Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / HİKAYELERİM

21-“BABA SENİ SOYMUŞLAR!....”


21-“BABA SENİ SOYMUŞLAR!....”



 Paylaş
 17 Aralik 2018 21 : 57 

Emmimoğlu, Aşti (Ankara Otakarı)’de yankesiciler tarafından bankta otururken üzerine eter sürülerek bayıltılıp, cebinden alınan parasını unutmaya çalışıyordu. 

Emmimoğlu bir kaç gün bu şokla yaşamış. 

Kendisinin Aşti’de paketlenip Alaca Lider otobüsüne nasıl bindirildiğine hâlâ hayret ediyordu.

Canını sağ kurtardığından dolayı da Allah’a  şükrediyordu.  

Hani derler ya: “Beterin beteri var.” 

Tek tesellisi Alaca’ya sağ salim gelmesiydi. 

Emmimoğlu, çarpılma olayını unutmak; aklından silmek istiyordu. 

Ne mümkün!. 

Geceleri rüyalarında aynı olayı defalarca yaşıyordu. 

Birçok geceler büyük bir korku ile uyandığında, loş odasında kanter içinde olduğunu görüyordu. 

”Hâlâ uykuda mıyım?” diye kendisini çimdikleyip, yine çarpılıp çarpılmadığını anlamaya çalışıyordu. 

Emmimoğlu, ahırdaki hayvanların bakımını yaptıktan sonra, çarşıya çıktığında ilk uğradığı mekân Cumhuriyet meydanı idi. Meydanda arkadaşları ile Eski Camîî’nin yanındaki banklara oturur, namaz vaktine kadar çene yaparlardı. Daha doğrusu dostlarıyla dertleşirdi. 

Günlerden hangi gündü hatırlayamadı. Cumhuriyet Meydanı’na geldiğinde arkadaşlarından biri banka oturmuş, kara kara düşünüyormuş. 

“Selamün Aleyküm arkadaş” deyip,  arkadaşının yanına oturmuş. 

“Aleyküm selam arkadaş. Birkaç gündür nerelerdeydin. Hiç görünmedin?” demiş, bankta oturan arkadaşı.

“Ankara’da yeğenimin düğünü vardı. Oraya gitmiştim”demiş  Emmioğlu ve elini arkadaşının omzuna koymuş. 

“Yav arkadaş, seni ben  böyle hiç düşünceli görmedim. Allah aşkına ne oldu sana.?” 

“Sorma arkadaş sorma. Başıma neler geldi. Neler geldi bir bilsen”

“Anlatta dinleyeyim. Belki içini dökersen açılırsın. Zaten bugüne kadar sen bana anlatıyon ben sana anlatıyom. Şu başından geçen üzücü olay nedir? Öğrenelim bakalım” demiş  Emmioğlu. 

Emmioğlu'nun arkadaşı derin bir nefes almış. 

“Madem istiyorsun. Anlatayım. Benim başıma gelen, pişmiş tavuğun başına gelmedi.” demiş, başlamış anlatmaya. 

Arkadaş, bundan iki gün önce hanım geceleyin çok kötü hastalanmıştı. Hemen bir taksi çağırdım. Doğru hastaneye gittik. Birçok tetkiklerden sonra doktor: 

“Hanımın bu gece burada yatması lazım” dedi. Ben de : 

“Doktor bey, siz nasıl bilirseniz öyle olsun. Yeter ki hanımımın acıları dinsin” dedim. 

Hanımı kadınların yattığı odalardan birine yatırıp hastanenin havlusuna indim. Gecenin yarısına az bir zaman kalmıştı. O tarafa baktım bu tarafa baktım bir tane taksi ve bir araç yoktu hastanenin çevresinde. Mecbur kaldım yaya olarak eve gitmeye. Yollar ıpısısızdı. İncin top oynuyordu. Bir tane canlı yoktu hastane yolunda. Alaca derin bir uykuya yatmıştı. 

Emmimoğlu, buraya kadar anlatılanı can kulağıyla dinlemiş ve arkadaşına: 

“Yav arkadaş o saatte ıpıssız hastane yolundan Alaca’ya gelirken hiç korkmadın mı? “ demiş.

Arkadaşı: 

“Korkmaz olur muyum? Arkamdan bir çıt sesi gelse hemen dönüp arkama bakıyorum. Ne ise uzatmayalım. “ demiş , kaldığı yerden devam etmiş. 

Hışır yoluna geldiğimde sağda siyah bir “Hacı Murat” otomobil gördüm. Tam otomobile yanaştığımda  “Hacı Murat”tan iki adam indi, bana doğru yürüdüler. Biri önüme geçti, diğeri de arkama dolandı. Önüme geçen:   

“Yav arkadaş sen nereden geliyorsun. Üstün başın hep un olmuş. Yoksa değirmenden mi çıktın? “ dedi ve elini üzerimdeki unu silkeler gibi, göğsümün üzerinde dolaştırmaya başladı. Ben arkama dolanan adama bakarken, önümdeki adam habire elini göğsüme, koluma sürüp duruyordu.  

Elimle önümdeki adamın elini tutup, ittim. 

Ondan sonrasını hatırlamıyorum. 

Gözümü açtığımda Hışır ile hastane yolunun köşesinde boylu boyunca yatıyordum. Saate baktım üçü gösteriyordu. Herhalde burada tam dört saat yatmışım. Bir Allah’ın kulu beni görmemiş. 

Elimle gözlerimi ufalayıp, gözlerimi açmaya çalıştım.

“Allah’ım ben neredeyim? Bana ne oldu? Kafam niye ağrıyor?” deyip, ellerimden kuvvet alarak,  oturumuma geldim. Ellerim buz gibiydi. Üzerim ıslanmıştı. Havanın rutubeti herhalde elbiselerime sinmişti.

Emmimoğlu, arkadaşının bu anlattıklarını duyunca, hemen başından geçen çarpılma olayını hatırlamış. 

“Yav arkadaş geçmiş olsun. Hele anlat. Heyecanlandım birden. Sonra eve nasıl geldin bakayım.” demiş. 

Eve nasıl geldiğimi tam hatırlamıyorum. Sadece ertesi gün saat 15.00’e doğru gözümü yatakta açtım. Çocuklar benim uyandığımı görünce koşa koşa geldiler. 

“Baba sana ne oldu? Sabah namazına doğru eve geldin. Hiç kendinde değildin. Seni gelir gelmez elbiselerle yatağına yatırdık. Hastalandın mı? Anneme ne oldu? Annem hastanede mi kaldı?” diye, birçok sorular sordular. 

Çocukların sorularına cevap vermek için, kafamı sağa sola sallayıp, akşamki olayları hatırlamaya çalıştım. 

Hışır yolu kavşağındaki adamları ve siyah “Hacı Murat”ı hatırlar hatırlamaz, gayri ihtiyari elim ceketimin cebine gitti. Hastaneye giderken cebimde 1.000.-YTL vardı. Birkaç kere elimi ceketimin iç cebine soktum, çıkardım; ama, paradan eser yoktu. Pantolonumun cebine de bir umutla el attım;heyhat orada da para yoktu. 

Çocuklarıma “Yavrum annen akşam hastanede kaldı.” dedim ve geceleyin hastane yolunda  başıma gelenleri anlattım. 

Çocuklar: “Baba seni soymuşlar” demesinler mi?

“İşte o gün bu gün bu olayı unutamıyorum. Üzgünlüğüm bundan”demiş, emmioğlunun arkadaşı. 

Emmimoğlu, “Arkadaş, üzülme soyulan sadece sen değilsin.Aynı şekilde geçen hafta Ankara Aşti’de de beni de uyuttular. 250 YTL mi çarptılar.” demiş, başlamış hikayesini arkadaşına anlatmaya. 

Emmimoğlu hikayesini bitirince, eterle bayıltılarak çarpılan iki arkadaş birbirlerinin gözlerinin içine bakmışlar. 

Başlamışlar gülmeye.... 

O sırada Eski Camîi’nin minaresinden ezan okunuyormuş. 

Her ikisi de “Bizleri çarpanı, Yüce Yaradanım şu ezanların yüzü gözü hürmetine çarpsın” deyip, öğle namazını eda etmek için Allah’ın huzuruna durmuşlar.

Namaz boyu her ikisi de “Görüyor musun? Tek çarpılan ben değilmişim” diye kendi kendilerine teselli vermişler. 

Siz siz olun ıssız sokaklarda yalnız yürümeyin.

Siz siz olun, ıssız oturduğunuz bir yerde, birileri yanınıza gelirse; onların ikram ettiği sigarayı, çayı içmeyin ve üzerinize bir şey sürmelerine fırsat vermeden hemen oradan kalkın gidin. 

Yoksa Emmimoğlu ve arkadaşı gibi,  herifler sizi Cin çarpmış gibi çarparlar. 

Nasıl buldunuz bu soyulma hikayesini? 

Şükrü BİLGİLİ

Not: Emmioğlunun çarpılma hikayesini okumak isterseniz aşağıdaki linki tıklayın.

15-"Herif seni çarpmışlar!..."



 
Haber :
Bu Haber 2683 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :hırsızlık,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5758
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5743
Semer
İzlenme : 3159
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2540
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr