18 MAYIS 1944
MATEM GÜNÜ
KIRIM TATAR TÜRKLERİ’NİN SÜRGÜNÜ
18 Mayıs 1944
yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği’nin
başında bulunan Stalin’in emriyle Kırım Tatar Türkleri’ne yapılan
soykırımı bilimsel bir açıdan inceleyen Sayın Dr. Kemal Özcan Beyin, “Kırım
Türkleri Sürgünü ve Milli Mücadele Hareketi (1944-1990) makelesinden önemli bulduğum paragrafları sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Bu makalenin
tamamını okumak isterseniz www.surgun.org da “1944 Sürgünü” yazısını tıklayarak
ulaşabilirsiniz.
“Kırım
Türkleri Sürgünü ve Milli Mücadele Hareketi (1944-1990)
“Kasım 1943’te
Stalingrad’da Alman ordusuna karşı ezici bir galibiyet kazanan Kızıl Ordu
birlikleri, ilerlemesini sürdürerek 10 Nisan 1944’te Kırım’a yeniden hakim
oldu. Kırım’ın tekrar Sovyet hakimiyetine girmesinin ardından, zafer
sarhoşluğu içinde olan Kızıl Ordu askerlerinin özellikle Kırım Türklerine karşı
ağır baskılar uyguladığı, hatta bir çok Kırım Türkünü katlettikleri
bildirilmektedir.
Sovyet askerlerinin
Kırım Türklerine karşı böyle bir tutum sergilemelerindeki en önemli sebebin,
Almanlarla işbirliği yaparak Kızıl Ordu ve partizan hareketlerine karşı
savaştıklarına inandıkları bu topluluktan intikam alma duygusu olduğu
görülmektedir.
Zira Sovyet
yönetimi tarafından yapılan menfi propagandalarla bu insanlar Kırım Türklerinin
vatana ihanet ettiklerine inandırılmışlardı. Bununla birlikte Sovyet yönetimi
Kırım’a tamamen hakim olduktan sonra, 20 Nisan 1944’te Kırım KP bölge komitesi,
savaş sırasında Almanların yapmış oldukları cinâi faaliyetler ile onlarla
işbirliği yapanları tespit etmek amacıyla bir Olağanüstü Devlet Komisyonu
kurulmasına karar verdi.
……..
Sovyetler
Birliği topraklarında İkinci Dünya Savaşı’nın en şiddetli cereyan ettiği
yerlerden biri olan Kırım’ın yeniden Sovyet hakimiyetine geçmesinden sonra,
Sovyet güvenlik birimleri NKVD ve KGB tarafından bölgenin Alman istilacılardan,
“Sovyet karşıtı unsurlardan” ve Almanlarla işbirliği yapanlardan “temizlenmesi”
için yoğun bir çalışma başlatıldı.
Bu itibarla, 13
Nisan 1944 tarihinde SSCB İçişleri Halk Komiseri ve Devlet Güvenliği Genel
Komiseri L. Beriya ile Devlet Güvenliği Halk Komiseri V. Merkulov tarafından
Kırım Özerk SSC’nin “Sovyet karşıtı unsurlardan temizlenmesi” hususunda bir
talimatname yayınlandı
…….
Bütün bunların
ardından Sovyet yönetiminin, Kırım Türklerinin topyekün sürgününe kesin karar
verdiği anlaşılmaktadır. Serov ve Kabulov’un 7 Mayıs 1944’te Beriya’ya
gönderdikleri rapor, bu tespiti doğrulamaktadır. Söz konusu raporda sürgün
operasyonu hazırlıklarının 18-20 Mayıs’a kadar tamamlanmasının, operasyonun ise
25 Mayıs’a kadar sonuçlandırılmasının mümkün olduğu belirtilmektedir.
Beriya ise, 10
Mayıs 1944’te Sovyet devlet başkanı Stalin’e, Kırım Türklerinin Sovyet halkına
karşı “ihanet ettiği” göz önüne alınarak, bütün Kırım Türklerinin Kırım
bölgesinden çıkarılması hususunda Devlet Güvenlik Komitesi (GKO)’nin onayını
talep ediyordu.
……
Beriya’nın bu
talebine Stalin bir gün sonra cevap verdi ve kendi imzasını taşıyan GKO’nin 5859
sayılı “çok gizli” kararnamesiyle bütün Kırım Türklerinin Kırım’dan sürülmesi
kararını verdi.
Sürgün
operasyonunun yürütülmesi için Beriya komutasındaki NKVD kuvvetleri
görevlendirildi ve 1 Haziran 1944’e kadar bu operasyonunu tamamlanması emredildi.
Söz konusu kararname ile, sürgün edilecek olanların beraberlerinde kendi
özel eşyalarını, elbiselerini, günlük demirbaş eşyalarını ve aile başına 500 kg
erzak almalarına izin veriliyordu
………
Kararnamede
belirtilen operasyonun başlangıç tarihi, Beriya’nın talimatıyla iki gün önceye
alındı ve Kırım Türklerinin sürgünü 18 Mayıs 1944’te saat 03.00 civarında
başladı.
Son derece
organize ve zamana karşı oldukça titiz bir şekilde yapılan operasyonlar,
“potansiyel tehlikeli” olarak nitelendirilen kişilerin tutuklanmasıyla başladı.
Yetişkin erkeklerin büyük çoğunluğu Sovyet ordusuna alındığı için, geride
kalanların büyük çoğunluğunu kadınlar, çocuklar ve yaşlılar meydana
getiriyordu.
Sovyet askerleri
gecenin bir vakti, daha önceden tespit olunan Kırım Türklerinin evlerine zorla
girerek insanları uykularından kaldırmış ve 15 dakika içinde bulundukları
yerlerin meydanında toplanmalarını söylemişlerdi.
Ne olup
bittiğini anlamayan ve uykunun vermiş olduğu şaşkınlığı da üzerinden atamayan Kırım Türklerinin yanlarına, kararnamede belirtilenin aksine
sadece taşıyabilecekleri eşyalarını almalarına izin verilmiş, bir çok yerde
buna dahi müsaade edilmemişti.
Evlerinden
çıkarılan halk bulundukları yerin meydanlarında, tarlalarda veya uygun görülen
başka yerlerde toplanarak kendilerini demiryolu istasyonlarına taşıyacak
nakliye araçlarını beklemeye başladı.
Korku ve endişe
içerisinde bekleşen halk, bir de askerlerin taşkınlıklarına maruz kalıyordu. Sürgünü
gerçekleştiren askerler sadece verilen emirleri yerine getirmemişler, aynı
zamanda çaresiz halka karşı insanlık dışı hareketler de sergilemişlerdi. Bütün
bunlar binlerce Kırımlının gözleri önünde cereyan etmesine rağmen onlar da
komşuları olan Türklere hiçbir yardım teşebbüsünde bulunmamışlardı. Askerlerin
taşkınlıkları o derece artmıştı ki, yaşlı kadınları, acıdan çılgına dönenleri
kaçmaları için serbest bırakmışlar, sonra da arkalarından kurşun yağdırmışlardı.
Sürgüne
gönderilenler arasında Kızıl Ordu mensubu Kırım Türk askerleri de bulunuyordu.
Bu cümleden olmak üzere, Kırım Türklerinden 524 subay, 1392 astsubay ve 7079’u
çeşitli rütbelerde olan toplam 8995 Kızıl Ordu mensubu Kırım’dan çıkarılmıştı.
Kırım’ın genelinde sürgün edilen sabık Kızıl Ordu mensubu ise toplam 10.892
kişidir.
Sürgünlerin
Kırım’dan katarlarla Özbekistan’a taşınması görevi NKVD ile Ulaştırma Halk
Komiseri Kaganoviç’e verilmişti. Kırım Türkleri nakliye araçları ile
istasyonlara taşınmış ve burada kendilerini bekleyen vagonlara tıka basa
doldurularak kapıları sıkı sıkıya kapatılmıştı. Hayvan ve yük taşımada
kullanılan bu vagonlarla daha önce de Çeçen ve İnguşlar sürgüne gönderilmişti.
………
Ayrıca
Beriya’nın emriyle Moskova kömür madenlerinde çalışmak üzere 5000 Kırım
Türkünün buraya gönderildiği bildirilmektedir. Böylece Kırım ÖSSC’den toplam
191.014 Kırım Türkünün sürgün edildiği gibi bir durum ortaya çıkmaktadır, ki bu
sayının gerçekleri ne ölçüde yansıttığı ihtilaf konusu olmuştur.
Kırım
Türklerinin 3 gün içinde tamamen vatanlarından sürgün edilmesi operasyonunun
başarıyla neticelenmesi şerefine 19 Temmuz 1944’te bir tören tertip edilmiş ve
operasyonda görev alanlar Sovyet yönetimi tarafından mükafatlandırılmıştı.
Ancak tören
sırasında gelen bir haber, Arabat adlı bir Türk köyünün unutularak
boşaltılmadığını gösteriyordu. Azak Denizi ile Sivaş arasında yer alan Arabat
köyünün halkı balıkçılık ve tuz üretimi ile uğraşan köylülerdi. Kobulov
adamlarına iki saat içinde orada tek bir Kırım Türkünün kalmaması yönünde emir
verdi.
Oysa Kırım
Türkleriyle dolu yük katarları çoktan yol almıştı ve onlara yetişme imkanı
yoktu. Bunun üzerine Arabat’taki bütün Kırım Türkleri oldukça büyük ve eski bir
gemiye bindirilerek mahzene kapatıldılar. Gemi denizin en derin yerine
getirilerek ambar kapakları açıldı ve gemi içindeki insanlarla birlikte
batırıldı. Bu olay sonunda Arabat köyünde yaşayan Kırım Türklerinden kurtulan
tek bir kişi bile olmamıştı.
Bu
operasyondan sonradır ki, Kobulov Kırım’ın Türklerden “tamamen” temizlendiğini
belirten raporunu iletebilmiştir.
Sürgün
operasyonunun yolda geçen safhası, Kırım Türkleri açısından unutulması güç
hadiselerin cereyan ettiği bir tablo ortaya koymaktadır.
Tıka basa
vagonlara doldurulan halk, günlerce aç-susuz bir şekilde, en temel
ihtiyaçlarını gideremeden, sonunun ne olacağını bilmediği bir seyahate
çıkmıştı. Yol boyunca bir çok insan hastalanmış, özellikle yaşlılar ve çocuklar
açlığa, susuzluğa, vagonların havasızlığına dayanamayarak hayatını
kaybetmişlerdi. Ölenler durulan ilk yerde vagonlardan indirilmiş ve
defnedilmelerine müsaade edilmeden yol kenarlarına bırakılmıştı.Bu şekilde yol
boyunca 7889 Kırım Türkünün öldüğü belirtilmektedir.
Uzun geçen bir
yolculuktan sonra sürgün Kırım Türkleri, Sovyet yönetimi tarafından daha
önceden tespit edilen yeni yerleşim yerlerine ulaştılar. 4 Temmuz 1944’te
Beriya tarafından açıklanan bu insanlık dramının sonuçlarına göre, Kırım
Türklerinin tamamı gönderildikleri yerlere vasıl olmuş, bunlardan 151.604 kişi
Özbekistan’a, 31.551 kişi de 21 Mayıs 1944 tarihli GKO kararnamesi gereği Rusya
Federasyonu’nun çeşitli bölgelerine yerleştirilmişti.
Ancak bu
açıklamanın yapıldığı tarihte Kırım Türkleri henüz yeni yerlerine
ulaşmamışlardı. Dolayısıyla Beriya’nın yapmış olduğu açıklamadaki verilerin de
gerçeği yansıtmadığı anlaşılmaktadır. Böyle olmakla beraber, bu durumun Sovyet
yönetiminden hiç kimsenin umurunda olmadığı, onlar için sürgünün başarıyla
gerçekleşmiş olmasının daha önemli olduğu görülmektedir.
Kırım
Türklerinin topyekün vatanlarından sürgününü müteakip, GKO kararnamesi uyarınca
onlardan geriye kalan bütün taşınır ve taşınmaz mal varlıklarına Sovyet
yönetimi tarafından el konuldu ve bunlar ilgili bakanlıklar tarafından müsadere
edildi.
…….
Kırım’ın Slav
ahalisinin Türklerden kalan malları yağmalamak, hayvanlarına el koymak ve
evlerini işgal etmek niyetinde oldukları, inşaatlarda kullanmak üzere Kırım
Türklerine ait mezarların taşlarını söktükleri, kıymetli eşya bulmak ümidiyle
mescitleri talan ettikleri de dikkatleri çekmektedir.”
Not: Maalesef Kırım, 27 Şubat 2014 tarihinde Ruslar tarafından tekrar işgal edildi.