Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / KIZIL GÖZYAŞLARI

14-Kara Hacı-2


14-Kara Hacı-2



 Paylaş
 14 Aralik 2016 10 : 51 

KARA HACI ‘NIN HİKAYESİ (2)

(GÜMÜŞ KEMERİN LAFI MI OLUR)

Kara Hacı köye döndükten bir kaç yıl sonra Firdevs adında güzel Kur'an okuyan, babası Çanakkale Savaşı'na katılmış; köye gazi olarak dönen ve bir ay sonra bağırsaklarına atılan dikişin patlaması ile şehit olan; 93 Harbinde çok küçük yaşta iken Kırım'dan sürülen Yetim Yusuf'un kızıyla sade bir törenle evlenmişti.

Bir gün , Kara Hacı eşi Firdevs'le ocak başında sağdan soldan konuşuyorlardı.

Firdevs Hanım ocağa bir kaç meşe odunu attı. Meşe odunu ocakta nar gibi köz yapmıştı. Elindeki ince bir odunla közleri kenara çekti. Eşinin tavlardan getirdiği her biri el büyüklüğündeki evlek mantarların içine tuz serpti. Mantarları kızıllaşmış közlerin üzerine itina ile birer birer dizdi.

Kızgın közlerin üzerindeki mantarlardan güzel bir koku odanın içini doldurdu. Mantarların içerisinde tuzlar yavaş yavaş eriyip sulandı, pişen mantarlar büzülerek küçüldü.

Firdevs Hanım, pişen mantarların içindeki suyu dökmeden eşine uzattı. Kara Hacı, uzatılan içi sulanmış mantarların önce suyunu "hüp" diye başını yukarı kaldırarak içti, sonra da mantarları büyük bir iştahla yedi. Mantarlardan memnun kalmıştı ki eşine kısık ve tatlı bir sesle:

-Sevgili karıcığım, eline sağlık. Mantarlar çok nefis olmuş. Sana ne kadar teşekkür etsem azdır. Biz erkekler sizlerin hakkını nasıl öderiz, bilemem. Allah'a bin şükürler olsun ki sizler yaratılmışsınız. Yoksa biz erkekler bu dünyada rezil kepaze olurduk. Eğer sizler olmasaydınız, kim yemeğimizi yapacaktı? Kim çamaşırlarımızı yıkayacaktı? Kim çocuklarımıza bakacaktı? Dedi, birden susuverdi.

Kaş yapayım derken göz çıkarmıştı son söylediği sözle.

Kara Hacı'nın çocuğu olmuyordu. Çocuğunun olmamasının sebebini bir kendi biliyordu bir de Alaca'da yaşayan amcası. Bu sırrını eşi Firdevs'e evlendiğinde söyleyememişti. Gerçi kendisi evlenmeden önce başından geçen kazanın evliliğine engel olup olmayacağını tam kestiremiyordu. Evlendikten üç dört yıl geçince bu hatanın kendisinden olduğuna iyice kanaat getirmişti.

Bu konuyu eşine bir türlü açamıyordu.

Firdevs Hanım, "Kim çocuklarımıza bakacaktı?" sözünü duyar duymaz, hüzünlendi, derin bir "of!.." çekti.

Herhalde çocuğunun olmadığına Firdevs Hanım da çok üzülüyor, hatanın belki de kendisinden olduğunu düşünüyordu. Firdevs Hanım gözlerini yerden kaldırdı, eşinin gözlerinin içine büyük bir sevgiyle baktı, titrek bir sesle:

-Eğer gerçekten çocuk istiyorsan bir başka kadınla evlenmene müsaade ediyorum, dedi.

Kara Hacı, eşinin bu kadar cömert davranmasına gururlanmış, sevinmişti. Eşinin ellerinden tuttu, kendine doğru çekti, Firdevsin başını göğsüne dayadı.

-Canım karıcığım, benim can yoldaşım, sana bir türlü açıklayamadığım, cesaret edemediğim bir sırrımı söyleyeceğim, dedi.

Firdevs hanım eşinin bu sözlerini duyunca çok heyecanlandı . Göğsünü dayadığı eşinin kalbi küt küt atıyordu. İçinden “Demek ki Kara Hacı benden gizli bir sır saklamış bunca yıl!..Acaba nedir? “ diye düşünürken, Kara Hacı konuşmasını sürdürdü:

-Çocuğumuzun olmaması senin özründen değil. Artık buna inanmaya başladım. Yalnız senden bir isteğim olacak, şimdi anlatacaklarımdan dolayı üzülmeyeceksin. Ben de sana söz veriyorum, hiçbir kadınla evlenmeyeceğim, tamam mı? dedi.

Firdevs eşinin göğsünden kafasını yukarı doğru kaldırdı ve gözlerine baktı.
Gözlerinde tatlı bakışlar vardı Kara Hacı’nın.

Firdevs'in söyle der gibi dudakları kımıldadı. Kara Hacı derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı:

-Sevgili karıcığım, biliyorsun ki benim kardeşlerim asker kaçağı ve dağlarda. İkisi de Alaca civarını haraca bağlayan Yozgat'ta Çapanoğlu ile birlikte hareket eden "Kör Dede" nin yanına katılmışlar.
Yemen'den geldikten sonra onlarla buluşmaya karar vermiştim. Kör Dede'nin adamlarından birinden haber göndermiştim kardeşlerime, "Alaca'da buluşalım" diye. Akşam karanlığında Alaca'ya gizliden gece yarısı gittim. Kardeşlerimle amcamın evinde buluştuk, görüştük, dedi gözleri nemlendi, sesi titredi, konuşmasına devam edemedi.

Herhalde kardeşlerini yıllardır göremediğinden dolayı duygulanmıştı. Firdevs Hanım eşinin üzüldüğünü anlayınca hiç bozuntuya vermeden:

-Eee! Ondan sonra ne oldu Hacım? dedi. Kara Hacı kaldığı yerden derin bir nefes aldıktan sonra konuşmasına devam etti.

-Alaca'yı Kuva'yı Milliyeciler bastı. Kör Dedenin adamlarının kaldığı evleri birer birer tespit edip, yaktılar. Hatta iki adamı yakalayıp, ilçenin ortasında darağacında sallandırdılar. Kardeşlerim ise benimle görüşür görüşmez evi terk ettiklerinden Kuva'yı Milliyecilere yakalanmadılar. Evlerde Kör Dede'nin adamlarının aramaları devam ediyordu. Belki beni de kardeşlerimden dolaya Kör Dede’nin adamı zannedip yakalarlar diye Alaca'dan ayrılmak istedim.

Köyümüze doğru yola çıktım. Hava zifiri karanlıktı. Alaca'nın çıkışında ki çaydan tam atlayacağım an sanırım bir asker silahını bana doğrultup "Kımıldama. Olduğun yerde dur. " dedi.

Ama ben durmadım. Hareket eder etmez asker ateş etti. "Vuruldum Anam " deyip yere uzandım. Hayalarımdan vurulmuştum. Derede çok su vardı. Asker sudan geçip yanıma gelemedi. Kendimi topladım; ayağa kalktım, kasıklarımı tuta tuta yaralı bir vaziyette amcamın evine zor kendimi attım.

Amcam beni patateslerin ve tütünlerin saklandığı kuyuda bir ay bakıp tedavi etti. Bir ay sonra yaylı bir at arabasına bindirerek Havza'daki akrabalarımızın yanına götürdü. Bir yıl Havza'da kaldım. İyileştim, sonra köyümüze dönüp seninle evlendim.

Her halde çocuğumuz hayâlarıma aldığım kurşundan dolayı olmuyor, dedi ve derin bir "oh" çekti. Gözlerinden yaş akmaya başladı.

Firdevs kocasının ağladığını görünce yazmasını çıkardı, yanaklarına doğru akan gözyaşlarını sildi.

-Bu sırrı açıkladığın için seni affediyorum. Yoksa ben kendime çok kızıyordum."Şu Kara Hacı'ya bir erkek evlat veremedim" diye.

Gerçi nişanlandıktan sonra birileri senin bu hikâyeni bana anlatmıştı. "Kara Hacı tohumsuz. Onun çocuğu olmaz. Nişan yüzüğünü at, gençliğine yazık, yol yakınken dön." demişti.

Ama ben buna inanmamıştım. Çünkü seni çok seviyordum. Artık gam yemem. Sen de yalnız bana tekrar söz ver. Benden başka biriyle evlenmeyeceksin. Son kez bir daha ağzından duymak istiyorum, dedi.

Kara Hacı içini boşaltmış, rahatlamıştı. Zaten aklından bir başka kadınla evlenmek hiç de geçmiyordu. Kendisinin de gerçekten çok sevdiği hanımının yüreğindeki korkuyu gidermesi gerekiyordu. Fazla düşünmeden eşinin gözlerinin içine sevgiyle bakarak:

-Sana söz veriyorum canım. Senden başkasıyla evlenmeyeceğim. Sen eğer istersen bir evlatlık alabiliriz. Bunu sen tercih et. Bu konuda sana hiç bir şey söylemeyeceğim. Beni affettiğin için sağ ol, dedi.

Firdevs kenarda duran süt helkesini aldı. Kalbinde kocası hakkında düşündüğü kötü duygular silinmiş, mutlu olmuştu. Her gece kapıyı açtığında, kocasının kendisine bir kuma getirecek diye ödü kopuyordu. Bu korku artık olmayacak, kocası yalnızca kendisine ait olacaktı.

-Firdevsçiğim, hatırlar mısın? Geçen baharın o ilk karların eridiğinde Alaca'ya gitmek istemiştim de gidemeden ıslak bir vaziyette geri dönmüştüm.

-Hatırlamaz olur muyum? Hatta bir ay yatakta yatıp zatürre olmuştun.

-Ben o zaman bir dilekte bulunmuştum. Bu dileğimi de sana söylemeden edemeyeceğim. Kıcıllı ile bizim köyü kesen özden eşekle geçiyordum. Karlar eridiğinden özden çok su geliyordu. Eşeği suyun en az yerinden geçirtmek istedim. Suyun ortasına gelince eşek birden ürktü. Ben doğru suya düştüm.

Eşeğin üzerindeki babamın Kırım'dan getirdiği el işlemeli heybe de suya düşmüştü. Onu yakalayamadım. Su alıp götürdü. Soğuk suda biraz debelendikten sonra kendimi zor kurtardım. Alaca'ya gitmekten vazgeçip ıslak ıslak köye dönmüştüm. Şimdi hatırladın mı?

-Hatırladım. Hatırladım. Şu dileğini söyle. Lafı fazla uzatma, hayvanları sağmaya gideceğim, dedi. Firdevs Hanım, biraz kızmış gibiydi. Yine kendisini üzecek bir şey söyleyeceğinden dolayı endişelenmişti.

-Selden kurtulduktan sonra eşeği kenara çektim. Avuçlarımı açıp, Allah’a orada "Yarabbi, ömrüm yeterse ben buraya bir köprü yaptıracağım. Bana yardım et. Sana söz veriyorum " dedim.

Aradan bir yıl geçti sözümü yerine getiremedim. Alim Pınar Çeşmesi'nin yanında babamda kalma bir tarla var. Onu satalım. Eğer para yetmezse başka ne yapabiliriz? Satacak başka bir şeyimiz de yok, dedi. Gözlerini eşinin belinde sarılı "Gümüş Kemer" e dikti.

Firdevs Hanım hayırı seven bir kadındı. Köyün gelinlerinin birçok elbiselerini paralı parasız elle çevrilen dikiş makinesi ile yıllardır dikiyordu.

Çocuk doğumlarında koşa koşa kar kış demeden gidip yardımcı oluyordu. Mevlitlerde cenazelerde Kur'an okuyordu. Köyde çoğu genç kıza Kur'an öğretiyordu.

Firdevs Hanım eşinin niyetini anlamıştı. Kocasının bu hayır işinde belinde ki " Gümüş Kemer"in lafımı olurdu. Kara Hacı ağzından "Gümüş Kemer" sözünü daha çıkarmadan:

-Allah büyüktür. Hele o gün bir gelsin. Satacak bir şey buluruz. Ben ineği sağmaya gidiyorum, kendin kahveni yap iç, deyip ahırın yolunu tuttu.

Kara Hacı büyük bir sırrı açıklamanın huzuru içinde ocağa su dolu cezveyi koydu, ayaklarını uzatarak eşinin ahırdan gelmesini beklemeye başladı.

Devamı haftaya.,,
......

 
Haber :
Bu Haber 5287 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :kalecikkaya, kırım, kara hacı, Mustafa Kartbabay, tatar, çanakkale,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 1 )

Sayfa : [1]
14-Kara Hacı-2
çok güzel. ellerine sağlık abi
Gön : Salih alver  25 Aralik 2016 : 15:50:37  

Sayfa : [1]
İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5731
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5678
Semer
İzlenme : 3136
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2519
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr