Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / HAYATIM

6- "Ağzını açar mısın yavrum?"


6- "Ağzını açar mısın yavrum?"



 Paylaş
 31 Mart 2017 22 : 06 

HAYATIM-6


Ortaokulda çalışkan öğrenciydim. Ortaokul bir ve ikinci sınıfları takdirle geçmiştim. Hatta ortaokul üçüncü sınıfta Rahmetli Coşkun Arslan arkadaşımla birincilik için yarıştım. Rahmetli bu yarışı hakkıyla kazanmıştı. Mekanı Cennet olsun.
 
Ortaokulda başarı olan ben, ilkokulda vasat bir öğrenciydim; ne çalışkan ne de tembel.

İlkokul birinci sınıf günlerimi çok iyi hatırlıyorum. Babam benim elimden tutarak çarşıya doğru götürmüştü. Giderken bana bir şey söylememişti. Ben de babama " Nereye gidiyoruz babacığım?" diye soru sormamıştım. Bir de baktım ki hükümet konağı yanında tarihi bir okula girmiştik. 
 
Bu okul" Dumlupınar İlkokulu" idi. 
 
İnsanlar ilk aşkım derler ya benim de bu okul ilk aşkım ve ilk mektebimdi. 
 
Tahta merdiven basamaklardan çıkamıyordum; ya merdiven basamakları yüksekti ya da benim ayaklarım çok ufaktı. Koridoru süpüren hademeden babam Kadir Başoğlu’nun odasını sordu. Odacı bize parmağı ile göstererek :
 
-Biraz ilerde sağdaki dip oda, dedi. O tarafa doğru yürümeye başladık.


 
Kadir Başoğlu babamın çok yakından tanıdığı bir öğretmendi. Her halde onun evini de babam yapmıştı. Babam kapının önüne gelince durdu, eliyle odanın kapısına üç kere "Tık!Tık!Tık!" vurdu. İçeriden kibar bir ses:
 
-Buyurun, dedi. Yavaşça kapıyı açtık. İçeri girdik. Babamı kapıda gören Kadir Bey Öğretmen, masasından kalktı, elini uzatarak bize doğru geldi. Babamın elini sıktı. Güler bir yüzle:
 
-Ooooo! İsmail Usta seni yel mi attı sel mi? Hoş geldin! Hoyrola! Buyur şöyle otur. Ne var, ne yok? Anlat bakayım ,dedi. Babamın oturması için bir sandalye gösterdi. Babam sandalyeye oturdu. Ben de hazır ol vaziyette kapının yanında ayakta beklemeye başladım. Babam beni göstererek:
 
-Vallahi hocam, yaramaz bir şey yok. Hayır için geldim. Şu gördüğün delikanlıyı okula kaydetmek istiyorum. Tabi ki siz münasip görürseniz, dedi.
 
Kadir Başoğlu öğretmen aynı zamanda sanırım okulun müdür yardımcısıydı. Kafasını babamdan bana doğru çevirdi. Beni tepeden tırnağa tek gözünü yumarak süzdü. Herhalde gözünde şaşılık vardı. Babama dönerek:
 
-İsmail usta bu çocuğun yaşı çok ufak görünüyor. Nüfus cüzdanı var mı? Yaşı ufak olanları alamıyoruz. En az altı yaşını bitirmiş olmalı, yedi yaşından da gün almalı. Sence bu yaramaz kaç yaşında?
 
-Sayın hocam inan ben de yaşını tam bilmiyorum. Ağabeyi geçen sene yazılmıştı. Bunu da bu sene verelim gitsin diyoruz. Evde yalnız kaldı. Çok yaramazlık yapıyor. Altı yaşını her halde bitirmedi. Ama kendisi " okula gideceğim" diye tutturdu. Geçen sene ağabeyinden çizgiler çizmeyi, kalem tutmayı öğrendi. Haa! Nüfus cüzdanını sormuştun. Nüfus cüzdanını almadım. Nüfusta da kaydı-kuytunun olduğunu hatırlamıyorum. Bu dördüncü çocuk. Şimdilik bu okula gitsin. Eğer okumazsa eve gönderirsiniz. Nüfusa kaydını daha sonra yaptırırım, cüzdanını da sonra alırız, acelesi yok ya, dedi. 

Kadir hoca babamı dinliyor bir yandan da bana bakıyordu.
 
-İsmail Usta yaşı küçük çocuklar başarılı olamıyor. Ama senin bu yaramaza gözüm tuttu. Tombul olduğundan yaşının ufak oluşu tam olarak göstermiyor. Eğer biraz da zeki ve çalışkan olursa başarır. Yalnız şu keratanın dişlerine bir bakayım, dedi ve yanıma geldi.
 
-Ağzını açar mısın yavrum? dedi ve ağzıma doğru eğildi. Ben de ağzımı açabildiğim kadar iyice açtım.
   
-Keratanın yedilik dişi de düşmemiş. Fakat yine senin hatırın için bu ufaklığı kaydedelim. Nede olsa sen bizim baba dostumuzsun. Haa! İsmail usta bir ara eve uğrasan da tamir yapılacak bir kaç yer var. Sana zahmet bir bakı ver, dedi.Babam da:
 
-Olur hocam. Önümüzdeki cumartesi sizin eve geleyim, dedi. Hoca babamdan adımı soyadımı aldı. Önündeki bir deftere yazdı.
 
Okuma yazma öğrenmek için ilk adımı atmıştım.
 
Aslında mahallede okula kayıt yapmak için gelen öğretmenlere annem beni yazdırmak istemişti. O öğretmenler de Kadir Başoğlu öğretmen gibi bana “Ağzını açar mısın yavrum“ demişti ve yedilik dişimin düşmediğini görünce yazmamıştı  mektebe…. 
 
Şimdi ise böyle mi?!….
 
Çocuklarımızın çoğu, bizler gibi hijyenik olmayan evlerde mahalle ebelerinin yardımıyla değil de, modern hastanelerde doktor ve hemşirelerin gözetiminde doğuyor ve doktorların verdiği rapor ile bir ay içinde nüfus cüzdanları alınıyor. 
 
Doğum tarihleri gün, ay ve yıl tam doğru yazılıyor cüzdanlara.
 
Benim ilk nüfus cüzdanımda ise iki tane doğum tarihi yazılı idi. Biri babamın ilkokul diplomasını almak için mecbur kalarak tahmini olarak yazdırdığı 1959, ikincisi ise öğretmen olduğumda yaşım on sekizi doldurmadığımdan mahkeme kararıyla aldığım 1957 doğum tarihi. 
 
Aslında her iki doğum tarihi de doğru değil. 
 
Bana göre doğumum bu iki tarihin arasındaki yıl;yani 1958. 
 
Bir insanın üç tane doğum tarihi olur mu?
 
Demek ki oluyormuş…
 
Türkiye‘mizin ne durumdan nereye geldiğini sizlerin takdirine bırakıyorum.
 
Her yıl okullar açıldığında Kadir Başoğlu öğretmenin “Ağzını açar mısın yavrum?” sözlerini hatırlıyorum…
 
Bizler gibi  ağızları açılmayarak gerçek doğum tarihleriyle ilk mekteplerine kayıt olan yavrularımıza başarılar diliyorum.
 
Allah zihinlerini açık etsin.

Devamı haftaya


 
Haber :
Bu Haber 1890 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :hayatım,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5755
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5731
Semer
İzlenme : 3152
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2538
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr