Ana Sayfa
İletişim
Bize Ulaşın
Üye Girişi
Ziyaretçi Defteri
Mobil Bölüm
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri
ANA SAYFA  / CENNET VATAN KIRIM

“GÖKLER BİLE BİZİM İÇİN AĞLIYOR!….”


“GÖKLER BİLE BİZİM İÇİN AĞLIYOR!….”



 Paylaş
 31 Mayis 2016 11 : 56 

GÖKLER BİLE BİZİM İÇİN AĞLIYOR!….”

 

18 Mayıs 2007 Tarihinde Anıtkabir’de

 “Gökler bile bizim;Kırım Tatar Türkleri için ağladı!…”

 “TÜRKLÜĞÜMÜZLE GURURLUYUZ

 Bu cumleyi bir ırkçılık olarak anlamayın.  Yazımı sonuna kadar okursanız çok memnun olurum.

 Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Merkezi olarak Kırım Tatar Türkleri’nin 63. Sürgün Yıl Dönümü’nü Anma etkinliğimiz her yıl olduğu gibi 2007 yılında  saat 11.00’de, Anıtkabir’nde yapılacaktı.

18 Mayıs sabahı işime gelir gelmez “Acaba saat 10,00’dan sonra nasıl izin alabilirim” diye kara kara düşünmeye başladım. Saatler ilerledikçe yerimde duramıyordum. Geçen yıl bu törene katılmıştım.

Kırım’a gönül veren biri olarak bugün bu törene katılmasam bundan  63 yıl önce sürgün yollarında şehit düşmüş kartbabaylarıma, kartanaylarıma dadaylarıma, babaylarıma, balalaraga vazifemi yapmamış olurum” dedim.

Mutlaka gitmeliyim.. Mutlaka izin almalıyım…diye kendimi adeta şartlandırdım.

Servisimizde insan sayısı da iyice azaldığı için izin almak bizim için çok sıkıntılı idi. Ama “böyle anlamlı bir günde izin almasam başka hangi gün alacağım” dedim ve izinimi de sonunda kopardım.

Saat 10,20’de çalıştığım kurumdan apar topar çıktım. 19 Mayıs Atatürk Stadı’nın tam karşısında Bahçeli-Emek dolmuşu yazan bir dolmuşa bindim. Tandoğan’da indim.

Dolmuşa binmeden önce hava hafif bulanıktı. Yağmur yağma ihtimali vardı. Tam dolmuştan Tandoğan’a ayak bastığımda siyim siyim yağmur yağmaya başlamıştı. Yağmurdan kendimi koruyacak elimde bir şemşiye yoktu. Kafamda da gür saçlarım olmadığından kel kafama “tık.tık.tık.” yağmur taneleri düşmeye başlamıştı.

Tandogan’da Demokrasi Şehitlerimizden Kırım Tatar Türklerinden Hasan Polatkan’ın kardeşinin evinde Teyzem ve bir başka dairede de kızı oturuyordu.

Hemen teyzemin yanına çıktım. Teyzemden bir şemşiye istedim. Teyzem “Şükrü şemşiyeyi Metin götürmüş, bir üstte Oya’dan iste. Onda şemşiye vardır” dedi.

Teyze kızım Oya Hanım bana “Şükrü erkek şemşiyesi yok ama çok kaliteli sarı renkli bayan bir şemşiye var. Onu vereyim” dedi. Ben de şemşiyeyi hemen alıp, Anıtkabir’e doğru yürümeye başladım.

Yağmur şiddetini gittikçe artırmıştı. Çok güzel bir bahar yağmuru yağıyordu. Sarı şemşiyenin altında, “tıp tıp tıp” yağmur seslerini duya duya yürüyordum. Çevremdeki insanlar belki bana kadın şemşiyesi kullandığımdan dolayı acaip acaip bakıyorlardı ama ben hiç bir şeye aldırmadan Anıtkabir’in giriş kapısına geldim.

Kontroldan geçip, hafif rampa olan tertemiz pırıl pırıl kaldırımdan yürümeye başladım. Yolun her iki tarafının  kenarına sarı renkli şeritler çizilmişti,  Şemşiyemin bu sarı renklerle çok güzel bir uyum sağlamıştı.

Sadece uyum sağlayan bu çizgiler değildi yürüdüğüm kaldırımda. Solumda yeşil çimlere bir göz gezdirdim. Aman Allahım ne göreyim. Yem yeşil çimlerin içinden sarı sarı sarı küçük küçük çiçekler başkaldırmışlar, beni selamlıyorlardı.

Hepside boyunlarını bükmüş” Hoş geldin” diyorlardı.

Yeşil çimlerin arasında binlerce boyun bükmüş çiçeklere baktıkça 63 yıl önce Kırım’da sürgün yollarında şehit olmuş Sarışın mavi gözlü Tatar balarının Cennet gibi yeşil topraklarda hem de bu güzel sırtlarda yeniden doğmuş gibi bana baktıklarını gördüm.

Çimlerin arasında öbek öbek dikilen sarı renkli menekşeler de yeşil çimenlere ayrı bir güzellik katmıştı..

Sarışın menekşelere de baktıkça yine 63 yıl önce Kırım’da sürgün yollarında şehit düşmüş yeşil gözlü sarışın Tatar kızlarının yeniden doğduklarını ve bana tatlı tatlı el salladıklarını gördüm.

Bu duygularla Anıtkabir’in yolundan yürürken yan taraftan bir “düt “sesi geldi. Boynumu sağa çevirdiğimde, Tuncay Akay otomobilin içinde eliyle bana gel işareti yapıyordu.

 

Hemen koşarak Tuncay Akayın arabasına bindim. “Akay madem kelecektin maga niye haber bermedin “diye de sitem ettim kendine. O da “Kelip kelmem tam net değildi” dedi.

 

Yağmur altında büyük bir zevkle yürürken kurduğum hayaller Tuncay’ın sayesinde sona ermişti….

Başkan yardımcımız Murtaza Aga telefonda “Şükrü büyük bayrağın altında toplanacağız” demişti.

Anıtkabiri’in önüne geldiğimizde Murtaza aga Gebze’den gelen kalabalık bir topluk arasında misafirlerle tokalaşıyordu.

Elimdeki bayan şemşiyesini yağmurdan ıslanan yanımızda duran iki  kartanayımıza uzattım. “Bu şemşiye bayan şemşiyesi. Sizler ıslanmayın, bizler ıslansakta önemli değil” dedim.

Kartanaylarımızın sayısı hayli fazla idi. Genel Başkanımız Doktor Ahmet ihsan Kırımlı kenarda duruyordu. Hemen hemen yönetim kurulu üyelerimizin çoğu orada idi ve Ahmet Amcanın ellerini öpüyorlardı. Bizlerde sıraya girip pamuk ellerinden öptük başkanımızın.

Yeni şeçilen çiçeği burnunda Gebze Derneğimizin Başkanı ve yönetim kurulu üyeleri ile tanıştık. Hepsi pırıl pırıl tam bir tatar balaları idi. Hepsinin yüzlerinde nur vardı. Bu dava için ta Gebze gibi yerden kalkıp gelmişlerdi. Hepsine ayrı ayrı “Hoş geldiniz “deyip, Atamızın huzurunda bu kardeşlerimizi bağrımıza bastık.

Ama tam tören alanına giderken yanımızdan bir başka Kırım derneğinden bir kaç kişi bizim grubun yanından teget geçti. Uzak diyarlardan gelen Gebzeli kardeşlerimizi bağrımıza basmıştık ama Ankara’da Merkezi bulunan bir başka kırım derneği mensuplarını  bağrımıza basamamıştık. Bizim grubu hiç görmemiş gibiydiler, kenardan hiçbir kimseye selam vermeden çekip gittileri bu kardeşlerimiz.

Onlarında saat 11,30 da törenleri varmış.

 Ne acı değil mi kardeşlerim. 18 Mayıs Matem günü olan bu kara günde  bizler Atatürk’ün huzurunda bile bir araya gelemiyoruz ayrı ayrı saatlerde anma töreni düzenliyoruz.

Bu ne kadar çelişkili bir durum.

Anıtkabirde ki görevliler bizim bu halimize herhalde bakıp bakıp gülüyorlardır.Bu bölünmüşlük bu parçalanma ile bizler 18 Mayıs 1944 de şehit olan kardeşlerimizin gönlünü nasıl alacağız. Bizlere demeyecekler mi şehitlerimiz “Bu nasıl durum?. Bu nasıl dava? Ayrı ayrı saatlerde anma töreni düzenlemeniz sizlere yakışmıyor. Gelecek yıl bu çelişkinizden kurtulun, tek bir yürek olun ve köp bir şekilde el ele tutuşarak Atamızın huzuruna gelin, bizi birlikte anın “diyorlardır herhalde.

Çok şükür 17 Mayıs 2015 de Tandoğanda yapılacak “Matem Mitinginde” bu ayrılığın gayrılığın bititiğini şu anda görüyorum ve çok seviniyorum.

Yanıma Serkan kardeşimin eşi Işılay yanaştı. “Şükrü Bey ıslanacaksınız. Benim şemşiyemin altına girebilirsiniz “dedi. Ben de “Serdar niye gelmedi?” dedim. O da ”İzin alamadı onun yerine ben geldim Şükrü bey “dedi.

 Önümüzde iki askerin tuttuğu çelengin arkasında Genel Başkanımız Ahmet İhsan Kırımlı olmak üzere büyük bir kalabalık  yavaş yavaş yürüyordu.

 

Yağmur şiddetini azaltmamıştı, yağdıkça yağıyordu mubarek. Bir aydan beri Ankaray’a bir damla yağmur düşmemişti. Sanki bugün gök yarılmıştı.

Işılay Hanım ”Şükrü Bey, Gök bile bizim için ağlıyor “dedi.

İnanın o anda benim de gözlerimden yaş geldi. Işılay Hanımın bu güzel teşhisi gerçekten ne kadar doğru idi.

Bugün “Gök bile Kırım Tatar Türkleri için ağlıyor” cümlesi çok hoşuma gitti, işte bu yazı bu cümle için yazıldı.

Büyük bir vekâr ve ciddiyetle Atatürk’ün huzuruna çelenk koyduk,.saygı duruşunda bulunduktan sonra herhan düşme tehlikesi olan ıslak merdiverden ağır adımlarla inerek anı defteri imzalanan bölüme geçtik.

Genel Başkanımız anı defterine yazı yazarken bizlerde çevresinde toplandık. İki mehmetçik ve bir subay Genel Başkanımızın arkasında dim dik duruyordu.

Sayın başkanımız yazısını tamamladık sonra o güzel tok sesi ile okumaya başladı.

“Atam,

İnsanlık tarihinin yüz karası Kırım Türklerini çeşitli işkencelerle anavatandan sürüldüğü 18 Mayıs 1944 günü şehitlerini anmak için buradayız.

Kırım’da o acı günleri aştık.

Aktopraklarda, Kırım’da çizdiğin o gerçekçi yolda kararlı yürüyoruz.

Ufkumuz aydınlık.

Türklüğümüzle gururluyuz.”

Kırım Türkleri Kültür Yardımlaşma Derneği

Genel Başkanı

Dr.Ahmet İhsan Kırımlı”

Genel başkanımız Ahmet İhsan Kırımlı’nın “Türklüğümüzle gururluyuz” sözleri anı defterinin yazıldığı taş binanın duvarlarında ve bizlerin kulaklarında çınlayıp durdu.

Bu  güzel sözler herhalde 18 Mayıs 1944 de şehit olan Kırım Tatar Türklerinde ruhlarına gitmiştir.

 Bu vesile ile Aziz şehitlerimiz tekrar rahmetle minnetle anıyoruz.

 Sürgün yollarında ebedi aleme göç etmiş şehitlerimiz rahat uyusunlar.

Bizler bir ölür bin diriliriz misali hâlâ  KIRIM Tatar Türkleri”ni tarih sahnesinden silemediler ve de silemeyecekler.

 Çünkü BUGÜN:

 “Gök bile bizim için, Kırım Tatar Türkleri için  ağlıyor.”

 Bunu herkes böyle bilsin. Genel Başkanımızın dediği gibi Kırım Tatar Türkleri hepimiz “

“TÜRKLÜĞÜMÜZLE GURURLUYUZ”

 "Kırım'dan ..... Anadolu'ya akın akın gelen çoğu etnik olarak Türk olmayan Müslümanlar"  cümlesini yazan yazar, Genel Başkanımızn bu anlamlı gününde Anıtkabir Anı defterine yazdığı “TÜRKLÜĞÜMÜZLE GURURLUYUZ” cümlesini okusa acaba aynı cümleyi yazar mı bilmem’…...

Selamlar ve sevgilerimle…..

Merhum Genel Başkanımız Doktor Ahmet İhsan Kırımlı amcımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanı Cennet olsun.

 

Şükrü BİLGİLİ

 
Haber :
Bu Haber 4525 defa okundu
 
Anahtar Kelimeler :kalecikkaya, kırım, tatar, çanakkale, şehit, gazi,

YORUM EKLE
TAVSİYE ET

 Yorumlar ( 0 )

Henüz bir yorum yapılmamış

İlgili Haber
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Kırım haritası
İzlenme : 5755
Alacamızın Mecnunları
İzlenme : 5733
Semer
İzlenme : 3152
Mustafa Abdülemil Kırımoğlu ve Cengiz Dağcı
İzlenme : 2538
Çok Okunanlar
BUGÜN BU HAFTA BU AY

 

 

 

Sosyal ağlarda bizi takip et
Copyright © sukrubilgili.net.tr