerde idi... Önümden gayet güzel giyimli bir beyefendi geçti. Adamın giyim kuşamı dikkatimi çekti. İzlemeye başladım.


Bir dilenci, beyefendinin önüne geçti ve elini uzattı . Adam cebinden para çıkardı , dilencinin eline tutuşturdu. Bu dilenci daha uzaklaşmadan , biri daha yaklaştı. O da elini uzattı. Beyefendi, ikinci dilenciye para vermediği gibi, eliyle ayağıyla tekme tokat girişmeye başladı. Dilenci yerlerde sürünürken ben çayımı, simitimi yere bırakıp , dilenciye yardıma koştum. Yanlarına geldiğimde sopa yiyen dilenci yerden kalkmış koşarak gidiyordu. 


Beyefendiye yaklaştım; “ Beyefendi, bir dakikadır sizi şu kenarda izledim. Birinci dilenciye para verdiniz. İkinciyi ise dövdünüz. Ben buna bir anlam veremedim “ dedim...


Beyefendi, gayet sakin bir eda ile gözlerimin içine baktı; “ Verdiğim sizdendi, vurduğum bizdendi” dedi. Beyefendinin ne söylediğini anlamamıştım. 


“Kusuruma bakmayın , 'Verdiğim sizden, vurduğum bizden' Ne demek? Açıklarsanız memnun olurum” dediğimde , eliyle Sosyal Sigortalar Kurumu binasın yanındaki çok katlı binayı göstererek ;


Şu bina benimdir. Ben YAHUDİ’yim. Para verdiğim dilenci sizdendi yani Müslümandı...Dövdüğüm de bizdendi yani Yahudi idi. Biz Ankara’da bir birimizi tanırız. Yahudi bir vatandaşımızın asla dilenmesini istemeyiz. Durumu iyi olmayanları kendi aramızda para toplayarak ona iş yeri açar, yardım ederiz. İkinci dövdüğüm dilenciye bizler o kadar yardım ettik ki bizi dinlemedi. Dilenmeye devam etti. Ben de bu yüzden ona dersini verdim. Bir Yahudi’nin dilenmesini asla tasvip etmeyiz. Bu yüzden  , ‘Verdiğim SİZDEN, vurduğum BİZDEN” dedim, Şimdi anladın mı? “dedi ve çekip gitti yanımdan...


“Ben de ağzımı açtım, adamın arkasından baka kaldım” dedi,  Komşum... 


 “Verdiğim sizden, vurduğum bizden “ sözünün anlamını ben hikayenin sonunda çok iyi anladım, ya siz!... 


Yahudi kendi milletinin dilenmesini istemiyor. Bizim dilencilerimizde beni kandırdıkları gibi “her türlü dalavere dattiriği yapıp” çalışmadan, emek harcamadan beleşce hayatlarını idame ettiriyorlar...


Bugün Yahudi Milleti dünyaya kafa tutuyor. 

 

Neden? 


Cevap Yahudi’nin sözünde gizli...


“ Verdiğim SİZDENDİ, vurduğum BİZDENDİ


Bu sözleri her Müslüman Türk, beyninin kenarına yazsın.


 
Haber :
Bu Haber 2979 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :yahudi, dilenci,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 1 )

Sayfa : [1]
“VERDİĞİM SİZDEN, VURDUĞUM BİZDEN..”
teşekkür ederim üstadım çok ders içeren bir yazı ellerin dert görmesin.
Gön : Ahmet y  28 Agustos 2019 : 08:34:02  

Sayfa : [1]
İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5758
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5742
Semer
İzlenme : 3159
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2540
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr