“İHTİYAR
SAVAŞÇI”
5-“Ağrısız
olmaz vatan,”
Meşe ağacı altında
toplanan çocuklardan hayatta kalan ve üvey evlatları gibi çok sevdikleri Atik,
üvey kardeşi Alimcan’a şu nasihatı veriyordu:
“Son elli yıl hayatta kalmanın mücadelesini
verdik; önümüzdeki elli yıl-Kırımı hiçbir dakika akıldan çıkarmamak şartıyla
toparlanma ve çoğalma olacak. Bundan daha sonrası Çora’ya ve Çora’dan sonra
gelecek olan kuşaklara bağlı. Bugünün gençleri.” (s.111)
Torunu Çora da boş
durmuyordu; bir meşe ağacının altında
topladığı öğrencilerine, eliyle karşıkı bayırın ötesini göstererek:
“….bu topraklar üstünde
her kayanın, her derenin, her bayırın, her derenin bir ismi var. Bakın elimin
işaret etti yerde bir tepe var. O tepenin gerisinde, ve Soğuksu’nun az uzağında
Gurzuf kasabası var. Gurzuf kasabasını bizim dedelerimiz kurdular
herşeyiyle….İskelesiyle, sokaklaryla, kaldırımlarıyla, Ceneviz kalesiyle…
dedelerimiz kendi elleriyle kurdular. Gurzuf’un ve Kızıltaş’ın toprakları
bizimdi… Bunu unutmayın hiçbir zaman unutmayın. Unutmayacaksınız değil mi?”
diye Kırım Tatar ballarına soruyordu…”(s.201-202)
Kırım Tatar Balları’da
sanırım hiç unutmayacak; Cennet Vatan topraklarının kendisine ait olduğunu…
Çora batır,
kartbabayının sürgün edildiği ve sürgünden sonra geldiği ve gözlerini yumduğu
vatan toprağı üzerinde yeşermiş asırlık meşe ağacının altında bestelediği şu
mısraları öğrenci balalarına okuyordu:
“Ağlama
kız,
Ağlama
oğlan,
Ağrısız
olmaz vatan,
Biz
vatanın ağrısıyık.” (s.200)
Niçin? “Ağla kız, ağla
oğlan” diyordu Çora...
Çünkü “İhtiyar Savaşçı”
artık bu dünyada yoktu; her insan gibi O’da Rabbisi’ne kavuşmuştu; her ne kadar
bu dünyada kırkbeş yıl ayrı kalsa da sım sıcak vatan toprağının bağrında
yatarken, Kıyamete kadar artık korkusuzca
mışıl mışıl uyucaktı.
Allah’tan dileği kabul
olmuştu…Gurzufun mezarlığına defnedilmişti İhtiyar Savaşçı.
Romanın yazarı Sayın
Cengiz Dağcı: Çocukluk anılarının geçtiği Kızıtaşı’nı torunu Çora’ya ve
Çora’nın öğrencileri emanet ediyordu romanın son satırlarında...
Kırım Kırım balalarına
emanet ediliyordu......
Saat 11,30 doğru
televizyonu açtım. Hakkari Çukurca’da 16 askerimizin şehit edildiği haberi
veriliyordu. Sanki şehitlerimiz değilde ben kurşun yemiştim. İçimden “Allah
kahretsin sizi vatan hainleri. On altı gencimize nasıl kıydınız soysuzlar..”
dedim.
Kendimi sokağa attım.
Dokuz aydır yağmur
yağmayan Ankara’nın göklerinde sicim gibi yağmur yağıyordu.
Gökler bugün
Şehitlerimiz için ağlıyordu.......
Ben de yağmur altında:
“Ağlama kız,
Ağlama oğlan,
Ağrısız olmaz vatan,
Biz vatanın ağrısıyık.”
Diye diye mecnun mecnun bir deli gibi ıslak ıslak sokaklarda gezindim durdum.
Şehitlerden biriside
Eskişehirli bir Kırım Tatar Türkü imiş.
Şehitlerimize Allah’tan
rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum.
“Cengiz Dağcı 22 Eylül 2011 Perşembe günü saat 12.30’da Londra’daki evinde
vefat etti. Nihayet
Cengiz Dağcı 71 yıl önce ayrıldığı anne toprağa kavuşacaktı… 2 Ekim 2011 Pazar
günü yapılan cenaze töreni sonunda bu vuslat, bu ruz-ı arus gerçekleşti. İsa Kocakaptan”
(*)
Metinde koyu renkli olarak yazılan paragraflar, Cengiz Dağcı’nın ”İhtiyar
Savaşçı” (Ötüken Yayınları, Şubat 1987) eserinden alınmıştır (Şükrü Bilgili)
Kırımlı
Nobele aday gösterilmesi gereken ünlü yazarımız Cengiz Dağcı Beyin,” İhtiyar
Savaşçı” romanını hepinizin okumasını tavsiye ederim. Bizleri duygulandıracak
daha çok güzel satırlar var. Bu güzel kitabı okumadı iseniz en kısa zamanda
okuyunuz......
__________________