Emmimoğlu, Aşti (Ankara
Otakarı)’de yankesiciler tarafından bankta otururken üzerine eter sürülerek
bayıltılıp, cebinden alınan parasını unutmaya çalışıyordu.
Emmimoğlu bir kaç gün bu şokla
yaşamış.
Kendisinin Aşti’de
paketlenip Alaca Lider otobüsüne nasıl bindirildiğine hâlâ hayret ediyordu.
Canını sağ kurtardığından dolayı
da Allah’a şükrediyordu.
Hani derler ya: “Beterin beteri
var.”
Tek tesellisi Alaca’ya sağ salim
gelmesiydi.
Emmimoğlu, çarpılma olayını
unutmak; aklından silmek istiyordu.
Ne mümkün!.
Geceleri rüyalarında aynı olayı
defalarca yaşıyordu.
Birçok geceler büyük bir korku
ile uyandığında, loş odasında kanter içinde olduğunu görüyordu.
”Hâlâ uykuda mıyım?” diye
kendisini çimdikleyip, yine çarpılıp çarpılmadığını anlamaya çalışıyordu.
Emmimoğlu, ahırdaki hayvanların
bakımını yaptıktan sonra, çarşıya çıktığında ilk uğradığı mekân Cumhuriyet
meydanı idi. Meydanda arkadaşları ile Eski Camîî’nin yanındaki banklara oturur,
namaz vaktine kadar çene yaparlardı. Daha doğrusu dostlarıyla dertleşirdi.
Günlerden hangi gündü
hatırlayamadı. Cumhuriyet Meydanı’na geldiğinde arkadaşlarından biri banka
oturmuş, kara kara düşünüyormuş.
“Selamün Aleyküm arkadaş”
deyip, arkadaşının yanına oturmuş.
“Aleyküm selam arkadaş. Birkaç
gündür nerelerdeydin. Hiç görünmedin?” demiş, bankta oturan arkadaşı.
“Ankara’da yeğenimin düğünü
vardı. Oraya gitmiştim”demiş Emmioğlu ve
elini arkadaşının omzuna koymuş.
“Yav arkadaş, seni ben böyle hiç düşünceli görmedim. Allah aşkına ne
oldu sana.?”
“Sorma arkadaş sorma. Başıma
neler geldi. Neler geldi bir bilsen”
“Anlatta dinleyeyim. Belki içini
dökersen açılırsın. Zaten bugüne kadar sen bana anlatıyon ben sana anlatıyom.
Şu başından geçen üzücü olay nedir? Öğrenelim bakalım” demiş Emmioğlu.
Emmioğlu'nun arkadaşı derin bir
nefes almış.
“Madem istiyorsun. Anlatayım.
Benim başıma gelen, pişmiş tavuğun başına gelmedi.” demiş, başlamış anlatmaya.
Arkadaş, bundan iki gün önce
hanım geceleyin çok kötü hastalanmıştı. Hemen bir taksi çağırdım. Doğru
hastaneye gittik. Birçok tetkiklerden sonra doktor:
“Hanımın bu gece burada yatması
lazım” dedi. Ben de :
“Doktor bey, siz nasıl bilirseniz
öyle olsun. Yeter ki hanımımın acıları dinsin” dedim.
Hanımı kadınların yattığı
odalardan birine yatırıp hastanenin havlusuna indim. Gecenin yarısına az bir
zaman kalmıştı. O tarafa baktım bu tarafa baktım bir tane taksi ve bir araç
yoktu hastanenin çevresinde. Mecbur kaldım yaya olarak eve gitmeye. Yollar
ıpısısızdı. İncin top oynuyordu. Bir tane canlı yoktu hastane yolunda. Alaca
derin bir uykuya yatmıştı.
Emmimoğlu, buraya kadar
anlatılanı can kulağıyla dinlemiş ve arkadaşına:
“Yav arkadaş o saatte ıpıssız
hastane yolundan Alaca’ya gelirken hiç korkmadın mı? “ demiş.
Arkadaşı:
“Korkmaz olur muyum? Arkamdan bir çıt sesi gelse hemen
dönüp arkama bakıyorum. Ne ise uzatmayalım. “ demiş , kaldığı yerden devam
etmiş.
Hışır yoluna geldiğimde sağda
siyah bir “Hacı Murat” otomobil gördüm. Tam otomobile yanaştığımda “Hacı Murat”tan iki adam indi, bana
doğru yürüdüler. Biri önüme geçti, diğeri de arkama dolandı. Önüme geçen:
“Yav arkadaş sen nereden
geliyorsun. Üstün başın hep un olmuş. Yoksa değirmenden mi çıktın? “ dedi ve
elini üzerimdeki unu silkeler gibi, göğsümün üzerinde dolaştırmaya başladı. Ben
arkama dolanan adama bakarken, önümdeki adam habire elini göğsüme, koluma sürüp
duruyordu.
Elimle önümdeki adamın elini
tutup, ittim.
Ondan sonrasını hatırlamıyorum.
Gözümü açtığımda Hışır ile
hastane yolunun köşesinde boylu boyunca yatıyordum. Saate baktım üçü
gösteriyordu. Herhalde burada tam dört saat yatmışım. Bir Allah’ın kulu beni
görmemiş.
Elimle gözlerimi ufalayıp,
gözlerimi açmaya çalıştım.
“Allah’ım ben neredeyim? Bana ne
oldu? Kafam niye ağrıyor?” deyip, ellerimden kuvvet alarak, oturumuma geldim. Ellerim buz gibiydi. Üzerim
ıslanmıştı. Havanın rutubeti herhalde elbiselerime sinmişti.
Emmimoğlu, arkadaşının bu
anlattıklarını duyunca, hemen başından geçen çarpılma olayını hatırlamış.
“Yav arkadaş geçmiş olsun. Hele
anlat. Heyecanlandım birden. Sonra eve nasıl geldin bakayım.” demiş.
Eve nasıl geldiğimi tam
hatırlamıyorum. Sadece ertesi gün saat 15.00’e doğru gözümü yatakta açtım.
Çocuklar benim uyandığımı görünce koşa koşa geldiler.
“Baba sana ne oldu? Sabah
namazına doğru eve geldin. Hiç kendinde değildin. Seni gelir gelmez elbiselerle
yatağına yatırdık. Hastalandın mı? Anneme ne oldu? Annem hastanede mi kaldı?”
diye, birçok sorular sordular.
Çocukların sorularına cevap
vermek için, kafamı sağa sola sallayıp, akşamki olayları hatırlamaya çalıştım.
Hışır yolu kavşağındaki adamları
ve siyah “Hacı Murat”ı hatırlar hatırlamaz, gayri ihtiyari elim
ceketimin cebine gitti. Hastaneye giderken cebimde 1.000.-YTL vardı. Birkaç
kere elimi ceketimin iç cebine soktum, çıkardım; ama, paradan eser yoktu.
Pantolonumun cebine de bir umutla el attım;heyhat orada da para yoktu.
Çocuklarıma “Yavrum annen akşam hastanede kaldı.” dedim ve
geceleyin hastane yolunda başıma
gelenleri anlattım.
Çocuklar: “Baba seni
soymuşlar” demesinler mi?
“İşte o gün bu gün bu olayı
unutamıyorum. Üzgünlüğüm bundan”demiş, emmioğlunun arkadaşı.
Emmimoğlu, “Arkadaş, üzülme
soyulan sadece sen değilsin.Aynı şekilde geçen hafta Ankara Aşti’de de beni de
uyuttular. 250 YTL mi çarptılar.” demiş, başlamış hikayesini arkadaşına anlatmaya.
Emmimoğlu hikayesini bitirince,
eterle bayıltılarak çarpılan iki arkadaş birbirlerinin gözlerinin içine
bakmışlar.
Başlamışlar gülmeye....
O sırada Eski Camîi’nin
minaresinden ezan okunuyormuş.
Her ikisi de “Bizleri çarpanı,
Yüce Yaradanım şu ezanların yüzü gözü hürmetine çarpsın” deyip, öğle namazını
eda etmek için Allah’ın huzuruna durmuşlar.
Namaz boyu her ikisi de “Görüyor
musun? Tek çarpılan ben değilmişim” diye kendi kendilerine teselli vermişler.
Siz siz olun ıssız sokaklarda
yalnız yürümeyin.
Siz siz olun, ıssız oturduğunuz
bir yerde, birileri yanınıza gelirse; onların ikram ettiği sigarayı, çayı
içmeyin ve üzerinize bir şey sürmelerine fırsat vermeden hemen oradan kalkın
gidin.
Yoksa Emmimoğlu ve arkadaşı
gibi, herifler sizi Cin çarpmış gibi
çarparlar.
Nasıl buldunuz bu soyulma
hikayesini?
Şükrü BİLGİLİ
Not: Emmioğlunun çarpılma hikayesini okumak isterseniz aşağıdaki linki tıklayın.
15-"Herif seni çarpmışlar!..."